Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1781 E. 2022/514 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1781
KARAR NO : 2022/514

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2019
NUMARASI : 2018/859 Esas 2019/485 Karar
DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 25.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.03.2022

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.05.2019 tarih 2018/859 Esas 2019/485 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkiline ait ve müvekkili sevk ve idaresindeki araç ile davalının zmms sigortacı olduğu aracın 05.02.2018 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde davalıya sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, kaza sonrası müvekkiline ait araçtaki hasarın davalı şirkete ihbar edildiğini ve hasar dosyasının açıldığını, eksper raporu ile araçta KDV hariç ve eşdeğer parça baz alınmak suretiyle 3.976,71 TL tutarında hasarın meydana geldiğinin tespit edildiğini, müvekkiline 3.976,71 TL ödendiğini, davalının mağdur araca hasar tazmini yükümlülüğünü yerine getirirken orijinal yedek parça bedelleri üzerinden KDV de eklenmek suretiyle ödemede bulunması gerektiğini, tespit edilen 3.976,71 TL’lik hasar bedelinin ekspertiz raporundan da anlaşılacağı üzere eşdeğer parça iskontolu ve KDV’siz olarak değerlendirildiğini, esasen gerçek hasar bedelinin ekli onarım faturalarından anlaşılacağı üzere 8.439,52 TL yedek parça ve 2.454,40 TL işçilik olmak üzere toplamda KDV dahil 10.893,92 TL olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline ait araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 100 TL ile değer kaybı alacağına mahsuben 10 TL olmak üzere toplam 110 TL maddi tazminatın ekspertiz raporunun tanzim tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, değer artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini toplam 8.915,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından davacı hesabına bu kazadan kaynaklanan hasarın tazmin edilmesi için ödeme gerçekleştirildiğini, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun gerçek zarar ile sınırlı olduğunu, bu kazadan kaynaklanan davacının gerçek zararının ise kendisine ödendiğini, davacının maddi zararını kanıtlanması gerektiğini, davacının oldukça fahiş bir miktar iddia ettiğini ve bu şekilde müvekkili şirket aleyhine zenginleşeceğinin açık olduğunu, müvekkili şirketin faizden dava tarihi itibariyle sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, trafik(zmms) sigortacısı olan davalı sigorta şirketinin davacıya ait araçta oluşan hasar bedeli ile değer kaybından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile bakiye hasar bedeli olan 6.915,00 TL maddi tazminat ile değer kaybı bedeli olan 2.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 8.915,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 27.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı sigorta vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı sigorta şirketi vekili, ekspertiz raporu ile mahkemece aldırılan 27.03.2019 tanzim tarihli bilirkişi raporu arasında tespit edilen parçalar ve fiyatlar anlamında herhangi bir farklılık bulunmamakta olup, bilirkişi raporunda sigorta şirketleri tarafından uygulanan yasal iskonto bedellerinin değerlendirilmeye alınmadığını, ekspertiz raporunda hesaplama yapılırken hasar bedeli, ikame edilen tüm parçalar ve işçilik bedelleri eksiksiz hesaplanarak bulunan bu bedele KDV eklemesinin de yapıldığını, müvekkili şirketin raporda yer alan bedeli tam olarak ödeyerek üzerine düşen sorumluluğu eksiksiz yerine getirdiğini, davacının tüm zararının karşılandığını, ayrıca tanzim edilen tüm raporlarda hasar ile kazanın uyumlu olduğu, yedek parça ve işçilik bedellerinin ise rayice uygun olduğu belirtilmiş ve parça ile işçilik fiyatları yönünden dosyadaki onarım faturası baz alınarak değerlendirme gerçekleştirilmiş olsa da onarım faturasının ödendiğine dair herhangi bir belgenin dosya kapsamında mevcut olmadığını, müvekkil sigorta şirketince sigortalı araca ait poliçe 28.02.2017-28.02.2018 tarihlerini kapsayacak şekilde tanzim edildiğini ve dava konusu kazanın 05.02.2018 tarihinde gerçekleştiğini, bilirkişi raporunda değer kaybı hesaplaması yapılırken kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6704 nolu torba yasa ile zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartları’na atıf yapıldıktan sonra meydana gelen kazalarda oluşan “değer kaybı” hesabına ilişkin ek-1‘de yer alan hesaplama yönteminin dikkate alınmadığını, araçta meydana gelen değer kaybı bedelinin Yargıtay ‘ın torba yasadan önce içtihatlarında yer vermiş olduğu reel piyasa şartlarına göre belirlendiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda; reel piyasa şartları dikkate alınarak yapılan değer kaybı hesaplaması yanlış olup, 05.02.2018 kaza tarihinde yürürlükte olan ve hesaplama yapılırken kullanılması yasal zorunluluk olan zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartları ek-1’deki “değer kaybı hesaplama formülü” sonucunda ortaya çıkan değer kaybı miktarının dikkate alınması gerekmekteyken, Yargıtay içtihatları nazara alınarak yapılan değer kaybı tespitinin usulen ve esasen hatalı olduğunu, müvekkili şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olması ve dava açılmasına sebebiyet vermemesi nedeni ile davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla faizden dava tarihi itibari ile sorumlu tutulması gerektiğini, mahkemece kabul edilen temerrüt tarihinin yasaya aykırı olduğunu, davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açıldığını, kısmi davanın dava konusunun dava edilmeyen bölümü için borçluyu temerrüde düşürmeyeceğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, ıslah edilen kısım için ancak ıslah tarihinden itibaren faiz başlatılabileceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısından araç hasar bedeli ve değer kaybı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davacı vekili, davalı nezdinde sigortalı aracın müvekkilinin aracına çarpması nedeniyle müvekkilinin aracının hasarlandığını ileri sürerek hasar tazminatı ve değer kaybı bedeli isteminde bulunmuştur. Davacının aracın hasarlanması nedeniyle, karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı sigorta şirketine yapılan başvuru üzerine açılan hasar dosyasında düzenlenen ekspertiz raporunda, 7.077,06 TL olarak belirlenen değişecek yedek parça bedeline 5.768,97 TL iskonto uygulanarak 1.290,09 TL yedek parça ve 2.080,00 işçilik bedeli olmak üzere kdv dahil toplam 3.976,71 TL hasar bedeli tespit edilmiş, davalı tarafından davadan ekspertiz raporu ile tespit edilen 3.976,71 TL hasar bedeli ödenmiştir.
Mahkemece trafik uzmanı ile hasar-otomotiv uzmanından alınan 27.03.2019 tarihli raporda; davalıya sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kavşakta geçiş önceliğini ihlal etmesi nedeniyle % 100 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücünün kusursuz olduğu, davacıya ait araçta meydana gelen hasarın kazanın oluş şekli ile uyumlu olduğu, davaya konu trafik kazasında zarar gören davacıya ait aracın hasarının onarımı için iskontosuz gereken 7.151,09 TL yedek parça bedeli, 2.080,00 TL işçilik olmak üzere KDV dahil toplam hasar bedelinin 10.892,68 TL olduğu, 3.976,71 TL’nin dava öncesi davacıya ödenmiş olduğu, 01.06.2015 tarihli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre araçta oluşan değer kaybının 666,00 TL olduğu, aracın yapılan piyasa araştırması sonucunda kaza tarihindeki hasarsız rayiç değerinin 30.000,00 TL olduğu, onarımı yapıldıktan sonra ortalama rayiç değerinin 28.000,00 TL olduğu, Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin mezkur içtihatları da nazara alınarak davacıya ait araçta rayiç değerleri arasındaki fark olan 2.000,00 TL değer kaybı meydana geldiği belirtilmiş, mahkeme tarafından söz konusu rapor hükme esas alınarak ve davadan önce yapılan ödeme düşülerek bakiye 6.915,00 TL hasar bedeli ile 2.000,00 TL değer kaybı bedeline hükmedilmiştir.
Davalı sigorta şirketi ile anlaşmalı ya da yetkili servisleri arasında yapılan anlaşmalara göre iskonto uygulanması davacıyı bağlamayacak olup, davalı taraf iskonto indirimi yapılmadan, davacının gerçek zararından sorumludur. Araç hiç tamir edilmemiş olsaydı dahi zarar gören kişinin gerçek zararına göre tazminat miktarı hesaplanması gerekmektedir. Zira zarar görenin çıkma ve eşdeğer parçalarla aracı tamir etmesi beklenemeyeceği gibi araç bu şekilde tamir edilse bile bu durum davacının malvarlığında eksilmeye yol açacağı için orijinal parçaya göre zararın belirlenmesi de doğru bulunmuştur. Nitekim Yargıtay 17. H.D’nin 15.12.2011 tarih 2011/4075 E, 2011/12321 K ve 28.03.2016 tarih 2015/17481 E, 2016/3833 K sayılı kararları da bu yöndedir. Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere iskonto uygulanmaması ve hasar bedeline KDV ilave edilmesi de doğrudur. Yukarıda açıklanan sebeplerle hüküm kurmaya, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun bilirkişi raporunda iskontosuz hesaplama yapılarak, gerçek zararın tespit edilmiş olmasına göre, davalı vekilinin açıklanan bu hususlara ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarihli 2019/40 E. – 202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2020 tarih 2019/6271 E. – 2020/8104 K.)
Somut olayda poliçe tarihi olan 28.02.2017 tarihi itibariyle, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Taşıtlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında belirtilen hesaplama tekniğine göre değer kaybı belirlenmesi gerekir ise de, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda anılan iptal kararından sonra bu hükümlerin uygulanması mümkün olmadığı gibi dava tarihinden sonra 19.06.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7327 sayılı Kanunun 18. maddesiyle KTK’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle bu maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Bu tazminatlardan; a) Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı olarak dikkate alınarak…hesaplanır” ibareleri eklenmek suretiyle Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına uygun şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Böylelikle poliçe tarihi itibariyle ister eski genel şartlar, ister yeni genel şartlar yürürlükte olsun her halükarda Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere aracın kazadan önceki ikinci el piyasa rayiç değeri ile kazadan sonra onarılmış haldeki piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybı tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Eldeki davada da hükme esas alınan 27.03.2019 tarihli hüküm kurmaya, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun bilirkişi raporunda Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde, kaza tarihindeki piyasa rayiç değeri farkına göre 2.000,00 TL değer kaybı belirlenmiş olup, mahkemece bu yönteme göre belirlenen değer kaybının hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde değildir. Dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup mahkemece hükmedilen tüm tazminat bedeline mahkemece doğru tespit edildiği şekilde temerrüt tarihi olan 27.02.2018 tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru olup davalı vekilinin ıslah edilen kısma ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde istinaf itirazı da yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 608,98 TL’den peşin alınan 153,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 455,98 TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25.03.2022