Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1723 E. 2022/352 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1723
KARAR NO : 2022/352

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2018
NUMARASI : 2017/1103 Esas 2018/1348 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 02.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02.03.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06.12.2018 gün ve 2017/1103 Esas 2018/1348 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 08/08/2017 tarihinde, dava dışı …’e ait ve dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile dava dışı … Gıda Ltd. Şti.’ye ait ve dava dışı …’nun sevk ve idaresindeki …plakalı aracın maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde …plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin …plakalı aracın ZMMS sigortacısı olduğunu, kazadan sonra İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/135 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti yaptırıldığını, alınan raporda araçta 31.000,00 TL tutarında hasar olduğunun tespit edildiğini, davalı şirkete başvuru yapıldığını, ancak yanıt alınamadığını, 17.08.2017 tarihli temlik sözleşmesi ile araç maliki …’ün dava konusu kazadan dolayı sahip olduğu tazminat haklarını müvekkiline devrettiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 30.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili, …plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, davacının araç sahibinden aldığını iddia ettiği temliknameye istinaden dava açtığını, ancak temlik veya devire dair herhangi bir belgenin müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, davacının HMK’nın 114/d. maddesi hükmü uyarınca aktif husumet ehliyetine sahip olmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddi gerektiğini, ispat yükünün davacıya ait olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemsince temlik sözleşmesi dava dışı araç malikine tebliğ edilerek temlik sözleşmesi ile alacağını davacıya temlik edip etmediği sorulmuş, dava dışı araç maliki … vekili mahkemeye sunduğu 24.05.2018 tarihli dilekçesinde; müvekkilinin davacıya alacağını temlik etmediğini, müvekkilinin noterde 17.08.2017 tarihli vekaletname ile dava dışı …, …, Av. … ve Av. …’ya vekaletname verdiğini, yine noterde düzenlenen 03.10.2017 tarihli azilname ile bu kişileri vekaletnamedeki tüm yetkilerden azlettiğini, bu azilnamenin taraflara 05.10.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkilinin aracını tamir ettirmek için oto sanayine götürdüğünde gerekli olduğundan bahisle kendisinden vekaletname istendiğini, ancak müvekkilinin araçta birçok parçanın aslında değiştirilmediği halde değiştirilmiş gibi ücretlendirildiğini, aracın perte çıkarılması gerekirken rayiç değerinin üzerinde bir masrafla tamir edilmiş gösterildiğini anlaması üzerine azilname düzenlediğini, delil tespitinin de müvekkili adına yaptırılmış olduğunu beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, davacının alacağı temlik aldığı dava dışı …’nun, … plaka sayılı aracın maliki olan dava dışı … tarafından verilen 17/08/2017 tarihli vekaletname ile vekil tayin edildiği, ancak …’ün 03/10/2017 tarihli azilname ile …’yu vekaletten azlettiği, azilnameye ilişkin tebligatın 05/10/2017 tarihinde …’ya tebliğ edildiği, …’nun duruşmadaki beyanlarında aynı gün ya da bir gün sonra temlik alan davacıya durumu bildirdiğini belirttiği, iş bu davanın da 05/10/2017 tarihinde açılması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, … tarafından davacıya yapılan temlikin geçersiz olduğu, bu nedenle davacının aktif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı vekili, davanın araç maliki …’ün vekili ile müvekkili arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesine dayanılarak açıldığını, araç maliki tarafından dava dışı …’ya noterde verilen 17/08/2017 tarihli vekaletnamede “…üçüncü kişiler nezdinde bulunan tazminat ve hasar bedeli alacaklarımı benim adıma temlik etmeye, temlik almaya ve alacağın temliki sözleşmeleri akdetmeye…” şeklinde yetki bulunduğunu, vekaletname yürürlükteyken temlik sözleşmesi düzenlendiğini, azil tarihinin 03/10/2017 olduğunu, TBK 183 vd. maddeleri uyarınca şeklen ve esasen geçerli bir alacağın temliki sözleşmesinin mevcut olduğunu, temlik tarihinden sonra yapılan azil işleminin davaya konu temlik işlemi açısından hukuki bir geçerliğinin olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından araç hasar bedeli istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir” hükmünü öngörmektedir. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Kanunun 183. maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir.
Alacağın temliki ile artık borçlu, yeni alacaklıya karşı ifa yükümlülüğü altına girmektedir. Ancak, alacaklısının değişmesinde hiçbir söz hakkı olmayan ve temlik işleminden de habersiz olan borçlunun bu kadar çaresiz bırakılmaması, korunması gerektiği düşünülmesi gerekir. Bu nedenle de Borçlar Kanununda, borçlunun borcunu önceki alacaklıya ifa etmesi bazı şartlarla geçerli sayılmış hatta edimi tevdi etmek suretiyle borcundan kurtulması imkanı tanınmıştır. Borçluyu korumak amacıyla devredene karşı sahip olduğu savunma araçlarını devralana karşı da ileri sürme imkanı tanınmıştır. Borçlu kendisinden ifayı talep edecek olan alacaklıya karşı çeşitli savunma imkanlarına sahip olabilir. Bunların bazıları genel hükümlerden çıkarılırken bazıları da temlik işleminde borçlunun durumunun ağırlaşmaması ilkesinden dolayı getirilen özel hükümlerden kaynaklanır. Borçlu, şayet temlik işlemi geçersiz ise devralan şahsa karşı bu geçersizliği ileri sürerek ifadan kaçınabilecektir. Temlik işleminde taraflardan birinin fiil ehliyetinin olmadığı, temliki yapan alacaklının tasarruf yetkisinin olmadığı, şekle uygun hareket edilmediği, temlik edilen alacağın temlik edilemez türden bir alacak olduğu yolundaki savunmalar geçersizlikle ilgili savunmalardır.
Alacağın temliki, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağından, alacak, devredenin mal varlığında ne halde ise devralanın mal varlığına da o hali ile intikal eder. 6098 sayılı Borçlar Kanunu 188. maddesinde borçluya ait def’i hakları düzenlenmiştir. Devredilen alacağın borçlusu, devredene karşı sahip olduğu def’ileri (savunmaları) devralana karşı da ileri sürebilir.
Buna göre alacağın temliki için öncelikle bir alacak hakkının mevcudiyeti gerekmektedir.
Alacağın devrininin asli sonucu, tarafların anlaşması ile devredilen alacağın devredenin malvarlığından devralanın malvarlığına geçmesidir. Bunun sonucu olarak devirden sonra eski alacaklı, devredilen alacak üzerinde tasarrufta bulunamaz, borçluyu ibra edemez ve bu alacağı başka bir şahsa devredemez. Alacağın temliki işleminin üçüncü kişi yani devralan açısından doğurmuş olduğu sonuç ise, temlik işlemi ile birlikte üçüncü kişinin, alacağın asli ve ferileri ile birlikte alacağa bağlı rüçhan haklarına da sahip olmasıdır. Üçüncü kişinin devir ile birlikte bu haklarını kullanabilmesi için borçlunun onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. Alacağın tamamının devredildiği durumlarda, devralan üçüncü kişi, alacağın tamamı için alacaklının yerine geçmekte; alacağın bir kısmının devredildiği hallerde ise üçüncü kişi, alacağın sadece devredilen kısmı için asli ve ferilerine sahip olmakta, temlik dışı kalan alacak üzerinde ise devredenin hakkı devam etmektedir.
Somut olayda, 08.08.2017 tarihinde maydana gelen trafik kazasında dava dışı …’e ait … plakalı araçta hasar oluşmuştur. Dava dışı araç maliki 17.08.2017 tarihli noterde düzenleme şeklinde vekaletname ile dava dışı …, …, Av. … ve Av. …’yu vekil tayin ettiği, bu vekaletnamede üçüncü kişiler nezdinde bulunan tazminat ve hasar bedeli alacaklarını kendisi adına temlik etme, temlik alma ve alacağın temliki sözleşmeleri akdetme yetkisinin verildiği anlaşılmaktadır. Vekaletnamenin verildiği 17.08.2017 tarihinde araç malikinin vekil tayin ettiği dava dışı …, araç malikinin dava konusu kaza nedeniyle davalı sigorta şirketinden doğmuş ve doğacak tüm alacaklarını 47.790 TL karşılığında davacıya temlik etmiş olup, bedelin nakden ve alındığı temlik sözleşmesinde belirtilmiştir. Dava dışı araç maliki 03.10.2017 tarihli noterde düzenleme şeklinde azilname ile 17.08.2017 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği kişileri gördüğü lüzum üzerine tüm yetkilerinden azletmiş, azilname vekillere 05.10.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dava dışı araç maliki mahkemeye sunduğu 24.05.2018 tarihli dilekçesinde, davacıya alacağını temlik etmediğini, aracını tamir ettirmek için oto sanayine götürdüğünde gerekli olduğundan bahisle kendisinden vekaletname istenmesi üzerine vekaletname verdiğini, ancak araçta birçok parçanın aslında değiştirilmediği halde değiştirilmiş gibi ücretlendirildiğini, aracın perte çıkarılması gerekirken rayiç değerinin üzerinde bir masrafla tamir edilmiş gösterildiğini anlaması üzerine azilname düzenlediğini beyan etmesi üzerine, mahkemece davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dava dışı araç maliki tarafından İzmir 32. Noterliğinde düzenlenen 17.08.2017 tarihli 14727 yevmiye numaralı vekaletnamede üçüncü kişiler nezdinde bulunan tazminat ve hasar bedeli alacaklarını temlik etme, temlik alma ve alacağın temliki sözleşmeleri akdetme yetkisi mevcut olup, dava dışı araç malikince TBK’nın 28. maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma ya da aynı kanunun 30. vd maddelerinde düzenlenen irade bozukluğu hallerinin mevcut olduğu da usulünce ileri sürülüp kanıtlanamadığına göre, temlik tarihi itibariyle dava dışı …’nun araç maliki adına yaptığı temlik sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilerek, işin esasına girilip davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazı değerlendirilerek ve taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf sebebi yerindedir. (Benzer konuda Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/1582 E. 2020/849 K. sayılı ilamında dava dışı araç malikinin aşırı yararlanma iddiası nedeniyle verilen bozma kararı)
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.12.2018 tarih 2017/1103 Esas 2018/1348 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02.03.202