Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1669 E. 2022/1740 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1669
KARAR NO : 2022/1740

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.04.2019
NUMARASI : 2017/172 E. 2019/68 K.
DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüzün Ref’i
KARAR TARİHİ : 25.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.11.2022
İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.04.2019 tarih 2017/172 E. 2019/68 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, “…” ürününün marka patent ve tasarım tesciline sahip olan davacı …Şti. ile davalı arasında 5 yıllık distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davalının 15.02.2012 – 2015.06.2017 tarihleri arasında ürünü Türkiye’de pazarlamaya yetkili olduğunu, distribütörlük sözleşmesi devam ederken davalı tarafından 18.12.2012 başvuru, 05.10.2015 tescil tarihli, 2012/105705 tescil nolu ve 31.03.2014 başvuru, 22.12.2014 tescil tarihli, 2014/26793 tescil nolu “…” ibareli markayı tescil ettirdiğini, oysa davacı… Şti.’nin “…” markasının 08.10.1997 tarihinde tescillendiğini, davalının distribütör olduğu zaman içerisinde müvekkilinin markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer ibareli markayı tescilleyerek, lisans sözleşmesine aykırı davrandığını, “…” ibareli markayı distribütörlük sözleşmesinin feshinden sonra da kullanmaya, pazarlamaya ve reklam unsuru yapmaya devam ettiğini, ayrıca kötü niyetli ve açıkça illegal olarak iki ayrı marka olan “…” ve “…” markalarının birleşmesi ile oluşturduğu “…’ ibareli markayı piyasaya sürdüğünü, davacı …. Şti.’nin “..” yapıştırıcısının Türkiye’deki tek distribütörü olduğunu, davalıya 15.09.2017 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak davalının ihtarnameye uymayarak illegal yollarla oluşturduğu “…” ibareli markanın pazarlamasını ve reklamını yapmaya devam ettiğini iddia ederek, davalının marka hakkına tecavüz ederek kullanmakta olduğu “…” ürünüyle ilgili fiillerin önlenmesini, durdurulmasını, marka hakkına tecavüz edilerek üretilen ürünlere el konulmasını, bu yönde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, sınai mülkiyet hakkına tecavüz ederek elde ettiği kazancın tazminine, yoksun kalınan kazancın iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 10.07.2018 tarihli celsede maddi tazminat taleplerinden feragat etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, yetkili mahkemenin Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacının MÖHUK uyarınca dava şartı olan teminatı yatırmadığını, davacı … şirketinin davacı … şirketinin Türkiye’deki pazarlayıcısı olduğunu, marka sahibi olmadığını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin markaları hukuka uygun kullandığını, müvekkilinin marka başvurularına davacılar tarafından hiçbir itirazda bulunulmadığını, davacılar tarafından “…” esas unsurunun marka olarak kullanıldığını, “…” ile “…” ibareli markalar arasında karıştırma ihtimali bulunmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın uzun süre sessiz kalma nedeniyle reddi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı Çin firmasının “…” unsurlu markalara sahip olduğu, dava konusu ettiği markaların ise mülga Marka KHK döneminde başvurularak tescillendiklerinden, hükümsüzlüklerinin de KHK kapsamında ele alınması gerektiği, uyuşmazlığa SMK uygulanacağından görev itirazının yerinde olmadığı, davacılardan … firmasının, önceki tarihi taşıyan tescillere sahip olduğu, diğer davacının ise lisans sahibi olduğu, davacılar arasındaki lisans sözleşmesine göre … firmasının davacıya ait patent ve markalara ilişkin adi lisans sahibi olduğu, ancak …’ın önceden Çin tebalı firmaya bildirip, izin almak suretiyle hukuki işlem yapma yetkisinin sözleşmesinde yer aldığı, birlikte açılan bu davada …’ın da hukuki yararı ve dava hakkının bulunduğu, davacının hükümsüzlük ve men taleplerinin yanında dilekçesinde maddi tazminat bakımından yoksun kaldıkları kârın tespiti ve tazmini talebinde bulunduğu, ancak tazminat miktarını göstermediği, mahkemenin uyarısı üzerine harç yatırdığı, davacı vekilinin maddi tazminat taleplerinden 10.07.2018 tarihli celsede feragat ettiği, davacının da Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli bulunan 2012/02910, 2008/62629, 97/015054 ve 2004/30072 nolu markalara dayandığı, davacılardan …. firmasının Türkiye’de tescilli markaları bulunduğundan, dava teminatı öngörülmediği, marka hükümsüzlüğü yönünden, davacı adına kayıtlı önceki tarihi taşıyan markaların dava konusu edilen davalıya ait 2014/26793 ve 2012/105705 nolu “…” ibareli markaları ile karşılaştırılması gerektiği, davacı taraf adına kayıtlı önceki tarihi taşıyan markalarda “…” ibaresinin yer aldığı, bu ibarenin “…” kısmının ilgili mal bakımından tanımlayıcı olmayıp, ayırt edici karakter niteliği taşıdığı, bu markanın esas unsurunun şekille birlikte “…” ve …” ibareleri olduğu, markayı taşıyan ürünlerin Türkiye pazarına girdiği ve uzunca bir süre piyasaya verildiği, tanıtıldığı, davalının davacı … firmasının eski distribütörü olduğundan, piyasayı, ürünü ve markayı bildiği, davacıdan herhangi bir yazılı izin veya lisans almaksızın, dava konusu markaları tescillediği, davacı tarafından üretilen ve Türkiye’ye gönderilen ürünlerdeki markanın, davacı lehine itibar yarattığı, piyasada tüketicilerin ürünü, üzerindeki işaretler nedeniyle tanıdığı, buna karşılık, davacının marka esas unsurlarından “…” ibaresinin, davalı markasında aynen ve herhangi bir ek olmaksızın yer almasının önceki itibarın transferi sonucunu verdiği, markaların tescilli olmasının SMK’nın 155. maddesi uyarınca davalıya hukuka uygun bir hak sağlamadığı, dava konusu iki markanın SMK’nın yürürlüğünden önce sicile kaydedildikleri. MarkKHK’nın eş hükümleri olan 7/1-b, 8/1-b, 35 ve TMK’nın 2. maddesi hükümleri gereğince bu markaların, öncelik hakkı, karıştırma tehlikesi ve kötü niyet sebepleriyle hükümsüz olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı adına kayıtlı 2014/26793 nolu “…” ibareli 16. sınıfta kayıtlı markanın, 2012/105705 nolu “…” ibareli 1 ila 45. sınıflarda kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, davalı tarafın “…” ibaresini, davacıya ait 2012/02910 nolu markanın emtiaları olan 3 ila 45. sınıflarında; 2008/62629 nolu markanın 16. sınıf emtiasında, 2004/30072 nolu markanın 1 ve 10. sınıf emtiasında kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzlü ürünlere el konulmasına ve tecavüzün giderilmesine, feragat nedeniyle maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, ilk derece mahkemesi tarafından 28.02.2019 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile dosyanın tarafların itirazları kapsamında ek rapora gönderilmesine, 2 nolu ara karar ile ek rapor geldiğinde taraflara tebliğine ve taraflara beyanda bulunmak üzere 2 haftalık süre verilmesine karar verildiğini, akabinde ilk derece mahkemesinin 11.04.2019 tarihli duruşmada ek bilirkişi raporunu davacılara elden tebliğ ettiğini, ancak ek bilirkişi raporunu kendilerine tebliğ etmeden davanın kabulüne karar verdiğini, mesleki mazeret bildirerek 11.04.2019 nolu celseye katılmadıklarını, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, İzmir Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin davada yetkili olmadığını, SMK’nın 156/5. maddesi uyarınca müvekkilinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olan Gebze Mahkemelerinin yetkili olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince tescilli markanın marka tecavüzü teşkil etmeyeceğini, davacı … firmasının “…” ibareli markanın hak sahibi olmadığını, ürünlerin Türkiye’deki pazarlayıcısı olduğunu, dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkiline ait … markası ile davacıya ait “…” markası arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkiline ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini, davacıya ait markada esas unsurun … olduğunu, İzmir Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/122 E sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda davacının markasının esas unsurunun … olduğunun tespit edildiğini, müvekkiline ait markanın ise “…” olduğunu, her iki marka arasında görsel, sescil, kavramsal ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının markasının 3-45. Sınıflarda tescilli olduğunu, davacıya ait 1-2 nolu sınıflarda marka tescili bulunmaması ve tanınmış marka olmaması karşısında, müvekkilinin … ibareli markasının 1 ve 2. Sınıfta hükümsüzlüğüne karar verilmesinin mümkün olmadığını, tüm sınıflarda korumanın sadece tanınmış markalara tanınan özellik olduğunu, davacı markasının ise tanınmış olmadığını, müvekkilinin markası tescilli olduğundan, müvekkilinin kullanımlarının marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturmayacağını, 30.01.2018 tarihli, 21546160-402-E-00031615031 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu kararınca müvekkilinin markasının davacı taraf markası olan … markasına haksız rekabet teşkil etmediğine karar verildiğini, müvekkilinin marka tescilinde kötü niyetli davrandığının kabul edilemeyeceğini, davacıya ait markanın zayıf marka olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı adına haksız olarak tescil edildiği iddia edilen markaların hükümsüzlüğünün tespiti ile sicilden terkini, sınai mülkiyet hakkına tecavüz ederek elde ettiği kazancın tazmini, yoksun kalınan kazancın iadesi istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, markaların hükümsüzlüğü ve terkin talebinin kabulüne, maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı … Şti.’nin dava konusu “…” markalı yapıştırıcının Türkiye distribütörü olması nedeniyle SMK’nın 25/2. Maddesi uyarınca hükümsüzlük davası açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin bu şirket yönünden aktif husumet itirazı yerinde değildir.
Davacı …. Ltd. Şirketi adına kayıtlı 17.09.2004 başvuru tarihli 2004/30072 nolu, 1. ve 17. Sınflarda “… + şekil” ibareli markanın 09.12.2005 tarihinde tescil edildiği; 31.10.2008 başvuru tarihli 2008/62629 nolu, 16. Sınıfta “… + şekil” ibareli markanın 25.09.2009 tarihinde tescil edildiği ve 10.01.2012 başvuru tarihli 2012/02910 nolu, 03’den 45’e kadar (17. sınıf dışında) tüm sınıflarda “… + şekil” ibareli markanın 14.07.2014 tarihinde tescil edildiği; Davalı şirket adına kayıtlı 31.03.2014 başvuru tarihli 2014/26793 nolu, 16. Sınıfta “…” ibareli markanın 22.12.2014 tarihinde tescil edildiği; 18.12.2012 başvuru tarihli 2012/105705 nolu, 01’den 45’e kadar (16. sınıf dışında) tüm sınıflarda “…” ibareli markanın 05.10.2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki deliller ve özellikle marka uzmanı tarafından düzenlenen 06.12.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde, davacı …. Ltd. adına tescilli ve koruma kapsamında olan markalarının “… + şekil”, “…+ şekil” sözcükler ve şekilden oluştuğu, davalıya ait markaların ise “…” rakamından oluştuğu, davacının markalarındaki esas unsurun kelime ve rakam bileşimi olan “…” olduğu, şekillerin ve “…” kelimelerinin yan unsur olarak değerlendirilebileceği, “…” ibaresi ile “…” rakamının birleşim markanın esaslı unsurunu oluşturan bir bölümü olması nedeniyle görsel olarak benzer olduğu, davalı ile davacı … şirketi arasında “…” ürünü hakkında 15.06.2012 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzaladıktan sonra 18.12.2012 tarihinde “…” ibaresi için marka başvurusunda bulunduğu, markayı oluşturan kelime, rakam ve şekillerin ses ve anlam unsurlarıyla birlikte bütünsel bir değerlendirmesi ortalama tüketicinin algısında açık bir benzerlik tehlikesi oluşturabileceği, sektörel faaliyet hizmet sınıflarının benzer olduğu, davacı adına tescilli ‘…+şekil’ ibareli markanın 3-45 Nice sınıflarının tamamında ticaret-hizmet türünde, davalıya ait 2012/105705 tescil numaralı “…” ibareli markanın 01-45 Nice sınıflarının tamamında ticaret-hizmet türünde tescilli olduğu tespit edilmiştir. Davalı ile davacı … şirketi arasında “…” markası hakkında 15.06.2012 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığı dikkate alındığında, davalının “…” ibaresi için marka tescil başvurusunda bulunduğu 31.03.2014 ve 22.12.2014 tarihlerinde davacının markasından haberdar olduğu, kötü niyetli olarak markayı kendi adına tescil ettirdiği, davacının markasından yararlanma amacı güttüğü, binlerce seçenek özgürlüğü arasında davalının markasını birebir tescil ettirmesinin iyi niyetle bağdamayacağı, davalının marka tescilini makul bir gerekçeyle açıklayamadığı dikkate alındığında, mahkemece kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük kararı doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25.11.2022