Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1524 E. 2022/946 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESi
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1524
KARAR NO : 2022/946

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2019
NUMARASI : 2017/581 Esas 2019/175 Karar
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali İstemli
KARAR TARİHİ : 15.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.06.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.02.2019 gün ve 2017/581 Esas 2019/175 Karar
sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesidavalılar … ve … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı … A.Ş.’nin müvekkili ile davalılar … ve … tarafından özel okul işletmesi amacıyla kurulduğunu, İzmir ili, … ilçesi, …. ada …. parselde kayıtlı taşınmazın satın alındığını ve üzerinde 12.000 m² kullanım alanlı okul yapıldığını, arsanın alımı sırasında … Gazi Bulvarı şubesinden kredi kullanıldığını, taksitlerinin ödenmekte olduğunu, müvekkilinin şirket yönetimi ile ilgilenemediğini, 2016 yılı olağan genel kurul öncesi ve sonrasında şirketin mali durumu hakkında bilgi istediğini, davalılar … ve …’ın şirketi zarara uğrattıklarını, kişisel harcamalarını şirket hesabından yaptıklarını, kendilerine ait başka şirket hesaplarına para gönderdiklerini, öğrencilerin ücretlerini de bu hesaba yatırttıklarını, usulsüz kredi kullandıklarını, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen hiçbir yönetim kurulu toplantısına davet edilmediğini ve toplantılara katılmadığını, davacının dava dışı …’a 18.05.2016 tarihli sözleşme ile şirketteki sahip olduğu payının %80’inini sözleşme şartlarında devretmeyi taahhüt ettiğini, işbu devir sözleşmesine karşılık olarak sadece 30.000,00 TL nakit ve toplam 60.000,00 TL bedelli 2 adet senet aldığını, sözleşmede bahsi geçen 6.000.000,00 TL’yi hiç bir zaman alınmadığını, bu devre karşılık olarak …’ın okuldaki hatalı ve eksik imalatları da tamamlayacağını, bu amaçla davalı ortaklardan … ve …’ın da belirli hisselerini devrettiğini, daha sonra davalılar … ve … tarafından …’ın pay devri sözleşmesi gereği edimlerini yerine getirmediğinin müvekkiline bildirildiğini, şirketin ve müvekkilinin şahsi avukatı olan …’a aynı şartlarda devrin istenmesi üzerine … ile yapılan hisse devir protokolünün Noter aracılığıyla feshedildiğini ve müvekkilinin 25.07.2016 tarihli protokol ile …’a devretmeyi taahhüt ettiği hisseleri aynı şartlarla …’a devretmeyi taahhüt ettiğini ve bu devir protokol hükümlerinin yerine getirileceği inancıyla …’ın pay defterine ortak olarak kayıt edildiğini, müvekkilinin …’dan almış olduğu 30.000,00 TL nakit ile 2 adet bononun iadesi için Av. …’a bırakıldığını ve …’ın görevlendirildiğini, ancak söz konusu para ve senetlerin iadesi için resmi bir girişim olmadığını müvekkili daha sonra öğrendiğinde kendisine verilen para ve senetleri …’ın inkar ettiğini, ancak söz konusu para ve senetlerin kendisine olduğunu ve bunları alması için …’ı aradığı …’ın ifadesi ile sabit olduğunu, …’tan 25.07.2016 tarihli protokolde geçen hisse devir bedeli olan 4.130.000,00 TL’nin hiçbir zaman alınmadığını, …’ın hisse devirlerine karşılık şirkete para koyduğunu ve bir takım eksik ve hatalı imalatları yaptığını müvekkilinin öğrendiğini ancak çok uzun zamandan bugüne kadar şirketi temsil ve imzaya yetkili olan … ve …’a hiçbir şekilde ulaşamadığından bunu teyit edemediğini, gerek dava dışı …’ın gerekse müvekkilinin diğer ortaklar … ve … tarafından açıkça kandırıldığını ve dolandırıldığını, davalılar …, … ve şirket mali müşaviri … ile şirket avukatı …’ın şirketin içini boşaltmak amacıyla birlikte hareket ettiklerini, şirketin borçlarını ödemedikleri gibi yeni krediler çekerek … ve … tarafından şahsen zimmetlerine geçirildiğini, davalı ortakların TTK m. 408’e aykırı olarak genel kurul kararı alınmaksızın, söz konusu şirketin sahip olduğu ve eğitim faaliyetlerini yürüttüğü Güzelbahçe’de bulunan … Koleji adı altında işletilen taşınmazı 22.500.000,00 TL’ye … A.Ş’ye kısmen peşin, kısmen vadeli olarak sattıklarını müvekkilinin haricen öğrendiğini, satışla ilgili hiçbir belgeye ulaşılamadığını, taşınmazın bedelinin resmi senette 2.300.000,00 TL olarak gösterildiğini, bu devir işleminin açıkça muvazaalı, yoklukla ve butlanla malül olup iptali gerektiğini, 01.03.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ilişkin Ticaret Sicil Kayıtlarında bildirilen adres ile 21.03.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde çıkan ilanda yer alan adresin farklı olduğunu, diğer davalı …’e 2016 yılında ortak ve yönetici olmadığı gibi şirketle hiçbir hukuki ve fiili ilişkisi olmadığı halde 09.09.2016 tarihinde genel kurula davet gönderildiğini, 01.03.2017 tarihli genel kurul ve bu genel kurulda alınan kararlın yok hükmünde olduğunu, usulsüz ve kaçak yapılan bu olağanüstü genel kurulda yönetici olarak atanan …’in bu toplantıya iştirak dahi etmediğini, davalı …’in yönetici ve ortak olduğundan haberi ve bilgisinin olmadığını düşündüklerini, şu an davalı şirkette hukuken yönetici bulunmadığını bu nedenle şirkete acilen kayyum tayininin zorunlu olduğunu iddia ederek; davalılar aleyhine talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik davalı şirketin 01.03.2017 tarihli olağanüstü genel kurul ve kararlarının yoklukla maluliyetinin tespitine ve iptaline, şirket yönetim kurulunun 21.09.2016 tarihinden sonra aldığı tüm kararların yoklukla maluliyetinin tespitine ve iptaline, davalı şirketi temsil eden yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın 21.09.2016 tarihinden itibaren şirket nam ve hesabına yapmış olduğu tüm iş ve işlemlerin yokluk ve butlanla maluliyetinin tespiti ile iptaline, 10.02.2017 tarihli yönetim kurulu kararı ile temsilci olarak atanan ve yine 01.03.2017 tarihli ve usulsüz genel kurul tarafından yönetici olarak atanan …’in şirket ad ve hesabına yapmış olduğu tüm iş ve işlemlerin iptaline, davalı şirkete dava sonuna kadar tedbiren kayyum tayinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, alınan bilirkişi raporu uyarınca, şirketin 01.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının usulüne uygun yapılmadığı, TTK m. 416 hükmüne göre çağrısız genel kurul toplantı şartlarının oluşmadığı, tüm ortakların toplantı sırasında bulunmadığı ve hatta toplantı için ortaklara ihtarat gönderilmediği, bu nedenle 01.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının yoklukla malul olduğu, davacının bu talebi dışında kalan diğer talepleri değerlendirildiğinde, özellikte 01.03.2017 tarihinden önce yönetim kurulu üyelerinin 3 kişiden oluştuğu ve …, …, …’nın yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, 18.09.2016 tarihli genel kurul kararıyla bu kararın alındığı, daha sonra yönetim kurulunun 10.02.2017 tarihli 5 nolu, 21.02.2016 tarihli 6 nolu kararlar ile şirketin ana sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilmesi konusunda genel kurul yapılması yönünde kararlar verdiği, ancak 7. maddenin değişikliğinin 01.03.2017 tarihli genel kurulun iptal edilmesi nedeniyle geçersiz olduğu, şirketin tek taşınmazı olan Güzelbahçe’deki … Koleji adı altında işletilen taşınmazın 22.500.000 TL’ye dava dışı … A.Ş.’ne satılması işleminde herhangi bir yönetim kurulu ve genel kurul kararı bulunmadığı, bu satışın geçersiz olduğu, davacının 21.09.2016 tarihinden sonra yönetim kurulunun aldığı tüm kararların iptaline ilişkin talebi somut bir talebi kapsamadığından ve diğer alınan kararların da 01.03.2017 tarihine kadar görevde olan … ve … ile …’ten meydana gelen yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu ve oy birliği ile alınmış olduğundan iptal edilecek bir kararın bulunmadığı, davalı … 01.03.2017 tarihinde yönetici olarak atanmış olmasına dayalı olarak yaptığı işlemlerin iptali istenmiş olmakla birlikte bu genel kurulun geçersiz olması nedeniyle bu kişinin yönetici olarak atanmasının da söz konusu olmadığı, sonuç olarak davacının 01.03.2017 tarihli genel kurul iptali davasının şartları gerçekleştiği, çağrısız genel kurul şartlarının bulunmadığı, şirkete ait taşınmazın satışını usulüne uygun olmadığı iddiası da TTK m. 408/2 gereğince genel kurul kararı alınmadan yapıldığından bu işleme ait bir karar olmaksızın yapıldığından iptal edilecek bir karar bulunmadığı, işlemin iptali için ise satın alan üçüncü kişiye husumet yöneltilerek açılan bir tapu iptali davasının bulunmadığı, işlemin muvazaa sebebi ile iptali için 3. kişinin davalı gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, davalılar …, … ve … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 01.03.2017 tarihli genel kurul kararının iptali talebinin kabulü ile 01.03.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yoklukla malul olduğunun tespitine, davacının iptalini istediği yönetim kurulu kararı bulunmadığından, ayrıca … ve …’ın yönetim kurulu üyesi olarak 21.09.2016 tarihinden itibaren şirket nam ve hesabına yapmış olduğu tüm işlemlerin yoklukla malul olduğu iddiasının somutlaştırılmadığı gibi bu yönetim kurulu kararların alınmasında usulsüzlük bulunmadığından bu yöndeki iptal ve diğer taleplerinin şartları gerçekleşmediğinden reddine şirketin zarar gördüğü konulara ilişkin olarak dava açması ve hukuki işlemleri gerçekleştirmesi ile genel kurul yaparak yeni yönetim kurulunun oluşturulması ve bu amaçla görev yapması için kayyum … ve …’in atanmalarına, kayyumlara 1.000,00’er TL aylık ücret tayinine, ücretin davalı şirket tarafından karşılanmasına karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar … ve … vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalılar … ve … vekili, yoklukla malul olduğuna karar verilen 01.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının yasal şartları oluşturularak yapıldığını, toplantıya ait çağrının, Ticaret Sicil Gazetesi’nin 14.02.2017 tarih ve 9263 sayılı nüshasında ilan edildiğini ve bu doğrultuda toplantı yapıldığını, bu nedenle 01.03.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yoklukla malul olduğu yönündeki kararının hatalı olduğunu, bu kararın doğru olduğu yönünde karar verilecek olması halinde ise; müvekkillerinin şirketteki yetkileri devam ettiğinden kayyum atanması kararının yersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptali, yönetim kurulu ile temsilcinin aldığı kararların ve şirket ad ve hesabına yapılan tüm iş ve işlemlerin iptali ve şirkete kayyum atanması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince dava konusu şirket genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespitine, şirkete kayyum atanmasına, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
“Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Somut olayda ise, davalı şirketin iptali istenen 01.03.2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, ortaklardan … ve …’ın katılımı ile genel kurul toplantısının belirtilen yer ve zamanda yapıldığı, 3 nolu gündem maddesi ile ana sözleşmenin 7. maddesinin “Şirketin işleri ve idaresi Genel Kurul tarafından Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde seçilecek (1) üyeden oluşan bir yönetim kurulu tarafından yürütülür” şeklinde tadil edilerek Yönetim Kurulunun bir üyeden oluşmasına ilişkin kararın alındığı, anılan toplantıya davacının katılmadığı anlaşılmıştır. Toplantıya ait çağrının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 14.02.2017 tarihli nüshasında ilan edildiği anlaşılmaktadır. Genel kurul toplantısına davetin asgari koşullarının oluştuğu, ancak eksikliğin bulunduğu, bu durumun ise hukuken yokluk yaptırımı ile değil iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşılaşacağı nazara alınmalıdır. Başka bir deyişle, davacıya yapılan çağrı geçersiz değil, usulsüzdür. Bu durum ise davaya konu genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğu anlamına gelmeyecek ancak iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olacaktır.
Bu durumda, davaya konu 01.03.2017 tarihli genel kurulun TTK’nın 410 ve devamı maddelerinde yerini bulan çağrı üzerine toplanmış olduğu anlaşılmakla, işin esasına girilerek davacıya usulüne uygun çağrı yapılmadığından yasada öngörülen iptal nedenlerinin değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm verilmesi doğru olmamıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1941 E. 2020/435 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere)
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.02.2019 tarih 2017/581 Esas 2019/175 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca resen KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15.06.2022