Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1406 E. 2022/331 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1406
KARAR NO : 2022/331

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.05.2018
NUMARASI : 2015/831 E. 2018/600 K.
DAVANIN KONUSU : Destek Tazminatı
KARAR TARİHİ : 28.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.02.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.05.2018 gün ve 2015/831 E. 2018/600 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin oğlunun yolcu olarak bulunduğu davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın 29.08.2014 tarihinde kayarak dere yatağının bağ tarafına devrilmesi neticesinde vefat ettiğini, kazanın oluşumunda davalı sürücünün asli ve tek kusurlu olduğunu, davacının emekli maaşı dışında başka yerden gelirinin olmadığını, müteveffanın 15 yaşında vefat ettiğini, … Anadolu Lisesinde 10. Sınıfa başlayacakken kazanın gerçekleştiğini, müteveffanın okul hayatının başarılarla dolu olduğunu, müteveffanın ölümüyle davacının destekten yoksun kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL destek tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen müvekkili tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 84.101,04 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı … Sigorta A.Ş vekili, müvekkil sigorta şirketinin poliçeden kaynaklanan maddi tazminat talebinden doğan sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile gerçek destek zararı ile sınırlı olduğunu, kaza esnasında hatır taşımasının mevcut olduğunu, ölenin kaza sırasında … plakalı araçta hatır yolcusu olarak bulunduğunu, ücret mukabilinde taşıma söz konusu olmadığını, bu nedenle Borçlar Kanunu 43 maddesi uyarınca tazminat hesaplamasında % 30 hatır taşıması indirimi uygulanmasının gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin TCK 85/1 maddesi gereğince cezalandırılmasına ilişkin verilen karar temyiz edildiğinden dosyanın Yargıtay’a gönderildiğini, müvekkilinin olay günü aldığı uyuşturucunun etkisi ile sabah erken saatlerde trafiğe çıkış izni olmayan, bu yüzden dükkanın yanında park halinde bulunan araç ile yanına öleni de almak sureti ile yola çıktığını, manevra imkanı varken ve hiç gereği yokken tepe av alana doğru aracı sürerek aracın devrilmesine sebep olduğunu, davacıların oğlunun bu devrilme sonucu olay yerinde aracın altında kalarak öldüğünü, ceza dava dosyanın bekletici sebep kabul edilmesi gerektiğini, ceza davasındaki bilirkişi raporunu kabul etme olanağının bulunmadığını, söz konusu alanın park alanı olduğunu, bilirkişi raporunda Karayolları Trafik Kanunu’nun manevraları düzenleyen hangi genel şartlara müvekkilinin uymadığının açıklanması gerekirken bu hususun da açıklanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin maliki olduğu trafiğe çıkış izni olmayan işyerinin yanındaki arsada park halinde bulunan aracının müvekkilin rızası hilafına anahtarlarının müvekkilin işyerinden diğer davalı … tarafından alındığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilin hiçbir kusur ve sorumluluğunun olmadığını, bir an için müvekkilin araç maliki olması nedeniyle müvekkile karşı bu davanın yöneltilmiş olduğu düşünülse bile KTK gereğince araç maliki olmasının araç işleteni de olduğu anlamına gelmeyeceğini, müvekkilin aracının, müvekkil uyurken rızası olmadan iradesi dışında park halinde bulunduğu yerden davalı … tarafından alınmış olması ile artık KTK 107.maddesi gereğince aracın işleteni sıfatının sürücüye geçtiğini, müvekkilinin aracın anahtarını vermediğini, davalı …’ın aracını kullanmasına izin vermediğini, hiçbir şekilde daha öncesinde de aracını kullanmasına müvekkilinin izin vermediğini, müvekkilinin aracının izin ve icazeti olmadan iradesi dışında alınması nedeniyle kendisine bir sorumluluk yüklenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı sürücünün 29.08.2014 olay günü sabah erken saatlerde diğer davalıya ait trafiğe çıkış izni olmayan, bu yüzden dükkanın yanında park halinde bulunan jeepi ile yanına öleni de almak sureti ile yola çıktığı, manevra imkanı varken ve hiç gereği yokken tepelik alana doğru aracı sürerek jeepin devrilmesine sebep olduğu, davacının oğlunun bu devrilme sonucu olay yerinde jeepin altında kalarak boğularak öldüğü, davalı sürücünün olay günü kanında uyuşturucu madde bulunduğunun tespit edildiği, kazanın oluşumunda davalı …’ın tam kusurlu olduğu, ölenin davalı sürücünün uyuşturucu madde kullandığını bildiği halde aracına binmesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu, TBK.nun 52. Maddesi uyarınca müterafik kusur nedeniyle,Yargıtay uygulamaları ile benimsenen, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olarak %20 oranında hesaplanan tazminattan indirim yapılması gerektiği, öte yandan ölen ile davalı sürücünün arkadaş oldukları ve olay sabahı ölenin de istemesi üzerine davalı … ile birlikte kahvaltılık almaya gittikleri sırada olayın meydana geldiği, taşımanın herhangi bir bedel ve çıkar karşılığında olmadığı, bu nedenle olayda hatır taşımasının söz konusu olduğu, tazminattan %20 oranında hatır indirimi yapılmasının olayın özelliklerine ve Yargıtay içtihatlarına uygun düşeceği, desteğin ve annesinin Torbalı’da ikamet etmeleri, davacı tanıklarının beyanlarına göre ölenin sosyal yaşam seviyesinin yüksek olması, ölenin sunulan eğitim öğretim belgelerine göre başarılı bir öğrenci olması hususları gözetildiğinde; vefat eden desteğin yaşamış olsaydı en az yüksek okul düzeyinde eğitim alacağı ve bu nedenle asgari ücretin bir miktar üzerinde gelir elde edebileceği var sayılarak hesaplama yapılması gerektiği, bu kabulden hareketle bilirkişi tarafından davacı anne için hesaplanan 84.101,04 TL tazminat esas alınarak, bu miktardan %20 müterafik kusur indirimi ve %20 hatır indirimi yapıldıktan sonra davacının talep edebileceği destek tazminatının 50.460,62 TL olabileceği, olay tarihinin poliçe süresi içinde ve zarar miktarının poliçe limiti dahilinde kaldığı, bu tazminattan davalı araç malikinin KTK.nun 85. Maddesi uyarınca işleten sıfatı ile davalı …’ın haksız fiil faili sıfatı ile ve davalı sigorta şirketinin KTK ve poliçe hükümleri uyarınca müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 50.460,62 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden , diğer davalılar yönünden 29.08.2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşetereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, hatır taşımacılığı olduğu yönündeki tespiti kabul etmediklerini, kaldı ki hatır taşımacılığında indirim yapılmasının da zorunlu olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, hatır taşımasının söz konusu olduğu durumlarda tazminattan belli bir ölçüde hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğinin öngörüldüğünü, ancak her durumda hatır taşımacılığı indirimi yapılmasının zorunlu olmadığını, hakimin bütün hal ve şartları göz önünde bulundurarak hatır ilişkisinin varlığını ve tazminat miktarını tayin etmesi gerektiğini, olayın oluş şekline göre hakim, işletenin kusurunun varlığı halinde, tazminattan daha az bir oranda indirime gidebileceği gibi (ağır kusurun bulunması halinde) tazminat yükünü hafifletmeden, olduğu gibi işletenin omuzlarına da bırakılabileceğini, işletenin veya sürücünün, araçta taşınan veya araç kullandırılandan, doğrudan doğruya ücret almasa bile taşıma veya kullandırmada, maddi veya manevi menfaati bulunuyorsa bu durumda hatır ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceğini, olayda hatır ilişkisinin varlığından bahsedilemeyeceğini, kaldı ki, Yargıtay’ın kararlarında hatır taşımalarında tazminattan indirimin mutlaka zorunlu olmayıp nedenlerinin tartışılması gerektiği açıklaması yapıldığını, mahkemece gerekçeleri irdelenmeden ve ortaya konulmadan hatır taşımacılığı indirimi yapıldığını, müteveffa çocuğun yaşı ve olayın özellikleri dikkate alındığında hatır indiriminin yapılmaması gerektiğini, kararda müteveffanın davalı sürücünün uyuşturucu madde kullandığını bildiği halde araca binmesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğunun belirtildiğini, davacının oğlunun kaza tarihinde uyuşturucu maddenin mahiyetini ve etkilerini öngörebilecek yaşta olmadığını, kaza tarihinde 15 yaşındaki bir çocuğun uyuşturucu maddenin niteliğini ve uyuşturucu madde kullanımının sonuçlarını öngörebilmesinin beklenemeyeceğini, bu yaştaki bir çocuğun davalı sürücünün kaza günü uyuşturucu maddenin etkisinde olup olmadığını düşünemeyeceği gibi uyuşturucu madde kullanan bir şahsın araç hakimiyetini kaybedeceğini öngörmesini beklemenin de hakkaniyete aykırı olduğunu, davaya konu olayda müteveffanın zararın doğmasına ya da artmasına neden olan bir eylemi bulunmadığından müterafik kusur indirimi yapılmasının hatalı olduğunu hem müterafik kusur indirimi hem de hatır taşımacılığı indirimi sebebiyle mükerrer indirim yapılmasının hakaniyete aykırı olup yasal olmadığını, kazanın oluşumunda sadece uyuşturucu maddenin etkisi bulunmadığını, davalı sürücünün ise KTK nun 84.maddesinde düzenlenen asli kusurların j bendindeki manevraları düzenleyen genel şartlara uymama maddesini ihlal ettiği için asli ve tek kusurlu olduğunu, bu durumun kazanın ardından düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı ve 30.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/480 e. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda sabit olduğunu, dava konusu kazada sadece uyuşturucu maddenin etkisi varmış gibi değerlendirme yapılarak indirime gidilmesinin hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında gerekçesiz bir biçimde vefat eden desteğin yaşamış olsaydı en az yüksek okul düzeyinde eğitim alacağı ve bu nedenle asgari ücretin bir miktar üzerinde gelir elde edebileceği varsayılarak hesaplama yapıldığını, farazi gelir hesaplanırken, küçüğün yaşı, öğrenim durumu, okuldaki başarısı, ailesi ile birlikte yaşadığı sosyal ve ekonomik koşullar birlikte değerlendirildiğinde, farazi gelirin daha yüksek olabileceğine ilişkin somut olguların birlikte yer almadığı durumlarda, gelirin asgari ücret düzeyinde olacağının kabul edilmesi gerektiğini, müteveffanın kaza tarihinde henüz 15 yaşında ve 10. sınıf öğrencisi olduğunu, müteveffanın zorunlu eğitim kapsamında lise öğrencisi olmasının tek başına yüksek öğrenim öğrenim göreceği ve asgari ücretin üzerinde gelir elde edebileceği anlamına gelmediği gibi dosya kapsamına göre bu hususun aksini kabul etmeye yarar herhangi bir delil bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın 17 yıl 8 aylık iken annesine destek olabileceği kabul edilerek hesaplama yapılmış olmasının hatalı olduğunu, yetiştirme giderlerinin eksik hesaplandığını, destek süresinin yüksek olarak hesaplandığını, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda murisin davacı anneye daha fazla destek olabileceği varsayımıyla % 30 üzerinden hesaplama yapıldığını, herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan ve varsayıma dayalı olarak yapılan sübjektif tespitleri kabul etme olanağı bulunmadığını, yerleşik hesaplama tablosu yerine açıklanan biçimde anne ve babanın farklı değerlendirilmeye tabi tutularak yapılan hesaplamaya itibar edilmek suretiyle hüküm tesisinin hatalı olduğunu, desteğin müterafik kusuru nedeniyle yapılan indirim miktarının yetersiz olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi gereğince somut olayın özelinde yapılan indirimin daha fazla olması gerektiğini, ceza dosyasında dinlenen tanık ifadelerince de doğrulandığı üzere müteveffanın araçtan inerek aracın manevra yapması için kılavuzluk yapmasından sonra sol ön tekeri dere ağzına kaptırmasıyla zaten yüksek tonajlı olan araç hâkimiyetinin kaybolduğunu ve aracın ileri doğru giderek sağ tarafa (dere yatağına) yattığını, müteveffanın kazanın oluşumunda kusuru bulunduğunu, ayrıca olayın meydana geldiği yer, saat, olaydan önce müteveffanın içerisinde bulunduğu sosyal çevre nazara alındığında davacının velayeti altındaki küçüğe karşı koruma ve gözetme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmiş olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, velayeti altındaki küçüğü koruma, kollama, gözetme ve gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunan davacının kendisine yüklenen sorumlulukları yerine getirmediği gibi müteveffanın şahsi ihmaliyle olayın meydana gelmesinde kusuru olduğu nazara alındığında % 20 olarak uygulanan indiriminin daha fazla olması gerektiğini, hatır taşıması nedeniyle yapılan indirim miktarının da yetersiz olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın davalı … yönünden kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin asıl kararına karşı istinaf başvurusunda bulunan davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 1/20 üzerinden hesaplanan 172,35 TL nispi istinaf karar harcı yatırılmıştır. İlk derece mahkemesince 1/4 üzerinden hesaplanan 819 TL isnaf eksik harcın yatırılmasına ilişkin düzenlenen 19.12.2018 tarihli muhtıranın tebliği üzerine davalı vekili tarafından istenen istinaf karar harcı yatırılmamış ve mahkemece kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmemiş sayılmasına ilişkin 13.03.2019 tarihli ek karar verilmiştir. Ek kararın davalı vekiline 19.03.2019 tarihinde tebliği üzerine ek karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulmamış ise de: Harçlar Kanununun 28.maddesinin 1-a bendi gereğince ölüm ve/veya cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı 1/20 olarak uygulanacağından mahkemece sehven 1/4 üzerinden hesaplanan 819 TL isnaf harcın yatırılmasının istenmesi doğru olmayıp, muhtıranın hukuki sonuç doğurmadığı ve kararın davalı … tarafından istinaf edilmemiş sayılmasına ilişkin verilen ek kararın yok hükmünde olduğu kabul edilmiş ve Harçlar Kanununun 28.maddesinin 1-a bendi gereğince destek tazminatına ilişkin davada 1/20 oranında hesaplanan 172,35 TL yeterli peşin istinaf karar harcını yatıran davalı … vekilinin istinaf itirazları incelenmiştir.

Davalı … vekili, müvekkilinin maliki olduğu aracın trafiğe çıkış izni olmadığından işyerinin yanındaki arsada park halinde iken, müvekkilinin rızası hilafına anahtarlarının alındığını bu nedenle müvekkilinin işleten sorumluluğunun bulunmadığını, ölenin bu şekilde araca binmekle ağır kusurlu olduğunu, bilirkişi raporunun usul ve yasalara aykırı olup denetime el verişli olmadığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, hesap edilen destek tazminatının çok fahiş ve hatalı olduğunu, davacı anne için dava dışı babadan daha fazla desteğe ihtiyacı olacağı düşüncesiyle yapılan destek hesaplamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu 45 yaşında olan davacının yeniden evlenme ihtimalinin değerlendirilmediğini, reddedilen tazminat miktarı üzerinden davalılar lehine vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmemiş olmasına da usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, destek tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile 50.460,62 TL destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesince kabul görmüş pay esasına göre; bekar ve çocuksuz ölen desteğin, ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14 er pay verilmesi, daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekmektedir.
Somut olayda, davacının oğlu olan destek kaza tarihinde 15 yaşında olup bekar ve çocuksuz ölmüştür. Mahkemenin hükme esas aldığı aktüer raporunda, desteğin yüksek okul düzeyinde öğrenim göreceği ve asgari ücretin 1,5 katı gelir elde edeceği varsayılarak PMF yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi uygulanarak davacıya evlilik öncesi dönem için % 30, evlilik dönemi için % 22, evli ve 1 çocuklu dönem için % 18, evli ve 2 çocuklu dönem için % 15 oranında pay ayrılarak destek tazminatı hesaplanmış, mahkemece rapor hükme esas alınarak bilirkişi tarafından hesaplanan destek tazminatına hükmedilmiştir. Oysaki yukarıda açıklanan Yargıtay 17.Hukuk Dairesince kabul görmüş pay esasına göre; davacıya evlilik öncesi dönem için % 25, evlilik dönemi için % 16, evli ve 1 çocuklu dönem için % 14, evli ve 2 çocuklu dönem için % 12,50 oranında pay ayrılarak destek tazminatının hesaplanması gerekirken destek payları yerleşik uygulamaya aykırı şekilde hatalı ve fazla hesaplanmış olup hatalı rapora göre karar verilemez. Ayrıca mahkemece PMF 1931 yaşam tablosu ve Progresiv rant usulüne göre yapılan hesaplama hükme esas alınmış ise de; Yargıtay 17. Hukuk ve 4.Hukuk Daireslerince tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verildiğinden mahkemece esas alınan rapor bu yönüyle de yeterli bir rapor değildir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; yukarıda açıklanan şekilde Yargıtay 17.Hukuk Dairesince kabul görmüş yerleşik pay esasına göre davacının destek paylarının belirlenmesi, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması suretiyle tazminatın hesaplanması için daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor ve ya konusunda uzman yeni bir bilirkişiden açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu alınıp, oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; hatır taşıması savunmasının itiraz değil def’i olduğu ve alacağın talep edilebilirliğini engelleyici işlev gören def’ilerin ancak belirli sürelerde ileri sürülebileceği ve davalılar … ve … vekilleri tarafından süresinde cevap dilekçelerinde hatır taşıması defisinin ileri sürülmediğinin gözetilmemesi de doğru değildir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN ayrı ayrı KABULÜNE,
2- İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.05.2018 gün ve 2015/831 E. 2018/600 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekili ve davalı … vekili ile davalı … vekillerinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28.02.2022