Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1399 E. 2022/376 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1399
KARAR NO : 2022/376

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2018
NUMARASI : 2018/262 Esas 2018/1098 Karar
DAVANIN KONUSU : Kar Payı Alacağının Tahsili
KARAR TARİHİ : 04.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.03.2022

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.10.2018 tarih 2018/262 Esas 2018/1098 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin 25.01.2012 tarihinde kurulan davalı şirketin 11.03.2013 tarihine kadar % 50 hisse ile ortağı olduğunu, ancak diğer ortağın isteği üzerine müvekkilinin 11.03.2013 tarihinde hisselerinin % 7’sini şirket ortağı olmayan …’e, % 28’ini diğer ortak …’e ve 17.09.2013 tarihinde ise kalan % 15 hissesinin tamamını şirket ortağı olmayan …’a devrettiğini, yapılan devirlerde müvekkiline hiçbir hisse bedelinin ödenmediğini, müvekkilinin devrettiği % 15 hisse ile ilgili olarak 17.09.2013 tarihinde müvekkili ile davalı … arasında protokol imzalandığını, bu protokol ile hisse devrinin geçici olduğu ve müvekkilinin % 15 hissesine karşılık gelen tüm haklarının … tarafından korunacağının kararlaştırıldığını, bu protokol hükümlerinin yerine getirilmediğini, bu protokol uyarınca müvekkilinin davalı şirketteki ortaklığının devam ettiğini, müvekkilinin ortaklığı süresince davalı şirketin mali durumu ile ilgili bilgiye ulaşamadığı gibi şirket karından da hiçbir pay alamadığını, davalı şirketin kuruluşundan bu yana yılda en az bir kez yapılması zorunlu olan genel kurul toplantılarının yapılmadığını, faaliyet raporuna ve finansal tablolarına ulaşılamadığını, davalı şirketin ortaklarına kar payı dağıtıp dağıtmadığının bilinmediğini, müvekkilinin davalı şirketin kuruluşundan hisselerini devrettiği tarihe kadar davalı şirket bünyesinde mesul müdür sıfatıyla hiç bir ücret almadan iş yeri hekimi olarak çalıştığını, müvekkilinin şirketin SGK borçlarını da ödediğini, müvekkilinin 17.09.2013 tarihli protokolden sonra davalı şirkette 05.11.2014 emeklilik tarihine kadar tam süreli iş yeri hekimi olarak çalıştığını, ardından emeklilik nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğini ve emekli olduktan sonra da kısmi süreli olarak iş yeri hekimi kadrosunda çalışmaya devam ettiğini, bu dönemlerde tarifenin çok altında ücret aldığını, sigorta primlerinin de gerçek ücret üzerinden ödenmediğini, davalı şirketin kuruluşunun ilk yıllarından 2016 yılına kadar beyan olunan matrah ve tahakkuk eden vergisinin sürekli yükseliş gösterdiğini, şirket müdürünün kanunda sayılan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalı …’in hem şirket müdürü sıfatıyla hem de protokolün tarafı olarak şirket alacaklısı olan müvekkilinin alacağına kavuşmasını sağlamaması nedeniyle müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin şirket ortağı kabul edilmemesi durumunda şirket bünyesinde doğan hak ve alacağı bulunduğundan şirket alacaklısı konumunda olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin kuruluşundan itibaren müvekkiline ödenmeyen şirket ortaklığından kaynaklı kar paylarından şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının; müvekkilinin kar payının tahsiline karar verilememesi durumunda ise zararının şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ön inceleme duruşmasında bu davada müvekkilinin davalı şirketten olan kar payı alacağının belirlenerek bu alacağın sadece davalı şirketten tahsiline karar verilmesini, şayet kar payı alacağı davalı şirketten alınamaz ise bu takdirde diğer davalıdan tahsiline karar verilmesini istediklerini, bu davada müvekkilin ücret alacağı vs. kapsamında başka bir alacağının dava konusu edilmediğini, davanın sadece kar payı alacağı davası olduğunu belirtmiş, mahkemece davalı …’den olan kar payı alacağına ilişkin davanın niteliği gereği eldeki bu davadan ayrılarak ayrı bir esasa kaydının yapılmasına karar verilmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının, müvekkili şirkette 11/03/2013 tarihine kadar % 50 hisse ile kurucu ortak sıfatına sahip iken 11/03/2013 tarihinde hisselerinin % 7’sini …’e ve % 28’ini müvekkiline devrettiğini, kalan % 15 hissesinin tamamını 17/09/2013 tarihinde …’a devrettiğini, yapılan devir işlemlerinin ortaklar kurulu kararlarıyla ve yasaya uygun şekilde gerçekleştirildiğini, davacı taraf hisse bedellerinin kendisine ödenmediğini ileri sürmüş ise de limited şirket hisse devir işlemlerinin noter huzurunda yapıldığını ve sözleşmede bedelin nakden ve defaten ödendiğinin yazılı olduğunu, aksi iddianın yazılı delillerle kanıtlanması gerektiğini, davacı taraf devir işlemlerinde irade fesadı hallerinden herhangi birinin varlığını ileri sürüyor ise bunun kanunun çizdiği sınırlar içinde yapılması gerektiğini, TBK’ya göre iptal edilebilir durumda olan sözleşmeler ve diğer hukuki işlemlerin 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde iptal edilebileceklerini, geçen zaman içerisinde davacının iptal anlamında bir beyanının bulunmadığını, bundan yapılan devir işlemlerine icazet verdiğinin anlaşıldığını, davacının şirket ortaklığının devam ettiği iddiasının sadece …le yapılmış bir işlem olduğundan bağlayıcılığını, ikisi arasında değerlendirmeye tabi olacağını, hisselerini devredip şirket ortaklığından ibra edilmiş bir kişiye şirketin faaliyeti ve mali durumu konusunda bilgilendirme yapılmamasının olağan olduğunu, TTK’nın 581. maddesi gereğince hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacakların limited şirket ortaklığında sermaye olamayacağını, müvekkili şirketin kuruluşu sırasında yapılan masrafların ödenmesi isteğinin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, tescilden önce şirket adına işlem yapanların şahsen ve müteselsilen sorumlu olacaklarını, ayrıca davacının 05.11.2014 tarihine kadar tam süreli iş yeri hekimi olarak çalıştığını, bu tarihte emekliliği nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilerek emekli olduktan sonra da kısmi süreli olarak davacı nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’ndan doğan her türlü hak ve iddialarla ilgili uyuşmazlıklarda İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, kendisini şirketin ortaklarından birisi olarak görüp kar isteğinde bulunan davacının kar kadar zarara da katılmakla yükümlü olduğunu, yine kar payı dağıtımının yapılabilmesi için net dönem karı ve bunun için ayrılmış yedek akçeler yanında yıllık karın ne şekilde verileceğinin ortaklar kurulu tarafından belirlenecek tarihte ve şekilde yapılması gerektiğini, ortaklar kurulu tarafından alınmış böyle bir karar bulunmadığını, ayrıca şirket ortaklığından yıllar önce ayrılmış olan davacının böyle bir alacak isteğinde de bulunamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkette sahip olduğu son 15 payı karşılığı 1.500,00 TL’lik payının …’a devri konusunda 16.09.2013 tarihli ve 2013/5 sayılı ortaklar kurulu kararı alındığı, karar sonrasında ise İzmir 21. Noterliği’nde 17.09.2013 tarihli ve 29177 yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme ile birlikte davacı, davalı şirkette kalan son 15 payını bütün aktif ve pasifiyle, hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte devrederek devir bedelini de nakden ve tamamen aldığı, taraf vekillerinin de kabulünde olduğu şekilde bu devir ile birlikte davacının davalı şirketteki ortaklığının sona erdiği, davacı ortaklar kurulu kararı ve noterde yapılan pay devri sözleşmesi ile davalı şirketteki payını ve ortaklık haklarını devretmiş olduğundan, bu husus pay devri sözleşmesi içeriğinde de açıkça yazılı olduğundan, devirden önceki haklarından ve kar payı alacağından artık vazgeçmiş sayılacağından, davalı şirketten ortaklığa dayalı kar payı isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, 25.01.2012 tarihinde kurulan davalı şirkette müvekkilinin 11.03.2013 tarihine kadar şirketin yüzde elli hisse ile kurucu ortağı olarak bulunduğunu, bu tarihte hisselerinin 7 paya karşılık kısmını …’e, 28 paya karşılık kısmı …’e devrettiğini, 16.09.2013 tarihinde de geriye kalan 15 paya karşılık hisselerinin tamamını …’a devrederek şirket ortaklığından resmi olarak ayrıldığını, ancak müvekkili ile davalı şirket yetkilisi … arasında imzalanan 17.09.2013 tarihli protokolde hisse devrinin geçici olduğu ve müvekkilin yüzde on beş hissesine karşılık gelen tüm haklarının … tarafından korunacağının belirtildiğini, söz konusu protokolün hükümlerinin yerine getirilmediğini, protokole göre şirketten ayrılışının yalnızca resmiyette olup fiili olarak müvekkilinin ortaklığının devam ettiğini, müvekkilinin hisse devir sözleşmelerini imzaladıktan sonra da uzun süre kendisini şirket ortağı zannederek davalı şirkette cüzi ücretle işyeri hekimi olarak çalışmaya devam ettiğini, şirkette işyeri hekimliği yaptığı süre boyunca müşteri ziyaretlerinde kullanması için araç tahsis edilmiş olup, 2017 yılı aralık ayında şirket yetkilileri tarafından değiştirileceği gerekçesiyle aracın geri istendiğini ve sonrasında yeni araç tahsis edilmediğini, defalarca araç talep etmesine rağmen bu talebin yerine getirilmediğini, zamanla şirket dışına itildiğini düşünen müvekkilinin kandırıldığını anlayarak şirketten ayrıldığını ve 25.12.2017 tarihli ihtarname ile hissesine düşen paylarını istediğini, resmi ve fiili olarak şirket ortağı bulunduğu dönemde üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getiren müvekkilinin ortaklığı süresince şirket kârından hiçbir pay almadığını, şirketin kuruluşundan bu yana yılda en az bir defa yapılması zorunlu olan genel kurul toplantıları yapılmadığını, yıllık faaliyet raporu, finansal tablolar, şirketin mali durumu, yönetimi, karın dağıtımına ilişkin hiçbir bilgi ve belgeye ulaşamadığını, müvekkilinin kar payı alacağı bulunmadığını iddia eden davalı şirketin ise dava dosyasına kar payının dağıtıldığına dair ortaklar kurulu kararı sunmadığını, yapılan devirlerin tamamen davalı şirket yetkilisi …’in isteği üzerine gerçekleşen, tarafların gerçek iradelerini yansıtmayan, müvekkile hiçbir bedel ödenmeden yapılan devirler olduğunu, 17.09.2013 tarihli protokolün de söz konusu devirlerin gerçek bir devir olmadığını gösterdiğini, müvekkilinin ortağına güvenerek, protokolde de belirtildiği gibi karar mekanizmalarını hızlandırmak adına hisselerini geçici süreyle devrettiğini, dava dosyası kapsamındaki delillerin mahkemece gerektiği şekilde değerlendirilmeyerek usul ve yasaya aykırı hüküm verildiğini, müvekkilinin davalı şirketin kuruluşundan bu yana şirket karından payına düşen miktarı alamadığını, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine, protokole, dürüstlük kuralına ve hakkaniyete aykırı davranılarak kar payı ödenmediğini, kararın hukuka aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı şirketten kar payı alacağı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı taraf, 25.01.2012 tarihinde kurulan davalı şirkette % 50 hissesinin bulunduğunu, 11.03.2013 tarihinde % 7 oranındaki hissesini …’e, % 28 oranındaki hissesini …’e devrettiğini, 17.09.2013 tarihinde de geriye kalan % 15 paya karşılık hisselerinin tamamını …’a devrederek şirket ortaklığından resmi olarak ayrıldığını ancak fiili ortaklığının devam ettiğini, kendisine kar payı ödenmediğini ileri sürerek davalı şirketten kar payı alacağının tahsilini istemiştir. 11.03.2013 ve 17.09.2013 tarihli belirtilen tüm pay devirleri konusunda ortaklar kurulu kararı alındığı, karar sonrasında noterde düzenlenen limited şirket pay devri sözleşmelerinin imzalandığı, bu sözleşmeler ile birlikte davacının davalı şirketteki paylarının tamamını bütün aktif ve pasifiyle, hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte devrederek devir bedelini de nakden ve tamamen aldığı, en son yapılan 17.09.2013 tarihli devir ile birlikte davacının davalı şirketteki ortaklığının sona erdiği, ortaklar kurulu kararları ve noterde yapılan pay devri sözleşmeleri ile davalı şirketteki payını ve ortaklık haklarını bütün aktif ve pasifiyle, hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte devretmiş olduğu hususunun pay devri sözleşmeleri içeriğinde de açıkça yazılı olduğu, 17.09.2013 tarihli protokol davacı ile dava dışı ortak arasında düzenlenmiş olup davalı şirketi bağlamayacağı, pay devri sözleşmeleri ile davacı devirlerden önceki ortaklık haklarından ve ortaklığa bağlı kar payı alacağından artık vazgeçmiş sayılacağından davalı şirketten ortaklığa dayalı kar payı isteyemeyeceği sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayıp davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.04.03.2022