Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1261 E. 2022/324 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1261
KARAR NO : 2022/324

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.02.2019
NUMARASI : 2016/329 E. 2019/123 K.
DAVANIN KONUSU : Rücuen Tazminat
KARAR TARİHİ : 25.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.02.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.02.2019 gün ve 2016/329 E. 2019/123 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 20.08.2015 tarihinde müvekkili şirketçe … Sigorta Poliçesi ile sigortalanan taşınmazda bulunan aspiratörün içindeki kabloların kısa devre yapması sonucu yangın çıktığını, yangın nedeniyle taşınmazda 47.075,00 TL zarar meydana geldiğini, söz konusu hasar bedelinin 21.518,00 TL’sinin sigortalı …’e, 25.557,00 TL’sinin ise hasar giderimini yapan … Tic. Ltd. Şti’ne 23.11.2015 tarihinde ödendiğini, müvekkili şirketin hasar bedelini ödemekle TTK 1472. madde ile sigortalının halefi olduğunu ve sigortalının zarara sebebiyet verenler aleyhine her türlü dava ve dava haklarının müvekkili şirkete intikal ettiğini ileri sürerek 47.075,00 TL tazminat alacağının ödeme günü olan 23.11.2015 tarihinden itibaren TC Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı üzerinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, yangının meydana geldiği tarihten bugüne kadar sigortalı tarafından müvekkili şirkete hiçbir başvurunun yapılmadığını, davacı şirketin ise yangının meydana gelmesinden 5 ay sonra müvekkili şirkete gönderdiği rücu yazısı ile bildirim yaptığını, 5 aylık sürenin makul bir süre olmadığını, müvekkilinin olay yerini ve yangına sebebiyet verdiği iddia edilen ürünü kontrol edebilmesinin ve mahkemeye başvurarak tespit yaptırabilmesinin imkansız hale geldiğini, müvekkili tarafından üretilen tüm cihazların ilgili testlerden geçirildiğini ve ürünün montajının 25.12.2010 tarihinde … Hatay Yetkili Servisi tarafından yapıldığını, ürüne ilişkin yanlış kullanım ve binanın elektrik tesisatına ilişkin bir problem olmadığı sürece ürünlerinin yangına sebebiyet vermesinin mümkün olmadığını, ayrıca davlumbazın monte edildiği 25.12.2010 tarihi ile yangının meydana geldiği 20.08.2015 tarihleri arasında bu ürünle ilgili olarak herhangi bir arıza kaydının bulunmadığını, itfaiye yangın raporunda hasar miktarının 7.500,00 TL olarak belirtilmiş olmasına karşılık müvekkilinden 47.075,00 TL ödeme talep edilmesinin kabulünün mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, yangının davlumbazda kullanılan kablolardan birinin bağlandığı klemens ucunda kötü kontak yapılması veya davlumbazın önceki çalışma evrelerinde meydana gelen titreşimlerden dolayı bir kablo ucunun yerinden çıkarak faz faza veya faz toprak kısa devresi oluşumuna neden olması sonucunda meydana geldiği, yangının davalıya atfedilebilecek kusurdan kaynaklandığının sabit olmadığı, yangının davlumbazın rutin kontrol ve bakımının aksatılması gibi bir nedenden dolayı da gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu, bu haliyle davacının sigortalısına ödediği tazminatı davalı şirkete rücu edilebilme olanağının bulunmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, yangın raporunda ” yangın başlangıcının zemin üzeri 3 katlı betonarme binanın 3. katında 15 no.lu dairenin girişine göre sağ tarafta bulunan mutfağın sol dip kısmındaki aspiratörde olduğu görülmüş olup, yapılan araştırma ve soruşturmada aspiratör içerisindeki kabloların aşırı ısınma, kablo bağlantılarında ark vb nedenlerden dolayı elektrik kısa devre yapma sonucunda kolay yanıcı kabloların tutuşması sonucu yangının çıktığı kanaatine varılmıştır” beyanı ile yangının çıkış nedeninin açıkça belirtildiğini, yapılan ekspertiz çalışmasında da sigortalı konutun mutfağında bulunan teka marka davlumbaz ve civarında meydana geldiği ve dairenin tamamına yayılarak evin tamamının is ve kurumla kaplı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece alınan 13.03.2017 tarihli teknik heyet bilirkişi raporunda “davlumbazın kumanda panelindeki elektriksel bağlantılarındaki bir gevşeme nedeni ile oluşan ısıdan bu bölümdeki kablo izolasyonlarının tutuşması sonucu başlamış olabileceği, sigortalının yanar durumda açık bırakılan ocaktan çıktığı iddiasının yerinde olmadığı zira itfaiye raporunda bu yönde bir değerlendirme olmadığı, fotoğraflardaki tencere içinde yanık yemek artığı olmadığı”nın belirtildiğini, mahkemece alınan 23.10.2017 tarihli teknik heyet bilirkişi raporunda da aynı hususların dile getirildiğini, mahkemece alınan 03.03.2018 tarihli teknik heyet bilirkişi raporunda “davlumbazın paslanmaz çelik baca kısmınının sağında ve solunda bulunan ahşap dolaplar yanmadığı halde sadece davlumbazın motor ve kumanda panelinin bulunduğu bölümün tamamen yanıp eriyerek ocağın üstüne düşmüş olması yangının davlumbazdan kaynaklı olduğunu net olarak gösterdiği, yangının binanın iç tesisatından kaynaklandığı iddiasının yerinde olmadığı, davlumbazın iç tesisat prizi tamamen sağlam olduğu gibi bu prize gelen iç tesisat kablolarının izolasyonlarının da yanmadığı, dolayısı ile yangının sadece davlumbaz iç yapısından kaynaklı olduğunu gösterdiği, yine yangının yanar durumda açık bırakılan ocaktan çıktığı iddiasının yerinde olmadığı zira itfaiye raporunda bu yönde bir değerlendirme olmadığı, fotoğraflardaki tencere içinde yanık yemek artığı olmadığı” nın belirtildiğini, davalı tarafın ürettikleri benzer davlumbazın İTÜ tarafından labarotuvar ortamında incelenmesi talebinin tüm itirazlarımıza rağmen kabul gördüğünü, alınan 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda öğretim üyesi bilirkişi tarafından laboratuvar ortamında incelemenin imkansız olduğu, zira iç montajı açısından hatalı ve ayıplı olan aspiratör tamamen yandığından, aynı elektrik tesisatı ve aynı davlumbazın laboratuvar ortamında yaratılamayacağından test edilmesinin mümkün olmadığı, yangın raporu ve resimlerin yangının nereden çıktığını açıklar mahiyette olduğu, fotoğraflarda 5 ile işaretli sayfada aspiratörün bulunduğu yerde prizdeki kontak elemanlarının temiz olduğu, ancak prizin ve kablosunun dış kısmının is ile kaplandığı, bu durumda aspiratörün içinde bulunan herhangi bir parçanın bağlantısında oluşan kötü kontak temasının sözkonusu yangına sebebiyet verdiğinin anlaşıldığı, yangının ocak üzerinde bırakılan bir tava/tencere ısınması ile meydana gelmediği”nin belirtildiğini, raporlar ile yine yangın raporu ve ekspertiz raporu ile yangının çıkış sebebi olarak davalıya ait aspiratörün gösterildiğini, mahkemece alınan 4 teknik rapora rağmen, son raporun anlaşılmaz şekilde olumsuz yorumlanarak davalının sorumluluğu olmadığı belirtilerek davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hasara ilişkin olarak 13.03.2017 ve 23.10.2017 tarihli raporlarda rakam hatası yapıldığını, ıpa’ya yapılan ödeme şirkete olduğundan kdv eklendiği için ödenen tutarın 25.557,00 TL olduğunu, dolayısı ile toplam zarar tutarının da kdv dahil 47.075,00 TL olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı sigorta şirketi tarafından evim sigorta poliçesi ile sigortalanan taşınmazda aspiratörün içindeki kabloların kısa devre yapması sonucu yangın çıktığı iddiasıyla yangın nedeniyle taşınmazda ve eşyalarda oluşan ve sigortalıya ödenen hasar bedelinin yangın çıkan aspiratörün üreticisi olan davalı şirketten tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti dikkate alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren dava tarihi olan 16.03.2016 tarihinde de yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi ”tüketici”, 3/1-1 maddesinde ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem ”tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. Somut olayda davacı sigorta şirketi tarafından evim sigorta poliçesi ile sigortalanan sigortalıya ait konutta aspiratörün içindeki kabloların kısa devre yapması sonucu yangın çıktığı iddiasıyla yangın nedeniyle taşınmazda ve eşyalarda oluşan ve sigortalıya ödenen hasar bedelinin yangın çıkan aspiratörün üreticisi olan davalı şirketten tahsili istenmekte olup davacının sigortalısının gerçek kişi tüketici olması ve taraflar arasında tüketici işlemi olması nedeniyle davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu açıktır.
Görev kuralları, kamu düzenine dair olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkemece Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c maddesine göre, görev dava şartı yokluğu sebebiyle aynı Yasa’nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davanın esası incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bu sebeple ilk derece mahkemesince verilen kararın resen kaldırılması gerekmiştir.
Kabule göre de; mahkemece alınan 13.03.2017 ve 03.03.2018 tarihli bilirkişi heyet raporları ile 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeden ve mahkemece hükme esas alınan 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporuna itirazlar karşılanmadan karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu durumda, davacı sigorta şirketinin halefi olduğu dava dışı sigortalısı tüketici ile davalı şirket arasındaki tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesi gerekirken ticaret mahkemesinde bakılarak davanın esası hakkında hüküm kurulması yerinde görülmediğinden göreve ilişkin olarak yapılan bu yanlışlık HMK’nın 355. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen gözetilmesi gereken kamu düzenine aykırılık kapsamında kalmakla, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın bu nedenle HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince resen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.02.2019 gün ve 2016/329 E. 2019/123 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca RE’SEN KALDIRILMASINA,
3- HMK 114/c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, İzmir Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna, dosyanın görevli İzmir Tüketici Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
HMK’nın 20/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık başvuru süresinde talep halinde dava dosyasının ilk kararı veren ilk derece mahkemesince görevli mahkemeye gönderilmesine,
HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca davaya görevli mahkemece bakılması halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine, davanın görevli mahkemede devam etmemesi ve talep bulunması halinde ilk kararı veren ilk derece mahkemesince yargılama giderlerine hükmedilmesine,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.25.02.2022