Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1245 E. 2022/61 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1245
KARAR NO : 2022/61

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.01.2019
NUMARASI : 2017/510 E. 2019/56 K.

DAVANIN KONUSU : Değer Kaybı Bedeli
KARAR TARİHİ : 13.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 13.01.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.01.2019 tarih 2017/510 E. 2019/56 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı …. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın 05.06.2016 tarihinde davacıya ait araca çarpması sonucunda davacıya ait araçta değer kaybı oluştuğunu, değer kaybının tazmini için davalı sigorta şirketine yapılan başvurunun olumsuz sonuçlandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00 TL değer kaybı alacağının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, değer artırım dilekçesi ile talebini 10.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı …. vekili, davalı müvekkilinin aracını oto kiralama sözleşmesi ile kiraya verdiğini, davalı müvekkilinin işleten sıfatı bulunmadığını, ekte sunulu 04.06.2016 başlangıç tarihli Otomobil Kira Sözleşmesi başlıklı belge ile davalı müvekkiline ait sigortalı aracını davalı …. ‘a kiralandığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 3’ üncü maddesindeki işleten tanımına göre kiracının işleten sayılacağının kabul edildiğini, davalı müvekkilinin aracını uzun süreli olarak kiraya verdiğini, davalı şirketin kiralama süresince araç üzerinde herhangi bir tasarrufu veyahut fiili hakimiyeti bulunmadığını, bu nedenle müvekkiline dava yöneltilemeyeceğini, Otomobil Kira Sözleşmesinin Genel Koşullar başlıklı 1-d Maddesine göre “Kiracı kiralamış olduğu sorumluluğundaki araçta; kendisi dahil taşımakta ve seyahat ettirmekte olduğu tura şoför dahil olmak üzere yolcu ve canlı hayvan ve değerli değersiz cansız tüm maddelerin bir kaza anında veya park halindeyken veya karayolları dışında tüm alanlarda; ölmesinde yaralanmasında yok olmasında kullanılamaz hale gelmesinde Adli Hukuki ve Cezai ile İcra vb. Sonuçlardan tamamen kendisi sorumlu olup hiçbir şekilde hiçbir şekilde aracı kiraya veren iş yerinden sahibinden ve araç ruhsat sahibinden, tazminat, kan parası rücu gibi vb şekillerde maddi ve manevi tazminat hakkına sahip olmadığını kabul eder ve ikinci, üçüncü şahıslarında itirazlarından tamamen kendisinin sorumlu olduğunu kabul eder.” denilerek kiralanan aracın kiralama süresi boyunca tüm sorumluluğunun kiracıya ait olduğunun kabul edildiğini, davalı müvekkilinin aracı bu şekilde kiraya vererek araç üzerindeki fiili hakimiyetini, tasarrufta bulunma hakkını devrettiğini, aracın işletim hakkını tamamiyle davalı …. ‘ e bıraktığını, kazanın davalı müvekkili şirketin bilgisi dışında gerçekleştiğini, müvekkile de aracın kazalı bir şekilde teslim edildiğini, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün eylemlerinden sorumlu olmasını gerektirecek hukuki ve fiili hiçbir bağı da bulunmadığını, aracını kiralamış olup motorlu aracını da hatır için kimseye karşılıksız olarak vermediğini, talep edilen değer kaybından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …. vekili, müvekkili sigorta şirketine yasal başvurunun yapılmadığını, sorumluluğun sigortalının kusuru ve poliçe limiti ve gerçek zarar ile sınırlı olduğunu, değer kaybı yönünden hesaplamanın dilekçesinde açıkladığı şekilde yapılması gerektiğini belirtirek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …. davaya karşı cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, davacı sürücünün kusurunun bulunmadığı, kaza sebebiyle davacının aracında 10.000-TL değer kaybı zararının oluştuğu, davalı …. sigortalı aracı kiraya verdiğini bu sebeple sorumlu olmadığını belirtmiş ise de dosyaya sunmuş olduğu kira sözleşmesinde aracın 2 günlük süre için kiraya verilmiş olduğu, 2918 sayılı yasanın 7.md göre davalının işleten sıfatının mevcut olduğu anlaşıldığından davalının bu yöndeki itirazının yerinde görülmediği, zararın tazmininden davalı sürücünün haksız fiil hükümlerine göre, davalı …. nin 2918 sayılı yasanın 85.md göre işleten sıfatıyla , davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı yasanın 91.md göre faiziyle birlikte sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 10.000-TL değer kaybı bedelinin davalılar …. ve …. 05.06.2016 kaza tarihinden itibaren, …. nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı …. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı …. vekili, müvekkili şirketin aracını oto kiralama sözleşmesi ile kiraya vermesi nedeniyle işleten sıfatı bulunmadığını, 04.06.2016 başlangıç tarihli Otomobil Kira Sözleşmesi başlıklı belge ile davalı müvekkiline ait sigortalı aracın davalı …. ‘ a kiralandığını, davalı müvekkiline karşı bu davanın yöneltilmesinin mümkün olmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 3′ üncü maddesindeki işleten tanımına göre “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir…..” denilerek motorlu aracı kiralama sözleşmesi ile kiralayandan alan kiracının işleten sayılacağının kabul edildiğini, davalı müvekkilinin aracını uzun süreli olarak kiraya verdiğini, kiralama süresince araç üzerinde herhangi bir tasarrufu veyahut fiili hakimiyetinin bulunmadığını, yüksek Yargıtay’ ın aracın uzun süreli kiralanması halinde kiralayana karşı dava yöneltmeyeceğini içtihat ettiğini, bu nedenle davalı müvekkiline yöneltilen davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen kiralama sözleşmesinin Genel Koşullar başlıklı 1-d Maddesine göre “Kiracı kiralamış olduğu sorumluluğundaki araçta; kendisi dahil taşımakta ve seyahat ettirmekte olduğu tura şoför dahil olmak üzere yolcu ve canlı hayvan ve değerli değersiz cansız tüm maddelerin bir kaza anında veya park halindeyken veya karayolları dışında tüm alanlarda; ölmesinde yaralanmasında yok olmasında kullanılamaz hale gelmesinde Adli Hukuki ve Cezai ile İcra vb. Sonuçlardan tamamen kendisi sorumlu olup hiçbir şekilde hiçbir şekilde aracı kiraya veren iş yerinden sahibinden ve araç ruhsat sahibinden, tazminat, kan parası rücu gibi vb şekillerde maddi ve manevi tazminat hakkına sahip olmadığını kabul eder ve ikinci, üçüncü şahıslarında itirazlarından tamamen kendisinin sorumlu olduğunu kabul eder.” denilerek kiralanan aracın kiralama süresi boyunca tüm sorumluluğunun kiracıya ait olduğunun kabul edildiğini, davalı müvekkilinin aracı bu şekilde kiraya vererek araç üzerindeki fiili hakimiyetini, tasarrufta bulunma hakkını da devrettiğini, kazanın davalı şirketin bilgisi dışında gerçekleştiğini, davalı müvekkili şirketin meydana gelen kazada işleten sıfatına haiz olmadığını, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün eylemlerinden sorumlu olmasını gerektirecek hukuki ve fiili hiçbir bağı da bulunmadığını, aracını kiralamış olup motorlu aracını da hatır için kimseye karşılıksız olarak vermediğini, değer kaybından diğer davalılarla birlikte müvekkili şirketin de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısından davacının aracında oluşan değer kaybı bedeli istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile 10.000 TL değer kaybı bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde işleten tanımı “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüte göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüttür. 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konudaki delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Somut olayda, davalı …. aracın kayden maliki olup davalı vekili, kaza tarihinden önce 04.06.2016 -06.06.2016 tarihli kira sözleşmesi ile aracın 2 günlüğüne davalı sürücü …. ‘ a kiraya verildiğini, kazanın aracın davalı sürücünün kiraladığı süre içerisinde gerçekleştiğini, kiracı sürücünün aracın işleteni olduğu hususunu istinaf itirazı olarak ileri sürmektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile Yargıtay’ın uygulamaları ışığında; davalı tarafça ibraz edilen araç kiralama sözleşmesinin 2 gün süreli olup uzun süreli olmadığı, araç üzerinde fiili hakimiyetin ve ekonomik yararlanmanın devredilmediği, kira sözleşmesinin davalı araç malikinin ekonomik, hukuki ve fiili hakimiyetini sona erdirici nitelik taşımadığı, araç kiralama sözleşmesinde kiracının sorumluluğu kabul etmesinin sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup zarar gören 3.kişileri bağlamadığı ve 3.kişilere karşı ileri sürülemeyeceği, bu nedenlerle davalının işleten sıfatını ortadan kaldırmaya yetmediği, davalının işleten sıfatının devam ettiği kanaatine ulaşılmakla; mahkemece davalı …. ‘nin 2918 sayılı yasanın 85.md göre işleten sıfatıyla araç değer kaybı bedelinden diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı …. yönünden istinaf karar harcı olan 683,10 TL’den peşin alınan 170,77 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 512,33 TL’nin davalı …. ‘den tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı …. tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13.01.2022