Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1140 E. 2022/256 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1140
KARAR NO : 2022/256

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25.09.2018
NUMARASI : 2014/1573 E. 2018/953 K.
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 15.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.02.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmr 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.09.2018 gün ve2014/1573 E. 2018/953 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, 31.07.2009 tarihinde davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın ön kısımları ile bu sırada gidişine göre yolun sağ tarafından yolun karşı istikametine geçmeye çalışan yaya müvekkili …’ya çarpması nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, felç olduğunu, kaza tespit tutanağında kusur tespiti yapılmadığını, İzmir 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/119E sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda kazaya karışan aracın yarıya yakın oranda tali kusurlu olduğu belirtildiğini, ceza mahkemesince sürücünün cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini ileri sürerek, müvekkili … için 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı sigortadan dava tarihinden, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren, müvekkili … için 80.000,00 TL, müvekkili eş… için 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı …. Sigorta A.Ş. vekili, kusur ve maluliyet raporlarının ATK’dan alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili, müvekkili sürücünün kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını, davacı yayanın kusurlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ve Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Daire Başkanlığınca düzenlenen raporlarda davacı yayanın % 100 kusurlu olduğu, davalı sürücünün kusurlu olmadığı belirtildiği, davacının tam kusuruyla kazaya sebebiyet verdiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, müvekkili …’nın kaza nedeniyle belden aşağısının tutmadığını, acılarına dayanamayarak yargılama sırasında vefat ettiğini, ceza mahkemesi kararında sürücünün yarıya yakın tali oranda kusurlu olduğu belirtildiğini, ceza mahkemesi kararının Yargıtayca onandığını, mahkemenin İstanbul ATK’dan ve Karayolları Fen Heyetinden aldığı raporların vicdanları kanattığını, bu raporlarda tanık …’in ceza dosyasındaki ifadesini ciddiye almış ise de bu dosyadaki beyanını dikkate almadığını, tanığın beyanları arasında çelişki bulunduğunu, araç sürücüsünün kırmızı ışıkta durmayarak yoluna devam edip etmediği veya dikkatsiz bir şekilde aracın hızını azaltmadan yoluna devam edip etmediği veya uyarı amaçlı korna çalıp çalmadığı irdelenmediğini, araç sürücüsünün frene basmadığını ikrar ettiği gibi koronaya bastığı yönünde bir beyanında bulunmadığını, aracın kırmızı ışıkta geçerek hızla müvekkiline çarptığı için müvekkilinin kemiklerinin kırıldığını, mahkemenin itibar ettiği raporlarda müvekkilinin vücudunda meydana gelen hasar ile buna neden olan trafik kazası arasında nedensellik bağı irdelemediğini, yeniden rapor alınması taleplerinin reddedilmesinin hatalı olduğunu istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacılar vekili, davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumlulk sigortacısı olduğu aracın yaya olan müvekkili …’ye çarpması nedeniyle müvekkilinin felç kaldığını ileri sürerek, müvekkili … için maddi ve manevi tazminat, eş… için manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Uyuşmazlık, davalı sürücünün kazanın oluşumunda kusurlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kaza tespit tutanağında kusur oranıyla ilgili bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ceza dosyasında savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporuda olay yeri yakınında trafik ışıklı yaya geçidi olduğu halde yayanın kullanmadığı, sürücünün hızını yolun durumuna göre ayarlamadığı, yayanın asli, sürücünün tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ceza mahkemesince yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda yayanın 150 metre mesafediki ışıklı yaya geçidini kullanmayıp ilk geçiş önceliğine uymadan koşarak karşıya geçmesi nedeniyle asli, davalı sürücünün kaza mahalline yakın otobüs durağını uyarı kabul ederek hızını azatması gerekirken gerekli dikkat eve özeni göstermemesi nedeniyle yarıya yakın oranda tali kusurlu olduğu ifade edilmiştir. İzmir 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/119E, 2011/32K sayılı kararıyla keşif sonucu alınan rapora itibar edilerek sürücünün üç şeritli yolun en sol şeridinde seyrederken yeşil alan park önüne geldiğinde aracın ön kısımları ile park istikametinden koşarak karşıya geçmek isteyen yayaya çarptığı belirtilerek sürücünün mahkumiyetine karar verilmiş, karar Yargıtayca onanmıştır. Onama ilamındaki muhalefet şerhinde sürücünün hızlı araç kullandığına dair delil bulunmadığı için berati gerektiği ifade edilmiştir.
Eldeki davada mahkemece İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda, ceza dosyası ile birlikte dosya tetkik edildiği, davalı sürücünün yayanın araçların arasından gelip önüne çıktığı şeklinde beyanda bulunduğu, bu durumu teyit eden tanık beyanı olduğu, aksi bir ifade ya da tespit olmadığı, mevcut verilerle davalı sürücünün mahaldeki hız limitini aştığı da söylenemeyeceğinden ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporlarında davalı sürücü …. ‘ın tali kusurlu olduğu şeklindeki değerlendirmelere iştirak edilemeyeceği, davalı sürücünün sevk ve idaresindeki otomobille seyir sırasında sağında giden araçların önünden gelip soldaki orta refüj tarafına geçmek için aniden önüne çıkan yayaya çarpması sonucu karıştığı olayda etkenlik arz edecek herhangi bir trafik kural ihlali görülmediğinden atfı kabil kusuru bulunmadığı, davacı yayanın karşı tarafa geçmek için önce yolu iyice kontrol etmesi, tüm şeritlerin boş olduğunu gördükten sonra geçişini yapması gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmediği, akan trafiğe rağmen tehlike arz eder şekilde yolun karşısına geçmeye çalışarak olaya sebebiyet verdiği, bu şekilde yayanın asli ve tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece istinabe suretiyle Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Dairesi Başkanlığında(Eski Trafik Fen Heyeti) görevli ve emeklilerden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda, davalı sürücünün karakoldaki ifadesi, kaza tespit tutanağı, ceza dosyasında soruşturma aşamasında ve yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporları, tanık …. ‘in ifadesi, mahkemece alınan ATK raporu irdelenerek davalı yönetimindeki aracın seyrine göre sağında hareket halinde bulunan araçlar tarafından görüşün kapalı olduğu anda yayanın kaplamaya girip koşarak yolun sağından soluna doğru geçmeye çalıştığı sırada, en sol şeritte seyreden davalı aracının ön kesimi ile çarpıldığı, yayaya çarpmadan önce davalının korna ile yayayı uyardığı, kaza tespit tutanağında fren izine rastlanmadığı, davalı sürücünün sol şeritte seyir sırasında sağında hareket halinde bulunan araçlar arasından koşarak kaplamaya giren yayayı görme imkanı bulunmadığı, sürücünün yayayı gördüğünde korna ile ikaz ettiği anlaşıldığından meydana gelen olayda kusursuz olduğu, davacı yayanın yaya geçidi bulunmayan bir kesimde karşıya geçerken ilk geçiş hakkını davalı yönetimindeki araca vermemekle en sol şeritte seyreden davalının sağında bulunan ve görüşünü kapatan araçlara rağmen bu araçların önünden can güvenliği yönünden hiçbir tedbir almadan koşarak karşıya geçmesi nedeniyle tamamen kusurlu olduğu, ATK Trafik İhtisas Dairesi raporuna iştirak ettikleri yönünde görüş bildirmiştir.
Görüldüğü üzere mahkemece hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi ve Karayolları Fen Heyeti üyelerinden aldığı raporların birbirini teyit ettiği, anılan raporlarda ceza dosyasındaki raporlar ve diğer deliller irdelenerek sonuca ulaşıldığı anlaşılmakla denetime elverişli ve bilimsel bu raporlara itibar edilerek davalı sürücünün kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmuştur.
TBK’nın 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmüne yer verilmiş olup ceza mahkemesince davalı sürücünün mahkumiyetine karar verilmiş ise de ceza mahkemesince belirlenen kusur durumuyla hukuk hakimi bağlı değildir. Ceza mahkemesince belirlenen maddi vakıa ile bağlı kalındığında ise ceza mahkemesince yayanın park istikametinden koşarak karşıya geçtiği dışında başkaca bir maddi vakı belirlemesi yapılmamıştır. Hükme esas alınan raporlarda ceza mahkemesince belirlenen maddi vakıaya bağlı kalınarak düzenlenmiştir. Mahkemenin benimsediği bilirkişi raporlarında tanık …. ‘un ceza yargılaması sırasında yapılan keşif sırasında hakim huzurunda verdiği beyan esas alınarak rapor hazırlanmış olup anılan tanığın hukuk mahkemesinde yapılan yargılamadaki beyanlarındaki kısmi çelişki sonradan ortaya çıkan bir beyan olması nedeniyle mahkemece dikkate alınmaması doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacılardan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15.02.2022