Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1125
KARAR NO : 2022/128
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07.11.2018
NUMARASI : 2017/470 E. 2018/1136 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın iptali (rücuen tazminat)
KARAR TARİHİ : 20.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.01.2022
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.11.2018 tarih 2017/470 E. 2018/1136 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 18.09.2012 tarihinde müvekkili sigorta şirketi nezdinde trafik sigortalı aracın başka bir araca çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda sigortalı arac sürücüsünün KTK m.84 ve 52/1-b gereğince asli kusurlu olduğunu ve m.48/5 gereği alkollü iken araç kullandığının tespit edildiğini, olaydan 8 saat sonra yapılan alkol ölçümünde dahi yasal sınırın çok üstünde alkollü olduğunun belirlendiğini, davalının sigortalı aracın maliki olduğunu,çarpılan araçta bulunan …’ın %93 oranında kalıcı özürlü olduğunun tespit edilmesiyle 221.839,00 TL sürekli iş görememezlik tazminatı ödendiğini, bakıcı giderlerine ilişkin 225.000 TL tazminatı da İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2015/7971 Esas sayılı dosyasında toplam 265.350 TL olarak ödemek zorunda kaldıklarını, toplam ödemelerinin 487.190,27 TL olduğunu, bu tutar üzerinden Menderes İcra Müdürlüğünün 2016/62 esas icra takibi yapıldığını, davalı şirketin takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek Menderes İcra Müdürlüğünün 2016/62 esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, 18.09.2012 tarihinde meydana gelen haksız fiile dayalı olarak yapılan takibin 21.07.2015 tarihinde başladığını, kaza tarihi ile takip tarihi arasında 2 yıl 10 ay 3 gün geçtiğini, 2918 Sayılı Kanun m.109 a göre maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talepte bulunması gerektiğini, davacı sigorta şirketinin durumdan 1 aylık sürede haberdar olmasına rağmen takibin yasal süreden sonra yapıldığını, aksinin kabulü halinde dahi durumu müvekkiline bildirmediğinden uzun zamanaşımı süresinin sigorta şirketlerine uygulanmadığını, müvekkilinin oto kiralama şirketi olup , aracın belirsiz süreli olarak dava dışı …a 28.02.2012 tarihinde kiralandığını, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, müvekkilinin ise aracı kiraya verirken kiracının ehliyetli olup olmadığını ve diğer hususları değerlendirdiğini, 28 gün sonra kazanın meydana geldiğini, bir kimsenin aracı uzun süreli kiralamış olması halinde burada sorumlunun artık aracı kiralayan olup, kiraya verenin olmayacağını, özellikle belli olmayan süreli kiralarda bu durumun geçerli olduğunu, Menderes 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas sayılı dosyasında keşif ve bilirkişi incelemesiyle …in adi kusurlu olarak tespit edildiğini, kazanın salt alkollü araç kullanma sebebiyle oluştuğunun ispatlanması gerektiğini, kazaya karışan diğer araç sürcüsü …in ise ehliyetinin olmadığnı, şerit değiştirmeden önce gireceği şeritteki araçların geçmesini beklemekle zorunlu olduğunu, 0,33 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, sinyal vermeden dönmeye kalktığını, tazminat ödenen … ın araçta hatır yolcusu olarak bulunduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, işletenin kusursuz sorumluluğunun hatır yolcusunun uğradığı zararlara dahil edilemeyeceğini, davacı sigorta şirketinin rücu etmek istediği alacaklarının BK m.73/2 ye göre zorunlu olmasına rağmen müvekkiline bildirmediğini, sigorta tahkim komisyonunda açılan davayı da müvekkiline ihbar etmediğini, ve davayı baştan sona hatalı takip ettiğini, …ın aylık net kazancının 850 TL olmasına rağmen aktüerya hesabında 1000 TL olarak hesap edildiğini ve bu hesaba itiraz edilmeksizin zararın belirlendiğini, …ın tam zamanlı bakıcı yardımına ihtiyacı olup olmadığının ve sürücünün kusur oranının tartışılmadığını, kararın bozulmasına yönelik tashih yoluna başvurmadığını, …ın …’ın kullandığı araçta hatır yolcusu olduğunu ve birlikte içki içtiğini, …ın da müterafik kusurlu olduğunu, bu savunmaların ileri sürülmediğini, ayrıca uzlaşma arabulucuk gibi alternatif çözüm yollarına başvurmadıklarını, umursamaz bir şekilde davanın takip edildiğini, bakıcı tazminatını kabul ettiğini, avukatlık ücretini ve masrafları ödeyerek üzerlerine yıkmaya çalıştıklarını, takibe konu alacak miktarının yargılamaya muhtaç olduğundan icra inkar tazminatının istenemeyeceğini, aktüerya hesaplarına göre fazladan yapılan 44.965 TL giderin müvekkilinden istenemeyeceğini savunarak davanın reddini ve %20 kötü niyet tazminatı istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, rücu davalarındaki zamanaşımının TBK m. 73.maddesine göre tazminatın tamamının ödendiği ve sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak 10 yıl olduğu, ilk ödeme olan 04.11.2013 tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde takibin 21.07.2015 tarihinde yapılmış olması nedeniyle zamanaşımının geçmediği ve bu nedenle zamanaşımı defi-inin reddine karar verilerek sigortalının aracını kullanan sürücünün % 80 oranında, diğer araç sürücüsünün ise % 20 oranında kusurlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün kaza saatinde 1,43 promil oranında alkollü olduğu, ancak bu alkolün tek başına kazaya sebebiyet vermediği, diğer araç sürücüsünün de % 20 oranında kusurunun tespit edildiği, kazanın tek başına alkolün etkisiyle meydana gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, bilirkişi incelemesinde kaza tespit tutanağındaki kusur oranından farklı bir kusur belirlemesi yapıldığını, kazaya karışan diğer araç sürücüsüne %20 oranında kusur izafe edildiğini,yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddedildiğini, kusurun belirlemesine ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, kaza tespit tutanağındaki kusur oranıyla çelişen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, Karayolları trafik kanunu 48. maddede 1.00 promilin üzerinde alkollü kaza yapılmasının TCK 179. madde hükmüne atıfla mutlak olarak suç sayıldığını,1.00 promilin üzerinde alkollü kullanımda artık alkolün kazaya etkisi aranmayarak mutlak olarak alkolün kazaya tesiri olduğunun varsayılacağını, Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar çerçevesinde sigortalıya rücu için KTK 48. maddede belirtilen sınırların üzerinde alkol alınmasının yeterli olduğunu, mahkemece konunun kamu düzeni ile ilgisinin gözardı edildiğini, zorunlu trafik poliçesi gereği alkollü kullanım halinde sigortalıya rücu edilmesinin kamu düzeniyle alakalı bir yaptırım olduğunu, davanın reddinin Anayasa 17. maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3. maddesine, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 3. maddesine aykırı olduğunu, kararın kamu sağlığını ve düzenini bozma riski taşıdığını, 1.00 promil üzerinde alkolü olarak araç kullanmanın yaptırıma bağlanmamasının sakat kalınan ve ölüm olan kazaları arttıracağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
Davalı vekili katılma yolu ile, mahkemece kötü niyet tazminat talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, sigorta sözleşmesindeki teminat sınırının 225.000 + 225.000 = 450.000 TL olduğunu, sigorta poliçesinde sağlık gideri adı altında 225.000 TL teminat bulunduğunu, davacının kendi kusuru ile zarar görene 310.315 TL ödediğini, davacı sigorta şirketinin zarar görenle girdiği tüm hukuki ilişkilerde kusurlu davrandığını, kazanın oluşumundaki kusur durumu,zarar görenin muterafık kusuru gibi kendilerinin ve müvekkilinin sorumluluğunu azaltma ihtimali olan savunmaları yapmadığını, tazminat miktarının faiz ve yargılama giderleri ile büyümesine sebep olduğunu, sigortacının tazminatın istenmesinden itibaren 2 yıl içinde müvekkiline durumu bildirmediğini, davaları ihbar etmeyerek bu 2 yıllık süreden sonra müvekkiline karşı icra takibine giriştiğini, davacı şirketin kendi akiti olan müvekkiline karşı sorumluluklarını yerine getirmeyerek giriştiği icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, zarar görenle ilişkideki tüm ihmalkarlıkların bedelinin müvekkiline yıkılmaya çalışıldığını, ceza yargılamasında diğer araç sürücüsünün de kusuru olduğu ortaya çıktıktan sonra bu durum yok sayılarak kaza salt alkol sebebiyle gerçekleşmiş gibi ve %100 kusur oranı üzerinden müvekkiline karşı başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davacının haksız icra tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın bu yönden kaldırılmasını ve davacı aleyhine % 20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davacı sigorta şirketi tarafından trafik kazası sonucu yaralanan 3.kişiye ödenen bakıcı gideri ve maluliyet tazminatının alkollü sürücüye ilişkin teminat dışı hal nedeniyle davalı sigortalıdan rücuen tahsili için davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Sigorta ettirene rücu edilebilecek hallerin düzenlendiği 01.06.2015 tarihinden önceki genel şartların B.4. maddesinde “d) Tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa,” hükmüne yer verilmiştir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğü giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları yürürlüğe girmeden önce düzenlenen poliçelerle ilgili olarak Yargıtay 17. H.D sigortacının rücü hakkının kabulü için kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmiş olma koşulunu aramaktadır.
Eldeki dosyada davacı vekili, davalıya ait zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı aracın sürücü tarafından alkollü vaziyette kullanılmasıyla gerçekleşen kazada yaralanan 3.kişiye ödenen bakıcı gideri ve maluliyet tazminatının alkollü sürücüye ilişkin teminat dışı hal nedeniyle davalı sigortalıdan rücuen tahsili için davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali isteminde bulunmuştur. Mahkemece trafik uzmanı, sigorta hukukçusu ve nörolog bilirkişiden alınan raporda; kaza sırasında 1,46 promil alkollü olan sigortalı araç sürücüsünün dava dışı diğer aracın arka tamponunun sol arka kısmına çarptığı, sigortalı araç sürücüsünün gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek hızlı gitmesiyle ve alkolün etkisi nedeniyle %80 oranında kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsünün yolun sağına yanaşması ve kazayı önlemeye çalışması gerekirken bu hususlara riayet etmediği ve %20 oranında kusurlu olduğu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün alkolünün salt tek başına etken olmadığı belirtilmiş olup bilirkişi raporu kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki diğer araç sürücüsünün şerit değiştirmeden önce gireceği şeritte bulunan araçların emniyetle geçişini beklemek kuralını ihlal ettiğine dair maddi vakıa tespitine ve tali kusurlu kabulüne, dosya kapsamına ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına uygun görülmekle; kazanın salt alkolün etkisiyle gerçekleşmediği dolayısıyla teminat dışı halin söz konusu olmadığı sonucuna varılmış, mahkemece davanın reddine dair kararda bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazları haklı bulunmamıştır.
Davalı vekili, davanın reddi nedeniyle kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de kazanın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinin yargılamayı gerektirdiği gözetilerek kötü niyet tazminatı şartları bulunmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi doğru olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı yerinde değildir. Mahkemece kötü niyet tazminatı hakkında bir karar verilmemiş ise de; kötü niyet tazminatı şartları bulunmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi doğru olup bu konuda istinafa gelenin sıfatı gözetilerek kararın sırf kötü niyet tazminatının reddine karar verilmemesi nedeniyle kaldırılmasına gerek görülmemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,90 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 45,00 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,90 TL’den peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,50 TL’nin davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı ile katılma yoluyla davalının yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.20.01.2022