Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1029 E. 2022/267 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1029
KARAR NO : 2022/267

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2019
NUMARASI : 2016/138 Esas 2019/88 Karar
DAVANIN KONUSU : Kasko Poliçesinden Kaynaklanan Alacak
DAVA TARİHİ : 03.02.2016
KARAR TARİHİ : 16.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.02.2022

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.01.2019 tarih 2016/138 Esas 2019/88 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 08/11/2015 tarihinde müvekkili şirkete ait … plaka sayılı aracın, şirket sahibi ve müdürü olan …’ın sevk ve idaresinde iken, direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza yaptığını, sürücüyü araçtan Aydın karayolu havaalanı istikametinde sabit olarak bekleyen polis memurlarının çıkardığını, bu polis memurları tarafından olay yerine trafik ekibinin çağrıldığını, önce Menderes İlçe Emniyet Müdürlüğünden trafik ekiplerinin geldiğini, ancak kaza mıntıkasının İzmir sınırında olması nedeniyle bir işlem yapılamayacağını bildirdiklerini, sürücünün kaza sonrasında yakınlarını aradığını, aracın çekilmesi için sigortadan çekici talebinden bulunulduğunu, bu esnada aracının hasarlı resimlerini çeken sürücünün kaza esnasında kafasını çarpması nedeniyle kendisini iyi hissetmemeye başladığını, olay yerine gelen yakınlarına ait araçlarda uzandığını, olaydan 1 saat sonra trafik ekibinin geldiğini, trafik ekibinin geç gelmesi nedeniyle kısa bir tartışma yaşandığını, aracın kasko tarafından gönderilen çekici üzerine yüklenerek servise götürüldüğünü, kaza tutanağını almaya giden müvekkilinin, polis ekiplerince tutulan kaza tutanağında sürücü kısmına “sürücü belirlenemedi” ibaresini gördüğünü, kazanın Kasko Sigortacısı olan davalı şirkete ihbar edildiğini, hasar dosyası açıldığını, ancak olumlu ya da olumsuz olarak sonuçlandırılmadığını, araçtaki hasar miktarının 40.000,00 TL civarında olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla aracın uğradığı hasar nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline ayrıca eksper ücreti olan 236,00 TL’nin yargılama gideri olarak hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, sürücünün kimliğinin tespit edilmesinin engellemek için kaza yerinden ayrılması durumunun teminat dışı olduğunu, davacının her ne kadar kaza sırasında aracı kendisi kullandığını ileri sürmekte ise de, kaza sonrası olay yerine gelen trafik ekiplerinin tanzim ettiği resmi tutağın bunun aksini ispatladığını, aracı kullandığını iddia eden davacı tarafça alkol muayenesi de yaptırılmadığını, cep telefonu ile çekilen fotoğrafların sürücünün kim olduğunu belirleyici bir yönü bulunmadığını, ortada resmi belge niteliğinde görevli memurlar tarafından tanzim edilmiş yazılı bir tutanak bulunduğunu, davacı tarafın aracını kullanan şahsın olay yerinden firar etmiş olduğunun resmi nitelikteki kaza tespit tutanağı ile sabit olduğunu, Kasko Poliçesi Genel Şartları 10. madde kapsamında davanın reddie karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla taraflar arasında düzenlenen Kasko Poliçesi Özel Şartlar 10. maddesinin parça türü başlıklı bölümde müvekkili şirketin parça tedariği yapabileceği hususun düzenlendiğini, bu durumda davacının zarar tutarının belirlenmesinde bu hususun göz önüne alınması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, tutanak mümzisi…’ın ifadesinde de belirttiği üzere olaya ilk müdahale eden polis ekibinin kendileri olmadığı, Gaziemir girişinde sabit bekleyen bir ekip olduğu, ilk önce gelen bu ekibin bir süre sonra bu ekibin aracın yanından ayrıldığı, o arada davacının yakınlarının da olay yerinde olduğu, davacının ise yakınlarının aracının içersinde dinlendiği, daha sonradan olay yerine gelen zabıt mümzisi …’ın, sabit bekleyen ekibin yanına giderek sürücünün kim olduğunu onlara sorduğu, bu ekibin, …’a, sürücünün, aracın yanında bekleyen yakınların değil başka kişi olduğunu, şu anda aracın yanında olmadığını beyan ettikleri, trafik ekibinde bulunan…’ın davacıyı o anda aracın yanında görmediği için firar olarak yazdığı, davacının olay yerinden firar etmediği, ayrıca davacının trafik ekibinden kaçtığı ya da ekibe farklı bir kimlikle beyanda bulunmadığı, dolayısı ile kaza tutanağına itibar edilemeyeceği, tanık beyanlarına göre davacının alkollü olmadığı, zaten bunun aksini gösteren davalının sunduğu bir başka yeterlilikte delil de bulunmadığı, davalının aksine savunmasını ispatlayamadığı, davacının ise beyanlarının dosya kapsamı ile uyuştuğu gerekçesiyle bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda davanın kabulüne, 40.000,00 TL hasar bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 236,00 TL eksper ücretinin de yargılama gideri olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davalı vekili, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, ıslah konusu tutarın 2 yıllık zanamaşımına uğradığını, tanık polis memurlarının ifadelerinde “kaza sırasında araç sürücüsünün kim olduğunun olay yerini ve kazayı gören şahıslardan soruşturulduğu ve olay yerini gören şahısların (birisi özel bekçi, diğeri havaalanı polis memuru) net şekildeki ifadelerinden, araç sürücüsünün iddia edilen şahıs olmadığını tespit edildiğini” belirttiklerini, sürücü olduğu iddia edilen şahsın herhangi bir yerde olmayıp, kaza mahalline kendilerinden yarım saat kadar sonra gelerek sürücü olduğunu beyan ettiğini de açıkça ifade ettiklerini, gerçek sürücünün kimliğinin gizlenerek, bir başka şahsın sürücü olarak beyan edildiği hususunun sabit olduğunu, Kasko Sigortası Genel Şartları 5.10. maddesinde “Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması” halinin, sigorta teminatı dışında kalan haller arasında sayıldığını, bu maddenin atıfta bulunduğu 5.4. maddesinin poliçede gösterilen aracın, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar, 5.5. maddesinin ise aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararların öngörüldüğünü, sürücünün kaza yerini terk etmesinde haklı sebepleri bulunduğunu davacı tarafın kanıtlaması gerektiğini, tanık polis memurunun ifadesinde olay yerinde yaka kamerası ile kayıt yapıldığı ve bu kayıtların Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nde bulunduğu beyan edilmiş olup, mahkemeden yaka kamerası ile kaydedilen görüntülerin istenilmesini talep etmelerine rağmen, bu delil toplanmadan karar verildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kasko sigortalı araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk etmiş olup olmadığı, terk etmiş ise bu durumun haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve kaza yerinin terki nedeniyle kazada oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Poliçe tarihinde geçerli olan KSGŞ’nın A.5.10. maddesinde, zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması durumunda zararın teminat dışı olacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, dosya kapsamındaki ifadelere ve belgelere göre 08.11.2015 tarihinde saat 08:05 sıralarında kasko sigortalı aracı dava dışı …’ın kullandığı, tek taraflı kaza neticesinde aracın hasarlandığı, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları tarafından düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında sürücünün tespit edilemediğinin ve firar durumunda olduğunun belirtildiği, sürücünün alkol ölçümünün yapılamadığı anlaşılmaktadır. Davacı şirkete ait aracın sürücüsü olan … duruşmadaki beyanlarında, seyir halinde iken aracının önüne köpek çıkması üzerine çarpmamak için sola kırdığını, ortadaki refüje çarptığını, hava yastıklarının açıldığını, frene dahi basamadığını, başını hafifçe çarptığını, bunun dışında ciddi bir yaralanmasının olmadığını, hastaneye gitmediğini, kazanın şokunu atlatınca araçtan çıktığını, Gaziemir yolunda sabit duran çevirme ekibinin yanına geldiğini, onlara sürücü olduğunu söylediğini, ancak olay yerinin görev bölgeleri olmaması nedeniyle olay yerinden ayrıldıklarını, kendisinin polisi aramadığını, arkadaşlarına ve akrabalarına haber verdiğini, akrabaları …’ın ve …’in geldiklerini, kendisini iyi hissetmemesi nedeniyle onların arabasına geçtiğini, arabanın içinde uyuduğunu, …’ın trafik ekibi gelince kendisine haber verdiğini, polisin kimin sürücü olduğunu anlayamadığı için kendisi gelmeden önce “sürücü firar” şeklinde tutanak düzenlediğini, olay yerinde aracın fotoğraflarını kendi cep telefonundan çektiğini beyan etmiştir. Kaza tespit tutanağını düzenleyen polis memuru… ise tanık sıfatıyla alınan beyanında kaza yerine gittiklerinde aracın yanında …’ın bulunmadığını, tanık … ve bir başka kişinin bulunduğunu, aracın yanındaki kişilerden bir tanesinin kazayı kendisinin yaptığını beyan ettiğini, havalimanı Gaziemir girişinde sabit uygulama yapan ve kazaya ilk müdahale eden polis noktasına giderek sürücünün kim olduğunu sorduğunu, burada görevli polislerin aracın yanında bekleyen iki kişinin sürücü olmadığını, sürücünün daha genç birisi olduğunu söylediklerini, aracın yanına dönerek sürücü olduğunu beyan eden kişiyi sıkıştırınca kendisinin sürücü olmadığını beyan ettiğini, sürücüyü tespit edemedikleri için kaza tespit tutanağını firar şeklinde doldurduklarını, sonra sürücü olduğunu iddia eden bir kişinin olay mahalline geldiğini, bu kişinin … olup olmadığını hatırlamadığını, ancak tutanağı değiştirmelerinin mümkün olmadığını beyan etmiştir. Tutanak mümzi…’ın beyanlarının resmi belge niteliğindeki trafik kazası tespit tutanağındaki beyanlar ile uyumlu olduğu, kaldı ki tutanağın düzenlendiği sırada olay yerinde bulunmadığı sabit olan sürücü …’ın kaza sırasında başını çarptığını beyan etmesine rağmen, hastaneye gitmek yerine olay yerine gelen akrabalarının aracında uyuduğunu iddia etmesinin hayatın olağan akışına da uygun olmadığı, tutanağın düzenlendiği sırada …’ın yakını olan bir başka kişinin sürücünün kendisi olduğunu iddia ettiği, ancak polis memurlarının sıkıştırması üzerine sürücü olmadığını söylediği anlaşılmakla, davacının tutanağın düzenlendiği sırada bilerek olay yerinde bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla, TTK’nın 1409-1446 md. hükümleri ve somut olayın özellikleri gereği zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığının ispat yükü davacı sigortalıya ait olup, dosyadaki mevcut deliller ile de hasarın teminat kapsamında kaldığı ispatlanamamıştır. Bu nedenlerle davanın reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Nitekim Yargıtay 17. H.D’nin 10.03.2021 tarih 2020/2731 E- 2021/2541K, 08.05.2019 tarih 2016/11707E- 2019/5762K, Yargıtay 4. H.D’nin 01.06.2021 tarih 2021/3272 E, 2021/2118 K sayılı kararları da bu yöndedir.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.01.2019 tarih 2016/138 Esas 2019/88 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2- Davanın REDDİNE,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcının başlangıçta peşin olarak alınan 170,78 TL harç ve 513,00 TL tamamlama harcından mahsubu ile fazla yatan 603,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 6.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davalının ödediği istinaf harcının istek halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı, 4,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 125,80 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16.02.2022