Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1020 E. 2022/1052 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1020
KARAR NO : 2022/1052

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27.11.2018
NUMARASI : 2018/24 Esas 2018/215 Karar
ASIL DAVANIN KONUSU : Marka Tecavüzün Önlenmesi, Durdurulması
KARŞI DAVANIN KONUSU: Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ : 01.07.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.07.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 27.11.2018 tarih 2018/24 Esas 2018/215 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresini logosuyla birlikte 35 ve 41. sınıflarda 2016/10238 tescil numarasıyla tescil ettirdiğini, bu markayı kendisinin kurucu başkan olduğu …nun toplantılarında, tanıtım vasıtalarında kullandığını, kullanmaya devam ettiğini, … gerek mali müşavirler odasında gerekse mali müşavirler ve kamusal alalnda tanına bilinen bir grup olarak haklı bir üne kavuştuğunu, marka ile özdeşleştiğini, davalıların müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin markasına görsel ve içerik olarak çok benzeyen “… … 2016+Şekil” logosunu kullandıklarını ileri sürerek, markaya tecavüzün tespitine, tecavüzün durdurulmasına, ….org adresli web sitesinin kapatılmasına, müvekkilinin markasına tecavüz eden markanın ve unvanın yazılı olduğu her türlü emtiaya el konulmasına, tabelaların kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA : Davalılar vekili, asıl davanın reddini istemiş, karşı davada davacılar vekili, asıl davada davacının hak sahipliği iddia ettiği logonun davacının tekelinde olmayıp kuruluşunda yer aldığı topluluğa ait olduğunu, müvekili … ve … önderliğinde 29.01.2016 tarihinde …(…) olarak üyelerinin müşterek iradeleriyle belirledikleri topluluk tüzüğü etrafında öncelikle İzmir’de sonrasında tüm Türkiye’de yapılanmak gayesiyle meslek siyaseti yapmak maksadı ile herhangi bir tüzel kişilik çatısı altında bulunmadan, tüzüğe bağlı bir topluluk olarak ortaya çıktığı, ilk genel kurulunda davacının grup başkanı, müvekkili …, … ve …’nin kurucu başkan yardımcısı olarak seçildiğini, Tüzüğün 2. maddesinde organizasyonun unvanının “…”, kısa adının “…”, logosunun dava konusu logo olduğunun belirtildiğini, yine logo ve unvanın TPE nezdinde grup başkanı adına tescil edileceği, görevi sona eren başkanın yeni başkana bedelsiz olarak markayı devretmekle yükümlü olduğu başkanın genel kurulun onayı olmadan logo üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamayacağı, tescil ve devre ilişkin masrafların grup bütçesinden karşılanacağı hususlarına yer verildiğini, tüzükten sonra 12.10.2016 tarihinde o dönem grup başkanı olan davacı tarafından Tüzüğün 2. maddesi çerçevesinde topluluğu temsilen marka başvurusu yapılarak tescili gerçekleştirildiğini, topluluğun tüze kişiliği olmadığı için bu yola gidildiğini, bu nedenle logo üzerinde Tüzükten doğan kullanım ve sair nitelikteki diğer tasarruf yetkilerini kullanma hakkı yeni dönem genel kurulu üyeleri olan müvekkillerine ait olduğunu, davacının kötü niyetli olarak dava açtığını, davacının müvekkili …’a gönderdiği 13.02.2016 tarihli mail çıktısından da davacının tescil hakkının aslen genel kurula ait olduğunu kabul ettiğini, eski genel kurulunun düşmesi ile davacı yanın grup başkanlığı da sona erdiğini, tüzük uyarınca davacının logoyu 05.12.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yeni başkanı seçilmiş ise de yeni başkan müvekkili …’e markayı devretmesi gerekirken topluluktan bağımsız şekilde çalışmalarına ve etkinliklerine devam ettiğini, müvekkillerinin yeni topluluk üyeleriyle bir araya geliştirerek yeni logo oluşturduklarını, yeni logonon bir bütün olarak … ibaresinden oluştuğunu, müvekkilinin logosu ile davacı markası arasında iltibas bulunmadığını ileri sürerek asıl davadaki davacı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, markanın topluluğun seçilmiş yeni başkanı … adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP : Davacı/karşı davalı vekili, müvekkilinin … markasını münhasıran müvekkilinin yarattığını, grubun kurucu başkanı ve halihazırdaki başkanını da müvekkili olduğunu, markanın tasarımını müvekkilinin yaptığını, tescil masraflarını da müvekkilinin karşıladığını, söz konusu tüzüğün tüm üyelerce imzalanmadığını, dernekler masasına kaydı yapılmadığını, müvekkili açısından ve frup üyeleri arasında bağlayıcılığı olmadığını, davalıların müvekkilinin kurucusu olduğu …ndan ayrılarak farklı bir oluşum kurduklarını, davalıların idida ettiği gibi mevcut yönetimin düşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı adına tescilil 2016/10238 nolu 35. ve 41. emtiada kayıtlı ”…+…+2016+… şekli” markasının 06.02.2016 tarihinden itibaren korunduğu ve sicile 12.10.2016 tarihinde kayıt edildiği, her iki tarafın ticari işletmeleri bulunmadığı, taraflar arasındaki çekişmenin ”…” toplantı etkinliğinden kaynaklandığı, davacının tescilli markasındaki esas unsur, … kısaltması, davalıların kullandıkları tescilsiz markada yer alan esas unsur … olduğu, markanın görsel genel izleniminde öne çıkan kısım büyük puntolu kısaltma harfleri olup her iki tarafın kullandığı işaretlerin birbirinden farklılık arzettiği, davacının markasının esas unsuru “…” olup marka olma niteliği taşıdığı, markadaki … şekli ve … silueti markanın yan unsur olup bu bakımdan marka hakkına tecavüz bulunmadığı, davacı markasının hükümsüz kılınarak davalılara müştereken tescili istenmiş ise de 35. ve 41. sınıfta kayıtlı markanın davalılarca daha önce markasal biçimde kullanıldığına dair kanıt ve belge sunulmadığı, bu bakımdan markanın hükümsüzlüğünü gerektirir nitelikte fiili marak kullanımı ortaya konulmadığı, marka hakkına tecavüz ile davalıların tescilli markayı daha önce kendilerinin meşhur ve maruf kıldıklarına dair kanıtlar sunmadıkları gerekçesiyle asıl davanın ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı/karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davalı/karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı/karşı davalı vekil, mahkeme bilirkişi yerine geçerek teknik bir konuyu kendisinin incelediğini, bu şekilde davalının kullandığı markanın davacının kullandığı markayla benzerlik içermediğini belirttiğini, bilirkişinin tespiti ile davalı/karşı davacıların söz konusu markayı davacı müvekkilin tescilinden önce kullanmadıklarını ortaya koyduğunu, markaların görsel açıdan ve hizmet sınıfları olarak birbirine benzediğini rapor ettiğini, yargılama sırasında davalının davaya konu markayı her türlü toplantı ve duyurularında kullandığı sunmuş olduğumuz delillerle(gazete ve internet çıktıları ile) ispatlanmış olmasına rağmen davanın reddidilmesini adalet duygusunu sarstığını, bilirkişiilerin yaptığı tespitlerle davacı müvekkilinin söz konusu markayı 2010 tarihinden yani markanın tescilinden 6 yıl önce kullanmaya başladığının anlaşıldığını, davalıların kullanmakta olduğu … logosu altında yapılan çalışmalarda … logosunun tescil tarihine en yakın 15.04.2016 olarak tespit ettiğini, bilirkişinin yapmş oldukları tüm açıklamalar ile davalı/karşı davacıların markaya ayırt edicilik kazandırmadıkları, markayı maruf ve meşhur hale getirmediklerinin tespit edildiğini, o nedenle karşı davanın reddinin doğru olduğunu ancak asıl davanın kabul edilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle asıl davada verilen red kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Katılma yoluyla davalı/karşı davacı vekili, müvekkillerinin ve davacı/karşı davalının da yer aldığı … ilk olarak 29.01.2016 tarihli tüzük etrafında kurulduğunu, söz konusu tüzük etrafında bir araya gelen mali müşavirler, tüzel kişiliği haiz olmaksızın topluluk olarak kurulduklarını, anılı tüzük uyarınca grubun tüm üyelerinin ortak kanaati ile oluşturulan logusu, o dönem başkan seçilen davacı/karşı davalı adına tescil edildiğini, dava konusu logonun gerçek hak sahibinin davacı/karşı avalı değil, … olduğunu, yönetim kurulunun düşmesi ile davacı/karşı davalının başkanlığı sona erdiğini, 05.12.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile her ne kadar topluluğun yeni başkanı seçilmiş ise de davacı/karşı davalının dönemin yeni başkanı olan müvekkili …’e markanın devrini sağlamadığını, aksine karşı davalı tarafından marka hakkı gasp edilerek topluluktan bağımsız şekilde gerçekleşen çalışmalarında ve etkinliklerde kötü niyetli olarak haksız fayda sağlandığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle karşı davada verilen red kararının kaldırılması ile … markasının hükümsüzlüğü ile topluluğun seçilmiş yeni başkanı … adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Asıl dava, markaya tecavüzün tespiti, meni, karşı dava markanın gerçek hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlüğü, gerçek hak sahibi adına tescili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Aslı davada, davacı vekili, davalıların “… … 2016+ … ve … şekil” logosu kullanımının müvekkili adına 35 ve 41. sınıfta tescilli 20016/10238 sayılı … … 2016-+ … ve … şekil” markasına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, markaya tecavüzün tespiti, meni isteminde bulunmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda her iki işaretin ve hizmet sınıflarının ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu, davalı/karşı davacıların markaya ayırt edicilik kazandırıp kazandınmadığı, maruf ve meşhur hale getirip getirmedinin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Mahkemece davacıya ait marka ile davalı logosonun benzer olmadığı kabul edilerek markaya tecavüzün tespiti ve meni davası reddedilmiştir. Davacıya ait marka ile davalı logosunun sescil, görsel, anlamsal incelemesinde birbirine benzerlik gösterdiği düşünülse bile tarafların serbest mali müşavir olup yönetim ihtilafı nedeniyle iki ayrı logonun oluştuğu, markanın ortalama tüketiciye değil de serbest mali müşavirlerden oluşan profesyonel, sektörden gelen meslektaşlara hitap ettiği için bilinçli kullanılarca en ufak değişikliğin bile kolaylıkla farkedilebileceği, meslek siyaseti için kurulan bu grupta davacıya ait “…” ibaresinin asli unsur, davalıya ait logoda ise “…” ibaresinin asli unsur olarak ayırt edicilik sağladığı, yan unsurların benzemesinin markaların birbiriyle iltibas yaratmasına sebebiyet vermeyeceği kanaatine varılarak asıl davanın reddi doğru görülmüştür.
Karşı davaya gelince, karşı davada davacılar vekili, markanın gerçek hak sahibinin tüzel kişiliği olmayan … olduğu, tüzel kişiliği bulunmadığı için markanın o dönemdeki grup başkanı olan davacı adına tescil edildiğini, tüzüğün 2. maddesi uyarınca davalının markayı yeni başkana devretmesi gerektiğnii ileri sürerek markanın hükümümsüzlüğüne, markanın yeni grup başkanına tesciline karar verilmesini istemiştir. Dosyadaki belgelere göre karşı davada dayanılan 10 maddeden ibaret tüzük imzasız olup, davalıların sonradan sunduğu imzalı tüzük ise marka tescilinden sonra 2017 tarhli olup davacıların kullandığı … markasıyla ilgilidir. Yine asıl davada davacı vekili tarafından grup başkanlığının devam ettiği, dernekleşme sürecine girildiği, artık derneğin tüzel kişiliği olduğu belirtilerek dernek belgeleri sunulmuştur. Dosyadaki gazete haberleri, e posta yazışmalarından davacı adına tescilli logonun davacı tarafından oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Karşı davada, davacılar vekili tüzük hükümlerine dayanarak markanın grubun yeni başkanı adına tescili istenmiş ise de davacıların dayandığı tüzük imzasız olup bağlayıcılığı bulunmadığı için tüzük hükmüne dayalı olarak tescil istenemez. Buna göre karşı davada önceki kullanıma ilişkin hak sahipliği kanıtlanmadığı için davanın reddi doğru olup taraf vekillerinin tüm istinaf itirazları reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı-karşı davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL maktu harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar-karşı davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL maktu harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalılar-karşı davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı-karşı davalı ve davalılar-karşı davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01.07.2022