Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1008 E. 2022/431 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1008
KARAR NO : 2022/431

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2018
NUMARASI : 2017/539 Esas 2018/1566 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.03.2022

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.12.2018 tarih 2017/539 Esas 2018/1566 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … Şti. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 14.06.2015 tarihinde davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halinde iken müvekkili şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan … plakalı araca çarpması sonucunda, sigortalı araçta maddi hasar meydana geldiğini, müvekkili şirketin sigortalı aracın onarımı için 46.923,00 TL ödediğini, davalı aracın ZMMS sigorta şirketinin zararın 29.000,00 TL’sini ödediğini, müvekkili şirketin bakiye 17.922,00 TL zararının kaldığını iddia ederek, bu tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … A.Ş. vekili, müvekkili şirketin kusurunun olmadığını, aracın … Şti’ne kiralandığını ve bu şirket tarafından işletildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince 22.01.2018 tarihli dilekçe ile, taraf değişikliği talep ederek … Ltd. Şti.’nin davalı olarak kabulüne, … A.Ş.’nin davanın tarafı olmaktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şti. vekili, aracın kaza tarihinde müvekkili şirketin hakimiyetinde ve kullanımında olmadığını, dava dışı …’ye kiralanmış olduğunu, davacı şirket tarafından sigortalanan aracın park edildiği yerin parka uygun olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda dava konusu kazanın oluşumunda davalı tarafa ait araç sürücüsü davalı …’in %100 oranında tam ve asli kusurlu olduğunun, davacı tarafa ait aracın kurallara uygun bir şekilde park halinde olduğundan kusursuz olduğunun, dava konusu araçta yedek parça ve işçilik olmak üzere toplam 46.922,00 TL (KDV Dahil) hasar meydana geldiğinin tespit edildiği, davalıların 3. kişiye verilen ve işletenin ve sürücünün sorumluluğunda gerçekleşen zararı karşılamaları gerektiği, kusur oranlarına göre davacı kasko sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen ve karşılanmayan 17.922,00 TL gerçek zarar için davalılara rücuen tazminat davası açmakta haklı olduğu gerekçesiyle, davalı … AŞ’ye karşı açılan davanın bu davalının taraf olmaktan çıkarılması nedeniyle hakkında hüküm tesisine yer olmadığına, davalı … ve … Şti’ne karşı açılan davanın kabulüne 17.922,00 TL’nin 31.08.2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı … Şti. vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … Şti. vekili, müvekkilinin araç kiralama işiyle iştigal ettiğini, dava konusu … plakalı aracın 16.06.2014 tarihinde … A.Ş.’den finansal kiralama sözleşmesi kapsamında kiralandığını, müvekkilinin kiralayanın bilgisi dâhilinde araçları üçüncü şahıslara kiraladığını, dava konusu … plakalı aracı da 13.06.2015 tarihinde dava dışı …’ya ve kullanıcı olarak sözleşmede belirtilen davalı …’e kiraladığını, araç her ne kadar kısa süreli olarak kiralanmış ise de kaza tarihinde müvekkili şirketin araç üzerinde hem fiili hem de ekonomik hakimiyetinin bulunmadığını, Davacı şirketin sigortaladığı aracın park ettiği caddenin araç park etmeye elverişli olmadığını, sigortalı aracın sürücüsünün kusurlu olduğunu, davanın … A.Ş.’ye ve kiracı …’ya ihbar edilmesini talep etmelerine rağmen ihbarın yapılmadığını, aynı kaza ile ilgili olarak değer kaybı ve ikame araç bedelinin tahsili amacıyla İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/930 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirketin işleten sıfatının bulunmadığının, işleten sıfatının … ile …’e ait olduğunun tespit edildiğini, bu raporun mahkemece dikkate alınmadığını savunarak kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı şirket tarafından kasko poliçesi ile sigortalanan araçta oluşan hasar bedeli tazminatının kazaya neden olan karşı aracın işleteni ve sürücüsü olan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde işleten tanımı “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüte göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüttür. 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konudaki delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bu maddeler uyarınca, davalı … Şti.’nin gerçek işleten/malik yerine farazi işleten olarak sorumlu tutulabilmesi için, araç üzerindeki eylemsel egemenliğin kesin biçimde bu yere geçtiğinin ortaya konulması gerekmekte olup, Hukuk Genel Kurulu’nun 06.05.2015 tarih, 2013/17-2197 Esas ve 2015/1302 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, bu eylemsel egemenliğin geçişi de yazılı herhangi bir belge ile ispat edilebilecektir.
Somut olayda, dosya kapsamında bulunan oto kiralama sözleşmesine göre, kazaya karışan aracın uzun süreli kira sözleşmesi ile dava dışı (HMK’nın 124. maddesi ile davalı sıfatı sona erdirilen) … A.Ş. tarafından davalı … Şti.’ne 35 ay süre ile kiralandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca aracın kiracı sıfatıyla davalı …. Şti.’ne teslim edildiğine dair teslim tutanağı dosyaya sunulmuştur. Araç uzun süreli kira sözleşmesiyle davalı … Şti.’ne teslim edildiğinden artık araç üzerinde dava dışı … A.Ş.’nin fiili hakimiyeti kalmamıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesi gereğince, işletenlik sıfatı kaza sırasında aracı fiili hakimiyeti altında bulundurduğundan davalı … Şti.’ne geçmiştir. Davalı … Şti. vekili aracın dava dışı …’ya kiralandığını, bu nedenle müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını savunmuş ise de, ilgili kira sözleşmesinin 3 gün süreli olması nedeniyle kiralayan davalı şirket bakımından işletenlik sıfatını sona erdirmeyeceği kabul edilmiştir. Buna göre davalı … Şti.’nin işletenlik sıfatı bulunduğundan (Yargıtay 17. HD’nin 04.12.2014 t.li, 2014/21151E. – 2014/17687 K. sayılı kararı) hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olup, davalı … Şti. vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bilirkişi bilirkişi raporunda davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken aracının hızını yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadan, görüş alanını yeterince kontrol altında tutmadığı, dikkatini gereği gibi yola ve seyir yönüne vermemek suretiyle, dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle nizami şekilde park halinde olan davacı şirket tarafından kasko sigortası ile sigortalanan … plakalı araca çarptığı, kazanın oluşumunda, … plakalı araç sürücüsü davalı …’in 2918 sayılı kanunun 84/l maddesinde belirtilen “Park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışırda kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma” kuralını ihlal etmesi nedeniyle %100 oranında tam ve asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunun davalı … Şti. vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde davalı sürücü …’in tam kusurlu olduğu ve yüksek oranda alkollü olması nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını beyan etmiş olmakla, istinaf aşamasında davacı şirket tarafından sigortalanan araç sürücüsünün hatalı park yaptığına ilişkin ileri sürdüğü istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Şti. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Şti. yönünden istinaf karar harcı olan 1.224,25 TL harçtan, peşin alınan 309,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 914,85 TL harcın davalı … Şti.’den alınmasına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … Şti.’nin yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15.03.2022