Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1 E. 2022/4 K. 03.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/1
KARAR NO : 2022/4

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/05/2018
NUMARASI : 2017/125 Esas 2018/74 Karar
DAVANIN KONUSU :Tasarıma Tec. Tespiti, Men’i, Maddi Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 03.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.01.2022

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 10.05.2018 tarih 2017/125 Esas 2018/74 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili şirketin tekstil alanında faal olduğunu, tasarımlarının haklı bir üne kavuştuğunu, 2015/00809 tescil numarası ile tasarımlarını tescil ettirdiğini, davalının davacı adına tescilli 2015/00809 29 numaralı tasarımını haksız olarak kullandığını, bu durumun mahkemenin 2015/53 D. İş sayılı dosyada tespit edildiğini, davalının müvekkilinin tescilli tasarımına ayırt edilemeyecek derecede benzeyen ürünleri bilerek ve isteyerek, iltibas yaratmak amacıyla ürettiklerini, müvekkili adına tescilli tasarımların yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olup izni olmaksızın bu tasarımların kullanılmasının mümkün olmadığını, davalının bu şekilde haksız rekabet ederek haksız kazanç sağladığını ileri sürerek, dava konusu 29 sayılı çoklu tasarıma davalının tecavüzünün önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000 TL maddi 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 3.460,00 TL ‘ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, 2015/53 D. İş sayılı dosyasında düzenlenen rapora itiraz ettiklerini, müvekkili tarafından perakende mağazalar için üretilmediğini, bu ürünün perakende satış yapan firmalarda satıldığına ilişkin delil sunulmadığını, delil tespiti bakımından itiraz edilen raporun hükme esas alınamayacağını, davaya konu abiye giysinin taşlı bölümü haricindeki balık kesimi ve kumaşının genel abiye modeli olup hemen hemen her abiye mağazasında bulunabilecek yaygınlıkta bir model olduğunu, elbisenin taşlı bölümünün ise davaya konu modelle birebir benzerlik göstermediğini, dava konusu abiye elbisenin önündeki zincir aksesuarının müvekkil firmanın ürettiği modelden daha farklı olup birebir aynısı olmadığını, abiye giyim sektöründe ortaya çıkan modellerin birbirine benzer olmasının başka tasarımlardan esinlenilmesinin işin doğasında olduğunu, davacının tasarımı ile davalının vitrininde sergilediği elbisenin de benzerlik göstermesinin sektörün yapısı gereği doğal bir durum olduğunu, davaya konu elbisenin yalnızca numune olarak müşterilere sunulmak üzere dikimi yapıldığını, ancak seri üretime geçilmediğini, müvekkili tarafından bu elbise ile bir kazanç sağlanmadığını, serbest piyasa ekonomisinin zorunlu unsuru olan rekabet özgürlüğünün doğal sonucu olarak piyasada aynı amaca hizmet eden ve birbirine benzeyen birden çok ürün bulunduğunu, dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşuluyla herkesin başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin yalnızca sergilenmek üzere vitrinde bulundurduğu bu elbiseden tek bir kazanç dahi sağlamadığını, ortada haksız rekabet olarak nitelendirilecek bir durumun olmadığını, davaya konu tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığını, benzerlerinin birçok mağazanın vitrininde yer aldığını, alenileşmiş bir ürün olduğunu, davacının tasarımının ‘…’’isimli programın 29.11.2014 günlü programında … isimli yarışmacının giydiği elbise ile benzerlik taşıdığını, yani davacı tescil başvurusunda bulunmadan önce bu tasarımın kamuya sunulmuş olup yeni olmadığını, müvekiline ait elbisenin etiketinde bulunan … markasının kullanıcılar açısından bir iltibasa sebep olmasını engellediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, tasarım tescilinin, sahibine üçüncü kişileri dışlayıcı mahiyette tekelci hak ve yetkiler sağladığı, 2015/53 D.İş dosyada davalının ürünleri arasında davacıya ait tasarımın (00809-29) belirgin benzerinin bulunduğunun tespit edildiği, tespit raporuna davalının itirazda bulunduğu,tekstil ve moda tasarım bölümü öğretim üyesi bilirkişinin 15.01.2018 tarihli raporunda davalıya ait görselleri raporda yer alan elbiselerin davacı adına tescilli 2015/00809-29 çoklu tasarıma belirgin benzeri olduğunun belirtildiği, raporun D.İş dosyasındaki tespit raporunu doğruladığı, muhasip bilirkişi raporunda davacı tarafça tercih edilen SMK 151/2-a maddesine göre davacının ticari defter ve belgeleri 29 çoklu tasarım bakımından incelemek suretiyle tecavüzlü süre bakımından 3.460,16 TL kar kaybı belirlendiği, davacının yasal olarak tercih ettiği yönteme göre bilirkişi tarafından hesaplanan tazminat tutarının somut olayın şartları, bir tasarımın elbiseye kattığı özellik, albeni ve piyasa şartlarına göre makul tutarda olduğu, davalı kendi defterlerinin incelenmemiş olmasının bir eksiklik olarak görmüşse de, tasarım ihlalinin hem tespit hem de dosya raporu ile sabit olup kanıtlandığı, her iki bilirkişi de sektörün içinde yer alan ve tasarım eğitimi almış kişiler olduğu,tescilli tasarımın sağladığı tekelci hakların sadece üretim ve satışı değil, teşhiri dahi kapsadığı, üretilmemiş bir tasarımın katalogla sergilenmesinin, üretim ve satış vaadi olduğu, tekelci hakkın kapsamında kaldığı, raporda yer alan hesapların sonucu itibariyle ileri bir incelemeyi gerektirmediği, uzman bilirkişi raporu ile davalının davacının tasarım hakkına tecavüz ettiğinin kanıtlandığı, muhasip raporunun usulüne uygun düzenlediği, denetime elverişli olduğu, kar kaybının dosya kapsamı eylemle bağlantılı ve uyumlu olduğu, davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının, davacıya ait 15/00809 nolu 29 çoklu tasarımın aynı veya belirgin benzerini üretmek, satmak suretiyle tasarım hakkına tecavüz ettiğinin tespitine, önlenmesine,3.460 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyerek değişen oranlı ticari faiziyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, müvekkilinin işyerinde yapılan incelemelerde sadece 1 adet elbise modelinin tespit edildiğini, müvekkili tarafından bahse konu tasarımın perakende mağazalar için üretilmediğini, bu ürünün perakende satış yapan firmalarda satıldığına ilişkin delil olarak bir tane dahi elbise sunulmadığını, tespit edilen elbisenin satışa sunulduğunun tespiti için müvekkilinin defterleri üzerinde inceleme yapılmadığını, mahkemece tamamen varsayımlar üzerine hazırlanan hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre verilen kararın hukuka aykırı olduğunu,İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/53 D. İş sayılı dosyasıyla tespite konu edilen abiye elbiselerin görsel ve biçimsel benzerlikleriyle birebir aynı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmeyerek tespit bilirkişi raporuna da itiraz ettiklerini, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre delil tespiti bakımından itiraz edilen raporun hükme esas alınamayacağını, davacının tasarımının müvekkili tarafından taklit edilmediğini ve haksız olarak kullanılmadığını, davaya konu abiye giysinin taşlı bölümü haricindeki balık kesimi ve kumaşının genel abiye modeli olup hemen hemen her abiye mağazasında bulunabilecek yaygınlıkta bir model olduğunu, elbisenin taşlı bölümünün ise davaya konu modelle birebir benzerlik göstermediğini, dava konusu abiye elbisenin önündeki zincir aksesuarının müvekkil firmanın ürettiği modelden daha farklı olup birebir aynısı olmadığını, yani ortada taklidi yapılan bir tasarım bulunmadığını, abiye giyim sektöründe ortaya çıkan modellerin birbirine benzer olmasının başka tasarımlardan esinlenilmesinin işin doğasında olduğunu, davacının tasarımı ile davalının vitrininde sergilediği elbisenin de benzerlik göstermesinin sektörün yapısı gereği doğal bir durum olduğunu, dayanak gösterilen bilirkişi raporunda 35 adet modelin fotoğraflandığı ancak sadece 29 nolu fotoğrafa ait benzerlik olduğunun görüldüğünü, 35 adet elbiseden yalnızca birinin benzer olmasının sektör için oldukça olağan bir durum olduğunu, davaya konu elbisenin yalnızca numune olarak müşterilere sunulmak üzere dikimi yapıldığını, ancak üretime geçilmediğini, müvekkilinin bir programdan görüp esinlenerek böyle bir model oluşturduğunu ancak bu elbise için seri üretime geçilmediğini, tespitin yapıldığı ve sonraki tarihte davalı müvekkili tarafından bu elbise ile bir kazanç sağlanmadığını, davacının müvekkilinin numune olarak sergilediği elbiseden kazanç sağladığını ispat edemediğini, aksi olsa bile; serbest piyasa ekonomisinin zorunlu unsuru olan rekabet özgürlüğünün doğal sonucu olarak piyasada aynı amaca hizmet eden ve birbirine benzeyen birden çok ürün bulunduğunu, dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşuluyla herkesin başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin yalnızca sergilenmek üzere vitrinde bulundurduğu bu elbiseden tek bir kazanç dahi sağlamadığını, bu sebeple davacının da bir hak kaybına uğraması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, dolayısıyla ortada haksız rekabet olarak nitelendirilecek bir durumun olmadığını, davaya konu tasarımın 554 Sayılı KHK gereği koruma kapsamında olmadığını, davacının tasarımının yeni ve ayırt edici bir özellik taşımadığını, tescil aşamasında sadece şekli bir denetim yapıldığından yeni ve ayırt edici olmadığının tespit edilemediğini, ancak dava konusu tasarım ürünü olduğu iddia edilen abiye elbisenin benzerlerinin birçok mağazanın vitrininde yer aldığını, alenileşmiş bir ürün olduğunu, … Caddesindeki toptan abiye imalat ve satış işlemi yapan birçok mağazada da söz konusu abiye elbisenin benzeri elbise bulunduğunu, yaygın olarak kullanıldığının ekte sunulan fotoğrafta da görüleceğini, davacının tasarımının ‘’…’’isimli programın 29.11.2014 günlü programında … isimli yarışmacının giydiği elbise ile benzerlik taşıdığını, yani davacı tescil başvurusunda bulunmadan önce bu tasarımın kamuya sunulmuş olup yeni olmadığını, somut delillere dayanmayan bilirkişi raporunun kendi içerisinde çelişen hesaplama ve varsayımlar üzerine hazırlandığını, hesap uzmanı bilirkişinin sadece davacı defterlerini dikkate alarak sözde tecavüzlü dönem ile tecavüzlü olmayan döneme ilişkin tespitlerini kabul etmediklerini, ürünün satışa sunulduğu dönem 2015 yılı Mayıs ayı bir diğer ifade ile abiye sektörünün satışlara başladığı siparişler aldığı dönem olduğunu, toptan satışı yapılan ürünlerin her yıl nisan ve mayıs aylarından itibaren perakende mağazalarına gönderilmeye başlandığını, yaz sezonun ortalarında serisi biten ürünlere ilişkin perakende firmalarının talepte bulunması halinde yeniden üretim yapılarak yeni satışlar yapıldığını, Eylül ayı sonu gibi abiye kıyafetlerin toptan satışlarının durma noktasına geldiğini, dava konusu abiye kıyafetin yazlık bir model olduğu ve yaz aylarında giyilebileceği dikkate alındığında 2015 yılının mayıs – haziran – temmuz aylarında satışların yoğun olacağı , yazın bitmesine doğru Ağustos – Eylül – azalacağını, tecavüz nedeniyle aşırı bir düşüş olduğunun belirtilmesinin hesap uzmanı bilirkişinin abiye sektörünü ve sezon bazlı satışları bilmediğini ve doğru yorumlayamadığını açıkça gösterdiğini, müvekkilinin üretimini yapmadığı bir ürünle ilgili davacı defterlerinde ürünün satışının 80 gün yapıldığına ilişkin tespitin ve hesaplamaların hiçbirinin somut delillere dayanmadığını, davacı ve müvekkilinin … moda merkezinde abiye bayan giyimi üzerine faaliyette bulunduğunu, yüzlerce firmanın binlerce bir birine benzer modelleri hazırlayarak perakende firmalarına satışa sunduğu bir ortamda numune olarak sergilenen 1 adet elbiseden yola çıkılarak verilen manevi tazminatın gerekçesi kararda belirtilmediği gibi müvekkilinin davacı şirketin kişilik haklarını, ticari itibarını ve ticari hacmini nasıl etkileyebileceğini, perakende mağazalar için üretiminin yapıldığı ve yazılı, görsel ve elektronik ortamda satışa sunulduğunun ispat edilemediğini, elbisenin etiketinde bulunan … markasının kullanıcılar açısından bir iltibasa sebep olmasını engellediğini, müvekkilinin elbiseyi sadece sergilediğini seri üretime geçmediğini, davalı müvekkilinin kötü niyetli hareket etmediğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının tescilli tasarımlarına davalının tecavüzünün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile davalının, davacıya ait 15/00809 nolu 29 çoklu tasarımın aynı veya belirgin benzerini üretmek, satmak suretiyle tasarım hakkına tecavüz ettiğinin tespitine, önlenmesine, 3.460 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyerek değişen oranlı ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Mahkemenin 2015/53 D.iş sayılı dosyasında davalının işyerinde 30.07.2015 tarihinde moda tasarım uzmanı öğretim görevlisi refakatiyle yapılan tespit sırasında davalının işyerinde bulunan 1 adet elbise ile davacı adına tescilli abiye elbise tasarımının görsel ve biçimsel benzerlikleri ile birebir aynı olduğu, hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında bilinçli tüketici tarafından yanıltıcı olacağı tespit bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Abiye elbiseler satan davalının işyerinde dava konusu 29 nolu tasarımın benzeri 1 adet elbisenin numune amacıyla değil satış amacıyla bulundurulması hayatın olağan akışına uygundur.Kaldı ki davalı tarafça müşterilere sunulmak üzere üretildiği ve sergilendiği kabul edilmiştir. Tasarım tescili, sahibine üçüncü kişileri dışlayıcı mahiyette tekelci hak ve yetkiler sağlar. Mahkemece alınan tekstil ve moda tasarım bölümü öğretim üyesi bilirkişinin 15.01.2018 tarihli raporunda da, davalının iş yerinde tespit edilen elbise ile davacı adına tescilli 2015/00809-29 çoklu tasarımın görsel ve biçimsel olarak birebir aynı olduğu, hitap ettiği müşteri kitlesi dikkate alındığında bilinçli tüketici tarafından yanıltıcı olacağı belirtilerek D.İş dosyasındaki tespit raporu doğrulanmıştır. Davacının tescilli tasarıma davalının tecavüzü kanıtlanmış olup tescilli tasarımın sağladığı tekelci haklar sadece üretim ve satışı değil, teşhiri dahi kapsadığı, üretilmemiş bir tasarımın katalogla sergilenmesinin, üretim ve satış vaadi olduğu, tekelci hakkın kapsamında kaldığı kabul edildiğinden davalı vekilinn bu hususlara yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Dava konusu 29 nolu tescilli tasarıma ilişkin hükümsüzlük kararı verilmediği sürece koruma sağlayacağından davaya konu tasarımın yenilik ve ayırt edici unsurları taşımadığına ilişkin istinaf itirazları da yerinde değildir.
Davacı vekili tarafından SMK’nın 151/2-a bendinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir yoksun kalınan kazanç hesaplamasında talep edilmiştir. Davacı tarafın ticari defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu mali müşavir bilirkişiden alınan 05.03.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda, tazminat hesaplamasının başlangıç tarihi olarak bilirkişi tespit raporu tarihi olan 12.08.2015 tarihi bitiş tarihi olarak 19.07.2017 dava tarihinin baz alındığı, Ekim ve Kasım 2015 aylarında satışının bulunmadığı, 2016 ve 2017 yıllarında da satışının bulunmadığı, davacı tarafından tercih edilen SMK 151/2 -a md sinde yazılı yönteme göre 12.08.2015 – 31.12.2015 tarihleri arasında davacının yaklaşık Ağustos, Eylül, Aralık aylarına ilişkin 3 aylık süre zarfında 3.460,16 TL kar kaybının olduğu belirtilmiş olup dava konusu 29 nolu tasarımın 3 aylık süredeki satışlarının incelenmesi ile bulunan 3.460,16 TL kâr kaybı tutarının 2015/00809- 29 nolu tasarımın ihlali kapsamında hesaplandığı, davacı şirketin bütün satışları değil, dava konusu tasarımın ihlali kapsamında kar kaybının hesaplandığı, raporda tespit edilen maddi tazminat tutarının ve tasarıma tecavüz nedeniyle manevi tazminat da verilmesi gerektiğinden hükmedilen manevi tazminat tutarının dava konusu eyleme ve sonuçlarına, hakkaniyete uygun ve makul olduğu sonucuna varılmakla; mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 577,90 TL’den peşin alınan 144,47 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 433,43 TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.03.01.2022