Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/936 E. 2021/306 K. 08.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İZMİR BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/936
KARAR NO : 2021/306

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2017
NUMARASI : 2013/357 Esas 2017/912 Karar

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.03.2021

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.10.2017 tarih 2013/357 Esas 2017/912 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalının davacı şirkete ait iş yerinde 23.06.2010 tarihli iş sözleşmesine istinaden gözetim elemanı olarak görev yapmakta iken iş akdini feshederek ve fesih işlemleri tamamlanmadan, aynı nitelikte iş yapandava dışı …’de 2012 Mayıs ayında çalışmaya başladığını, sözleşmenin ” Cezai Şart ” başlıklı 5/2.maddesinde iş akdinin feshi halinde aynı nitelikte bir işe 3 yıl süre ile başlayamayacağının ve cezai şart ödeneceğinin düzenlendiğini, ayrıca davalının dava dışı şirkette işi başladıktan sonra davacının bazı işlerini görev yaptığı şirkete aktararak maddi ve ve müşteri nezdinde zarar uğrattığını ileri sürerek, 5000 USD maddi tazminatın, 5000 TL manevi tazminatın sözleşmede anlaşılan bankaların kısa vadeli kredilere uygulanan ticari faiz oranının 50 puan fazlasının davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkilinin … firmasında işe başlamadan önce de firmasına iş yapan bir firma olduğu gibi milyon dolarlık iş yapan bu firmanın sıradan bir gözetim elemanı olan müvekkilinin sözü ile davacıdan iş alarak müvekkilinin işe başladığı dava dışı şirkete aktarmasının akıl ve mantık dışı olduğunu, müvekkilinin geçirdiği iş kazası nedeniyle davacı iş veren hakkında maddi ve manevi tazminat davasını açması üzerine davacının misilleme olarak müvekkiline asılsız iddialarda bulunduğunu, akdedilen sözleşmenin 5/2 maddesinin bulunduğu sayfanın müvekkili tarafından imzalanmamış olması nedeniyle cezai şarta ilişkin hükmün müvekkilini bağlamayacağını, davacı şirket yetkilisinin müvekkiline hakaret etmesi, çalışma şartlarının ağırlığı ve fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmemesi nedeniyle müvekkili tarafından sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, sözleşmenin feshine sebebiyet veren davacı iş verenin tazminat ve cezai şart isteyemeyeceğini, ayrıca USD olarak talepte bulunulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; sözleşmedeki düzenlemenin TCK 455 maddesinde belirtilen 2 yıllık süreye aykırı olduğu, sözleşmenin tüm Türkiye’yi kapsaması, davalının iktisadi geleceğini hakkaniyete aykırı olacak şekilde güçleştirdiği, sözleşmedeki rekabet yasağı şartının geçerli olmadığı, cezai şart istenemeyeceği, herhangi bir delile gerek olmadığının Yargıtay içtihatlarında belirtildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalının iş akdi feshedilmeden önce dava dışı gözetim firması olan …’de göreve başladığını, 04.05.2012 tarihine kadar müvekkiline ait iş yerinde çalışan davalının istifa ederek iş sözleşmesini feshettiğini, müvekkili iş veren tarafından davalı işçiye meslek kazanımına yönelik çeşitli eğitimler verildiğini, davalı işçiye … vasıfı ile meslek kazandırılmış olup, onun bu şekilde nitelikli hale getirildiğini, bu sebeple iş akdinde tek taraflı cezai şart olmasının yasaya ve emsal yargıtay kararlarına uygun olduğunu, mahkemece sözleşmedeki sürenin 3 yıl olması gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de hakimin iş akdindeki bu maddelere taraflar için müdahale yetkisi bulunduğunu, aynı rakip firmada işe başlamasının davalı işçi tarafından sözleşmenin feshinde kötü niyet ve rekabet yasağına aykırı davrandığını gösterdiğini, kötü niyetin kanun önünde korunamayacağını, iş sözleşmesindeki cezai şartın amacının eğitimle meslek kazandırılan işçilerin rakip firmalarca ayartılmasının önlenmesi olduğunu, iş akdi feshinin haklı olup olmadığının haksız rekabet yasağı davranışının belirlenmesinde önemli olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek bir avukatlık ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, müvekkili lehine maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden 1.980,00’er TL vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı 5.000 USD tutarındaki cezai şart ile 5.000,00 TL manevi tazminatının tahsili istemlidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 23.06.2010 tarihli iş sözleşmesine istinaden davacı şirkette gözetim elemanı olarak işe başlayan davalının 02.05.2012 tarihinde istifa ettiği, fesih işlemleri tamamlanmadan, aynı nitelikte iş yapan dava dışı …’ de 2012 Mayıs ayında çalışmaya başladığı, sözleşmenin ” Cezai Şart ” başlıklı 5/2.maddesinde iş akdinin feshi halinde aynı nitelikte bir işe 3 yıl süre ile başlayamayacağının ve cezai şart ödeneceğinin düzenlendiği, davalının dava dışı şirkette işe başladıktan sonra davacı şirketin bazı işlerini çalıştığı şirkete aktararak davacı şirketi maddi ve müşteri nezdinde zarara uğrattığı iddiasıyla, ceazi şart ve manevi tazminatın tahsili istenmektedir.
Dava iş mahkemesine açılmış olup, İzmir 7.İş Mahkemesinin 2013/14 E.- 2013/520 K.sayılı ilamı ile ” ifadesi alınan tanık beyanında; dava dışı … nin ortağı ve genel müdürü olduğunu, davalının kendi şirketinde 15.05.2012 tarihine işe başladığını ve halen çalışmaya devam ettiğini, davalının şirkette eksper olarak çalıştığını, …’ un kendi şirketlerine başlamadan önce, şirketinin … firması ile 2011 yılı Ekim ayından beri çalıştıklarını beyan ettiği, davalının iş aktinin feshinden sonra dava dışı şirkette işe başladığının tespit edildiği, davaya dayanak alınan taahhütün işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olması, bu taahhüt sebebiyle çıkan uyuşmazlığın iş akdinin sona ermesi halinde yapılmaması gereken bir hususa dair olmakla iş hukukunun düzenleme alanı dışında kaldığı gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir.Taraflarca kararın temyiz edilmemesi üzerine karar kesinleşmiş ve süresi içerisinde gönderme dilekçesi sunulmuştur. Dairemizce yapılan değerlendirmede, iş aktinin feshinden sonra davalının dava dışı şirkette işi başlaması nedeniyle, davada ticaret mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
İş sözleşmesi 23.06.2010 tarihinde düzenlenmiş, fesih tarihi 04.05.2012, davalının yeni iş yerinde göreve başladığı tarih Mayıs 2012 olup, bu tarihler TBK hükümleri yürürlüğe girmeden önceki döneme ait olmakla, davada mülga 858 sayılı BK hükümleri uygulanacaktır.
Mülga BK’nın 349.maddesinde “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” olduğu düzenlenmiştir. BK’nın 352/2 .maddesine göre, sözleşme haklı bir sebep olmaksızın iş veren tarafından veya iş verene yüklenen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse , iş sahibi tarafından, sözleşmedeki rekabet yasağı ve cezai şart hükümlerine dayanlarak , dava açılamayacaktır.
Taraflar arasında imzalanan 23.06.2010 tarihli Hizmet Sözleşmesinin Cezai Şart başlıklı bölümün 5/2 maddesinde; personel şirketten ayrıldıktan sonra aynı iş kolunda faaliyet gösteren ya da şirketin iş münasebetinde bulunduğu diğer firmalarda 3 yıl süre ile görev alamayacağı, alınması halinde 5000 USD cezai şartın hiçbir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın şirkete ödemeyi, derhal ödenmemesi halinde bankaların kısa vadeli kredilere uygulanan cari faiz oranının 50 puan fazlası ile temerrüt faizi ödemeyi kabul edileceği düzenlenmiş olup, davalı 02.05.2012 tarihinde iş yerinden istifa ederek sözleşmeyi feshettikten sonra, mayıs 2012 tarihinde, aynı sektörde faaliyet gösteren dava dışı şirkette işe başlamıştır.
İzmir 2.İş Mahkemesi 2012/333 E.- 2014/507 K.sayılı dosyasında, davalı tarafından iş bu dava açılmadan önce 25.07.2012, tarihinde davacı şirket hakkında, … işyerinde 23.06.2010 – 04.05.2012 tarihleri arasında belirisiz süreli iş sözleşmesine istinaden gözetim elemanı olarak, dini ve resmi bayramlarda yarı yarıya olmak üzere 24 saat çalışma, 24 saat dinlenme şeklinde çalışmakta iken 29.04.2012 günü şirket temsilcisi …’ nun davacıyı sabaha karşı Aliağa’ da 04:30’ da işini bitirip evine gittikten sonra istirahat ettirmeden Biga’ ya göndermek istediği,davacnın müsait olan ve dinlenmiş bir başka arkadaşının gönderilmesini ister şekilde şirket yetkilisi ya mesaj atması üzerine adı geçenin bu mesaja atıfta bulunarak “yanıtlar kalite göstergesi” diye mesaj gönderip hakaret ettiği, bu mesajda …’nun açıkça davacının kişiliği ile ilgili kalitesiz imasında bulunduğu, şirket yetkilisinin hakareti, sürgün cezası gibi davacıya dinlenme imkanı tanınmaksızın Biga’ya gönderilmesi suretiyle çalışma şartlarının ağırlaştırılması, ağır çalışma şartlarına rağmen fazla çalışma ve genel tatil çalışma ücretlerinin ödenmemesi nedenleriyle iş sözleşmesini Biga 1. Noterliğinin 04.05.2012 tarih 6700 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedildiği iddiasıyla, kıdem tazminatı ve alacağın tahsili istemli dava açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda; 22.10.2014 tarihinde davacının iş sözleşmesini fesih yazısında belirtildiği üzere kendisine hakaret edilmesi, çalışma şartlarının aleyhine ağırlaştırılması, fazla çalışma ve genel tatil ücretlerinin ödenmediği iddialarıyla feshettiği, fazla çalışma ve tatil çalışmaları karşılığı ek ücretlerinin ödenmediğinden dolayı gerçekleştirdiği fesih 4857 sayılı İş Kanununun 24/II-e maddesi kapsamında haklı sebebe dayandığından kıdem tazminatı alacaklısı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, davalılar vekilinin temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 22.Hukuk Dairesi ‘ nce 2017/7955 E. 2017/11043K. Sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verildiği, kesinleşen ilama göre davacı tarafın iş sözleşmesinin feshine neden olan davranışları nedeniyle, davalının iş sözleşmesini haklı olarak fesh ettiği anlaşılmaktadır.
Sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 349. maddesine göre coğrafi olarak sınır belirtmeyen rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunun ve davacı tarafın iş sözleşmesinin feshine neden olan davranışları nedeniyle, davalının iş sözleşmesini haklı olarak fesh ettiğinin ve yaptığı işin niteliği ile dosyadaki delillere göre davalının davacı şirketi zarara uğratmadığının anlaşılmış olmasına göre, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi doğru olmakla, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; maddi ve manevi tazminatın tahsili istendiği ve her iki dava hakkında red kararı verildiği halde, red edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, usul ve yasaya aykırı olarak tek bir avukatlık ücretine hükmedildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerindedir.
Yukarıda açıklanan gerekçe ışığında, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun HMK. 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılarak, red edilen maddi ve manevi tazminat yönünden ayrı ayrı ve davalı vekilinin istinaf itirazlarında hükmedilmesini istediği miktara göre vekalet ücretine hükmedilmesine, davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.10.2017 tarih 2013/357 Esas 2017/912 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının REDDİNE,
3- Maddi Tazminat Davasının REDDİNE,
Manevi Tazminat Davasının REDDİNE,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar harcının başlangıçta peşin olarak alınan 201,60 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 142,30 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 60,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Taraflarca yatırılıp kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran davalının ödediği istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
6-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08.03.2021