Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/925 E. 2021/657 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/925
KARAR NO : 2021/657

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
NUMARASI : 2017/74 Esas 2018/24 Karar
DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ : 31.05.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 31.05.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.02.2018 tarih 2017/74 Esas 2018/24 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin “…..” esas unsurlu markasının 1979 yılından itibaren tescilli olduğunu, davalının kötüniyetli olarak iltibasa neden olacak şekilde 2016/65034 sayılı 29 ve 35. sınıflarda “….. …..” markasını tescil ettirdiğini, İzmir FSHHM’nin 2013/119E, 2014/12K sayılı kararıyla müvekkilinin davalı aleyhine açtığı dava kabul edilerek davalının “…..” sözcüğünü markasal biçimde baskın karakterlerle 1, 2 ve 5 lt’lik pet ambalajlarda kullanma eyleminin markaya tecavüz oluşturduğunun kabul edildiğini, kararın kesinleştiğini, davalının 2015/64054 sayılı “….. …..” marka başvurusuna müvekkilinin itirazları üzerine davalının marka başvurusunun reddedildiğini, böylelikle müvekkili ile davalı arasında husumet yaşandığını, müvekkilinin markası ile davalının markasının aynı olması, aynı mallar üzerinde kullanılıyor/kullanacak olması nedeniyle bu durumun iltibasa yol açtığını, aynı şehirde faaliyet göstermeleri nedeniyle müvekkilinin ciddi maddi ve manevi zarara uğrayacağını ileri sürerek, davalı adına tescilli 2016/65034 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili şirketin kurucusu ….. …..’ın ilk kez 1965 yılında yağ, sabun ve deterjan sektöründe faaliyet göstermeye başladığını, 1975 yılında “….. ….. …..-…..” adı altında ticaret yapmaya devam ettiğini, 1979 yılında ….. ….. Tic. A.Ş.’yi kurduğunu, şirketin kılavuz sözcüğü dışındaki değişikliklerle bugünkü unvanını aldığını, markalar arasında iltibas bulunmadığını, davacı markasındaki şeklin, rengin farklı olduğunu, müvekkili markasındaki esas unsurun “…..” olduğunu, davacının 1979 tarihli markası bulunmadığını, marka başvurusunun müddet olarak göründüğünü, davalının markasını 5 yıldır kesintisiz şekilde kullanmadığını, davacının “…..” markasını kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “….. + şekil”den ibaret markasının esas unsurunun sözcük olduğunu, davalı markası ile bu sözcüğün çakıştığını, bu bakımdan ilk bakışta işaret ve mallar benzediği için davalı yararına nispi red sebebi bulunup MarkKHK 8/1-b madde uyarınca hükümsüzlük şartları oluştuğu düşünülse de, davalının tescilli markasının aynen kendi ticaret unvanında da bulunduğu, davalının ticaret unvanın 19.08.1979 tarihinde bugünkü halini aldığı, sunduğu kanıtlara göre “….. …..” şeklindeki tescilsiz kullanımının eski tarihlere gittiği, 29.06.1998 ve 26.06.1998 tarihlerini taşıdığı; ay çiçek yağı ticaretini konu ettikleri faturaların bulunduğu, bu faturalarda “….. …..” ibaresi öne çıkarıldığı, davalı şirketin unvan kullanımını ve bu isimle tanındığını gösterdiğini, keza, 1979 tarihli antetli ticari belgede “…..” unvanı altında “….. …..” ibaresi de vurgulandığı, değiştirilen ticaret unvanı karşı tarafça çekişme konusu edilmediği, davalının 2016 tarihinde başvurarak elde ettiği “….. …..” markasının önceye dayalı bir tescilsiz kullanımının söz konusu olduğu, davacının 27.05.1997 tarihinde başvurduğu “…..+ şekil”, 27.02.2001’de başvurduğu “şekil + …..” ibareli markaları ile birlikte varlığını sürdürdüğü, davacının, davalının “…..” ibaresini içeren ticaret unvanı almasına da ses çıkarmadığı, davalının değiştirilen ticaret unvanı karşı tarafça çekişme konusu edilmediği, nitekim iki marka işaretlerinin genel görünümlerinde farklılık bulunduğu, iki işletme arasında idari ve ekonomik bağlılık bulunduğu yönünde somut karışıklıklar ifade edilmediği, kanıt gösterilmediği, salt tarafların aynı soyadını taşımaları nedeniyle bir çakışma söz konusu olduğu, ancak davalının “…..” ekiyle birlikte tescillemesi karşısında “…..” markasından ayrıldığı, taraflar arasındaki bir başka çekişmede marka ve tasarıma tecavüz eden davalı şirketin men edilmesine ilişkin hüküm kurulmuş ise de buradaki kapsamdan farklılık teşkil ettiği, somut çekişme ile sınırlı olan bu kararın bu dosyadaki dava konusuyla bağlantısı olmadığı, davacının unvan değişikliğine sessiz kalması, davalının önceye dayalı tescilsiz kullanımının bulunması nedeniyle, bu davanın MK 2. maddeye uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalı markası ile müvekkili markasının iltibasa yol açacak şekilde benzer olduğunu, bilirkişi raporuna karşı beyanlarında belirttikleri üzere tüketiciler tarafından uzun yıllardır bilinen, kullanılan ve güvenilen bir marka olan “…..” markası ile davaya konu markanın aynı olması, aynı mallar üzerinde kullanılıyor/kullanılacak olması nedeniyle müvekkilinin ciddi anlamda maddi ve manevi zarar göreceğini, her iki markada da “…..’’ ibaresinin esaslı unsur olarak yer aldığını, davalının geçmişe dayalı kullanımının herhangi bir tescile dayanmadığını, markasal bir kıymeti olmadığını, davalı markasının tescilsiz kullanımının daha öncesinde de çekişme konusu yapıldığını, davalının, müvekkilinin Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız yarar sağlayacağını, davalının 27.08.1979 tarihli ticaret sicil gazetesinde unvanını tescil ettirdiğini, “….. …..” ticari unvanını kullanımının ise 2016 yılında başladığını, müvekkili şirketin ise 27.05.1997 başvuru tarihli markası bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, davalının KHK’nın 12. maddesindeki dürüst kullanımı defalarca ihlal ettiğini, İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/119 E., 2014/12 K sayılı ilamı ile müvekkilinin açtığı dava kabul edilerek davalının “…..” sözcüğünü markasal biçimde baskın karakterlerle, 1, 2 ve 5 lt.’lik pet ambalajlarda kullanma eyleminin markaya tecavüz oluşturduğundan önlenmesine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, davalının davaya konu “….. …..” markası hakkında, 29. ve 35. sınıfları da kapsayacak şekilde, 03.08.2015 tarihinde 2015/64054 başvuru numarası ile tescil talebinde bulunulduğunu, taraflarınca yapılan itirazlar neticesinde de başvurunun reddine karar verildiğini, davalının marka tescil başvurusu yaptığı dönemin 15.07.2016 tarihli darbe girişimine denk geldiğini, müvekkili şirketin de aralarında bulunduğu bir kısım şirketlere CMK hükümleri gereğince kayyım atandığını, davalının, müvekkili şirketin bu zor dönemini fırsat bildiğini, müvekkilinin iç karışıklıklarından dolayı bahse konu tescilin itiraz hakkını yitirdiği için bu davayı açtığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, iltibas ve kötüniyet nedeniyle markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili, davalı adına 2016/65034 sayılı 29 ve 35. sınıfta tescilli “….. …..” markasının iltibas ve kötüniyet nedeniyle hükümsüzlüğü isteminde bulunulmuştur. Dosyadaki belgeler göre davacı şirket kurucusu ….. …..’ın ilk olarak 10.03.1979 tarihinde “…..-….. …..” ibaresiyle markasal kullanımda bulunduğu, daha sonraki faturalarda da bunu devam ettirdiği, 19.08.1979 tarihinde …..Ltd. Şti olan unvanını ….. ….. Tic. A.Ş. unvanı olarak değiştirdiği, 2016 tarihinde de dava konusu “….. …..” markasını 29 ve 35. sınıflarda tescil ettirdiği, davacının ise 08.01.1979 tarihinde ticaret unvanı tescil ettiği, ilk olarak 27.05.1997 tarihinde tescil edilen ve yenilenen 1997/183872 sayılı 29 ve 35. sınıfta ve 2001/03785 sayılı 03,29 ve 35. sınıfta “…..+Şekil” markası bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacının, davalının “…..” şeklindeki ticaret unvanı ve marka kullanımını uzun yıllarca ihtilaf konusu yapmadığı ortadadır. Her ne kadar İzmir FSHM’nin 2013/119E, 2014/12K sayılı dosyasıyla davalının marka hakkına tecavüz ettiği kabul edilmiş ise de o davada tek başına “…..” ibaresinin kullanımı markaya tecavüz kabul edilmiş olup davalının “….. …..” şeklindeki kullanımıyla ilgili bir ihtilaf bulunmadığı için anılan karar somut davada sonuca etkili görülmemiştir. Böylelikle davacının, davalının kullanımına uzun süre sesiz kalması nedeniyle davanın reddi kararı doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.31.05.2021