Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/923 E. 2021/631 K. 24.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/923
KARAR NO : 2021/631

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01.03.2018
NUMARASI : 2017/106 E. – 2018/28 K.

DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ : 24.05.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.05.2021

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01.03.2018 gün ve 2017/106 E. – 2018/28 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin “…” markalı ürünlerinin pek çok ülkede, birçok şehirde bulunan kendi butikleri ve seçkin mağazalarda, “…” alan adlı internet sitesinde online olarak ve aynı zamanda kayak merkezlerinde bulunan butiklerde satışa sunulduğunu, satışa sunulan ülkeler dahil olmak üzere, “…” markasının ulusal ve uluslar arası patent ofisleri nezdinde sayısız tescil ile korunduğunu, davalının kötü niyetli olarak müvekkiline ait marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olup iltibas oluşturacak şekilde 17.10.2016 tarih, … tescil no ile 25 ve 35. sınıflarda “….” ibareli markayı tescil ettirdiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı … tescil nolu “…” markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı, … ibareli markasının TPE tarafından 30.03.2016 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile onaylanarak 17.10.2016 tarihinde tescil edildiğini, davacı şirketin markaları ile kendi markası arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, davacının tescilli markaları ile mont, kayak pantolonları ve malzemeleri sattığını, kendisinin ise … markası ile sadece bayan elbise ve abiye elbiseleri sattığını, her iki firmanın sattığı ürünlerde de benzerlik olmadığını, dava konusu markası üzerinden işi ile ilgili çok yatırım yaptığını, çeşitli fuarlara katılım sağlayarak internet sitesinde ve instagram hesabında tanıtmaya çalıştığını, davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın öncelik ve tanınmışlık iddiasına dayalı davalının benzer markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu, yabancı tebalı davacının Türkiye’de de tescilli bulunan “….” esas unsurlu markaların sahibi olduğu, dava konusu edilen markanın ise “…” ibareli … nolu 30.03/2016 başvuru, 17.10.2016 tescil tarihli davalı adına 25 ve 35. sınıfta kayıtlı olduğu, geçerliliğinin devam ettiği, aynı veya benzer markanın daha sonra aynı veya benzer sınıflarda 3. kişilerce tescil konusu edilmesinin hem red hem de hükümsüzlük sebebi olduğu, (Mülga MarkKHK 8/1-b, 7/1-b hükümleri), marka tescilinde teklik ilkesi egemen olup aynı veya benzer markaların başka kişilere tescili halinde mal veya hizmetin birbirinden ayırt edilmesi, malın hangi işletmeden geldiğinin belli olması şeklindeki işlevlerin gerçekleşmeyeceği, tüketicilerin mal ve hizmetleri karıştırarak, iltibas oluşacağı, iltibas değerlendirmesinde markaların kayıtlı olduğu mal ve hizmetlerin ilgili tüketicileri nezdinde markaların ve malların çakışması, benzerliğinin esas alınacağı, davacının “…” ibareli 28.05.2009 başvuru tarihli 25. sınıfta giysi, ayakkabı ve başlıklar için tescilli “…” ve “…” ibareli markaları ile davalı markasının ilk sözcüklerinin birbirine benzediği,malların ise aynen çakıştığı, davacının 64103 nolu 14.03.2012 tarihli “…” markasının da 26. sınıfta bir takım giysiler ve aksesuarlar için tescilli olup bu markanın esas unsuru “…” ibaresi davalı tarafın benzer sınıflar olan 25 ve 35. sınıflarda “…” olarak benzer biçimde tescilli olduğu, dolayısıyla davacının korunan ana marka unsurunun benzerinin, davalı markasında da yer aldığı, 2001/111421 sayılı “…” ibareli markası da 25. sınıfta 28.07.2011 başvuru tarihi itibaren korunup bu markanın da ana unsurunun “….” olduğu, davalı markasıyla aralarında işaret benzerliği ve mal çakışması söz konusu olduğu, davacının 2014/35054 nolu markası da Marka 9, 18, 25, 26 ve 28. sınıflarda ülkemizde 12.09.2013’den beri koruma altında olduğu,davalı markasıyla aralarında işaret benzerliği ve mal çakışması söz konusu olduğu, davacının 9, 18 ve 25. sınıfta kayıtlı 2014/35055 nolu markası yine uluslar arası tescilli olup, “…” ibaresinden ibaret olup işaret benzerliği ve mal çakışması söz konusu olduğu, işaret benzerliğinin davacının 2014/12512 ve 12516 nolu 3. sınıfta kayıtlı markaları için de söz konusu olduğu, bilirkişi tarafından iki tarafın hitap ettiği müşteri kitlesinin gelir düzeyi bakımından birbirinden ayrıldığı ve farklı tüketiciler olduğu belirtilmişse de, değerlendirmenin ortalama tüketici gözüyle yapılması gerektiği, küreselleşmiş liberal ekonomi düzeninde en üst gelir durumundan en düşük seviyeye inmek mümkün olduğu gibi, en alt gelir düzeyinden en üst gelir seviyelerine gelmenin mümkün bulunduğu, HMK 282. maddesi gereğince bilirkişinin raporundaki hukuki değerlendirmelerin mahkemeyi bağlayıcı olmadığı, mahkeme bilirkişi raporunu dosyadaki kanıtlar çerçevesinde serbestçe değerlendirme yetkisine sahip olduğu, hukuki bir değerlendirme konusu olan iltibas değerlendirmesinin kriterlerinin yasada mutlak ve nispi red nedenleri düzenlenirken belirtildiği, tarafların emtialarının ortalama günlük insan ihtiyaçları konusunda ilgili tüketici kitlesinin aynı kitle olduğu, ortalama tüketicinin ise bildiği marka ile sonradan gördüğü benzer markayı karıştırabildiği, marka bilgisi insan zihninde zamanla eskiyen, yıpranan bir bilgi olarak kalabilmekte ve tüketicinin, alım kararını verirken sonraki markayı gördüğünde zihninin karışıklık ile önceki bildiği marka sanabildiği, aynı sektörün ortalama tüketici bakışıyla iki tarafın markası, tescillendikleri mallar itibariyle birbirine benzediği, görsel benzerlik baskın olup, anlama ilişkin farklılıklar ikinci planda olduğu,yabancı sözcüklerin telaffuzuyla ilgili bilirkişinin yaptığı ayrımın da sonuca etkili olmadığı, iltibası için anlam, sesteşlik veya ses benzerliği ve görsel benzerlik hallerinden birinin varlığının yeterli olduğu, bilirkişinin raporunun 5. sayfasında belirttiği üzere, “…” ve “…” ibarelerinin birbirine benzediği, dolayısıyla dil bilimsel bir takım derin bilgiler bir yana bırakılırsa söz konusu sözcükler birbirine benzemekte olup, mal da çakıştığından iltibas tehlikesinin bulunduğu, davacı markalarının uluslar arası yaygın tescillerle Türkiye dışında pek çok ülkede tescilli bulunması, geniş bir satış ve dağıtım ağına sahip olması iltibas tehlikesine katkı yaptığı, SMK’nın geçici 1. maddesinin yürürlükten önceki başvuruların, başvuru tarihindeki mevzuata göre sonuçlandırılacağını ön gördüğü, davalı markası Mülga MarkKHK döneminde başvurularak tescillendiğinden hükümsüzlüğü konusunun da önceki mevzuata tabi olduğu, aynı red sebepleri hükümsüzlükleri bakımından da uygulanacağı, SMK’nın 6/1 bend hükmü, MarkKHK’nın 8/1-b hükmü ile aynı doğrultuda bulunduğu, davalı markasının nispi red ve hükümsüzlük sebebi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına … nolu, 25 ve 35. sınıfta kayıtlı 17.10.2016 tescil tarihli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı, … markasının TPE tarafından gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra onaylanarak 10 yıl süre ile tescil edildiğini, ayrıca … adı altında … başvuru numarası ile TPE’ne logo talepli başvuru yaptığını, bu başvurusuna davacı vekilleri tarafından itirazda bulunulduğunu, karşılıklı görüşlerin mahkemeye beyan edildiğini, kararın haksız olduğunu, davanın muhatabının kendisi değil markasını belli zaman ve araştırmalar sonucunda adına onaylayan ve tescil eden TPE olduğunu, davanın bu kuruma karşı açılması gerektiğini, bir yanlışlık var ise bu kurum tarafından düzeltilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunun lehine olduğu halde mahkemece görmezden gelindiğini, mahkemenin TPE’nin marka başvurusunu onaylayarak adına tescilini yok saydığını, ürün satışı ve üretimi olarak markaların benzerlik göstermediğini, davacının markaları ile kendi markasını farklı anlam, okunuş ve harf değişikliği nedeniyle karıştırılmasının mümkün olmadığının göz önünde bulundurulması gerektiğini, kendisinin markası ile bayan abiye elbisesi üretip sattığını, davacının ise markaları ile kayak elbisesi ve malzemeleri sattığını, dava harç ve giderleri ile davacı vekili lehine verilen vekalet ücretinin tamamına itiraz ettiğini, bu davanın muhatabının yasal olarak markasını onaylayan ve tescil eden TPE olması nedeniyle kararın kendisi yönünden iptali gerektiğini, bu nedenlerle de yargılama harç giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine yüklenmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, iltibas iddiasına dayalı davalının markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İltibas nedeniyle hükümsüzlük kararı verilebilmesi için marka işaretlerinin ve tescilli oldukları mal/hizmetlerin aynı veya benzer olması gerekmektedir. Yargıtay 11. H.D’nin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda TPE’nce hazırlanan Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına ilişkin Tebliğ hükümlerinin ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez. Tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin ilişkilendirilebilecek olup olmadıklarının değerlendirilmesinde özellikle her iki grup malların da aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları hususlarının, bir bütün olarak ve ortalama tüketici kitlesinin özellikleri ve genel bakış açısı dikkate alınarak belirlenmelidir.
Somut olayda, TPE getirtilen kayıtlara göre davacıya ait “…” ve “…” markalarının 25.sınıfta, “…” markasının da 26. sınıfta, “…” markasının da 25. sınıfta, … nolu markasının 9, 18, 25, 26 ve 28. sınıflarda, “…” ibareli markasının 9, 18 ve 25. sınıflarda, … ve … nolu markalarının da 3. sınıfta, iltibas nedeniyle hükümsüzlüğü istenen … nolu “…” markası da davalı adına 25 ve 35. Sınıfta tescillidir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler karşılaştırılmamıştır. Mahkemece davacının markaları ile davalı markasının ilk sözcüklerinin birbirine benzediği ve malların aynen çakıştığı belirtilerek iltibas tehlikesinin ve davalı markasının nispi red ve hükümsüzlük sebebi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak taraf markalarının birden çok mal ve hizmet sınıflarında tescilli olması nedeniyle bu konuda teknik inceleme yapılması ve bilirkişi tarafından taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflarının tek tek incelenip karşılaştırılarak sonuca ulaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla davacı markaları ile hükümsüzlüğü istenen davalı markasındaki mal ve hizmetlerin tek tek karşılaştırılması konusunda bilirkişiye teknik inceleme yaptırılmadan karar verilmiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlarda bilirkişi kurulundan rapor alınarak, teknik inceleme eksikliği tamamlandıktan sonra karar verilmesi gerekirken taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetlerin tek tek karşılaştırılması konusunda bilirkişiye teknik inceleme yaptırılıp bilirkişi raporu alınmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince markaların tescilli oldukları mal ve hizmetler birebir karşılaştırılarak iltibas bulunup bulunmadığına dair davanın esasına ilişkin bilirkişi raporu alınmadan karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalının sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01.03.2018 tarih, 2017/106 E. – 2018/28 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalının sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
4-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 24.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.