Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/855 E. 2021/696 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/855
KARAR NO : 2021/696

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2018
NUMARASI : 2017/153 Esas 2018/17 Karar
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Durdurulması, Önlenmesi
KARAR TARİHİ : 10.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 10.06.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 08.02.2018 tarih 2017/153 Esas 2018/17 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin ilk olarak 2004/43678 sayılı “…” markasını tescil ettirdiğini, bu şekilde 41. sınıfta birden çok tescilli markası bulunduğunu, davalı adına kayıtlı “… ” ibarelerinin müvekkilinin markalarıyla iltibas oluşturduğunu, hem müvekkilinin hem de davalının eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğinden tüketiciler nezdinde davalıya ait eğitim kurumunun da müvekkiline ait olduğu izlenimi yaratmasının mümkün olduğunu, davalının müvekkilinin tanınmış markasından yararlanma ihtimali bulunduğunu ileri sürerek davalının markaya tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasına, son verilmesine, firma unvanında, hizmetlerinde, iş evraklarında, broşürleri üzerinde, alan adı veya diğer her türlü tanıtım vasıtalarında kullanmamasına, müvekkiline ait tescilli markanın kullanıldığı davalı tabelalarının sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak, broşür ve ürünlerin toplatılmasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkilinin “…” ibaresini 10 yıldır rehabilitasyon merkezi için kullandığını, zihinsel ve bedensel engelli bireyler, özel öğrenme güçlüğü, yaygın gelişimsel bozukluk ve işitme engeli bulunan kişilere eğitim verildiğini, davacının hitap ettiği kitle ile müvekkilinin hitap ettiği kitlenin farklı oluğunu, müvekkilinin kullanımının davacının markasına tecavüz oluşturmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “….” esas unsurunu içeren eğitim alanında tescilli marka sahibi olduğunu kanıtladığı, markanın sektörel ve bölgesel gücüne ilişkin kanıtlarını da dosyaya eklediği, davacının 41. sınıfta yer alan faaliyetleri bakımından kullandığı sözcük ve logo bileşimi markalarda “…”, “…”, “….” ibareleri ve logo ön plana çıktığı, davalı tarafın ise “…” sözcükleri ile ifade edilen okul işlettiği, okulun eğitim alma bakımından farklı çocukların eğitimleri için faaliyet gösterdiği, davacının tescilli markalarında “.”, “….” ibareleri yer aldığından davalının da, okulunun “… ” adını taşıması, ilk bakışta iltibas veya bağlantı riski taşıdığı, ancak davalı firmanın özel eğitime muhtaç çocuklar ve onların ailelerine hitap ettiği, her iki firmada tüketici kitlesinde bir farklılık bulunduğu, davalı okulun adında yer alan farklı ayırt edici sözcüklerin iki markanın ayırt ediciliğini sağlayacağı, davacının markası 2004 tarihinden beri tescilli olmakla birlikte, davalının 2008 tarihinden başlayan aynı sektördeki kullanımına objektif olarak engel olma imkanı varken, ihtarname gönderilmediği, dava açılmadığı, artık davalı tarafın okul adı bakımından kendini güvende hissettiği, yatırımını koruyabileceğine inandığının kabulü gerektiği, hitap ettiği kitlenin de farklılığı bu sonuca katkı sağladığı, sessiz kalma nedeniyle davanın reddi icap ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkili markalarının tescilli olduğu 41. sınıfın eğitim ve öğretim hizmetleri(orta, lise, kolej, dersaneler), kurs hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme hizmetleri de dahil birçok kültürel hizmetleri kapsadığını, davalı kurum da aynı hizmet sınıfında yer aldığını, davacının kullandığı “…” ibaresi ile müvekkiline ait markalar arasında iltibas olasılığı bulunduğunu, müvekkili markasının tanınmışlık düzeyinde olduğunu, tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması ihtimali bulunduğunu, müvekkilinin tescilli markasına tecavüz eden bazı kurumlar ile ilgili olarak açılan davaların kabulle sonuçlandığını, davalının bu adı yazışmalarda kullanması onun markaya tecavüz ettiği gerçeğini değiştirmediğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili davalıya ait “… ” isimli işyeri adının müvekkillinin “… ” ibareli markalarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi isteminde bulunmuştur. Davacıya ait marka eğitim hizmetlerine ilişkin 41. sınıfta tescilli olup davalı, özel eğitim ihtiyacı bulunan öğrencilerin hizmet aldığı rehabilitasyon faaliyetinde bulunmaktadır. Anaokulu, ilköğretim okulu, lise öğrencileri ve velileriyle özel öğrenime ihtiyaç duyan öğrenci velileri diğer tüketicilere göre daha bilinçli oldukları için markalar arasında iltibas ihtimali zayıf olduğu gibi esasen davalının markasını 2008 yılından itibaren kullandığı, davacının markalarının 2004 yılına dayandığı, davacının ilk kez dava tarihinden önce 17.04.2017 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek ihtilaf çıkarıldığı, davalının ilk kullanımı ile davaya dayanak ihtarname arasında geçen sürede davacının sesiz kaldığının kabulü gerektiği kanaatine ulaşılarak mahkemece verilen red kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin dayandığı emsal kararlar bire bir eldeki dosyayla örtüşmediği gibi özellikle bu kararlarda sessiz kalma da tartışılmadığından sonuca etkili değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.10.06.2021