Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/353 E. 2021/881 K. 14.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/353
KARAR NO : 2021/881
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.10.2017
NUMARASI : 2016/107 E. – 2017/131 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Ticaret
Unvanının Terkini, Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 14.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.07.2021

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19.10.2017 gün ve 2016/107 E. – 2017/131 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekili şirketin 1982 yılında kurulduğunu, lojistik alanında faaliyet gösterdiğini, davalının 01.02.2016 tarihinde ticaret unvanını tescil ettirdiğini, her iki tarafın ticaret unvanı arasında mutlak iltibas bulunduğunu, davalının ticaret unvanında farklı unsurlar mevcut olsa da tanıtım araçlarında … ibaresini ön plana çıkarttığını, ticaret unvanındaki kullanım sınırını aştığını, davalının kullanımının markasal kullanıma yaklaştığını, müvekkilinin 1996 yılında tescil edilmiş 1741119 sayılı “… şekil+…” ve 2002/21178 sayılı “şekil +… …- …” ibareli markalarına tecavüz oluşturduğunu, müvekkili markasının tanınmışlığı hakkında mahkeme kararları ve TPE YİDK kararları bulunduğunu, davalı yanca 2015 yılında alınan … ibareli alan adının esas/baskın ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğunu, internet alan adının müvekkilinin ticaret unvanına ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, davalının kötü niyetle hareket ettiğini ileri sürerek, davalının internet sitesi kullanımının derhal durdurulmasına, davalının üzerinde “…” ibaresinin baskın biçimde ve ticaret sicilinde mevcut olan kayıttan farklı olarak kullanmakta olduğu tüm kartların, etiket, tabela, fatura, broşür, muhafaza ve ticari evrakın vs basılı her türlü evrak ve maddeler ve tanıtım malzemelerinin ticari gaye ile bulundukları her yerden toplatılmasına, çıkartılmasına, davalının ticaret unvanının halkı yanıltıcı nitelik taşıması nedeniyle ticaret sicilinden terkinine bu esnada yapılmış olan haksız kullanım neticesi yaratılan tecavüz ve haksız rekabetin, kötüniyetin tespiti ve durdurulmasına, haksız rekabet ve tecavüz teşkil edilmesi nedeni ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın ihtarname tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle, 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, değer artırım dilekçesiyle maddi tazminat talebinin toplam 2.735,45 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkilinin ticaret unvanı ile davalının ticaret unvanı arasında sadece “…” ibaresinin ortak olduğunu, tarafların farklı faaliyet alanları bulunduğunu, müvekkilinin mal, davacının ise hizmet sunduğunu, müvekkilinin “…” ibareli logosuyla davacının markaları arasında iltibasın söz konusu olmadığını, davacının markalarının tek başına “…” ibaresinden ibaret olmadığını, bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin unvanını Ticaret Unvanları Hakkındaki Tebliğin 5. maddesine uygun olduğunu, müvekkili ile davacının farklı alanda faaliyet göstermesi nedeniyle müşteri ve hedef kitlelerinin farklılık arz ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin “…” ibareli esas unsuru taşıyan tescilli markaları bulunduğu, “… + şekil + …” markasının 1996’dan beri 174119 no ile “… + şekil” markasının 2002/21178 no ile tescilli olduğu, davacı şirketin 1998’den beri ticaret siciline kayıtlı olarak faaliyet gösterdiği, ticaret unvanı da “…” ayırt edici ekiyle başladığı, davacının sunduğu görsellerden “…” şeklinde ticari işaret kullandığının anlaşıldığı, davacının 12.04.2000 tarihinde “…” alan adını alarak kullandığı ve tescilli markasının emtiasında ise, 35, 36, 39 ve 42. sınıfların bulunduğu, davalı şirketin ise, “…” ayırt edici ön ekiyle ticaret unvanı seçerek 01.02.2016 tarihinde sicile kaydolduğu, kartvizitlerinde “…” ibaresini markasal kullandığı, 31.12.2015 tarihinde “…” alan adını tahsis ettirdiği, davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olan bir kısım emtia, davacının marka tescilinde yer alan emtialarla örtüştüğü, TTK’nın şirketlerin faaliyetleri bakımından kısıtlayıcı işlev öngören ilkeleri terk ettiği, buna göre, ticaret sicilde beyan edilmiş iştigal alanlarının dışına çıkılması yasal olarak engellenemeyeceği, öte yandan, davalının iştigal alanlarında yer alan; kimya, petrol, lastik, kauçuk, maden, sanayi mamulleri ve yarı mamulleri, alet ve makinelerin ticareti, alım satımı, ihracı, bunlarla ilgili hizmet sunumu, denetimi; kara, deniz, hava araçlarının satın alma kiralama, ithal, ihraç, devir alma, devir etme şeklindeki iştigalleri davacının 39. sınıftaki emtiasıyla aynı ve benzer olduğu, bundan ayrı, davalının “…” alan adını kullanmakla da davacıya yanaştığı, iltibas tehlikesi yarattığı, bilirkişi kurulu da marka ihlali ve haksız rekabeti belirlediği, davacının isteyebileceği tazminatın 2.735,45 TL olduğunu rapor ettiği, davacı marka sahibinin “…” esas unsurlu tescilli ve tescilsiz marka kullanımları davalıdan önceki tarihlere dayandığı, marka emtiası ve hizmet alanları kısmen çakıştığı ve benzediği, davalının “…” şeklindeki alan adı kullanımı da farklı bir hizmet için kullansa dahi iltibas tehlikesi yarattığı, davacı 1.000 TL maddi tazminat talep ettiğinden, taleple bağlı kalındığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının ticaret unvanında yer alan “…” kılavuz sözcüğünün terkinine, davalının “…” ibaresini “kimya, petrol, lastik, kauçuk, maden, sanayi mamulleri ve yarı mamulleri, alet ve makinelerin ticareti, alım satımı, ihracı, bunlarla ilgili hizmet sunumu, denetimi; kara, deniz, hava araçlarının satın alma kiralama, ithal, ihraç, devir alma, devir etme” hizmetlerinde kullanmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüz oluşturan her türlü markasal kullanımlara son verilmesine, tanıtım gereçlerinin toplanmasına, davacı yana teslimine,”…” internet sitesinin kullanımının durdurulmasına, 2.735,45 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden başlayan değişen oranlı ticari faiziyle davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine, hükmün ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, müvekkilinin unvanının kanuna ve ilgili tebliğe uygun tescil edildiği için davaya bakmakla idari yargı mercilerinin görevli olduğunu, idareye husumet yöneltilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunun haklı tespitleri bulunsa da neticesi ile içeriğinin çeliştiğini, maddi tazminat hesabının tamamen farazi olduğunu, hükme esas alınamayacağını, bilirkişinin davacının sunduğu hizmetin ortalama alıcısının markalar arasındaki kısmi benzerlik nedeniyle davacının hizmeti yerine davalının sattığı malı alacağını açıklandığını, aynı ya da benzer mal hizmet sunmaları söz konusu olduğunu belirterek varsayımsal bir değerlendirme yaptığını, müvekkilinin iştigal konusuna giren A ve O bentlerinde sayılan hususlarda somut herhangi bir iştigallerinin bulunmadığını, müvekkilinin internet sitesi olan “…” adresinden görüleceği üzere iştigal alanının fiili olarak iş ayakkabı üretim ve satışı olduğunu, davacının iştigal mevzuyla uzaktan yakından alakalı olmayan lojistik, taşımacılık hizmeti müvekkilinin iştigal alanında bulunduğunu, müvekkilinin unvanının Ticaret Unvanları Hakkında Tebliğe uygun şekilde tescil edildiğini, müvekkilinin ticari hayata …(şekil) ile birlikte “…” ibaresini vasıf bildirici nitelikte kullandığını, davacı ile ortak olan tek ibarenin iki harften ibaret olduğunu, marka hakkının ihlal edilmediğini, bilirkişilerce beyan edildiği üzere maddi bir zarar dahi oluşmamışken manevi zararın oluşmasının söz konusu olamayacağını, davacının markası sorgulandığında faaliyet gösterilen alanın türü hizmet sektörü olup müvekkilinin hizmet türü mal temini kapsamında kaldığını, müvekkilinin unvanı tescil başvurusu sırasında derecattan geçtiğini, markaların birbirine benzemediğini, olağan bir tüketicinin bile markaları kolaylıkla ayırt edebileceğini, “…” ibaresinin tek başına vasıf bildirici nitelikte olmayıp TPE nezdinde tescil edildiği şekliyle yani bir bütün olarak marka değeri taşıdığını, müvekkilinin tescilsiz markası nedeniyle TTK’nın haksız rekabet hükümlerinden faydalanabileceğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı yasanın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun biçimde gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine de yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzenine ilişkin olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemce tefhim edilen kısa kararda 2.735,45 TL maddi tazminata hükmedilmiş iken gerekçede taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL olarak hükmedildiği belirtilerek kısa karar ile gerekçe arasında çelişkiye sebebiyet verilmiştir.
Kabule göre de, HMK’nın 26. maddesi uyarınca hakim taleple bağlı olup dava dilekçesinde manevi tazminat yönünden faiz talebinde bulunulmamış olmasına, maddi tazminat yönünden ise reeskont faizi talep edilmiş olmasına rağmen talep aşılarak manevi tazminat yönünden faize hükmedilmesi, maddi tazminatın da ticari(avans) faiziyle tahsiline karar verilmesi taleple bağlılık kuralını ihlal etmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen kararda kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi bulunduğundan istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 19.10.2017 tarih 2016/107 E, 2017/131 K sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 14.07.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.