Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2713 E. 2021/1334 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/2713
KARAR NO : 2021/1334

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2018
NUMARASI : 2016/1256 Esas 2018/1030 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 11.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.11.2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.10.2018 tarih 2016/1256 Esas 2018/1030 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 16/12/2012 tarihinde davalı … şirketi nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta paliçesi ile sigortalı olan, davalı …’a ait, diğer davalı …’nın sevk ve idaresinde olan … Plaka sayılı ticari taksinin müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucunda müvekkilinin yaralandığını ve %3 oranında maluliyetinin oluştuğunu, davalı sürücü …’nın tam kusurlu olduğunu, davalı … şirketine başvuruda bulunulduğunu ancak cüzi bir miktar zarar ödemesi yapıldığını, müvekkilinin maddi zararının tamamen tazmin edilmediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 3.000,00 TL maddi tazminatın her üç davalıdan, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … ve …’dan kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … şirketi vekili, davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket tarafından davacıya 08/03/2016 tarihinde 14.964,67 TL ödeme yapıldığını ve davacıdan ibraname alındığını, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, davacının kasksız ve ehliyetsiz olarak araç kullandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, davacının ehliyetsiz ve kasksız olarak motor kullandığını, motorunda herhangi bir ışıklandırma ve sinyal sisteminin bulunmadığını, davacının kazaya kendi kusuruyla sebebiyet verdiğini, davalı … şirketinin davacının zararlarını karşıladığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 25.01.2018 tarihli duruşmaya katılarak, davalı … şirketi ile maddi tazminat konusunda anlaştıklarını, maddi tazminat talebinden feragat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, diğer davalılar yönünden manevi tazminat taleplerinin devam ettiğini beyan etmiştir. Davalı şirket vekilince 19.12.2017 tarihli dilekçe ekinde taraflar arasında düzenlenen 17.11.2017 tarihli ibraname ve sulh anlaşması sunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, ATK rapouna göre kazananın meydana gelmesinde davalı …’in %100 oranında kusurlu olduğu, meydana gelen yaralanma sonucu davacının kaza tarihi itibariyle %8,1 oranında sürekli maluliyetinin meyadana geldiği, davacının açmış olduğu maddi tazminat istemli davasından feragat ettiği, dolayısıyla her üç davalı yönünden maddi tazminat istemli davanın reddi gerektiği, manevi tazminat yönünden ise olaydaki kusur durumu, davacının uğramış olduğu maluliyet oranı ve zabıta vasıtasıyla yaptırılan mali ve içtimai durum sonuçları nazara alındığında yapılan değerlendirme sonucu manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı, aynı zamanda davalıların ekonomik yönden zor durumda kalmasına neden olacak miktarda olmaması gerektiği ve hakkaniyete uygun olması gerektiği gerekçesiyle, davacının maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat istemli davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 16/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı … vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … vekili, davacının maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine dair karar verilmesine rağmen davalılar yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin reddedilen kısmı yönünden davalılar yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının usul ve yasaya uygun olmayan gerekçelerle reddedildiğini, hükmedilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, müvekkilinin kazadan sonra hastaneye gittiğini, davacıya her türlü maddi ve manevi yardımı yaptığını, davacının maddi ihtiyaçları karşılandığından karakolda verdiği ifadede şikayetçi olmadığını, davacının B sınıfı ehliyet sahibi olduğunu, davacının A sınıfı motosiklet ehliyetinin bulunmadığını, davalı sürücü …’nın ifadesinde motosikletin farlarının yanmadığını belirttiğini, davacının bu nedenle kusurlu olduğunu, ayrıca davacının motosikleti kullanırken kask takmadığını, yolun geliş istikametinden ters yönde seyrettiğini, kusur oranı yönünden yeniden rapor alınması gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatın sürücü, işleten ve zmms sigortacısı olan davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı … vekilinin davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığına yönelik istinaf itirazının incelenmesinde; 2918 Sayılı Kanunun 109. maddesinin 1. fıkrasında haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı düzenlenirken, 2. fıkrasında ise, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. 2918 Sayılı kanunun anılan hükmünün gözden kaçırılmaması gereken yönü, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımı uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Açıklanan hukuksal durum ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının kullandığı motorsikletin hatalı manevra yapan davalı şirkete sigortalı araca çarpması sonucu meydana gelen kazada davacının sağ ayak bileğinde trimalleolar kırık oluştuğu, bu nedenle ameliyat olduğu anlaşılmakta olup, davacı kaza sebebiyle basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralanmıştır. Davacı dava dilekçesinde kazada yaralanması sebebiyle gelişen bir durum olduğunu da iddia etmemiştir. Olay tarihi itibariyle, bir kişinin yaralanması ile sonuçlanan eylemde uygulama yeri bulunan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinde öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı 1 yıl altı ay olup; aynı kanunun 66/e. maddesi gereğince uygulanacak ceza zamanaşımı süresi de 8 yıldır. Bu durumda olay tarihi 16.12.2012 ile dava tarihi 17.10.2016 arasında 8 yıllık zamanaşamı süresinin dolmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalı … vekilinin tarafların kusur oranlarının hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde; ilk derece mahkemesince, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 11.06.2018 tarihli raporda, davalı sürücü …’nın otomobil ile seyri sırasında dönüşün yasak olduğunu belirtir devamlı çift çizgiyle bölünmüş yolda sol gerisinden gelmekte olan davacı sürücü idaresindeki motosikletin hızını ve konumunu dikkate almadan ayrıca ilk geçiş hakkını bu motosiklete vermeden geldiği istikamete dönmek için kurallara aykırı bir biçimde dönüşe geçmesi neticesinde motosikletin çarpmasına maruz kaldığı, olayda %100 oranında asli derecede kusurlu olduğu, davacının sevk ve idaresindeki motosiklet ile seyri sırasında sağ ilerisinde kendisiyle aynı istikamete doğru seyir halinde olan davalı sürücü idaresindeki otomobilin dönüşün yasak olduğunu belirtir devamlı çift çizgiyle bölünmüş olan yolda, geldiği istikamete dönmek için aniden sola manevra yapması neticesinde meydana gelen olayı önleme imkanı bulunmadığından olayda atfı kabil bir kusurunun bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemece alınan kusur raporu dosya kapsamına uygun olup denetime elverişli bulunduğundan, mahkemece benimsenerek davalı sürücünün şeride tecavüz etme kuralını ihlal etmekten %100 oranında tam kusurlu olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı … vekili, davacının ehliyetinin olmaması, kask takmamasıve farlarının açık olmamasının müterafik kusur oluşturduğunu ileri sürmüş ise de, davacı trafik kazası neticesinde sol ayak bileğinden yaralandığından, kask takmaması ile yaralandığı bölge arasında illiyet bağı bağının bulunmaması ve davalı sürücünün şeride tecavüz etme kuralını ihlal etmesi nedeniyle %100 oranında tamamen kusurlu olması ve motosiklet sürücüsü davacının ise kazanın oluşumuna etki eden kural ihlalinin olmaması, davacının kullandığı motorsikletin farlarının yanmadığına dair bir delilin ya da tespitin dosya kapsamında mevcut olmaması, davacının motorsiklet ehliyetinin bulunmamasının zararın artmasına etkisinin bulunmaması gözetilerek davacının müterafik kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle davalı işleten vekilinin kusura ve müterafik kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı … vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde; davalı … şirketi tarafından davadan sonra davacının tüm maddi zararını karşılaması üzerine davacı davasından feragat ettiğinden, maddi tazminat talebi yönünden davanın açılmasına davalılar sebebiyet vermiş olmakla, maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddi kararı nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi yerindedir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2. maddesi uyarınca müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, red sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunacağından, manevi tazminat isteminin red sebebi aynı olmakla davalılar sürücü ve işleten yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesi de yerindedir. Davalı işleten vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin de reddi gerekmiştir.
Davalı … vekilinin hükmedilen manevi tazminatın yüksek olduğuna ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde; manevi tazminat ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve moral yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır. Somut uyuşmazlıkta, davacı motorsiklet sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, davalı sürücü …’nın ise %100 oranında tamamen kusurlu olduğu, kaza nedeniyle davacının sağ ayak bileğinde kırık oluşacak şekilde yaralandığı, davacının kaza tarihindeki yaşına göre %8,1 oranında maluliyetinin oluştuğu dikkate alındığında davacı için hüküm altına alınan 10.000,00 TL manevi tazminat kazanın oluş şekli, kaza tarihi, sosyal ve ekonomik koşullar, zararın ağırlığı, kusur durumu ve kusurun ağırlığı karşısında yüksek olmayıp makul ve ılımlı bulunmuş olmakla, davalı işleten vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazları da yerinde değildir.
İstinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 683,10 TL’den peşin alınan 171,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 512,10 TL’nin davalı …’dan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı …’ın yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11.11.2021