Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2671 E. 2021/1491 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2018/2671
KARAR NO : 2021/1491

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/10/2018
NUMARASI : 2017/188 Esas 2018/202 Karar
DAVANIN KONUSU : Marka Tecavüzün Önlenmesi, Unvan Terkini
KARAR TARİHİ : 07.12.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.12.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 30.10.2018 tarih 2017/188 Esas 2018/202 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin 2012/48869, 2013/60364, 2013/59533 no.lu … ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının … ibaresini ticaret unvanında, tabelalarında, www…. .com ,www.facebook.com/…, www.instagram.com/… internet sayfalarında,reklamlarda kullandığını, şikayetleri üzerine soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ile davalının müvekkilinin markası ile karşılıklık ve iltibas yaratan kullanımları olduğunun tespit edildiğini, davalının haksız rekabet yönünden de ticaret unvanı içinde … ismini kullanamayacağını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün durdurulmasına, ref’ine, davalıya ait işyerinin dış cephesindeki … yazısının ve tabelasının sökülerek kaldırılmasına ve el konularak imha edilmesine, … markası ile logolu markasının tek başına ya da eklentilerle kullanıldığı davalı yedindeki tüm ürünlere tabela, ilan, reklam amaçlı her türlü materyal, fatura ve fiş gibi mali ve hukuki her türlü evrak ve yazarkasa gibi mali cihazlar ile tanıtım amaçlı her türlü eşyaya el konularak imha edilmesine, belirtilen internet sayfalarına ve hesaplarına erişimin engellenmesine, ticaret unvanının sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, markaya tecavüzün bulunmadığını, ticaret unvanının haklı olarak tescil edildiğini, tescilli bir unvanı kullanmasının haksız rekabet olmayacağını, … isminin müvekkilinin tescilli unvanı olup, davacı şirketin marka tescilinden önce 04.07.2013 tarihinde ticaret sicilde tescil edildiğini, müvekkili şirketin kurucusu ve müdürü … ‘ün … markasının tescilsiz markası olduğunu ve öncelik hakkına sahip olduğunu, eski yardımcısının soyadı olan … kelimesinin ilk hecesi ile … soyadının hecesinin birleşiminden bu markanın ortaya çıktığını, önceye dayalı hak sahibi olan kişinin markanın tesciline itiraz etmemiş veya tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile tescilli marka sahibinin bu işareti önceden beri marka veya sair tanıtma işareti olarak kullanan kişi bu tanıtım işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemeyeceğini, müvekkilinin 2017/73339 sayılı …… markasının 35. ve 40. sınıftaki hizmetlerde 01.03.2018 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescil edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ”…” ve ”+ŞEKİL, ……” ibareli, 2012/48869 nolu 19, 20 ve 37 sınıflarda kayıtlı; 19, 20, 35 ve 37 sınıflarda kayıtlı markaların davacı şirket adına kayıtlı ve geçerli bulunduğu, davalı şirketin gayrimenkullerinin duvarlarında, tabelalarında,internet ortamında ”… …” +… logosu şeklinde marka kullandığı, ayrıca davalı şirketin ticaret unvanında kılavuz sözcük olarak ”…” ibaresinin yer aldığı, davacının ticaret unvanında öncelik sahibi olduğu, davacı şirketin tasfiye sürecine girdiği ve kayyım atandığı, bu dava açılmazdan evvel değilse de sonradan atanan kayyumun bu davaya onay verdiği, davanın açılışı ve davacı husumeti konusunda eksiklik bulunmadığı, davacı şirketin 16/08/1984 tarihinde ticaret siciline tescil edilmesi nedeniyle ticaret ünvanının kılavuz sözcüğü bakımından öncelik sahibi olduğu, kuruluşta faaliyet alanının kereste ve benzeri orman ürünleri konusunda olduğu, davacı şirketin markalarında esas unsurun ”…” ibaresi olduğu, davalı şirketin ise davacı şirketten sonra kurulduğu ve sicile kayıt edildiği, iki şirketin aynı alanda faal oldukları ticari sicil iştigal kayıtları, internet ortamındaki beyanlar ve ikrarları ile sabit olduğu, sonradan kurulan davalı şirketin ticaret unvanında ”…” ibaresinin yer almasının şirketler arasında karışıklığa yol açacağı, iltibas fiilen gerçekleşmese bile tehlikesinin varlığının öncelik hakkının korunmasını gerektirdiği, bu nedenle sonradan kurulan davalı … Ltd. Şirketinin ticaret ünvanındaki … ibaresinin terkini gerektiği, davalı şirketin ortakları ve temsilcisi arasında yer alan …’ün daha önce davacı şirkette ortak olarak yer almasının bu sonucu değiştirmediği, …’ün davacı şirketten hisse devri yaparak ayrıldığı, taraflar arasında şirket tasfiyesi, pay devriyle ilgili uyuşmazlıklar bulunduğu, pay devriyle ilgili olarak düzenlenen ve dosyaya sunulan 01.06.2013 – 08.06.2013 tarihli protokollerde şirketten çıkış karşılığı olarak mal paylaşımı ve bedel ödenmesinin kararlaştırıldığı, davalı şirketin kurucusu …’ün 02/08/2013 tarihinde gönderdiği ihtarname ile anılan protokollerle bağlı olmadığını bildirmesinin marka uyuşmazlığında sonuca etkili olmadığı, şirketten ayrılması sırasında marka ile ilişkisinin kesildiği, işletme devri anlamına gelen pay devrinin, açıkca aksi belirtilmediği durumda marka devrini içermek suretiyle hukuki sonuç doğurduğu, ayrılan ortağın şirket markasındaki hakkını da devir etmiş olduğu, şirket gayrimenkul ve menkulleri ile ilgili tasfiye uyuşmazlığı genel mahkemelerce çözümlenecek olsa da ayrılan ortağın herhangi bir çekince koymaksızın protokolleri imzalaması ve payını alması nedeniyle davacı şirket …’e kaldığı, davacı şirkete ait olan ve marka ihlali ile ünvan terkini bakımından dayanak oluşturan markaların geçersizliği yönünde herhangi bir dava açılmadığı, davalı şirketin sonradan marka başvurusu yaptığı 2017/73339 nolu ”şekil+…” ibareli 35 ve 40 sınıfta kayıtlı markanın ise eylemi bakımından meşruiyet sağlamayacağı, markanın emtiasının orman ürünlerinin mağazacılığı ile ahşap kereste işleme hizmetine ilişkin olduğu, davacının dayandığı tesciller önceki tarihli olup 19 ve 20 sınıfta kayıtlı ürünler ve bunların pazarlanması için hak sağladığı, emtia arasında ahşap inşaat malzemeleri yer aldığı, alınan teknik rapora göre davacı markalarındaki emtia ile davalının faaliyetinin çakıştığı, davacının önceki tarihi taşıyan markalarındaki esas unsurla aynı unsurun sonradan başvuru konusu edilerek tescillenmesinin SMK 155 maddesi gereğince korunmayacağı, davalının, 15/08/2017 tarihinde başvurarak elde ettiği başvuru haklarının davanın açıldığı 30.11.2017 tarihi itibarıyla tescil ile sonuçlanmaması nedeniyle dava tarihinde tescilsiz marka kullandığı, davalı şirketin kurucusunun, ayrıldığı şirkete ait tescillerle karışacağını öngörebilecek durumda olmasına rağmen ayrılış sırasında marka üzerinde hak ileri sürmemesine, (çekince koymamasına) göre seçtiği unvan ve kullandığı marka ile marka hakkına tecavüz ettiği, davalı kullanımlarının, … tescilleriyle karışabilecek mahiyette markasal, ”…, …” şeklinde olduğu, önceki tescilsiz kullanımları iltibas yaratıcı mahiyette olduğundan sonradan elde edilen tescilin de hukuka aykırılığı ortadan kaldırmadığı, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan ”…” ibaresinin terkini TTK’nın 45, 50 ve 52 maddeleri gereği olduğu, kaldı ki önceki marka tescilleri de marka hakkı nedeniyle unvan terkini gerektirdiği, davalının ”…” ibaresini işletme adı yaptığına dair savunmanın ise belgelerin şirket ortağına ait olması nedeniyle sonuç doğurmadığı, açılmış, beklenmesi gereken bir hükümsüzlük davası da bulunmadığı, marka ihlali ve tecavüz oluşturan haksız rekabet eyleminin, aynı esas unsurun aynı ve benzer, bağlantılı ürün ve hizmetler için kullanılması ile gerçekleştiği, SMK m. 7/2-b, 29/1-a hükümleri uyarınca davalı eylemlerinin marka ihlali olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı tarafın ”…, …” ibarelerini kullanmasını marka hakkına tecavüz, haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, tecavüzün durdurulmasına, ibareyi içeren tabela, dış cephe, araç giydirme, katalog, broşür gibi benzeri markasal kullanımların kaldırılmasına, tecavüzün giderilmesine, tecavüzlü tanıtım gereçlerine el konularak imhasına, internet ortamında alan adı, internet reklamlarında, sosyal medya alanlarında davalı kullanımlarının kaldırılmasına, erişimin engellenmesine (… markası bakımından) Erişim Sağlayacılar Birliğine bildirim yapılmasına, davalı şirketin ticaret sicil kaydında ünvanda yer alan ”…” ibaresinin terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davalı vekili, dava dilekçesi ekinde yer alan vekaletnamenin davacı şirketin temsil yetkisi sona eren müdürü tarafından çıkarılan vekaletname olup davanın eski vekalete dayalı olarak açıldığını, dava açıldığında şirket kayyum tarafından yönetilmekte olup kayyum tarafından verilen bir dava vekaletinin bulunmadığını, eksikliğe rağmen davaya devam ederek karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının TTK uyarınca koruma altında olduğunu, ticaret unvanının sicilden terkini yönünde kesinleşmiş bir karar olmaksızın tecavüzün durdurulmasına ve refine karar verilmesinin istenilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin unvanındaki ilgili kısmın ticaret sicilinden terkini yönünde verilecek karar kesinleşmeden aynı zamanda tecavüzün varlığının kabul edilerek tecavüzün de kaldırılması yönünde karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı marka hakkında dayalı olarak dava açmış olup markanın, 556 s Markaların Korunması hakkında KHK ile , ticaret ünvanının ise TTK’nda düzenlendiğini, her ikisi farklı kanunlarda düzenlenmiş olup kanunlar uyarınca birinin diğerine göre bir üstünlüğü ya da önceliği bulunmadığını, davacının marka hakkına tecavüzün bulunmadığını, davacının markalarının yayın tarihi dikkate alındığında müvekkilinin ticaret unvanını tescil tarihi davacının markasının tescil tarihinden daha öncesine dayalı olup müvekkili aleyhine marka hakkına dayalı olarak talepte bulunulmasının mümkün olmadığını,… adını marka olarak kullanmayıp ticaret unvanı olarak aynen ticaret sicilinde kayıtlı olduğu şekli ile ve yasal mevzuatın öngördüğü usul çerçevesinde hukuka uygun olarak kullandığını,tescilli bir ticaret unvanının yasal mevzuata uygun olarak kullanılmasının başkasının marka hakkını ihlal etmeyeceği gibi haksız rekabet de oluşturmayacağını,… ibaresi nin “şekil+…” olarak 15.08.2017 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile 01.03.2018 tarihinde davalı şirket adına tescil edilerek koruma altına alındığını, marka tescil başvurusunun 35- 40 emtia sınıfları yönünden kabul edildiğini, müvekkili şirketin unvansal kullanımının da hukuki koruma altında olduğunu, davacının markası daha önceki tarihli tescil edilmiş olsa dahi müvekkilinin kullanımı markasal değil unvansal olduğundan markaya karşı bir iltibastan söz edilmesi mümkün olmadığını, müvekkili şirket unvanı yada tescilli markasının davacı şirket markası ile aynı yada benzer olmadığını, aynı hizmet sınıfları için de olmadığını, tescilli olan hizmet sınıfları dikkate alındığında bu hizmet sınıfından fayda sağlayacak kişilerin bilinçli, seçici ve dikkatli kişilerden olduğu nazara alındığında markaların karıştırılmasının da söz konusu olmadığını, ticaret unvanı yasal mevzuata uygun olarak kullanıldığından ve markasal bir etki doğmadığından, başkasının marka hakkını ihlal etmeyeceği gibi haksız rekabet de oluşturmayacağını, “…” ibaresi üzerinde müvekkili şirket kurucusu ve müdürü …’ün öncelik hakkı bulunduğunu, önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş veya yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescili marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri, marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemeyeceğini, … isminin tanınması ve herkes tarafından bilinir hale getirilmesi müvekkil şirket kurucusu ve müdürü … sayesinde olduğunu, müvekkilinin bu isim üzerinde korunmaya değer hakkı bulunduğunu,… markasını oluşturan ve ilk kullanan, uzun yıllar bu isimle faaliyette bulunarak bu ismin tanınmasını sağlayan müvekkili şirket kurucusu ve müdürü … olduğunu, … ismini kendi ismi ile birlikte ilk kullanan kişi olduğuna dair 02.01.1974 tarihli antetli bir kağıdı sunduklarını, ilerleyen yıllarda … Limited şirketini kurduğunu,şahıs firmasında kullanmış olduğu … ismini şirket unvanında da kullanmaya devam ettiğini, kurmuş olduğu şirkete kardeşi… …’ü ortak olarak aldığını, kurmuş olduğu şirkette de aynı unvanın kullanıldığını ve marka olarak tescil ettirildiğini, halen daha davacı şirketin %50 hisse ile ortağı olduğunu, öncelik hakkı nazara alındığında davacı şirketin hakkının korunmaya değer olmadığını, bu ismin tanınmasına emek verdiğinden bu isim üzerinde öncelik hakkının korunması gerektiğini, her tacir TK 18/1 uyarınca bir ticaret unvanı seçmek ve kullanmak zorunda olup TK 40 uyarınca ticari işletmesini ve ticaret unvanını ticaret siciline tescil ve ilan ettirmekle yükümlü olduğunu, TK 39/1 uyarınca her tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorunda olduğunu, müvekkilinin ticari işletmesinin dışında tabelasında da yer almış olup TK 39/2 maddesinde tescil edilen ticaret unvanının ticari işletmenin görülebilecek bir yerinde okunaklı bir şekilde yazılması, internet sitesinde kullanımının yasa gereği olduğunu, müvekkili şirketin, orman ürünü alıp satmakta ve almış olduğu orman ürünlerine herhangi bir marka yada ticaret şirket unvanına dair bir işaret yapıştırmadığını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ile unvan terkini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı şirkete ilk atanan kayyım …den alınan vekaletname dosyada bulunmakta olup şirkete son olarak atanan kayyım … ibraz ettiği 22.06.2018 tarihli dilekçe ile davaya onay ve muvafakat verdiğini bildirdiğinden bu konuda eksiklik bulunmadığı değerlendirilmekle davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Tescilli marka geriye doğru başvuru tarihinden itibaren koruma sağlamakta olup koruma sağlaması için markanın tescil edildiği şekilde kullanılması gerekir.556 sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca tescilli marka hakkı kullanımı yasal bir kullanım olmakla birlikte, markanın tescil edildiğinden farklı ancak başka bir markayla iltibas uyandıracak biçimde kullanımı anılan maddeye uygun kullanım olarak değerlendirilemez. Somut olayda, davacı adına 19, 20, 35, 37.nci sınıflarda tescilli markaların esaslı unsuru “ … ” ve “…” ibaresidir. Davalı şirketin markası ise yargılama sırasında 01.03.2018 tarihinde 35 ve 40. sınıflarda tescil edilmiş olup “ …” asıl unsurundan oluşmaktadır. Davalının tescilli markası ile davacının markalarının tescilli olduğu emtia ve hizmetler arasında sınıfsal benzerlik bulunmaktadır. Davalı şirket tarafından tescil edildiği şekilde kullanılması halinde tescilli markası geriye doğru başvuru tarihi olan 14.08.2017 tarihinden itibaren koruma sağlar. Dava dosyasındaki belgelerden, soruşturma dosyasındaki 14.10.2016 tarihli tutanaktan, davacı tarafça ibraz edilen fotoğraflardan ve internet çıktı belgelerinden, davalının markasını tescil edildiği şekliyle bire bir değil tescil edildiği halinden farklı olarak davacının markalarına yakın ve yanaşarak iltibas uyandıracak biçimde kullandığı, davalı şirketin … ibarelerini davacının markalarının tescillendiği sınıflarda ve iştigal alanına giren konularda markasal olarak başvuru tarihi olan 14.08.2017 tarihinden önce ve sonra da kullandığı, davalının kılavuz kelime olarak ticaret unvanında, tabelasında, alan adında, web sitesi içerisinde, sosyal medya hesaplarında, …-… ibaresini kullanmasının markasal kullanım olduğu , davalının fiili kullanımlarının davacının “ … ” ve “…” ibareli markalarına tecavüz oluşturduğu, davalının markasını tescil edildiği şekliyle bire bir değil tescil edildiği halinden farklı olarak davacının markalarına yakın ve yanaşarak kullanması nedeniyle de davalı markasının hükümsüzlüğü için açılan davanın bekletici mesele yapılması gerekmediği sonucuna varılmakla; mahkemece marka hakkına tecavüz olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı TTK’da düzenlenmemiştir. Bu durum Yargıtay 11. HD uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nın 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkı sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Somut olayda, davalının ticaret unvanının 04.07.2013 tarihinde tescil edildiği, tescil tarihinden yaklaşık 1 ay 23 gün sonra davacı şirketin 27.08.2013 tarihli ihtarname ile davalıya ticaret ünvanındaki … ismini kaldırmasını ihtar ettiği , ihtarnameden sonra yaklaşık 3 yıl sonra 14.10.2016 tarihinde Menderes C.Başsavcılığına şikayette bulunduğu, şikayet tarihinden sonra 30.11.2017 tarihinde dava açtığı anlaşılmakla; davacının ticaret ünvanındaki … ibaresinin kullanılmaması konusunda devam eden bir karşı koyması bulunup muaraza çıkardığından ve şikayet tarihinden dava tarihine kadar yaklaşık 1 yıllık bir süre geçtiğinden sessiz kalma yoluyla hak kaybı şartlarının oluşmadığı, davacının davalının ünvanın terkinini isteme hakkının mevcut olduğu, bu durumun TMK.nın 2. maddesine aykırılık da teşkil etmediği sonucuna varılmakla; mahkemece davalı şirketin ünvanında yer alan ”…” ibaresinin terkinine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamış, davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket kurucusu ve müdürü …’ün … markasını oluşturduğunu, ilk olarak kullandığını, uzun yıllar bu isimle faaliyette bulunarak … ismini herkes tarafından bilinir tanınır hale getirdiğini, bu nedenle “…” ibaresi üzerinde müvekkili şirket kurucusu ve müdürü …’ün öncelik hakkı bulunduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekte ise de; davalı şirketin kurucusu ve müdürü …’ün davacı şirketten ayrılırken marka hakkını ayrık tutmadığı ve imzaladığı protokoller ile marka hakkını korumadığı, şirketten ayrılması sırasında marka ile ilişkisinin kesildiği, işletme devri anlamına gelen pay devrinin, açıkca aksi belirtilmediği durumda marka devrini de içermek suretiyle hukuki sonuç doğurduğu, ayrılan ortağın şirket markasındaki hakkını da devir etmiş olduğu kabul edilmekle; davalı şirketin marka üzerinde öncelik hakkının bulunmadığı kanaatine ulaşılmış, davalı vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf itirazları da reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07.12.2021