Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2389 E. 2021/1111 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/2389
KARAR NO : 2021/1111

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2018
NUMARASI : 2015/146 Esas 2018/601 Karar
DAVANIN KONUSU :Destek Tazminatı
KARAR TARİHİ : 05.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.10.2021

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.05.2018tarih 2015/146 Esas 2018/601 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 15.08.2009 tarihinde davalı nezdinde sigortalı minibüsün müvekkili …. ve …. oğlu, diğer müvekkilinin kardeşi olan …. kullandığı motosiklete çarpması nedeniyle müvekkillerin desteği …. vefat ettiğini, müvekkillerinin dava dışı sürücü ve işleten aleyhine Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/371E, 2014/81K sayılı kararında müvekkili …. için 13.882,41 TL, müvekkili …. için 14.748,35 TL, müvekkili …. için 23.057,09 TL’nin tahsiline karar verildiğini, bu dosyada ilk bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsü % 75, ikinci bilirkişi raporunda % 50, üçüncü bilirkişi raporunda ise % 25 kusurlu olduğu belirtildiğini, mahkemenin üçüncü rapora itibar ederek hüküm kurduğunu, kararın müvekkillerince temyiz edildiğini, dosyanın Yargıtay’a gönderildiğini, bu karardan sonra davalı sigorta şirketine ikinci kez başvurulduğunu, davalının, ilk önce 06.08.2010 tarihinde 5.699,00 TL ikinci olarak 22.04.2014 tarihinde 12.308,00 TL ödeme yaptıklarını, başkaca sorumluluklarının bulunmadığını belirterek başvurularını reddettiğini, müteveffanın kardeşi olan …. % 19 malul olduğu için yürümekte zorluk çektiğini, sürekli bakıma ihtiyaç duyduğunu, müteveffanın kardeşine destek olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacı anne için 11.750,00 TL, baba için 11.000,00 TL, kardeş için 18.300,00 TL olmak üzere toplam 41.000,00 TL destek tazminatının kaza tarihi olan 15.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/371E, 2014/81K sayılı kararının kesin hüküm oluşturduğunu, bu dava sonucunda hükmedilen tutar ve karara esas bilirkişi raporun aktüere gönderildiğini, tazminatın fazla hesaplandığının tespit edildiğini, müvekkili tarafından 13.04.2010 tarihinde 5.699,00TL, 22.04.2014 tarihinde ise 12.308,00 TL ödendiğini, ilk davadaki % 25 kusur oranın kesinleştiğini, kardeşin destek tazminatı isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/371E, 2014/81K sayılı kararının temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, ilk davadaki davalı tarafların farklı olması nedeniyle ilk davada verilen hüküm davalı sigorta yönünden bağlayıcı olmadığı, ilk davada alınan bilirkişi raporlarının o davada taraf olmayan ZMMS sigortacısı yönünden eldeki davada kesin delil teşkil etmeyeceği, Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/371 E. 2014/81 K sayılı dosyasında kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden alınan ve somut olayın gerçekleşme şekline de uygun olan 11.05.2012 tarihli raporda belirtilen gerekçelerle, dava dışı sürücü ….ın %25 oranında, ölen ….’in ise %75 oranında kusurlu olduğu, TBK.nun 52. maddesi uyarınca desteğin müterafik kusuru nedeniyle, hesaplanan tazminattan desteğin kusur oranına isabet eden %75 oranında indirim yapılması gerektiği, bu şekilde hesaplanan tazminatta davalı sigorta şirketinin 2010 ve 2014 yıllarında yapmış olduğu ödemelerin güncellenmiş değerlerinin düşülmesi icap ettiği, desteğin kardeşi olan davacı ….’in SGK hizmet döküm cetveline göre 2013 yılı 3. ayında kesintisiz sigortalı olarak çalışmaya başladığı anlaşılmakla çalışmaya başladığı tarihe kadar ölen ağabeyinden destek alabileceği, bu kriterlere göre davacı anne ….’in destek zararının 7.184,02 TL, davacı baba ….’in destek zararının 5.411,76 TL ve davacı kardeş ….’in destek zararının 1.371,91 olarak tespitine ilişkin iki ayrı aktüer bilirkişiden alınan raporların hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bulunduğu, olay tarihinin poliçe süresi içinde ve zarar miktarlarının bakiye poliçe limiti dahilinde kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/371E, 2014/81 K sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür etmemek üzere davacı …. için 7.184,02 TL, davacı …. için 5.411,76 TL, davacı …. için 1.37191 TL destek tazminatının sigorta şirketinin temerrüde düştüğü 13.04.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, ilk davanın taraflarını bağlayan Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş mahkeme kararında yer alan bilirkişi raporları, taraflardan biri ile üçüncü kişi arasında görülen aynı konu ile ilgili başka davalarda güçlü delil oluşturduğunu, Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/371E, 2014/81K sayılı dosyası ile dosyadaki bilirkişi raporları güçlü delil olarak mahkemeye ibraz edilmesine rağmen dikkate alınmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında da esas alınması gereken paritelerde hata yapıldığını, rapor tarihinde 2017 yılı ikinci dönem asgari ücretin tutarı olan 1.404,06 TL’yi esas alması gerekirken, hatalı olarak 2015 yılı asgari ücret birinci dönem ve düşük olan miktar üzerinden hesaplama yapıldığını, bilirkişilerin bilinmeyen dönem hesabı yapılırken 2015 yılını baz almasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar(2017/2. Dönem) bilinen dönem olarak hesaplanması gerektiğini veya davalı sigorta şirketine ilk başvuru tarihinini bilinmeyen dönem sınırı olarak kabul edilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını, 2007 yılının son çeyreğinde Yargıtay 21. H.D’nin pasif devre maddi tazminat hesabının yöntemine değil, hesaba esas alınacak kazanca ilişkin bir görüş değişikliğine gidildiğini, pasif dönemde her yıl için ayrı ayrı % 10 artırım ve % 10 iskontoya tabi tutularak hesaplama yapılması icap ettiğini, müteveffanın öldüğü dönemde çalıştığı iş kolu tespit edilerek emsal ücret araştırması yapılmadığını, gerçek ücretin ilgili oda veya meslek kuruluşundan veya TÜİK ‘ten sorularak hesaplama yapılması icap ederken ömür boyu asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, mahkemenin ilk davadaki hesap raporunu kabul etmeyip kusur raporunu kabul etmesinin çelişki oluşturduğunu, bu nedenle hesap raporlarının hükme esas alınamayacağını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destek tazminatı istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacılar vekili davalı nezdinde sigortalı aracın neden olduğu kazada müvekkillerinin desteği …. vefat ettiğini ileri sürerek destek tazminatı talebinde bulumuştur. Dosyadaki belgelerden davacıların bu davayı açmadan önce Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesine sigortalı araç sürücüsü ve işletenine karşı dava açtıkları bu davada 2013/371E ve 2014/81K sayılı kararıyla anne için 14.758,35 TL, baba için 13.882,41 TL kardeş için 23.957.9 TL’ye hükmedildiği, eldeki davanın ise bu kez müteselsil sorumlu sigorta şirketine yöneltildiği anlaşılmaktadır. İlk davada verilen kararın tarafları aynı olmadığı için kesin hüküm oluşturmaz ise de kuvetli delil oluşturduğu açıktır. İlk davada üç kez bilirkişi raporu alınmış en son Karayolları Fen Heyetinden oluşturulan bilirkişi raporunda kusur raporları arasındaki çelişki giderilerek sigortalı araç sürücüsünün % 25 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Mahkeme önceki dosyadaki kusur oranlarıyla bağlı değil ise de çelişkileri gideren son raporun dosya kapsamına uygun olması, müteselsil sorumlu sigorta şirketi aleyhine açılan davada aksine yeni deliller ortaya konulmamış olması karşısında ilk dosyadaki bu rapora itibar edilmesi doğrudur. Yine ilk dosyadaki aktüerya raporu da bu dosyada bağlayıcı olmayıp kuvvetli delil olarak değerlendirilmelidir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi …. ilk dosyadaki bilirkişi raporunda müteveffanın SGK hizmet dökümündeki geliri net asgari ücret olarak değerlendirilerek asgari ücretin 1,26 katı kadar gelir elde edildiği düşüncesiyle hesaplama yapıldığını, oysa ki SGK hizmet döküm cetvellerindeki kazançın net kazanç değil brüt kazanç olduğu için davacının asgari ücret düzeyinde geliri bulunduğunu, buna göre hesaplama yapılması gerektiğini belirtilerek davalı sigorta şirketi tarafından önceden yapılan ödemeler güncelendikten sonra bu dava açılmadan önce yapılan ödemelerin borcu sona erdirmediğini, rapor tarihi olan 2017 yılı verilerine göre ve kardeş …. 2013 yılı Mart ayından itibaren sigorta kaydı bulunduğu gözetilerek bu tarihe kadar destek tazminatı isteyebileceği gözetilir ise anne için 5.541,28 TL, baba için 4.28469TL, kardeş için 1.371,91 TL bakiye destek tazminatı isteyebileceği rapor edilmiş, itiraz üzerine alınan ikinci bilirkişi raporunda ilk bilirkişi rapora iştirak edildiği belirtilerek farklı olarak rapor tarihi olan 2018 yılı itibariyle hesaplama yapmış, mahkemece bu hesaplama benimsenerek müteselsil sorumlu sürücü ve işleten hakkındaki davada verilen kararla ilgili tahsilde tekerrür olmamak üzere hüküm kurulmuştur. Görüldüğü üzere ilk dosyadaki aktüreya raporu ile bu dosyada alınan aktüerya raporundaki temel farkın davacının hizmet döküm cetvelindeki gelirinin brüt gelir olduğu gözetilmeden net gelir olduğu sanılarak asgari ücretin 1,26 katı üzerinden gelir belirlenmesinden kaynaklanmıştır. Kesinleşen davadaki desteğin geliri brüt gelir olduğu ve bu miktarın asgari ücretin brütüne denk geldiği anlaşılmış olup eldeki davada desteğin asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiği kanıtlanmadığı için asgari ücret baz alınarak hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda da rapor tarihindeki veriler esas alınarak ve rapor tarihinden sonrası bilinmeyen dönem olarak kabul edilerek Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılmış olması doğru bulunmuştur. Yine her iki bilirkişi raporunda rapor tarihindeki asgari ücret dikkate alındığı için 2014 yılına ilişkin asgari ücretin hesaplamada dikkate alındığı yönündeki istinaf itirazı da haklı değildir. Böylelikle denetime elverişli, objektif ve bilimsel bilirkişi raporlarına uygun kurulan hükümde hukuka aykırı bir yöne rastlanmamıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacılardan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.05.10.2021