Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2268 E. 2022/620 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/2268
KARAR NO : 2022/620

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.05.2018
NUMARASI : 2015/496 E. 2018/246 K.
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ :14.04.2022
KARAR YAZIM TARİHİ :14.04.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.05.2018 gün ve 2015/496 E. 2018/246 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin yurtiçi ve yurt dışında sınai mülkiyet hizmeti verdiğini, davalı …’ın marka patent danışmanı unvanlı görevde çalıştığını, iş tanımıyla ilgili olarak sürekli müvekkili firma müşterileri ile irtibat halinde olduğunu, davalı çalışan ile müvekkili arasında imzalanan 09.12.2011 tarihli iş sözleşmesi gereği iş akdinin sona ermesini takip eden 2 yıl boyunca müvekkili ile aynı şehir ve aynı iş kolunda, herhangi bir şirkette veya kendi nam ve hesabına ücretli veya ücretsiz olarak faaliyet gösteremeyeceğini, rekabet yasağı hükümlerinin ihlal edilmesi halinde 30 aylık brüt ücret tutarında cezai şart ödeyeceğini, işverenin zararı bu miktarın üzerinde ise çalışanın bu zararı da tazmin edeceğini, gerek davalı çalışan, gerekse davalı çalışanın kurucularından olduğu davalı şirket tarafından müvekkiline ait müşteri portföyü ile iletişime geçilerek onlara yanlış ve/veya yanıltıcı bilgi verildiğini, müvekkili şirkette çalışılmış olan dönem referans gösterilerek haksız rekabete neden olacak faaliyetlerde bulunduklarını, müvekkili şirket müşterilerinden dava dışı … A.Ş ile davalı şirket arasında davalı …’ın da vekil sıfatıyla yer aldığı 29.01.2015 tarihli hizmet sözleşmesi imzalandığını, davalı …’ın iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren diğer davalı adına aynı şehirde ve aynı neviden olmak üzere işlemler gerçekleştirdiğini ileri sürerek, haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, HMK’nın 107. maddesi uyarınca uğranılan zararın tam ve kesin olarak belirlendiğinde artırılmak üzere 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, davalı çalışanla aktedilen iş sözleşmesi gereğince rekabet yasağı hükümlerinin ihlalinden kaynaklanan cezai şart olarak şimdilik 1.000,00 TL’nin davalı … ‘dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle davalı … yönünden maddi tazminat talebini toplam 55.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, müvekkilinin davacı şirkette 19.11.2011 ile 09.09.2014 tarihlerinde satış elemanı olarak çalıştığını, müvekkilinin davacının ticari sırlarını öğrenebileceği iş tanımı olmadığını, müvekkilinin haklı nedenlerle işten ayrıldığını, müvekkilinin çok düşük ücretle ve mobinge maruz bırakılarak çalıştırıldığını, müvekkilinin işten ayrıldıktan sonra marka ve patent danışmanlığı yapmak amacıyla bir şirket kurduğunu, müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasındaki çalışma şeklinin danışmanlık değil, tek tek başvurular şeklinde olduğunu, bu şirketin birçok şirketten teklif alarak uygun gördüğü şirketle çalıştığını, müvekkilinin davacının iş sırlarına vakıf olmadığını, rekabet yasağının zaman, yer ve konu bakımından sınırlandırılması ve işçinin ekonomik geleceğini karartacak ölçüde olmaması icap ettiğini, müvekkilinin haklı nedenlerle işten ayrıldığı için rekabet yasağı koşullarının geçersiz hale geldiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı … arasında imzalan Rekabet Yasağı Sözleşmesinin T.B.K.nun 444 v.d. maddesinde belirlenen koşullara uygun olduğu, davalı … ’ın davacıyla yaptığı iş sözleşmesine aykırı hareket ederek haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği, davalı … ‘ın davacı şirketin müşteri portföyünde bulunan … Şirketi, … Şti. ve … şirketleri ile haksız rekabet oluşturacak iş ilişkisine girdiği, rekabet yasağı sözleşmesinin ilgili maddesi uyarınca son alınan brüt maaşın 30 katı kadar cezai şart uygulanabileceği, 55.500,00 TL cezai şart istenebileceği, davalının haksız rekabet oluşturan eylemi nedeniyle cezai şart dışında davacı zararının tahsiline ilişkin istemin ispatlanamadığı, davacı tarafın manevi tazminat talepleri için yaşanan olaydan duyulan elem ve ızdırap koşulunun davacının şirket olduğu ve yapılan iş gözetilerek yerinde olmadığı, davalı … Şti. ise, ayrı bir tüzel kişiliği olması ve davacıyla haksız rekabet konusunda anlaşma yaptıkları konusunda dosyada somut bir belge verinin bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat davasının davalı … yönünden kabulü ile 55.000,00 TL’nin 1.000,00TL’sine dava tarihinden 54.500.00 TL’sine ıslah tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsiline davalı şirket hakkındaki davanın reddine, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalılardan …’ın müvekkili şirket nezdinde çalışırken iş akdinin 3 yıl sonra 08.09.2014 tarihinde kendisinin istifa etmesi üzerine sonra erdiğini, davalı …’ın müvekkil şirkette çalışmış olduğu dönemde edindiği ticari sırları koruması, ticari ahlak ve teamül ile Türk Ticaret Kanunu ve İş Kanunu’nunilgili hükümleri gereğince esas iken edindiği ticari sırları müvekkil şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren tarafının da ortaklarından olduğu davalı şirket ile paylaştığını, bu bilgiler doğrultusunda haksız kazanç elde ettiğini, mahkemenin dosyaya sundukları delilleri dikkate almadan yalnızca … tarafından gerçekleştirilen haksız rekabeti değerlendirdiğini, mahkemenin hatalı bilirkişi raporunu baz aldığını, haksız rekabet edildiğinin tespiti için bir sözleşme yapılması şartı bulunmadığını, davalı çalışanın müvekkili işyerinden ayrıldıktan sonra aynı alanda faaliyet gösteren davalı … kurduğunu, % 50 pay sahibi olduğunu, davalı çalışanın davalı şirkete çıkar sağlamak amacıyla müvekkilinin müşterileriyle ticari ilişki kurduğunu, tarafların ticari defterleri incelendiğinde, müşteri kayıtlarının örtüştüğünü, davalı şirket ile müvekkili arasında haksız rekabete ilişkin bir sözleşme imzalanması gerekmediğini, TTK’nın 54. Maddesi uyarınca haksız rekabetin bütün katılanlar arasında gerçekleşebileceğini, davalı çalışanın müvekkili nezdinde çalışırken edindiği bilgi, birikim ve ilişkileri kullanarak, davalı şirketin ise bu çalışma sayesinde diğer davalıdan edinilen bilgiler ve müvekkilinin müşteri portföyünden faydalanarak müvekkili müşterileriyle ticari ilişki kurduğu ve her iki tarafa kendisine haksız çıkar sağlayacak şekilde haksız rekabet fiiline iştirak ettiklerini, 28.09.2015 tarihinde sunmuş oldukları delillerin detaylı bir biçimde incelendiğinde davalı şirketin haksız rekabet eylemlerinin net bir biçimde fark edileceğini, davalı şirket uzantılı mail adresi üzerinden müvekkilinin müşterilerine iletilen e postalarla müvekkilinin müşterilerinin kendileriyle çalışmaya yönlendirdiklerini, davalılar bu eylemleriyle başarıya ulaştığından pek çok müşterinin müvekkili ile ticari ilişkilerini sonlandırıp davalı … ile çalışmaya başladığını, müvekkilinin kazanç kaybına ve zarara uğradığını, davalı şirketin kazanç ve yeni ticari ilişkiler edinme olanağı yakaladığını, tarafların ticari defterleri incelendiğinde, müşteri kayıtlarının örtüştüğü, müvekkilimize ait müşterilerin haksız rekabet teşkil edecek fiiller sonucunda davalı şirket ile çalışmaya başladığı rahatlıkla tespit edilebildiğin, davalı şirketin basiretli tacir olarak haksız rekabet hükümlerine uyması gerektiğini, maddi zararın ıspatı açısından mahkemeden davalı şirketin ticari faaliyetlerine ilişkin faturalarını, sözleşmelerini dosyaya sunmaları, diğer davalı …’ın şahsi malvarlığının celbi ile dosyaya alınması ve işbu hususların da tespit altına almasını talep etmelerine rağmen taleplerinin gereği gibi yerine getirilmediğini, eksik incelemeyle karar verildiğini, mahkeme 3 şirketle ilgili haksız rekabet tespitinde bulunmuş ise de bilirkişi raporunda örnek olarak verildiğini, davalı şirketin müvekkilinin diğer müşterileri ile de haksız rekabet ilişkisi içine girdiğini, müvekkilinin zararının mahkemenin tespitinden daha fazla olduğunu, mahkemenin müvekkili şirketten ayrılan tüm müşterileri baz alması gerektiğini, manevi tazminat talep etme hakkının sadece gerçek kişilere tanınmadığını, tüzel kişilerin ekonomik faaliyetini yürütürken kazandığı saygınlık onun kişisel değerleri arasında olduğunu, müvekkilinin haksız rekabet nedeniyle itibar kaybına uğradığını, davalıların müvekkili şirket müşterilerine attığı mailler ile dosyalarında eksikliklerin olduğu vb hususları iddia ederek müvekkilinin itibarına leke sürecek ve ekonomik itibarını sarsacak eylemlerde bulunduklarını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar vekili, cezai şartın tek taraflı olarak işçi aleyhine yükümlülük doğuracak biçimde kararlaştırılamayacağını, rekabet yasağı sözleşmesi, işverenin tüm faaliyet alanı ile değil işçinin işletmede yapmakta olduğu iş ile sınırlandırılması gerektiğini, davacı şirket ile müvekkili arasında yapılan sözleşmede böyle bir sınırlandırılma yapılmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede davacı … ile aynı iştial konusunda denilerek bu sınırlamaya hiç bir şekilde uyulmadığını, müvekkili …’ın davacı şirket iş yerinden işverene yüklenebilecek bir nedenle ayrıldığını, bu nedenle ilgili maddenin geçersiz hale geldiğini, Türk Borçlar Kanunu m. 447 /2 de açıkça belirtildiği gibi iş akdi işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedildiğinde rekabet yasağı da sona erdiğini, müvekkili …’ın davacı şirkette yoğun bir tempo ile çalıştığını ancak karşılığını alamadığını, davacı işverenin TBK’nın 419. maddesi uyarınca hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini koruması ve saygı göstermesi kuralını ihlal ettiğini, müvekkilinin mobbing nedeniyle işten ayrıldığını, bu hususun tanık beyanlarıyla sabit hale geldiğini, müvekkili …’ın davacı şirket bünyesinde satış biriminde satış elemanı olarak çalıştığını, çalışma süreci içinde sadece müşteriler ile görüşmeler yaptığını, firmanın hazırladığı teklifleri sunduğunu, yaptığı işin herhangi bir bilgi ve beceri getirmediğini, müvekkiline herhangi bir eğitim verilmediğini, müvekkilinin davacı şirketin ticari sırlarına vakıf olmadığını, haksız rekabet teşkil edecek davranışlarda bulunmadığını, tanık beyanlarıyla da müvekkilinin çalıştığı süreç içerisinde davacı şirketin ticari sırlarına vakıf olabilecek bir iş tanımı olmadığının sabit hale geldiğini, tanıklar … ve …’nın müşterilern listelerine sadece şirket yetkililerinin şifreleri ile ulaşılabildiğini, davalı çalışan ve davalı şirket yetkilisi …’nın bu listelere erişmelerinin imkansız olduğunu belirttiğini, yargılama sürecinde ve dava dilekçelerinde müvekkilinin, davacı şirket ile arasındaki iş sözleşmesi nedeniyle edinmiş olduğu müşteri çevresini yanıltıcı bilgiler vermek suretiyle kendi firmasıyla çalışmaya ikna ettiği iddia edildiğini, ancak bu hususun tek bir somut delil ile kanıtlanadığını, bilirkişi raporunda geçen şirketlerin bir çoğu ile çalışılmadığı gibi bir kısmı da aktif dahi olmadığını, ticari defterlerde bu şirketlerle çalışıldığına dair herhangi bir ibare bulunmadığını, listede sayılı 30 şirketin 11 tanesinin Manisa’da olduğu için sözleşmede sınırlanan yer kapsamında kalmadığını, 4 tanesi ile herhangi bir ticari faaliyet olmadığını, 1 tanesi ticari faaliyetlerini 2015 yılında sonlandırdığını, diğer 14 şirketi ile de sadece iş bazında ve teklif usulü ile çalışıldığını, kararda bahsi geçen üç şirketi ile müvekkilinin davacı firma nezdinde çalışmakta iken herhangi bir tanışıklığı ve iletişimi bulunmadığını, yine bahsi geçen şirketler ile iş bazında ve teklif usulüyle çalışıldığını, yargılama sürecinde…. Şti ile müvekkili şirket arasında çalışmaya değinilmiş ise de müvekili …’nın davacı şirket bünyesinde çalışmakta olduğu dönemde söz konusu şirket yetkilileri ile herhangi bir iletişimi olmadığını, öncesinde davacı şirket ile sözleşmeli olarak çalışmakta olan şirketin uğradığı zarardan dolayı sözleşmesini feshettiğini ve müvekkili ile çalışmaya başladığını, davacı şirketin sunmuş olduğu ihtarnamede firmanın davacı şirket ile ilişiğini kopardığının açıkca görüldüğünü, davacının ağır kusuru sonucu hak kaybına uğrayan firmanın, sözleşmesini feshettikten sonra müvekkiller ile çalışmaya başladığını, dolayısıyla davacının haksız rekabet hükümlerine aykırılık nedeniyle müşteri kaybettiği iddiasınını geçerliliğini yitirdiğini, yargılama sürecinde tarafların defterlerinin incelendiğini, davacının 2014 yılından sonra 2015 yılında fazladan 5.141.846,25 TL daha fazla kar ettiği için zarara uğramadığını, müvekkili şirketin kuruluşundan sonra davacı şirketin ekonomik durumunda azalış değil artış meydana geldiğini, müvekkilinin, diğer davalı şirketin ortağı olarak çalıştığı süreçte bir kar elde etmediğini, bu süreçte geçimini sağlayabilmek için mevcut arabasını dahi satmak durumunda kaldığını, bu sebeple hisselerini diğer ortağa devrederek ticari hayattan çekildiğini, müvekkilinin iki yılda yaptığı cirodan dahi yüksek miktara hükmedildiğini, hükmedilen cezai şartın çok fahiş olup herhangi bir hakkaniyet indirimi yapılmadığını, işçinin rekabet yasağına uymaması halinde mahkemenin sözleşmedeki cezai şart miktarında hakkaniyet oranında indirim yapması gerektiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart, haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağının koşullarının düzenlendiği 444. maddesinde “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmüne, aynı kanunun rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin 445. maddesinde de “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, müvekkiline ait iş yerinde marka patent danışmanı olarak görev yapan davalı çalışanın, müvekkillerinin müşteri çevresine hakim olduğunu, davalı çalışanın kurucusu ve ortağı olduğu davalı şirket yararına müvekkilinin müşteri portföyü ile iletişime geçilerek onlara yanlış ve/veya yanıltıcı bilgi verildiğini, haksız rekabette bulunduğunu, davalı çalışanın rekabet yasağı içeren sözleşme nedeniyle cezai şart ödemekle yükümlü olduğu, her iki davalının haksız rekabette bulundukları iddiasıyla rekabet yasağına aykırılığa ilişkin cezai şartın tahsili, haksız rekabetin tespiti, meni, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davalı şirketin davacı şirketin müşterileriyle iş yapması rekabet yasağına aykırılık olarak nitelendirilmiş, detaylı bir inceleme yapılmamıştır. Zira davacının müşterileri olan şirketlerle hangi büyüklükte, hangi sürelerle, hangi koşullarla sözleşme yapıldığı, davalı çalışanın işi gereği bu müşterilere ulaşmasının mümkün olup olmadığı somutlaştırılmamıştır. Yine benimsenen bilirkişi raporunda davacı tarafın, davalı çalışanın davacının müşterileriyle iletişime geçerek “yanlış ve yanıltıcı” beyanda bulunduğu, bu suretle TTK’nın 55. maddesi kapsamında haksız rekabetin gerçekleştiği yönündeki iddiasıyla ilgili olarak bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı gibi davacı vekilinin 28.09.2015 tarihli dilekçesinde bildirdiği delliller de incelenmemiştir.
Yine davalı çalışanın rekabet yasağına aykırı davrandığı kabul edilmiş ancak TBK’nın 445. maddesi uyarınca cezai şartın aşırı nitelikte olup olmadığı, sınırlandırması gerekip gerekmediği hususunda bir değerlendirme yapmayıp doğrudan sözleşmedeki cezai şart miktarına hükmedilmesi de doğru değildir. Mahkemece yukarıda belirtilen delliler toplanarak yukarıda yazılan ilkeleri kapsar şekilde yeniden bilirkişi raporu alınarak davalıların hukuki durumu değerlendirip ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi doğru değildir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.05.2018 gün ve 2015/496 E. 2018/246 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14.04.2022