Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2195 E. 2021/977 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2195
KARAR NO : 2021/977
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2018
NUMARASI : 2016/476 Esas 2018/647 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 13.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.09.2021

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.07.2018 tarih 2016/476 Esas 2018/647 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette, kuruluş tarihi olan 14/07/2006 tarihinden 04/11/2015 tarihine kadar şirket müdürü olarak görev yaptığını, bu görevi sırasında dava dışı diğer şirket müdür ve çalışanları ile şirketin iştigal mevzuu ile ilgili olarak belirli tutarlara kadar tüm işlemlerin yapılmasında şirket unvanı altında müştereken şirketin temsil ve ilzamına yetkili kılındığını, davalının en son 30.07.2015 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 31.12.2015 tarihine kadar Müdürler Kurulu Başkanı olarak seçilen … ile müştereken temsil ve ilzama yetkili olmak üzere müdür olarak atandığını, davalının müdür olarak görev ve temsil yetkisinin 04.11.2015 tarihli genel kurul kararı ile sona erdiğini, davalının şirketten ayrılması sonrasında yeni seçilen genel müdürün talebi doğrultusunda yapılan envanter sayımında, şirket kayıtlarında gözüken rakamlar ile envanter rakamlarının birbirini tutmadığının tespit edildiğini, 4409 metre/29103 adet olması gereken pompa, vana, kablo, vana yedek parçaları, pompa yedek parçaları, boru, boru bağlantı ekipmanları, flowmetre, eşanjör ürünlerinin 2569 metre/4463 adet olduğunun tespit edildiğini, davalıya noter kanalıyla 04/02/2016 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak davalının herhangi bir açıklama göndermediğini, davalının özen gösterme ve şirket menfaatlerini gözetme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, kaybolan şirket mallarına ilişkin şirket ortaklarını bilgilendirmediğini, davalının şirket mallarının kaybolduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu iddia ederek, kaybolan 24.640 adet ürünün karşılığı KDV hariç 665.436,58 TL tutarındaki zararının dava tarihinden itibaren en yüksek değişken oranlı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili, görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu, esas yönünden ise, davacının iddialarının hiç bir somut delile dayanmadığını, iş akdinin feshinden uzun bir süre geçtikten sonra yapılan stok sayımı sonucunda envanter rakamlarının tutmadığının iddia edildiğini, müvekkilinin görevden ayrıldığı tarihte şirketin 2. derece imza yetkisine sahip teknik müdürü olduğunu, şirketin genel politikası gereği her zaman yurt dışında ikamet eden 1. derece bir müdürü olduğunu, bu müdür ile her 3 ayda bir toplantılar yapıldığını, raporlar düzenlendiğini, ayrıca şirkette iç denetimlerin de yapıldığını, müvekkilinin 2. derece imza yetkilisi olması sebebiyle diğer imza yetkilisinin imzası bulunmadan mal sevk edemeyeceğini ve alım satım yapamayacağını, 2015 yılı Ağustos ayında müvekkilinin görev tanımının teknik müdür olarak değiştirildiğini, bu tarihten sonra müvekkilinin alım satım, stok sayımı gibi işleri dava dışı lojistik müdürü …’e devrettiğini, davacı şirketin her yıl bağımsız denetim firması … tarafından denetlenip raporlandığını, müvekkilinin davacının ihtarnamesine noter kanalıyla 18/04/2016 tarihli ihtarname ile cevap verdiğini ve iddiaları reddettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, davalının iş sözleşmesinin 30.10.2015 tarihinde fesihedildiği, müdürlük görevine 04.11.2015 tarihli genel kurul kararı ile son verildiği, dava konusu mallarla ilgili olarak fiili tespit ve sayımın davalının şirketten veya görevinden ayrıldığı tarih itibarıyla yapılması gerekmekte iken, davalının müdürlük görevine son verilmesinden 27 gün sonra 01.12.2015 tarihinde yapıldığı, sayımın davacı şirket çalışanları tarafından yapıldığı, düzenlenen listenin de yine davacı şirket çalışanları tarafından imzalandığı, dava dilekçesinde dahi stok sayımına davalının şirketten ayrılması sonrasında başlandığının yazılı olduğu, dava konusu şirket mallarının davalının görevde olduğu dönemde kaybolduğu ve söz konusu eksiklikten davalının sorumlu olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, HMK’nın 141. maddesi uyarınca yazılı yargılama usulüne tabi bir davada davacı bakımından iddiayı genişletme yasağının cevaba cevap dilekçesinin verilmesi ile başladığını, cevaba cevap dilekçesinde ve sonraki tüm dilekçelerde dava konusu mallarla ilgili fiili tespit sayımın davalının şirketten ayrılmasına önce başladığını belirttiklerini, dava dilekçesinde tanık deliline dayandıklarını bildirmelerine rağmen mahkemece tanık dinletme talepli dilekçemizin delillerin bildirilmesine ilişkin ara karardan sonra verilmiş olduğu gerekçesiyle tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, oysa tanıkların isimlerini 06.02.2017 tarihli dilekçe ile mahkemeye bildirdiklerini, dava dışı yeni genel müdür ile davalı arasında yapılan e-posta yazışmalarında davalının sayımı tamamlamadığının anlaşılacağını, davalının yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle zararın önlenemediğini, davalının kusurlu eylemi ile şirket zararı arasında illiyet bağı bulunduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca Dairemizce istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılması gerekmektedir.
Davacı taraf, şirket kayıtlarında yer alan bir kısım malların davalının şirket müdürü olduğu dönemde kaybolduğunu iddia ederek, şirket zararının tazminini talep etmiş olup, envanterde bulunmadığı iddia olunan parçaların davalının sorumluluğunda bulunduğu sırada kaybolduğunu davacının kanıtlaması gerekmektedir.
Davalının müdürlük görevinin ve temsil yetkisi 04.11.2015 tarihli genel kurul kararı ile sona ermiş, davacı tarafça dosyaya sunulan stok sayımı çizelgesi ise 01.12.2015 – 04.12.2015 tarihleri arasında davacı şirket çalışanları tarafından düzenlenmiş ve imzalanmıştır. Davacı şirketin basiretli bir tacir olarak davacının görevinin sona ermesi üzerine derhal stok sayımı yapması gerekirken, bu sayımın uzun süre sonra yapıldığı anlaşılmaktadır.
TTK’nın 1521/1. maddesinde “Ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nın basit yargılama usulünde delillerin ikamesi koşullarını düzenleyen 318. maddesinde “Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.” Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağını düzenleyen 319. maddesinde ise “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.” şeklinde düzenlemeler mevcuttur. Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış, ancak tanıkların isimleri ile hangi vakıanın ispatı için gösterildiği belirtilmemiştir. Mahkemece 10.11.2016 tarihli ara karar ile verilen kesin süre içerisinde de davacı tarafça tanıkların bildirilmediği görülmüştür. Kaldı ki, dosya kapsamındaki delillere göre davacı şirket çalışanı olduğu anlaşılan tanıkların dinletilmesinin sonuca etkili olmayacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle, davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13.09.2021