Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/2020 E. 2021/1313 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2018/2020
KARAR NO : 2021/1313

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25.06.2018
NUMARASI : 2017/90 E. 2018/100 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Bulunmadığının Tespiti
KARAR TARİHİ : 09.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.11.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 25.06.2018 tarih 2017/90 E. 2018/100 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 05.04.2011 tarihinde kurulmuş olan müvekkili şirketin pazarlamasını yaptığı önemli ürün gruplarından biri vantilatörler olduğunu, davacı şirket tarafından kullanılmakta olan … markasının en yüksek tanınırlığa sahip marka olduğunu,… markası altında piyasaya sunulmakta olan vantilatör ürünlerinden ikisinin “… … …” ve “… … …” kodlu ürünler olduğunu,“… … …” ve “… … …” şeklindeki kodlamadaki kullanım aslen uluslararası alanda da kullanılan bir açılım olup … İngilizce “…” sözcüklerinin ilk harfleri,… İngilizce “…” (Türkçe karşılığı ….) sözcüklerinin ilk harfleri, …, …- malların uzunluğunun inch birimi olarak gösterilmesi olduğunu, bu model ürünlerin 1990’lı yıllardan bu yana … markası altında piyasaya sunulmakta olup; gerek davalı taraf ve gerekse tüketici nezdinde de bilindiğini, davalı şirketin vantilatör, ısıtıcı ve sair ısıtma ve soğutma cihazları ile küçük ev aletleri gibi ürünlerin ve farklı sektörler için çeşitli plastik parçaların üretimini yapan ve bu ürünleri pazarlayan bir firma olduğunu, davalılardan …’ın ise; fason imalat yapan davalı şirketin ortağı ve yönetim Kurulu üyesi olup Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “2014/36078” sicil nolu “….-… … …” markasının ve 2014/36069 sicil nolu “….-… …. …” markasının kendi adına tescilini gerçekleştirdiğini, davalı şirket tarafından ….’ne Karşıyaka 5.ci Noterliği’nden keşide olunan 04.05.2017 tarih ve 12719 sayılı ihtarnamede ;… vantilatör ürün grubunda kullanılan “… … …” ve “… … …” ibarelerinin davalı …’a ait “2014/36078” sicil nolu “….-… … …” ve 2014/36069 sicil nolu “…-… … …” markalarından kaynaklanan hakları ihlal ettiği iddia edilerek, … vantilatör ürün grubunda iki modelde kullanılan “… … …” ve “… … …” ibarelerinin kullanılmaması aksi halde yasal yollara müracaat edileceği ihtar edildiğini, aslen markalar davalılardan …’a ait olmakla beraber ihtara konu kullanımın hukuka aykırı olduğu iddiası davalı şirket tarafından ihtar yapıldığından davada mecburen şirketin de davalı gösterildiğini, ”… … …” ve “… … …” nolu ibareler teknik ifadeler olup bu ibarelerin 20 yılı aşkın zamandır … marka ürünlerde kullanıldığını, markanın bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, … markalı ürünlerde model kodu olarak kullanılan “… … …” ve “… … …” ibarelerinin davalılara ait “…-… … …” ve “…-… … …” markalardan kaynaklanan hakları ihlal etmesinin mümkün olmadığını, … kısaltması, özellikle yabancı pazarlarda mevcut bulunan ürünlerin teknik özelliklerini gösteren kodlarda yer verilen bir kısaltma odlduğunu, çeşitli markalı vantilatörlerin ürzerinde de teknik kısaltma ve ürün özelliklerinin birçok markada kullanıldığını, … grubunun bu ibareleri; davalı yanın marka başvurusunu gerçekleştirdiği 2014 yılından önce de kullandığını, davalı şirketin 2011-2014 yılları arasında … markasıyla, ihtarına konu “… … …” ve “… … …” ibareli modelleri de kapsayacak şekilde ısıtma ve soğutma ürünleri üretttiğini, davalılar, sözleşmeli olarak 2011-2014 yılları arasında … markası altında ürettikleri ürünlerde kullanılan “… … …” ve “… … …” ibarelerini kendi adlarına “…-… … …” ve “…-… … …” markaları ekinde kötü niyetle tescil ettirdiklerini,müvekkil şirketin kullanımının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında ihlal olmadığını, markanın “…” şeklindeki esas unsuru kullanılmadığı gibi bu yönde bir iddia dahi bulunmadığını, marka bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, … markalı ürünlerde model kodu olarak kullanılan “… … …” ve “… … …” ibarelerinin davalılara ait “…-… … …” ve “…-… … …” markalardan kaynaklanan hakları ihlal etmesinin mümkün olmadığını, davalıların markasına karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davalıların keşide ettiği ihtarnameye konu ürünleri piyasaya süren müvekkil şirketin işbu davanın açılması bakımından hukuki menfaatinin de olduğunu ileri sürerek müvekkil şirket’in “… … …”, “… … …” ve “… … …” ibarelerini … marka ürün modellerinde kullanmasının davalılardan … adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirilmiş olan 2014/36078 sicil nolu “…-… … …” ve 2014/36069 sicil nolu “…-… … …” markalar üzerindeki marka hakkına tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı şirketin iş bu davaya konu üç adet markayı, haksız ve hukuka aykırı, tüketici nezdinde iltibas yaratacak şekilde ve kötü niyetli olarak kullandığını, müvekkiline ait bu markaların kullanıldığı ürünlerin (vantilatörlerin), davalı şirketin ürettiği ürünler ile karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, bu ürünler sebebiyle davalıların maddi ve manevi açıdan zarara uğradıklarını, 1990’larda tanınan … markasına sahip şirketler grubunun iflas ettiğini, 2011 yılında kurulan davacı şirket ise bambaşka bir firma olup iflas eden … markasının tanımışlığından faydalandığını, iflas eden … şirketler grubunun söz konusu … … … adlı markayı hiçbir zaman tpe nezdinde tescil ettirmediğini, dava dilekçelerinde ısrarla … … … – … … … ve … … …’nin … tarafından kullanıldığı ve dolayısıyla önceki kullanıma dayalı bir hakları olduğu iddia edilmişse de, … firmasının iflas ile sona erdiğini ve kullandığı tüm markaların da mahkeme kararıyla iptal edildiğini, davacı şirketin ise … adını kullanan bambaşka bir şirket olup ve kötüniyetli olarak … markasının tüketici nezdinde oluşturduğu tanınmışlıktan faydalanmayı amaçladığını, “… … … – … … … ve … … … ” ibarelerinin yine, kabul anlamına gelememek kaydıyla bir tanınmışlığı olmuşsa da bu tanınmışlığı sağlayan şirketin davacı değil iflas ile son bulan … şirketi olduğunu, iflas eden … şirketler grubunun söz konusu ibareleri hiçbir zaman marka olarak kullanmadığını, sadece kod olarak kullandığını, bu ibarelerin müvekkillleri tarafından markalaştırılıp piyasada tanınmışlık kazandığını, müvekkilinin bu ibareleri markalaştırmasından sonra davacı şirketin de benzer marka başvuruları yapmaya başladığını, söz konusu markaları tıpkı müvekkilin markası ile iltibas yaratacak şekilde ” … … … … – … … … …” olarak kullandığını, davacı şirketin müvekkil şirketin marka olarak kullandığı bu ibareleri bire bir kullanarak üstelik aynı vantilatör üzerinde müvekkiline ait tescilli vantilatör göbeğini de kullandığında ürünlerin tüketiciyi yanıltma ihtimalini çok çok yükselttiğini, davacı kullanımlarının davalıların marka ve tasarım haklarını açıkça ihlal ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 23.05.2017 tarihinde açılan tescilli markaya tecavüz bulunmadığının tespiti davasının SMK’nın 154 ve 7. maddesi hükümlerine göre değerlendirileceği, SMK’nın 154. Maddesi gereğince tüm sınai haklar için ortak olmak üzere tecavüz bulunmadığının tespiti davası açılabildiği, önceden bildirim yapılmasının dava şartı olarak düzenlenmediği, davacı tarafın talep konusu ettiği kullanımlarının vantilatör ve fan ürünleri için kullandığı, talebin ürün üzerine koyduğu ek sözcüklere ilişkin olduğu, davacının kullandığı “… … …”, “… … …”, “… … …” ibarelerinin davalı tarafa ait 2014/36078 nolu “…- … … …”, 2014/36069 nolu “… … … …” markaların kapsamına girmediğini iddia ettiği, MarkKHK 5. Maddesi ve SMK’nın 4. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde bir sözcük veya işaretin marka olabilmesi için öncelikli şartın, ayırt edicilik özelliğine sahip olması gerektiği, mal ve hizmeti niteleyen sözcüklerin markalarda esas unsur değil de yan unsur olarak kullanılmalarına müsade edildiği, markanın ayırt edicilik sağlayan esas unsuru yanında, yan unsurların işlevsel olarak yardımcı nitelikte olmaları nedeniyle ayırt ediciliğe katkı sağlamamakla birlikte, bilgi verici olduğu, karşılaştırmada yan unsurların ikincil etkiye sahip olduğu, iki markanın esas unsurlarının birbirlerinden farklı olmasının ortalama tüketicinin markaları karıştırmamasını sağladığı, aynı sınıf mallarla ilgili ölçü, ebat, versiyon bildiren ifadelerin korumaya doğrudan bir etkisi bulunmadığı, yan unsurların marka koruması altında tekelleştirilerek rakiplerin dürüstçe ticarette kullanmaları engellenemeyeceği gibi, iltibas değerlendirmesinde de öne çıkarılamayacağı, malların ortalama tüketicisinin markaların esas unsuruna bakarak malları birbirinden ayırt edeceği, mal ve hizmetin niteliğine, ölçüsüne, cinsine ilişkin bilgi veren sözcükler ve işaretlerin koruma kapsamı dışında yer aldığı, davalı adına tescilli markalarda ve davacı tarafın kullandığı her iki markada da tekrar edilen harf ve rakam şeklindeki kısaltmaların ayırt ediciliğinin bulunmadığı veya son derece zayıf bulunduğu, bunların akılda kalması ve marka kabul edilmesinin ortalama tüketicinin algı yeteneği ve alışkanlıkları karşısında mümkün olmadığı, anılan kısaltmaların vantilatörlerde bir çeşit ebat standart bilgisi olduğu, davalı markalarının esas unsurunun “…” olduğu, davacı markasında da esas unsurun “…” olduğundan söz konusu ek unsurlar nedeniyle bir iltibas doğmayacağı, ortalama tüketicinin ürünü araştırır veya talep ederken “…” veya “…” ibarelerini zikredeceği, detaylı ve fiili bir alış verişte ürünün özellikleri araştırıldığında, söz konusu ölçü referansları (16, 18 ınç; … …) gündeme gelebileceği, davalının tescilleri kapsamında yer verdiği ek unsurların marka korumasını belirlemeyeceği, mal ve hizmetin cinsi, özellikleri, boyutları gibi bilgileri içeren veya refere eden ek unsurların tekelci koruma sağlamayacağı, marka değeri olan yan unsurların davacı tarafından aynı ürün emtiasında kullanılmasının marka ihlali oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı tarafın “.. … …”, “… … …”, “… … …” ibarelerini ürünleri üzerinde kullanmasının davalı adına kayıtlı 2014/36078 nolu “…- … … …”, 2014/36069 nolu “… … … …” markalarının ihlalini oluşturmadığının tespitine karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalılar vekili, müvekkili şirketin iç ve dış pazarda vals markası adı altında sunduğu kaliteli ürünler ile tüketici nezdinde bir tanımışlık kazandığını, müvekkilinin, yurt içi ve yurt dışında almış olduğu eğitim ve mesleki tecrübeleri doğrultusunda,fikri sınai hakların önemini bilerek tüm marka ve tasarımlarını tpe nezdinde korumayı amaçladığını, müvekkili ve ortağı olduğu şirket adına birçok tasarım ve onlarca markanın tescilli olduğunu, dava öncesinde davacı şirkete müvekkil markalarını haksız ve hukuka aykırı olarak kullanması nedeniyle ihtarname gönderildiğini ve mahkemeden tespit istenildiğini, tespit sonrasında düzenlenen bilirkişi raporu ile markalara tecavüzün sabit hale geldiğini, ancak mahkemede bu hususların göz ününde bulundurulmadığını ve yeniden bir bilirkişi raporu dahi alınmaksızın bir anda markalara tecavüz edilmediği kanısına varılarak davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkil ve müvekkil şirket yetkililerinin katılmış oldukları bir fuarda, “…-… … …” ve “…-… … …” ibareli markaların davacı şirket tarafından, aynı tip ürünler ( vantilatörler) üzerine basılmak suretiyle taklit edildiğine dair bir takım broşür ve kataloglara rastladıklarını, söz konusu fuarın tanıtımı amaçlı basılan “lifetech elektrikli ev aletleri dergisi … … …” sayısının ilgili sayfaları incelendiğinde, müvekkil şirkete ve müvekkile ait tasarım ve markalara tecavüz oluşturan eylemlerin açık şekilde görüldüğünü, şirket yetkililerinin fuar sonrasında, yaptıkları araştırmalar sonucunda davacı şirketin tecavüz oluşturan ürünleri piyasaya sürdüklerini görmeleri üzerine markalara tecavüzün önlenmesi amacıyla ihtarnamenin davacı şirkete gönderildiğini, ihtarnamede tecavüz oluşturan eylemlere son verilmesi istenilmişse de olumlu bir yanıt alınamadığını, tecavüz oluşturan eylemlere son verilmediği gibi daha da arttırılarak devam ettiğini, bu davanın da ihtarname sonrasında açıldığını, amacın haklarında açılacak olan ceza ve tazminat içerikli hukuk davalarından kurtulmak olduğunu, söz konusu tecavüzün tespiti amacıyla 2017/50 d iş sayılı dosya ile inceleme yapıldığını ve markalara yapılan tecavüzün bilirkişi raporuyla sabit hale geldiğini, dava öncesi hazırlanan bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, tespit dosyasındaki bilirkişi raporunun davanın açılışından sonra verildiğini, yapılan yargılamada, bir bilirkişi raporu alınması talebinin mahkemece göz önünde bulundurulmadığını, yapılan yargılamada, sunulan deliller, dava öncesinde gönderilen ihtarname ve aynı mahkemeye sunulan tespit bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, herhangi bir delil toplanmadığını, bir bilirkişi incelemesi dahi istenmediğini, 09.11.2017 tarihli celsede; “…her ne kadar davacı sıfatlı olsa da 2017/91 nolu dosyanın konusu bu dosyayı etkilediğinden, sonucunun beklenmesine, sair konuların daha sonra değerlendirilmesine.. ” karar verildiğini, ancak her nedense 25.06.2017 tarihli celsede ise “… 2017/91 esasta kayıtlı dosyamızın sonucunun beklenmesine ilişkin ara kararından dönülmesine karar verildi… ” denilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulduğunu, üstelik gerekçeli kararda, ara karardan dönülmesini gerektirir herhangi bir açıklama da yapılmadığını, müvekkilinin kullanımından sonra davacı şirketin içerisinde …-… ibareler içeren birçok başvuru yaptığını, sadece bu hususun bile müvekkilin bu ibareleri marka haline getirdiğinin kanıtı olduğunu, müvekkil şirketin üretmiş olduğu vantilatörlerin yanına belirli ifadeler koyarak vantilatör tiplerini markalaştırdığını, tüketicilerin ürünleri bu markalarla tanınmış hale geldiğini, tpe nezdinde de müvekkili adına tescil edilmiş olan tüm markaların her birinin yanında, ayrıt edici bir takım ibareler olduğunu, bunların çeşitli kelimeler, harfler ve rakamlar ile sağlandığını, amacın ürünleri bir birinden ayırt ederek, tanınırlığını sağlamak olduğunu, sektörde bir çok markanın, yan markalarını çeşitli ibareler ile tescil ettirerek ürünleri arasındaki farka işaret ettiğini, google üzerinden kısa ve basit bir araştırma ile arama kısmına … … … ve … … … yazıldığında sadece … ve … ibarelerinin çıktığını,normal bir tüketicinin bir bakışta …- … ibarelerinin inç anlamın geldiği … ibaresinin ingilizce “stand fan” sözcüklerinin ilk harfleri olduğu ve … ibaresinin ingilizce “…” anlamına geldiğini bir bakışta anlamasının imkansız olduğunu, dava öncesi istenen tespit sonrasında hazırlanan rapor, bir endüstri mühendisi profesörü tarafından hazırlanmış olup, bu ibarelerin vantilatörler için ayırt edici olup olmadığını bilmiyor oluşunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, “…” “… ” ibarelerinin vantilatörlere özgülenmiş bir ibare olmadığını, tpe tarafından markaların tescili esasında uyulacak kriterlerin tespiti için çıkarılan bir marka kılavuzunda harf ve sayı kombinasyonlarından oluşan marka başvurularının da tescil edilebileceği hususuna değinildiğini, kılavuzun 1.14.2. maddesinde; iki veya daha fazla basamaklı sayılar ile iki veya daha fazla harften oluşan kelimelerin, kural olarak, ayırt edicilik niteliğine sahip olduğu kabul edilir.” denildiğini,
… … gibi ibarelerin normal tüketici nezdinde ilk bakışta vantilatorü çağrıştırdığını düşünmenin mümkün olmadığını, tüm yargı kararları ve mevzuat ışığında, ayırt edicilik konusunda, ilgili ortalama tüketici bakışının esas alınması gerektiğinin kabul edildiğini, ortalama tüketicinin, markayı bir bütün olarak algıladığı, onun detaylarını analiz ile ilgilenmediğinin varsayılması gerektiğini, bu tüketici; makul ölçüde ilgilenmiş, makul ölçüde gözlemci ve söz konusu mal ve hizmetin kategorisine göre değişebilecek nitelikte dikkat sahibi olduğunu, mahkemece söz konusu ibarelerin ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı hususunun dikkate alınmadığını, herhangi bir araştırma, bilirkişi raporu alınmadığını, … … … … … ibereleri de müvekkil markaları ile birleşmiş tüketici nezdinde bir tanınırlık kazandığını, bu sebeple ayırt edicilik gücünün az olduğu iddiası yerinde olmadığını, içerisinde harf ve rakam kombinasyonu olan binlerce marka mevcut olup tüketici nezdinde bu ibareler ile anıldığı ve tanınırlık kazandığının da bilindiğini, sadece şahsi bir kanaatle verilen hükmün hakkaniyetsiz olduğunu, gerekçede belirtilen Yargıtay 13/03/2015 tarih, 2014/12795 -2015/3512 sayılı adidas kararındaki “şerit yan unsuru” işaretlerinin kullanımının koruma kapsamına girmeyeceğine dair kararın somut olaya uygulanma ihtimali olmayıp, dava ile de tek bir benzerliği dahi olmadığını, herhangi bir delil toplanmadan, bilirkişi raporu dahi alınmadan, yapılmış olan yargılama sonucunda, zorlama ile verilen kararın dayanaksız kaldığını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının ürünleri üzerinde kullandığı ibarelerin davalı adına kayıtlı markalara tecavüz oluşturmadığının tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne, davacı tarafın “… … …”, “… … …”, “… … …” ibarelerini ürünleri üzerinde kullanmasının davalı adına kayıtlı 2014/36078 nolu “…- … … …”, 2014/36069 nolu “…- … … …” markalarının ihlalini oluşturmadığının tespitine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
SMK’nın 154. Maddesi gereğince tüm sınai haklar için ortak olmak üzere tecavüz bulunmadığının tespiti davası açılabilir, maddede önceden bildirim yapılması da dava şartı olarak düzenlenmemiştir. Davacı taraf, … markalı vantilatörler üzerinde “.. … …”, “… … …”, “… … …” ibarelerin kullanmasının davalı adına tescilli “…- … … …”, “… … … …” markalarına ihlal oluşturmadığının tespitini istemiştir. Davacının ürünler üzerinde kullandığı … İngilizce “…” sözcüklerinin ilk harfleri (Türkçe karşılığı ayaklı vantilatör ), … İngilizce “…” (Türkçe karşılığı …) sözcüklerinin ilk harfleri olup ..,…- malların uzunluğunun inch birimi olarak gösterilmesidir. Davacının ürünleri üzerinde kullandığı bu ibareler teknik ibareler olup bu ibarelerin ayırediciliği bulunmamaktadır. Markanın karşılaştırılmasında yan unsurlar ikincil etkiye sahiptir. İki markanın esas unsurlarının birbirlerinden farklı olması ortalama tüketicinin markaları karıştırmamasını sağlamakta olup, aynı sınıf mallarla ilgili ölçü, ebat, versiyon bildiren ifadelerin korumaya doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Markadaki yan unsurların marka koruması altında tekelleştirilerek rakiplerin dürüstçe ticarette kullanmaları engellenemeyeceği gibi, iltibas değerlendirmesinde de öne çıkarılamaz. Malların ortalama tüketicisi markaların esas unsuruna bakarak malları birbirinden ayırt edecek olup mal ve hizmetin niteliğine, ölçüsüne, cinsine ilişkin bilgi veren sözcükler ve işaretler koruma kapsamı dışında yer almaktadır. Davalı adına tescilli markalarda ve davacı tarafın kullandığı her iki markada da tekrar edilen harf ve rakam şeklindeki kısaltmaların ayırt ediciliğinin bulunmadığı veya son derece zayıf bulunduğu, bunların akılda kalması ve marka kabul edilmesinin ortalama tüketicinin algı yeteneği ve alışkanlıkları karşısında mümkün olmadığı, anılan kısaltmaların vantilatörlerde bir çeşit teknik ibareler olduğu, davalı markalarının esas unsurunun “…” olduğu, davacının ürünleri üzerinde kullandığı markanın da esas unsurunun “…” olduğu, bu nedenle söz konusu davacının kullandığı ibareler nedeniyle bir iltibas doğmayacağı, ortalama tüketicinin ürünü araştırır veya talep ederken “…” veya “…” ibarelerini zikredeceği, talebe konu bu ibarelerin davacı dışında da başka firmalar tarafından da aynı tür ürünler üzerinde kullanıldığı, hakimin bilgi ve tecrübesi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan taraflar arasındaki uyuşmazlığın aydınlatılması için bilirkişi incelemesinin zorunlu olmadığı, davacının taraf olmadığı 2017/91 esas sayılı davanın sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, ayırediciliği bulunmayan İngilizce teknik özellikleri ifade eden bu ibarelerin davacı tarafından aynı ürün emtiasında kullanılmasının marka ihlali oluşturmayacağı sonucuna varılmakla; mahkemece “davacı kullanımının davalının markalarına ihlal oluşturmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davalılardan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalıların yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.09.11.2021