Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1932 E. 2021/855 K. 12.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1932
KARAR NO : 2021/855
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.07.2018
NUMARASI : 2014/826 E. – 2018/898 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 12.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.07.2021
İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.07.2018 tarih 2014/826 E. – 2018/898 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı ….. ve davalı ….. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 06.12.2011 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve ZMMS sigortacısı olduğu aracın …..nde tekniker olarak çalışan müvekkiline çarpmasıyla meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, 8 aylık rapor sürecinde SSK’dan aldığı iş görmezlik geliriyle ailesinin geçimini sağladığını, müvekkilinin tedavi olmasına rağmen yürümekte hala zorlandığını, fonksiyon kaybına uğradığını, fonksiyon kaybının duyulardan ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 35.000,00 TL nin kaza tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 243.260,03 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı ….. Vekili, müvekkiline izafe edilen kusur oranlarını kabul etmediklerini, karşı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkili şirketin özen görevini yerine getirdiğini, kusurlu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ….. vekili, davadan önce ihbar yapılmadığından davacının muaccel alacağı olmadığını, derdest dava bulunduğunu, ihbar yapılmadığından açılan dava nedeniyle müvekkilinin giderlerden sorumlu tutulmayacağını, poliçe limitinin 200.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacının cismani zarar talebinden ne kastettiğini HMK 31 maddesi gereğince açıklaması gerektiğini, fonksiyonel kaybın sürekli olup olmadığının iddia edilip edilmediğinin açıklanması gerektiğini, müvekkili yönünden kaza tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ….. cevap layihası sunmamış, daha sonra temsil eden vekil tarafından davanın reddi istenmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, alınan bilirkişi raporlarından davalı sürücünün kazanın oluşumunda %100 tam kusurlu olduğu, kaza nedeniyle davacıda %26,2 maluliyet oluştuğu, davacıdaki maluliyete göre sürekli maluliyetten kaynaklı davacının 307.259,38 TL olduğu, ancak peşin sermaye değerli gelir olarak davacıya verilen 91.081,13 TL’nin mahsubu gerektiği, mahsup sonucuna göre davacı alacağının 216.178,25 TL olduğu, poliçe limiti 200.000,00 TL olduğundan sigorta şirketinin 200.000,00 TL’den sorumlu olduğu, davalı sigorta şirketi vekili tarafından devam eden başka davalar nedeniyle garameten hesaba göre tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiş ise de sigorta şirketinin kişi başı ödeyeceği tazminat miktarının poliçede belli olup bu miktara hükmedildiği, bu limitin zerinde tazminata hükmedilmemesi veya tahsil edilmemesi için eldeki davanın infaz aşamasında diğer dosyalar ile birlikte dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 278.260,03 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleten ve sürücü davalılardan, dava tarihinden itibaren davalı sigorta şirketinden avans faizi ile birlikte tahsiline, davalı sigorta şirketi sorumluluğunun 139.890,58 TL ile sınırlı tutulmasına karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı ….. ve davalı ….. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı sigorta şirketi vekili, İzmir 1.İş Mahkemesinin 2015/354 sayılı dosyasında SGK tarafından dava açıldığını, SGK tarafından %13 oranında davacının maluliyeti kabul edilerek geçici iş göremezlik ödendiğini, sonrasında bu oran ile malulen emekli edildiğin, İş Mahkemesi dosyasında yapılan ödemenin rücuen tahsilinin istendiğini, kabul edilen maluliyet oranı ile mahkemenin aldığı maluliyet raporu oranı arasında %10 luk fark oluştuğunu, bu sebeple davacının SGK’ya maluliyet artışı nedeniyle başvuru hakkı bulunduğunu, bu hakkına dayanarak başvurduğunda peşin sermaye değeri ile tazminat alabileceğini, SGK’ya yapılan ihbara verilen cevapta bu hususun açıkça ikrar edildiğini, bu sebeplerle davacı tarafın kesinleşmiş mahkeme ilamı ile belirlenen %13 lük maluliyetinin kabulü ile hesaplaması gerektiğini, SGK’nın ileride eksik maluliyet nedeniyle ödeme yaptığında farkı müvekkiline rücu edebileceğini malulen emekli edilen davacının halen fiili olarak aynı şirkette çalıştığını ve maaş almaya devam ettiğini, sürekli iş göremezlik tazminatını isteyemeyeceğini, tekniker olarak helen çalışan davacının çalışmasında herhangi bir sorun olmadığının sabit olduğunu, sürekli iş göremezlik tazminatı ödemesinin hukuki bir dayanağının kalmadığını, daha fazla efor sarfettiği iddia edilerek bir tazminat hesabı yapılıyor ise bu durumda da hesaplamada birden çok maaş aldığı, ayrıca SGK tarafından tazminat ödendiği de dikkate alınarak bir hesaplama yapılması gerektiğini, İzmir 4 ATM’nin 2018/438 sayılı dosyasında aynı olaya ilişkin dava bulunduğunu, davanın derdest olduğunu, müvekkili tarafından herhangi bir dosyaya yapılan ödeme halinde mükerrer ödeme yapma ihtimalinin doğacağını, bu sebeple garameten paylaşım yapılması gerektiğini, garameten paylaşım yapılmayacak ise bu kez 4.ATM’nin 2018/438 Sayılı dosyasına istinaden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla hüküm verilmesi gerektiğini, ıslah edilen miktar yönünden faiz talebinde bulunulmadığından sadece 35.000,00 TL’lik kısım için faize hükmedilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde istenilen faiz türü belirtilmediğinden yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, mahkemenin talebi aşarak avans faizine hükmettiğini, poliçe limitine göre yargılama giderlerinde de oranlama yapılması gerektiğini, poliçe limiti 139.890,52×100/278.260,03=%50,27 TL olup bu orana göre vekalet ve giderlerin oranlanması gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı …….vekili, mahkemece kusur oranına yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, SGK tarafından %13 maluliyet oranına göre geçici iş göremezlik ödendiğini ve İş Mahkemesinde açılan rücu davasında bu oranın kesinleştiğini, kesinleşen oranla çelişecek şekilde %26,2 maluliyetin kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ….. nin yazısında davacının 09.01.2007 tarihinden beri kurumda tekniker olarak çalıştığı bildirildiğine göre davacının halen aynı iş yerinde çalıştığını, dolayısıyla işini yapabileceğini, maddi zarar hesaplamasında bu hususun göz ardı edildiğini, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusuru ve ilgisi olmayan 3.kişi olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan iş göremezlik tazminatının tahsili istemilidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı …..nin kusura ilişkin itirazlarının incelenmesinde; mahkemece hükme esas alınan ATK kusur raporunun kaza tespit tutanağı, dosya kapsamı ve olayın oluş şekline uygun olmasına göre bu konudaki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Maluliyetin haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmeliklere göre çözümlenmesi, maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önceki kazalarda Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasındaki kazalarda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan İzmir ATK tarafından düzenlenen maluliyet raporunda, 06.12.2011 tarihli kaza tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında yapılan değerlendirmede, davacıda kalıcı sakatlık ve maluliyet oranının yaşına göre % 26 olduğu, 45 gün süre ile iş ve gücüne engel teşkil edeceği, 3 ayda tıbbi şifa bulacağı belirtildiği, raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu görülmektedir.
İzmir 1.İş Mahkemesinin 2015/354 sayılı dosyasında davaya konu olan kazada yaralanan davacıya %13 oranındaki maluliyete göre yapılan peşin sermaye değerli gelir ve geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuen tahsili istemli davalı sürücü ile sigorta şirketi hakkında açılan davada davanın kabulüne karar verildiği, temyiz edilmeden kararın kesinleştiği, kesinleşen karara göre 14.658,86 TL geçici iş göremezlik, 45.540,56 TL peşin sermaye değerli gelirin davacıya SGK tarafından ödendiği, hesap raporunda mahsup yapılarak tazminatın hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Davalı sigorta ile ….vekilleri, SGK tarafından davacıda %13 maluliyet bulunduğu kabul edilerek ödeme yapılmış olması ve yapılan ödemenin rücuen tahsili istemli davalılara karşı açılan davada kabul kararı verilmesi nedeniyle davacıda %13 maluliyet bulunduğunun kesinleştiğini, ilk derece mahkemesince alınan maluliyet raporundaki % 26,2 maluliyetin kabul edilemeyeceğini, kesinleşen orana göre hesaplama yapılması gerektiğini iddia etmektedirler. Bu dosyada, davacının taraf olmaması nedeniyle, davacı yönünden maluliyet oranına ilişkin kesinleşmiş hüküm bulunmamakla, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde kabul edilmemiştir.
İlk derce mahkemesince hükme esas alınan hesap raporunda, PMF yaşam tablosu esas alınarak, davacının 60 yaşına kadar aktif olarak çalışacağı kabul edilerek maluliyet raporu da dikkate alınarak 369.341,16 TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, geçici iş göremezlik tazminatının ödenmiş olması nedeniyle bu yönden alacağının bulunmadığı, 369.341,16 TL’den peşin sermaye değerli gelir olan 91.081,13 TL’nin mahsubu sonrasında sürekli maluliyetten kaynaklı zararın 278.260,03 TL olduğu, SGK tarafından açılan davada rücu davası kabul edilerek kesinleştiğinden hüküm altına alınan miktarların 200.000,00 TL poliçe limitinden mahsup edilmesi sonrasında bakiye limitin 139.890,58 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili, raporda belirtilen miktarlara göre dava değerini arttıran ıslah dilekçesini sunmuş, mahkeme raporlara göre hüküm kurmuştur. Hesap raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, dosya kapsamına uygun düzenlenmesine, …..un mahkemeye 11.11.2015 tarihinde gönderdiği yazı cevabında ; davacının 09.01.2007 tarihinden beri halen şirkette tekniker olarak çalıştığı belirtilmiş ise de, hesap raporundaki hesaplama şekline göre, istenebilecek tazminat miktarını değiştiremeyecek olmasına, kaza nedeniyle davacıda oluşan maluliyetin, aktif çalışma sürecini etkileme ihtimalinin bulunmasına ve sürecinin bilinememesine göre, ilk derece mahkemesince, hesap raporu esas alınarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemekle, davalılar vekillerinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı sigorta vekilinin savunmasında ve istinaf itirazlarında, aynı olaya ilişkin haklarında açılan davanın derdest olduğunu, mükerrir ödeme yapma ihtimali söz konsu olduğundan garameten paylaşım yapılması, yapılmayacak ise tahsilde tekerrür oluşturmaması şeklinde hüküm kurulması gerektiğine ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde ; Uyaptan gönderilen, Kemalpaşa 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/ 211 esas sayılı dosyasındaki belgelerden, davacı tarafça aynı kazaya ilişkin davalılar hakkında maddi tazminat davası açılmış ise de bu dosyada tedavi giderlerinin istenmiş olması, eldeki davada ise iş göremezlik tazminatlarının istenmiş olması karşısında, poliçedeki farklı klozlara göre sigorta şirketinin sorumluluğu belirlenecek olmakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta vekilinin, davalı sigorta vekilinin bakiye poliçe limitine göre vekalet ücreti ile yargılama giderlerinde oranlama yapılması gerektiğine, ıslah edilen miktar için hükmedilen faizi ve kabul edilen avans faiz türüne ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; belirsiz alacak olarak açılan davada, dava dilekçesinde faiz talep edildiğinden, ıslah dilekçesinde ayrıca faiz istenilmemesinin dava dilekçesindeki talebinden feragat edilmiş olduğu şeklinde kabul edilemeyecek olmasına, dava dilekçesi içeriğinden istenilen faiz türünün anlaşılmasına ve sigortalı aracın ticari araç olmasına , poliçe limitine göre yargılama giderleri ile vekalet ücretinde oranlama yapıldığının anlaşılmasına göre, ıslah edilen miktar içinde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi, faiz türünün avans faizi olarak kabul edilmesi ve hükmedilen vekalet ücreti ile yargılama giderleri doğru olmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir.
İstinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı ….. ve davalı ….. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı …..yönünden istinaf karar harcı olan 5.282,68 TL’den peşin alınan 1.321,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.961,68 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …..yönünden istinaf karar harcı olan 19.007,94 TL’den peşin alınan 4.751,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 14.256,94 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 12.07.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.