Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1929 E. 2021/1314 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2018/1929
KARAR NO : 2021/1314

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2018
NUMARASI : 2018/107 Esas 2018/91 Karar
DAVANIN KONUSU : Ticaret Ünvanının Terkini, Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i
KARAR TARİHİ : 09.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.11.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 31.05.2018 tarih 2018/107 Esas 2018/91 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili şirketin … Valiliği ve … önderliğinde çevre koruma ve bu amaca yönelik geri dönüşüm ile ilgili alanlarda faaliyet göstermek üzere “… …” ünvanı ile 2005 yılında kurulduğunu ve o tarihten itibaren faaliyetini sürdüğünü, ‘…” ibareli 2009/44582 nolu ve “‘…” ibareli 2009/44577 nolu markaları bulunduğunu, davalı tarafın ise kendileri ile geri dönüşüm yönünden aynı iş kolunda faaliyet göstermek üzere “… … Ltd Şti” unvanı ile 2014 yılında kurularak kendilerinin iştigal konusu ve kuruluş amacı itibarı ile “…” ve “…” kelimelerinin kısaltılmış hali olan “… ibaresinin unvanlarında yer aldığını ve bu ibareyi tanıtıcı ve belirleyici bir unsur olarak kullandığını, davalı şirketin “…” ibaresini unvanında kullandığını ve tescil ettirmiş olmasının TTK. 39. ile 50. arasındaki hükümlere aykırı olduğunu, davalı tarafın dürüstlük kurallarına aykırı davranarak ve bu yasal korumayı ihlal ederek iltibas yaptığını ve tescilli ticaret ünvanındaki vurgu kelime olan ‘…” kelimesini aynen kullandığını ve ticaret unvanı yaptığını, davalı tarafa unvan tecavüzüne ve iltibasa son verilmesi için 29.09.2014 tarihinde ihtarname gönderdiklerini, ancak davalı tarafın ihtara olumlu cevap vermediğini ileri sürerek, davalının unvanında yer alan “…” ibaresinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, men’ine, bu ibarenin davalının ticaret unvanından terkinine ve hüküm özetinin ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, … … Ltd. Şti unvanlı şirketlerinin 30.05.2014 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek kurulduğunu, ticaret ünvanının başkası tarafından kullanılıp kullanılmadığını araştırma görevinin …’ne ait olduğunu, kendilerinin hurda malzemelerinin ayrıştırılması ve geri kazanımı işi ile uğraşmakta olduğunu, davacı şirket ile aralarında farklı ve ayırt edici özellikler mevcut olduğunu, iki unvanın ayırt edici olduğunu, iltibasa sebebiyet vermediğini, kazanılmış hakların hukuken korunduğunu, 2014/80947 no ile marka başvurusu yaptıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin “…” ibareli 2009/44582 nolu ” 2009/44577 nolu tescilli markaları bulunduğu, davacı şirket 07.05.2005 tarihinde kurulmuş olup güvenlik, çevre koruma, temizlik gibi alanlarda faal olduğu, davalı şirket ise 30.05.2014 tarihinde kurulmuş olup geri dönüşüm, metal, nakliye, inşaat, gibi alanlarda iştigal ettiği, davacı tarafın dava dilekçesinde, haksız rekabet ve unvan terkinini talep ettiği ancak davalının markasal kullanımını gündeme getirmediği, ticaret unvanı, tacirleri birbirinden ayırt etmeye yarayan işaret olup kılavuz sözcük ve iştigal alanlarına ilişkin tanımlayıcı sözcükler ve şirket türünü belirten sözcüklerden oluştuğu,TTK’nın 45. maddesi uyarınca ticaret unvanına sicil dairesinde, daha önce tescil edilmiş olan bir unvandan ayırt edilmesi gerektiği takdirde ekler konmasının lüzumlu olduğu, TTK’nın 50. maddesi uyarınca unvanın usulen tescil ve ilan edilmesinden itibaren kullanım hakkı sahibine ait olduğu, tarafların ticaret unvanlarının kılavuz sözcüklerinin çakıştığı, türleri farklı olan iki şirketin ayırt edici unvan sözcüğünün aynı olduğu,davalı şirketin davacıdan sonra kurulması nedeniyle ticaret unvanındaki kılavuz sözcüğün, davacının hem marka hem de unvanı ile çakışmakla iltibas doğurduğu, davacının markadan ve ticaret unvandan gelen önceliğinin kapsamının, emtia ve iştigal alanı ile sınırlı olduğu, davacı markasının 42. sınıfta bilimsel sınai inceleme araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, bilgisayar hizmetleri ve bunların kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri, grafik sanat tasarım hizmetleri, sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri konusunda tescillendiği, davalı şirketin inşaat, metal, geri dönüşüm gibi iştigal alanları markanın emtiasıyla örtüşmese de davacı markasında mühendislik hizmetleri bulunması nedeniyle benzer ve bağlantılı olduğu, daha önce kurulmuş olan davacı şirketinin iştigal alanının güvenlik, temizlik, ve destek şeklinde özetlenebildiği, davalı şirketin sonradan tescillediği markaların varlığının ticaret unvanının teminatı niteliğinde olmadığı, davacının önceliğini ortadan kaldırmadığı, 07.01.2005 tarihinde kurularak ticari sicilde kaydedilen davacının “…” unvanı bakımından 2014 yılında tescil edilen davalıya göre önceliğe dayalı koruma ve bağlı terkin istemlerinin yerinde olduğu, davalı şirketin unvan kullanımının haktan öte zorunluluk da arz ettiğinden unvan terkin edilinceye kadar kullanımının haksız rekabet olarak nitelenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirket adına kayıtlı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece “…” ibaresinin davalı tarafından ticaret ünvanına konulmasının haksız olduğu tespit edilerek terkin kararı verilmesine rağmen haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebinin reddine karar verilmesinin kendi içinde çelişki oluşturduğunu, haksızlığın tespiti ve önlenmesi ile terkinin bir bütün oluşturduğunu, bu bütünün kısmen reddinin çelişki oluşturduğunu, bu nedenle haklılığı kanıtlanmasına rağmen davalı lehine vekalet ücretine karar verilmesinin de haksızlık oluşturduğunu, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebinin bu aşamada uygun görülmemesi halinde dahi ticaret ünvanındaki ibarenin davalı tarafından kullanılmasının haklı olmadğı anlaşılmış olmakla davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin haksızlık oluşturduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın tamamen kabulünü istemiştir.
Davalı vekili, doktrin ve yargı ve kararlarına göre, karıştırma, yanıltıcılık, aldatma riskinin öngörülebildiği durumlarda tescilli marka hakkına dayalı olarak bir ticaret unvanının terkininin istenebildiği, ticaret unvanında iltibas tehlikesinin belirlenmesinde kullanılan kriterlerin değerlendirilmesinde; işaretlerin benzerliğinde karıştırılma tehlikesinin kabulü için karşılaştırılan işaretler arasında görsel, sessel veya anlamsal bir benzerlik bulunması gerektiği, taraf şirketlerin unvanlarının yazım ve karakter bakımından birbirinden farklı olduğu, mal/hizmet benzerliğinde karıştırılma tehlikesinin varlığı için mal veya hizmet benzerliği aran dığı, davalı şirketin unvanının …, davacı şirketin ise … olduğunu, bu husus da iki ünvan arasında ayırt edici özellik olup iltibasa sebebiyet vermediğini, davacının iştigal alanının mühendislik hizmetleri, grafik sanat tasarım hizmetleri, bilgisayar hizmetleri, her türlü tasarım hizmetleriolduğunu, müvekkili şirketin ise inşaat, metal, geri dönüşüm hizmetleriyle ilgilendiğini, tarafların emtia ve iştigal alanları tamamen farklı olup herhangi bir hizmet benzerliği mevcut olmadığını, Yargıtay kararlarında da marka ve unvan arasında karıştırılma tehlikesinin varlığı için faaliyet sahalarının aynı olması ve sektörel benzerlik arandığı, tanınmışlıktan söz edilebilmesi için haksız yararlanma, tanınmışlığa veya ayırt ediciliğe zarar verme koşullarının da gerçekleşmesinın arandığı, tanınmışlığa karar vermek için tanınırlığın bölge sınırlarını aşarak genele yayılmış olması, ilgili piyasayı kapsaması, pazar payı, kullanımın yoğunluğu, yatırımların kapsamı gibi koşullara bakılması gerektiğini, somut uyuşmazlıkta tanınmışlık kriteri mevcut olmadığını, şirket unvanlarında sadece ‘…’ ibaresi benzer olup, aynı isimden söz edilemeyeceğini, müvekkilinin bu unvanı kötüye kullanmadığını, kendini sadece bu ibare ile tanıtmadığını, bu isimle tanınmak üzere herhangi bir reklam yapmadığını, iltibas kriterlerinin değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ünvanı tescil edilmiş olup bu ünvanı kullanmaya hak kazandığını, kazanılmış hakların hukuken korunduğunu, müvekkil şirket ile davacı şirket arasında farklı ve ayırt edici özellikler mevcutken, herhangi bir ‘karıştırılma tehlikesi’ söz konusu değilken verilen kısmi kabul kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınarak davacı ve davalı şirketin sunduğu hizmetin hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin bir bölümünün dahi karışıklık yaşamayacağını, 14 Şubat 2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Gümrük Ve Ticaret Bakanlığının 28913 Sayılı Ticaret Ünvanları Hakkındaki Tebliğin İltibas başlıklı 5/III. Hükmüne göre de müvekkil tarafından kullanılan ünvanın iltibasa sebebiyet vermeyeceğini ve ticari unvan olarak kullanılabileceğini, ünvanda bir ibare aynı olsa da tescil yapılabileceğinin belirtildiğini, sadece bir ibarenin aynı olmasının hukuka hiçbir aykırılığı söz konusu olmadığını,Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen tescil belgesinde davacı ve davalı şirketlerin marka sınıflarının ve faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunun belirtildiğini, davalı şirketin … … Ltd. Şti ünvanıyla ilgili olarak Türkiye Patent Enstitüsüne 2014/80947 Numara ile başvuru yaparak marka tescil belgesi verildiğini, bilirkişi raporunda da görüleceği üzere tarafların marka tescil belgesinde yer alan sınıflarının farklı olduğunu, bunun da iki şirketin faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunun göstergesi olduğunu, TPE bir markayı tescil edeceğinde gereken tüm incelemeleri yaparak uygun bulduğunda yani başka bir marka ile iltibasa sebebiyet verip vermeyeceğini araştırdıktan sonra bunu ilan edip ve belli bir süre bu marka ile ilgili yapılacak itiraz olup olmadığını da değerlendirdiğini, Türkiye Patent Enstitüsünün marka tescil belgesi ile ünvanı ve markasının hukuka uygun olduğu ve iltibasa açık olmadığının netleştiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, ticaret ünvanının terkini, haksız rekabetin tespit ve men’i istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirket adına kayıtlı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi davasının reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Tescilli bir unvan, tescilli olduğu sürece terkin edildiği tarihe kadar koruma altında olup terkin ve iptal edilinceye kadar tescil edilmiş şekilde kullanılmasında bir usulsüzlük yoktur. Terkinine karar verilip, kesinleşinceye kadar bir unvan tüm geçerli hukuki hakları unvan sahibine sağlayacaktır. Tescilli ünvanın terkin edilmesine kadar kullanımında herhangi bir usulsüzlük bulunmayacağından bu dönem içinde haksız rekabet iddiasının ileri sürülmesi mümkün değildir. Salt ünvan tescili ve ünvanın tescil edildiği gibi kullanılması haksız rekabet oluşturmaz. Eldeki davada, davacı şirketin ticaret ünvanının ticaret siciline 07.01.2005 tarihinde, davalı şirketin ticaret ünvanının 30.05.2014 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tarafların faaliyet alanlarının benzer olduğu, kısmen de geri dönüşüm işlemleri konusunda aynı olduğu, ticaret ünvanlarında yer alan … ibaresinin ünvanların çekirdek kök kısmını oluşturduğu, davacının ticaret ünvanını kullanmada öncelik hakkının bulunduğu, davalı şirketin ünvanındaki … ibaresinin davacı şirketin ünvanı ile karışıklık ve iltibas yaratacağı, davalı şirketin ünvanını 02.10.2014 tarihinde marka olarak tescil ettirmesinin davacı şirketin ünvanı ile karışıklık ve iltibasını önlemeyeceği gibi davacının öncelik hakkını da ortadan kaldırmadığı, davalının tescilli unvanına güvenerek yaptığı faaliyetlerinin haksız rekabet oluşturmayacağı, davalının ticaret ünvanının sicilden terkin edileceği tarihe kadar kullanmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığından davalının tescilli ticaret ünvanını kullanmasının haksız rekabet oluşturmadığı sonucuna varılmakla; ilk derece mahkemesince davalı şirket adına kayıtlı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.09.11.2021