Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1903 E. 2021/1209 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1903
KARAR NO : 2021/1209

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2018
NUMARASI : 2017/221 Esas 2018/424 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 20.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.10.2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.04.2018 tarih 2017/221 Esas 2018/424 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin, payları borsada işlem görmeyen ve halka açık ortaklık olan davalı şirketin B grubu 635 hissesini alarak 12.07.2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin, defalarca talep edilmiş olmasına rağmen kar payı dağıtmadığını, 11.01.2015 tarihli noter ihtarnamesiyle bugüne kadar kazanılmış haklarının ödenmesi hususunda ihtar çektiğini, davalı şirketin genel kurulunun bu yıl içinde toplanmadığını, bu nedenle kar payı verilmeyeceğini belirttiğini, SPK’nın 23.01.2014 tarih ve 28891 Sayılı Kar Payı Tebliğinin 7/2. maddesinde “payları borsada işlem görmeyen ortaklıkların kar payını tam ve nakden dağıtmaları zorunludur” hükümüne yer verildiğini, genel kurul tarafından kar payı dağıtımı ile ilgili özel bir karar alınmış ise bile bu kararın SPK’nın 7/1 maddesine uygun bir şekilde izahname ile yayımlanması ve hisseli ortakların aydınlatılması gerektiğini, ancak davalı şirketin kar payı dağıtımı ile ilgili izahname yayımlamadığını ve başka bir yolla ortaklara böyle bir karar tebliğ etmediğini, müvekkilini aydınlatmadığı için doğan zararlardan kanunun 32. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu ileri sürerek, harca esas değeri 5.000,00 TL göstererek 22.07.2016 tarihinden bu güne kadar müvekkilinin hak ettiği kar payı alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili şirketin halka açık bir şirket olmadığını, şirket hisselerinin nama yazılı olduğunu, ana sözleşmede hakla hisse senedi arzına dair hüküm bulunmadığını, müvekkili şirketin 6232 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri kapsamına girmediğinden izahname vermesi ve kar payı dağıtımını bu kanun hükümlerine göre gerçekleştirmesinden bahsedilemeyeceğini, davacıya ait şirket hisselerinin İzmir 3. Aile Mahkemesinin 2015/572E, 2015/581 K sayılı 29.09.2015 tarihinde kesinleşen kararı gereğince dava dışı …’e devredildiğini, bu kişinin başvurusu üzerine bu hususu bildirici mahiyette ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, davacının hak sahipliğinin söz konusu olmadığını, davacının hissedar olduğu dönemde şirket karı oluşmadığını, müvekkili şirketin özel okul işletmeciliği yapmak üzere 2012 yılında kurulduğunu, 2013 yılında ilk öğrencilerini aldığını, yatırım maliyeti yüksek olan ve uzun vadeli geri dönüş sağlayacak şirketin bugüne kadar kar dağıtımı gerekleştiremediğini, TTK’nın 507 vd maddeleri hükümleri uyarınca şirket bilançoları gereği kar elde edilmesi ve bu karın dağıtımına dair genel kurul kararı bulunması gerektiğini, şirketin 2013, 2014 ve 2015 bilançolarında şirketin zararda olduğunu, 31.12.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağında da kar payı dağıtımına dair karar alınmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının hissesini 29.09.2015 tarihinde …’e devrettiği için bu tarihten sonrası için kar payı talep edemeyeceği, 22.07.2013 ile 29.09.2015 tarihleri arasında ise 2013 yılında -151.432,93 TL zarar olduğu, 2014 yılında dağıtılabilir kar bulunmadığı, 2015 yılında -313.312,70 TL zarar ettiği, dolayısıyla dağıtılabilir karın söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, bilirkişi raporunda davalı şirketin 2012 yılında 13.987,93 TL zarar, 2013 yılında 152.432,93 TL zarar, 2014 yılında 85.118,38 TL kar ve 2015 yılında 313.312,70 TL zarar ettiğinin belirttiğini, davalının 2014 yılında kar elde ettiği halde bilirkişinin 2014 yılında hisse devri yapıldığını zannederek hesaba katmadığını, müvekkilinin 2015 yılında Eylül ayında boşandığını, protokole devir hususunda madde eklendiğini ve dahili davalı …’in notere gelmemesi üzerine devir işlemi yapılamadığını, hisse devrinin noterde yapılması zaruri olduğunu, bu yapılan işlemin hukuki sonuç doğurmadığını, davalı şirketin böyle bir devir olmamasına rağmen müvekkilinin hissesini devrettiğini, hukuken hatalı işlem yaptığını, bilirkişinin 2014 ve 2015 yıllarına ait kar hesaplamadığını, 2014 yılına ait bilanço karının müvekkilinin hissesi oranında dağıtılması gerektiğini, müvekkilinin hisseyi satın aldığı tarihten önceki şirketin kar ve zararından alakadar olmadığını, raporda 2014 yılına ait karın şirketin 2012 ve 2013 yılındaki zararları ile eritildiğini, müvekkilinin 22.07.2013 yılında hissedar olduğundan davalı şirketin 2012 yılı ve 2013 yılının Ağustos ayından önceki zararları 2014 yılındaki kardan mahsup edilemeyeceğini, şirketin ciddi ve yüksek bütçeli birçok organizasyon ve konserler düzenlediğini, okullarda tanıtım faaliyetlerini ciddi şekilde sürdürdüğünü, zarar etmesinin mümkün olmadığını, zarar ediyor gösteriliyor ise burada bir hukuksuzluk ve vergi kaçırma durumu bulunduğunu, mahkemece de bu hususlarda hiç inceleme yapılmadığını, SPK’nın 23.01.2014 tarih ve 28891 sayılı kar payı tebliğinin 7/2. maddesinde “payları borsada işlem görmeyen ortaklıkların kar payını tam ve nakden dağıtmaları zorunludur” hükümüne yer verildiğini, genel kurul tarafından kar payı dağıtımı ile ilgili özel bir karar alınmış ise bile bu kararın SPK’nın 7/1 maddesine uygun bir şekilde izahname ile yayımlanması ve hisseli ortakların aydınlatılması gerektiğini, ancak davalı şirketin kar payı dağıtımı ile ilgili izahname yayımlamadığını ve başka bir yolla ortaklara böyle bir karar tebliğ etmediğini, müvekkilini aydınlatmadığı için doğan zararlardan kanunu 32. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, üç yıldır müvekkilini ısrar ve ihtarlarına rağmen kazanmış olduğu kar payını vermeyen kötü niyetli bir şirketin mahkemeye sunacağı raporlarda yıllık kar gerçeğinden az gösterebileceği hususuna dikkat edilmesi icap ettiğini, davalı şirketin yıllık finansal tabloları ne müvekkiline ulaştırdığını, ne de SPK’nın resmi sitesinde yer verildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, kar payı alacağının tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
TTK’nın 408/2-d maddesi uyarınca kar payı dağıtımı genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olup mahkeme, genel kurulun yerine geçerek kar payı dağıtımına karar verilemez.( Yargıtay 11. H.D’nin 09/12/2015 tarih 2015/5932 E, 2015/13257K).
TTK’nın 490. maddesinde “(1) Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler. (2) Hukuki işlemle devir, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacı, davalı şirket ortağı olduğunu, davalı şirketin kar payı dağıtmadığını, SPK uyarınca kar payı dağıtılmamasından davalı şirketin sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürerek kar payının tahsili isteminde bulunmuştur. Dosyadaki ana sözleşmeden davalı anonim şirketin halka açık bir anonim şirket olmadığı, nama yazılı hisseleri bulunduğu, dolayısıyla SPK hükümlerinin uygulanmayacağı anlaşılmaktadır. Davalı şirket genel kurulunca alınmış kar payı dağıtımı kararı bulunmadığı için mahkemeden genel kurulun yerine geçerek kar payı dağıtımı kararı vermesi istenemez. Bunun yanı sıra TTK’nın 490. maddesi uyarınca nama yazılı hisseler herhangi bir sınırlandırmaya tabi olmaksızın devredilebilmesi mümkün olup hisse devri için noterde sözleşme yapılması gerekmeyip davacı ile eski eşi arasındaki anlaşmalı boşanma protokolüne istinaden mahkemece hüküm altına alınan anlaşmalı boşanma kararında, dava konusu şirket hisselerinin davacıdan, boşandığı eşine devrine karar verildiği için şirket hisselerinin dava dışı kişiye geçtiği kabul edilmelidir. Nitekim davalı şirket tarafından da yeni hissedarın başvurusu üzerine hisse devri ticaret sicile tescil edilmiştir. Böylelikle davacı, 22.07.2013 ile 29.09.2015 tarihleri(boşanma kararının kesinleştiği tarih) arasında şirket ortağı ise de dava tarihi olan 06.09.2016 tarihi itibariyle ortak değildir. Ortaklık sıfatından kaynaklanan hak ve borçlar paya bağlı olup payın devredilmesi halinde ortaklık sıfatı ve buna bağlı hak ve borçlar da devredilmiş olacağı için esasen davacının eski ortak olarak önceki ortaklığıyla ilgili olarak kar payı talep etmesi de mümkün değildir. (Yargıtay 11. H.D’nin 25.11.2019 tarih 2019/7E, 2019/7441K ve HGK’nin 12.11.2014 tarih ve 2014/11-801E,2014/891K). Buna göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20.10.2021