Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1896 E. 2021/1237 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1896
KARAR NO : 2021/1237

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2018
NUMARASI : 2015/1061 Esas 2018/627 Karar
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi
KARAR TARİHİ : 22.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.10.2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.06.2018 tarih 2015/1061 Esas 2018/627 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, müvekkili şirketlerin yetkililerinin ve ortaklarının aynı olduğunu, merkezlerinin İzmir ‘de bulunup Türkiye ‘de ayrıca 9 ilde şubesi bulunduğunu, yurtdışına call-center hizmeti veren uluslararası alanda bu konu ile ilgili ticari itibarı ve portföyü yüksek olan bir işletme olduğunu, davalı şirketin davacı şirketler ile aynı çalışma alanında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin ticari işletme ahlakına uygun olmayan şekilde dürüstlük kuralına aykırı olarak davacı şirketler hakkında kötülemelerde bulunduklarını, şirket çalışanlarına sürekli olarak iş teklifi içeren mesajlar gönderdiklerini, şirket çalışanlarının telefonlarına ve email adreslerine gönderilen mesajların dosyaya sunulduğunu, davacı şirket çalışanlarına bu şekilde yapılan tekliflerin ticari ahlaka, iş ahlakına ve hukuka uygun olmayan teklifler olduğunu, bu teklifler neticesinde davacı şirketlerden ayrılan çalışanlar olup, davacı şirketlerin bu şekilde maddi olarak zarara uğradıklarını ve bu zararın artma ihtimalinin her geçen gün arttığını, müvekkili şirketlerin şirkette çalışmayan başlayan elemanlarına sürekli olarak eğitim ve seminerler düzenlediğini, yapılan bu çalışmalar neticesinde elemanlarının kalitesinin yükseldiğini ve performanslarının arttığını, bu şekilde çalışanlara maddi olarak yatırım yapılarak iş yapabilme kapasiteleri ve performanslarının arttırıldığını, bu yatırımın şirket için ciddi masraflara sebebiyet verdiğini, bu şekilde davalı şirketin iş tekliflerini müvekkili şirketler açısından maddi ve manevi anlamda bir kayıp oluşturarak davacıları mağdur ettiğini, ayrıca davalı … müvekkili şirketler hakkında kötülemelerde bulunarak ticari itibarını rencide ettiğini, iş görüşmesine gelen elemanların davalı şirket tarafından sürekli olarak müvekkili şirketleri kötülendiğini ifade ederek, müvekkili şirketin yasal bir şirket olmadığını, sürekli olarak polis baskını yapıldığını, çalışan elemanların maaşlarının ödenmediğini belirttiklerini, müvekkili şirketlerle ilgili gerçek olmayan bu beyanları çıkaran ve yayan davalı şirketin haksız rekabeti sebebiyle müşterilere kredisi, mesleki itibari, ticari ve ekonomik faaliyetlerinin zarar gördüğünü ileri sürerek, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tespit edilen haksız rekabetin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalı şirketin 2004 yılından beri telekomünikasyon sektöründe faaliyette bulunduğunu, 5 Ağustos 2015 tarihinden bu yana İzmir şubesinde call-center alanında, Almanca dilinde, Alman müşterilere hizmet verdiğini, davacıların da Almanca dilinde call-center hizmeti verdiklerini, davacı iddialarının hukuki temelden yoksun olduğunu, TTK 55. Md sinde belirtilen kötülemenin başkalarının veya onların mallarını iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek şeklinde olduğunu, kötülemenin haksız rekabet hukukunda korunabilmesi için söz konusu beyanların, yanlış yanıltıcı ve gereksiz yere incitici olması gerektiğini, müvekkili şirket tarafından potansiyel çağrı merkezi olabilecek kişilere topluca gönderilen ve almak istememeleri halinde mesaj grubundan çıkma opsiyonu da tanınan mesaj ve mail içeriğinde davacı şirketlere ilişkin tek bir kelime, ifade ya da ima dahi bulunmadığını, bu mesajlarda davacıların malları, hizmeti, ürünleri veya ticari işleri hakkında kötüleme sayılabilecek tek bir kelimeye veya imaya yer verilmediğini, TTK ‘nun 54/2 fıkrasında yer alan işletme personelinin ayartılması nezdinde eylemin aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı davranışlar olarak nitelendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin saikinin rakip teşebbüsü piyasa dışına itmek olmadığının açık olduğunu, tamamen davacıların çalışanları ile yeni bir iş ilişkisine girme iradesinin çalışanın iradesine bırakıldığını, bu nedenle haksız rekabet teşkil etmediğini, gönderilen mail ve mesajlardan kesinlikle işletmelerin karşılaştırılmadığını, işyerinin değiştirilmesi halinde tabi olunacak akit koşullarından bahsedilmediğini, mesaj gönderilen ve iş teklifi yapılan personellerin davacı şirket için vazgeçilemez personeller olmadığını, 2015 yılı içerisinde müvekkili şirketi kötülemek suretiyle müvekkili şirketin 15 çalışanını davacı şirketlerin işe aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, tanık beyanları, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketlerin elemanlarına, davalı şirket tarafından dürüslük kuralına aykırı olacak şekilde kötülemede bulunulduğu, davacı şirket çalışanlara sürekli iş teklifi içeren mesajlar gönderildiği, bu teklifler neticesinde davacı şirketlerden ayrılan çalışanların olduğu, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmüş ise de, davalının, davacı çalışanlarına yönelik iş teklifi içeren mesaj ve maillerinin davacının tüm çalışanlarına süreklilik arzedecek şekilde gönderildiğinin sübuta ermediği, yine davalının davacı çalışanlarının karar verme yeteneği, dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde etkilemeye çalışarak yalnızca kendi performansını artırmayı değil, davacıların rekabet gücünü azaltarak piyasadan yoketmeyi amaçladığının ispatlanamadığı, davalının davacı şirketleri kötüleyici mesaj, mail veya diğer şekillerde gerçekleşen beyanının mevcut olduğuna ilişkin sübut ortaya koyabilecek ve haksız rekabet teşkil edebilecek delil olmadığı, davalının eyleminin haksız rekabet meydana getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, dava dilekçesini tekrar ederek, davalıların eylemlerini müvekkili şirketlerin ticari itibarını zedelediğini, davalının gerçek olmayan beyanları çıkarıp yayarak, haksız rekabet yaptığını, yapılan bu haksız rekabet sebebiyle davacının müşterileri kredisi, mesleki itibari, ticari ve ekonomik itibarının zarar gördüğünü, davalı tarafından gönderilen mesaj ve maillerin davacıların elemanlarına sürekli olarak geldiğini, davalının müvekkili şirketler hakkında doğru olmayan isnatlarının müvekkili şirketin rekabet etme gücünü etkilediğini ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini, olumsuz haberleri duyan elemanların çalışmak istemediklerini, dosyaya yeterli miktarda yazılı delil sunulduğunu, birebir gören yaşayan ve duyan kişilerin tanık olarak dinletildiğini, sunulan deliller ve tanık ifadelerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadan davanın reddine dair verilen kararın hukuka uygun bulunmadığını, haksız rekabet yapıldığına dair subut ortaya koyabilecek deliller bulunduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun kendi içinde çelişkilerle dolu olduğunu, süresinde itiraz edildiği halde yeniden bilirkişi incelemesi yapılmadığını, itirazlarını değerlendiren rapor alınmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda, davacılar vekili davacı şirketler ile aynı çalışma alanında faaliyet gösteren davalı şirketin müvekkili şirketlerin çalışanlarının telefonlarına ve e-mail adreslerine sürekli olarak iş teklifi içeren mesajlar gönderdiklerini, bu teklifler neticesinde davacı şirketlerden ayrılan çalışanlar olduğunu, müvekkili şirketlerin elemanlarına sürekli olarak eğitim ve seminerler düzenlediğini, bu şekilde çalışanlara maddi olarak yatırım yapılarak iş yapabilme kapasiteleri ve performanslarının arttırıldığını, bu yatırımın şirket için ciddi masraflara sebebiyet verdiğini, bu şekilde davalı şirketin iş tekliflerinin müvekkili şirketlerin maddi ve manevi anlamda zararına sebebiyet verdiğini, ayrıca davalı şirketin müvekkili şirketler hakkında kötülemelerde bulunarak ticari itibarını rencide ettiğini, iş görüşmesine gelen elemanların davalı şirket tarafından müvekkili şirketlerin “sürekli olarak polis baskını yapıldığı, çalışan elemanların maaşlarının ödenmediği”yönünde kötülendiğini belirttiklerini ileri sürerek haksız rekabetin tespiti ve önlenmesini istemiştir.
TTK’nın 55/1-a-1.maddesinde başkalarını ve ya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini ve ya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı ve ya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek haksız rekabet hallerinden biri olarak sayılmıştır. Davacılar vekili tarafından ibraz edilen mesaj içeriklerinde davacı şirketlerin kötülendiğine dair herhangi bir içerik yoktur. Mahkemece dinlenen davacı tanıkları, iş görüşmesine gelen şahıslardan duyduklarını aktarmış olup görgüye dayalı bilgileri olmadığı gibi davacı şirketlerin emrinde çalışmaları nedeniyle tarafsız olamayacakları da gözetildiğinde beyanlarına itibar edilemez. Davacı şirkette çalışan 3 personel davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başlamış ise de davacı şirket çalışanlarının davalı şirkete geçmesi başlı başına haksız rekabet teşkil etmez. Aksinin kabulü Anayasa’nın 48. maddesi ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin ihlali anlamına gelir. TTK’nın 55/1-b.2 maddesindeki işletme personelinin ayartılması olarak ifade edilen hususun doğruluk ve dürüstlük kurallarını ihlal edecek surette yapıldığına dair dosyada delil bulunmamaktadır. Bu nedenlerle haksız rekabetin kanıtlanamadığı sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’nin peşin alınan 71,80 TL’den mahsubu ile fazla yatan 12,50 TL’sinin talep halinde yatıranlara iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22.10.2021