Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1611 E. 2021/1234 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1611
KARAR NO : 2021/1234

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2018
NUMARASI : 2017/127 Esas 2018/82 Karar
ASIL DAVANIN KONUSU: Tasarıma Tecavüzün önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
BİRLEŞEN DAVANIN
KONUSU : Hükümsüzlük
KARAR TARİHİ : 22.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.10.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17.05.2018 tarih 2017/127 Esas 2018/82 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirketin abiye elbise tasarımlarını 2015/00809 tescil numarası ile tescil ettirdiğini, bu tasarımları ile hem üretim hem pazarlama faaliyetlerine devam ettiğini, davalı şirketin ise müvekkilinin 2015/00809 numarası ile tescilli 10,25 numaralı tasarımlarını haksız olarak kullandığını, bu durumun mahkemenin 2015/52 D.İş sayılı kararı ile tespit edildiğini, davalı firmanın müvekkilinin tescilli tasarımlarına ayırt edilemeyecek şekilde benzeyen ürünleri bilerek ve isteyerek iltibas yaratmak amacıyla ürettiğini, müvekkilinin tescilli tasarımlarının yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olup izni olmaksızın başka bir şahsın kullanmasının mümkün olmadığını, davalının bu şekilde haksız kazanç sağlayarak TTK’nın 56.maddesine göre haksız rekabete yol açtığını ileri sürerek davacıya ait tescilli tasarımlara davalının tecavüzün önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi 10.000,00 TL manevi tazminatın ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davacının 2015/0089-10 numaralı tescilli tasarımının … markasının 2014-2015 kreasyonuna ait olduğunu, söz konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik unsurlarını taşımadığını, internet sitesinde dünyaca ünlü bir marka olan … markasına ait ürünün bire bir aynısı olduğunu, davacının tasarım başvurusundan önce dava dışı bu firma tarafından ürünün kamuya ve internete sunulduğunu, iki ürün arasında tek farkın davacıya ait ürünün çapraz ipleri olup söz konu iplerin de ürüne yenilik unsuru katmadığını ileri sürerek davalıya ait 2015/0089-10 tescil numaralı tasarımın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalı vekili, mahkemece yapılan tespitte 25 nolu ürüne rastlanılmadığını, 25 nolu tasarımın TPE tarafından iptal edildiğini, bu nedenle 25 nolu tasarım yönünden davanın reddi gerektiğini, müvekkiline ait iş yerinde mahkemece yapılan tespitte sadece 10 nolu modele rastlanıldığını, müvekkili şirkete ait ürün ile davacı adına tescilli 10 nolu tasarım konusu ürünün birbirine benzemediğini, davacı adına tescilli tasarımın … markasının 2014-2015 kreasyonuna ait olup ayırt edicilik ve yenilik unsuru taşımadığından hükümsüzlük davası açıldığını, müvekkiline ait ürün ile davacıya ait ürün arasında farklılıklar bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin tescilli tasarımlarının yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, tazminat davası açılmasından sonra hükümsüzlük davasının açılmasının kötü niyetini açıkça gösterdiğini, davacı tarafın görsellerini paylaştığı ürünlerin hak sahipleri tarafından müvekkili aleyhine açılmış herhangi bir dava bulunmadığını, davaya konu 10 nolu tasarımın arka yüzünün 2015/00809 tescil numarasıyla, ön yüzünün ise 2015/01621 tecsil numarasıyla kayıtlı olduğunu, dava dilekçesine eklenen ürün görsellerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, ancak görsel ve yazılı kanıtlarla bilgisayar kütükleri ve internet ortamındaki doğruluğu tartışmasız teknik incelemeler ile iddiaların kanıtlanabileceğini, davacı tarafça bu yönde bir delil ibraz edilmediğini, mahkemenin 2015/141 esas 2016/102 karar sayılı kararı ile dava konusu 10 nolu tasarımla ilgili hükümsüzlük davasının reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu nedenle kesinleşmiş mahkeme kararı ile tasarımın yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunun hükme bağlandığını savunarak birleşen davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, birleşen davada dava konusu 2015/00809-10 çoklu tasarımın dava dışı … firmasının 2014-2015 kataloğuna ait bir tasarım olduğu yenilik taşımadığı, internet ortamında açıklandığının iddia edildiği, işin teknik niteliği gözetilerek tasarım uzmanı, güzel sanatlar moda tasarım öğr. üyesi ve fikri mülkiyet uzmanından alınan 05.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda, 2015/00809-10 çoklu tasarımın 08.10.2014 tarihinde … video sitesine yüklenen tasarım ile aynı genel izlenimi taşıdığının belirlendiği, diğer kanıt olan 2010/05469-4 sayılı tasarımın yenilik bozucu olmadığının belirlendiği, hükümsüzlük kararlarının geçmişe etkili bulunmakta olup, tasarım hakkının hiç doğmamış kabul edildiği, 10 nolu çoklu tasarımla ilgili olarak ilk raporu düzenleyen moda tasarımı bilirkişinin fiziken inceleme imkanı bulamadığına ilişkin raporundan sonra mevcut bulgulara göre davacının tecavüz iddiasını kanıtlayamadığını kabul etmek gerektiği, 10 çoklu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik taşımadığı ve hükümsüz kılınması gerektiği, tasarıma tecavüzün önlenmesi, ilan, maddi tazminat ve manevi tazminat talebine ilişkin asıl davanın sabit olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne, 2015/00809-10 çoklu tasarımın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekili asıl dava yönünden,İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/52 D. İş sayılı dosyasında davalının, davacının 2015/00809 numarasıyla tescilli 10 numaralı tasarımını haksız olarak kullandığının tespit edildiğini, bilirkişi raporunda “model tasarımının ana yapısıyla hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında bilinçli tüketici tarafından yanıltıcı olacak düzeyde olduğu”kanaatine varıldığını, istinafa konu dosyada alınan Moda Tasarımcısısının bilirkişi raporunda ise mahkeme tarafından verilen görevi bilimsel ölçütlere uygun tam olarak yapabilmesi için çekişmeye konu inceleme materyalinin bizzat kendisinin incelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, ancak bilirkişi incelemesi için davalı taraftan istenilmesine rağmen bilirkişinin sağlıklı inceleme yapabileceği bir ürünün teslim edilmediğini, bunun üzerine bilirkişi tarafından sadece Türk Patent Enstitüsü’nün resmi internet sitesinde bulunan dijital görseller incelenerek eksik inceleme yapıldığını ve raporun son kısmında bilimsel kanaat oluşturabilmesi için söz konusu tekstil ürününün aslı ya da cansız manken üzerinde çekilmiş detaylı fotoğraflarının tarafına sunulması ile görüşünü bildirmesinin mümkün olacağının belirtildiğini, buna rağmen sınai mülkiyet uzmanı tarafından moda tasarımcısı bilirkişinin bu tespitine atıf yapılarak ” dosyadaki rapor ,deliller ve yapılan tespitler çerçevesinde Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 10 nolu davacıya ait tasarım görseli ile davalıya ait tecavüze sebebiyet verdiği iddia edilen ürün görseli arasında yeni ve ayırtedicilik anlamında tecavüze sebebiyet verecek bağlantı kurulamadığından tecavüzün gerçekleşmediğine yönelik kanaatin belirtildiğini, ancak bilirkişi tarafından varılan sonucun çelişkili olduğunu, hem ürünün bir örneği hazır olmadığından inceleme yapılamayacağı kabul edilip hem de inceleme yapılamadığından bilimsel nitelikte bağlantı kurulamadığından tecavüzün gerçekleşmediği sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, mahkemece de bu hatalı bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulduğunu, müvekilli adına 2015/00809 numarasıyla tescilli 10 numaralı tasarımını davalı firmanın haksız olarak kullandığını, bu durumun İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/52D.iş 2015/52 sayılı kararıyla tespit edildiğini, 14.08.2015 tarihli tespit raporunda: “elbiselerin görsel ve biçimsel benzerliklerinin birebir aynı olmadığı, küçük detaylarda farklılık yaratılmaya çalışıldığı fakat model tasarımının ana yapısıyla hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında bilinçli tüketici nezdinde yanıltıcı olacak düzeyde olduğu”nun saptandığını, renk, doku, işleme ve kalıp açısından çok geniş bir seçenek özgürlüğüne sahip karşı tarafın ürettiği ürünlerin müvekkilin tescilli tasarımı ile haddinden fazla ortak özelliğe sahip olduğunun tespit raporuyla sabit olduğunu, ancak bu husus marka uzmanı bilirkişinin bilirkişi raporunda değerlendirilmediğinden marka uzmanı bilirkişinin tecavüzün gerçekleşmediği yönündeki tespitinin kabul edilemeyeceğini, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151/2-a maddesindeki hesaplama yöntemi tercih edilmiş olup müvekkilinin uğradığı zarar kapsamında, fiili kayıp ve yoksun kalınan kazancın hesaplanması gerektiğini, bu kapsamda, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, müvekkilinin elde edebileceği muhtemel gelirin dikkate alınması gerektiğini,mali müşavir bilirkişinin tespitlerinin hatalı olduğunu, ayrıca hesaplama yapılırken 2014 ve 2015 yıllarının karşılaştırılması yönteminin de hatalı olduğunu, sezonluk ürünlerin satıldığı bir piyasada hesaplamanın aynı yıl içinde tecavüz olan ve olmayan dönemlerin karşılaştırılması suretiyle yapılması gerektiğini, birleşen davaya konu 10 numaralı tasarımın arka yüzünün tescilinin 2015-00809 tescil numarasıyla, ön yüzünün tescilinin ise 2015-01621 tescil numarasıyla yapıldığını, bu kaydın TPE’den getirtilmesi ve bilirkişi incelemesinde dikkate alınmasının talep edilmesine rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, dava dilekçesine eklenen ürün görsellerinin hiçbir açıdan birbirine benzemediğini, tescilli tasarımın arka yüzü gerek sırt kısmı gerekse kuyruk detayı bakımından, ön yüzü ise göğüs ve etek boyu ve modeli açısından birbirinden tamamen farklı olduğunu, 6769 sayılı Kanunun 56/4-b maddesinde düzenlenen yenilik unsurunun tescilli tasarımda mevcut olduğunu, kaldı ki Mahkeme’nin 2015/141 E. 2016/102 K. sayılı 11.07.2016 tarihli karar ile 10 numaralı tasarımla ilgili hükümsüzlük davasının reddine dair verilen kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş mahkeme kararı ile tescilli ürünün yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunun hükme bağlandığını, ayrıca tasarımın tescil şartlarını taşımadığı iddiasının ancak bilgisayar kütükleri ve internet ortamındaki doğruluğu tartışmasız teknik incelemelerle kanıtlanabileceğini, davacı tarafın dayandığı görsellerin ise bu şartı karşılamadığını, eksik inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu değerlendirilerek hatalı karar verildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını, asıl davanın kabulünü, birleşen davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE :Asıl dava, tescilli tasarıma tecavüzün önlenmesi ile tazminat istemine ilişkin, birleşen dava ise tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne, 2015/00809-10 çoklu tasarımın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
554 Sayılı KHK’nin 6. maddesi(6769 sayılı Kanunun 56. maddesi) uyarınca, bir tasarımın tescil edilebilmesi için, tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması, bir başka deyişle mutlak yenilik koşulu kabul edilmiştir. Mutlak yenilikten söz edilebilmesi için de tasarım tescil başvurusu yapılan ürünün görünümünün dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulan tasarımlardan yararlanma ve benzetme serbestisi ilkesi sınırları içinde kalmak kaydıyla küçük ayrıntıların ötesinde farklı özelliklere sahip olması gerekli ve yeterlidir.
554 Sayılı KHK’nin 7. maddesinde(6769 sayılı Kanunun 56. maddesinde) düzenlenen tasarımın ayırt edicilik unsuru ise yeni olan bir tasarımı ortak özelliklerinin dışında ve bilgilenmiş kullanıcı gözüyle kıyaslanan diğer tasarımlardan farklı kılan ve böylece yeni olan bir tasarıma aynı KHK’nin 11. maddesi(6769 sayılı Kanunun 58. maddesi) ile sağlanan hukuki korumanın da kapsamını belirleyen özelliktir. (Yargıtay 11. H. D’nin 05.03.2014 tarih 2013/11345 E, 2014/420 K).
Somut olayda birleşen davada davacı vekili, birleşen davalıya ait 10 nolu tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığını ileri sürerek davalıya ait tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyetince davalıya ait tasarım ile … markasının 2014-2015 kreasyonuna ait ürünün karşılaştırılarak https://www…..com/… … adresinde yapılan incelemeler sonucunda 15.saniyedeki ekran görüntüsünde görseli sunulan … markasının 2014-2015 kreasyonuna ait ürünün yer aldığı ve anılan videonun 08.10.2014 tarihinde yayınlandığı, dava konusu 2015/00809-10 sayılı tasarımın başvuru tarihi olan 03.02.2015 tarihinden önce videonun yayınlanması nedeniyle yenilik ve ayırt edici nitelik değerlendirmesinde dikkate alınacak bir belge olduğu, dava konusu 10 nolu tasarımın abiye elbisenin arka görünümüne ilişkin olup, sırt kısmının çapraz ince bantların yerleştiği U/V formunda dekolte içerdiği, bel kısmından başlayarak aşağıya doğru uzanan volanlı yapıya sahip etek süslemesini içeren formda olduğu, … videosunda yer alan ürünün çapraz bantlar ve yan kısımların daha ince yapı içermesi dışında hükümsüzlüğü istenen dava konusu 10 nolu tasarımla benzer görünüme sahip olduğu, seçenek özgürlüğünün oldukça geniş olduğu moda tasarımında dava konusu 10 nolu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı nezdinde ayırt edici olmadığı belirtilmiştir. Yasal mevzuata uygun şekilde tasarımın bilgilenmiş kullanıcı gözüyle inceleme yapan bilirkişi raporu denetime elverişli ve bilimsel olup rapora itibar edilerek davalıya ait tasarımın ayırtedici olmadığı gerekçesiyle tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davadan önce dava dışı 3.kişi tarafından açılan hükümsüzlük davasında Mahkeme’nin 2015/141 E. 2016/102 K. sayılı 11.07.2016 tarihli kararı ile dava konusu 10 numaralı tasarımla ilgili hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar kesinleşmiş ise de ; bu karar kesin hüküm oluşturmaz ve hukuki yararı bulunanlar tescilli tasarımların mutlak yenilik taşımadığı iddiasıyla her zaman hükümsüzlük davası açabilir.
554 sayılı KHK’nin 45. maddesi uyarınca hükümsüzlük kararının sonuçları kural olarak geriye etkilidir. Bundan dolayı, kural olarak tasarım başvurusu ve tescili nedeniyle sağlanan koruma baştan itibaren yok sayılır. Hükümsüzlük kararının geriye etkili olarak sonuçlarını doğuracağına ilişkin kuralın iki istisnası olup bunlardan biri tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesinden önce tasarımdan doğan haklara tecavüz sebebiyle verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar, ikincisi ise hükümsüzlük kararından önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmelerdir. Davaya konu olayda yukarıda açıklanan 554 sayılı KHK’nin 45. maddesinde düzenlenen iki istisnayı içeren bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle birleşen davaya konu tescilli tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliğinin bulunmadığı gerekçesi ile verilen hükümsüzlük kararı geriye yönelik olarak etki doğuracağından ve tecavüz söz konusu olmadığından asıl davanın reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay 11.HD 2010/10540 Esas 2010/11635 Karar, 2016/14267 Esas 2018/5212 Karar sayılı içtihatları da bu doğrultudadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekilinin asıl dava ve birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin asıl davada davacıdan tahsiline,
3-Birleşen davada davalı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin birleşen davada davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile asıl davada davacı – birleşen davada davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22.10.2021