Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1553 E. 2021/1240 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1553
KARAR NO : 2021/1240

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2018
NUMARASI : 2017/574 Esas 2018/179 Karar
DAVANIN KONUSU : Çek Bedellerinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 25.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.10.2021

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.02.20218 tarih 2017/574 Esas 2018/179 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, davalı …. A.Ş tarafından keşide edilen 150.000,00 TL ve 320.000,00 TL’lik çeklerde lehtarın …. A.Ş olduğunu, diğer davalı … Şti’nin ciranta olduğunu, dava konusu çeklerin son ciranta davalı … tarafından davacı müvekkillerine ciro edilerek teslim edildiğini, dava konusu çeklerin İzmir 3.Asliye Ticaret Mahk. 2007/815 esas 2011/678 karar sayılı kararı ile iptaline karar verildiğini, dava konusu çeklerin kanunun aradığı yasal unsurları taşıdığını, davalı … tarafından mahkeme içi ikrar şeklinde ikrar edildiğini, taraflar arası düzenlenmiş bir sözleşme veya çeklerin arka yüzüne verilmiş alonj ya da şerh bulunmadığından çeklerin mücerretlik niteliğinin ortadan kalkmadığını, çeke karşı bedelsizlik iddiasında bulunan tarafın iddiasını yazılı belgeyle kanıtlaması gerektiğini, cirantaların 3.kişiliğin fiilini taahhütlüğünden kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğunu, çekte yer alan cironun çek bedelinin teminatını teşkil ettiğini, davalıların çek bedellerinden müteselsilen sorumlu olduklarını, davalı …’ın yetkisinin bankalardan temin edilecek kredi borçlanması yönünden ve 200.000,00 Euro ile sınırlandırıldığını, bu lehtarın her türlü iş ve işlemlerde davalı şirketlerin münferiden atacağı imza ile temsile yetkili kılındığını, lehtar hakkında yapılan şikayet üzerine beraat kararı verilmesinin bu durumu teyit ettiğini, davanın keşideci , lehtar ve 3.kişinin fiilini taahhüt eden sıfatıyla cirantalar aleyhine açılmış bir sebepsiz zenginleşme davası olduğunu, zamamaşımı veya senede bağlanan hakların kullanılması için yapılması gerekli işlemlerin ihmal edilmiş olması halinde poliçeden doğan borçların düşmesi durumunda hamilin TTK’nın 818.maddesinin yaptığı yollama ile TTK’nın 732.maddesine göre keşideci , lehtar ve cirantalara karşı sebepsiz zenginleşme davası açabileceğini, bu davanın açılması için zenginleşmenin haksız bir nedene dayanması şartının olmadığını, hamilin de temel ilişkiyi ispatlamakla yükümlü olmadığını, çeklerin mahkemenin iptal kararına bağlandığından mahkeme kararına bağlanmış bir alacağın talep süresinin de kararın kesinleşmesinden itibaren 10 sene olduğunu, kambiyo senetlerinin mücerretlik ilkesi gereği ticari defter ve kayıtlarının somut davada delil olarak kabul edilerek çeklerin iptaline karar verilemeyeceğini, iptal edilen çeklerin delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, iptal kararı ile hak sahibinin hakkını senetsiz olarak dava edebileceğini ileri sürerek İzmir 3.Asliye Ticaret Mahk. 2007/815 esas 2011/678 karar sayılı kararının iptaline, takip çıkışı üzerinden çek bedelleri toplamının karşılıksızlığının tespitinden itibaren işleyecek dönemsel, basit , bileşik avans faiziyle birlikte çek bedelleri toplamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, davacı …’nun 05.11.2007 tarihli 150.000,00 TL bedelli ve 06.11.2007 tarihli 320.000,00 TL bedelli 2 adet çeke dayalı olarak davalılar aleyhine başlattığı icra takibinin İzmir 3. ATM’nin 2007/815 esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde “borç bulunmadığının tespiti ile çeklerin iptaline” kararı ile sona erdiğini, bu kararın Yargıtay onaması sonrası 09.07.2012 tarihinde kesinleştiğini, diğer davacı ….’in 27.10.2007 tarihli 155.000,00 TL bedelli ve 30.10.2007 tarihli 152.000,00 TL bedelli 2 adet çeke dayalı olarak davalılar aleyhine başlattığı icra takibinin İzmir 3. ATM’nin 2007/856 esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde “borç bulunmadığının tespiti ile çeklerin iptaline” kararı ile sona erdiğini, bu kararın Yargıtay onaması sonrası 13.11.2012 tarihinde kesinleştiğini, toplam 4 adet çek bedelinin 777.000,00 TL olmasına rağmen dava değerinin 150.000,00 TL olarak gösterildiğini, talep kısmında 2007/856 esas sayılı dosyadan bahsedilmediğini, bu sebeple davacı vekiline her bir müvekkili için ayrı ayrı ve açıkça ne miktarda talepte bulunduğunu ve dayanağı olan çeklerin açıklattırılarak eksik harcın tamamlattırılması gerektiğini, 2 adet kesinleşmiş karar içeriğinde bahse konu çeklerin düzenleme anından itibaren çek vasfını taşımadığını, iptal kararlarının kesinleştiğini, bu nedenle kesin hüküm itirazının bulunduğunu, dava konusu edilen alacağın 2007 senesinde keşide edilen çeklerden kaynaklandığını, yeni TTK’nın yürürlük tarihi itibariyle davada eski TTK’nın ve eski BK’nın uygulanması gerektiğini, 818 sayılı BK’nın 61 ve 66.maddesine göre öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiğini, taraflar arasında temel bir alacak ilişkisinin bulunmadığı hususunun daha önce yapılan yargılama ile kesinleştiğinden davacıların davalıya başvurma hakkı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar vekili, TBK’nın 82.maddesine göre sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda hak sahibinin geri isteme hakkını öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, takibe konu çeklerin toplam değerinin 470.000,00 TL olmasına rağmen dava değerinin 150.000,00 TL gösterilerek eksik harç ödendiğini, harcın tamamlattırılması gerektiğini, davacı tarafın çeklere dayalı olarak alacak taleplerine dair geçmişte İzmir 3. ATM’nin 2007/815 esas 2011/678 karar sayılı 12.02.2012 tarihli kararı ile müvekkili şirketlerin karşı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin iptaline karar verildiğini, mahkeme kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, kesin hüküm itirazı bulunduğunu, davacının taleplerinin diğer taraftan yargılamanın yenilenmesi anlamına geldiğini, geçmişte kesin hükme bağlanmış olan bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme olarak yeniden görülmesini talep etmenin dolaylı olarak yargılamanın yenilenmesi talebi anlamına geldiğini, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek şartlar oluşmadığından davanın yeniden görülemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/815 E 2011/678 K. sayılı asıl dava dosyasında 28.12.2011 tarihinde davanın kısmen kabulü ile İzmir 11 İcra Müdürlüğü’nün 2007/5938 sayılı dosyasında takibe konu edilen davacılardan ….A.Ş nin İş Bankası Bayraklı Şubesi’nin …. sayılı hesabından keşide edilen 05.11.2007 tarih 150.000,00 TL ve 06.11.2007 tarih 320.000,00TL bedelli çeklerden dolayı davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 09/07/2012 tarih 2012/4775 Esas 2012/11420 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilerek kararın 09/10/2012 tarihinde kesinleştiği, bu davada davacının İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/815 E 2011/678 K. sayılı asıl dava dosyasında onanan kısımdaki çeklerle ilgili bu hükmün hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kesin hüküm teşkil etmeyeceğini ve hükmün ortadan kaldırılmasını talep ettiği, Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle kesin hüküm vasfının devam ettiği, kesin hükmün ortadan kaldırılması talebinin bu şekilde dava açılmak yolu ile değil koşulları bulunması halinde yargılamanın iadesi yolu ile istenebileceği, davacının bu şekildeki talebinin de yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar vekili, mahkemece kesin hükmün varlığının kabul edilmesi halinde davanın esasa girmeden usulden reddedilmesi gerektiğini, henüz ortada aynı konuda verilmiş tarafları , dava sebebi ve konusu aynı olan Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş birbirine aykırı 2 karar olmadığını, maddi anlamda kesin hükümden söz edilemeyeceğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre hatalı ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak verilen kararların şeklen kesinleşse bile taraflar yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceklerini, davalılar yararına usulü kazanılmış hak doğmadığını, usulsüz kanuna aykırı ve maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyen çek iptali kararlarının ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, iptal kararının kesin hüküm teşkil etmediğini ve ilgilinin borçluluğunu saptamadığını, somut davada bozma kararına uyulmasının söz konusu olmadığını, bu sebeple davalılar lehine usulü müktesep hak doğmadığını, çeklerin iptali kararının çekin yetkili meşru hamili olunduğunun kanıtı olduğunu, ilgilinin borçluluğunu saptamadığını, mahkemenin çek iptali kararının kesin hüküm taşımadığı gerçeğini gözden kaçırdığını, iptal edilen çeklerin delil başlangıcı vasfında olduğunu, HMK’ya göre değerli kağıtların kambiyo ilişkisi sebebiyle düzenlenen evrak ve sözleşmelerinin davada delil başlangıcı olarak kabul edilerek tanık dinletilmesine imkan sağlayacağını, ilk davada çek bedellerinin tahsili için alacak talebinde bulunulduğunu, eldeki davanın ise sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayalı olduğunu, iptal kararının kesin hüküm teşkil etmemesi sebebiyle cironun garanti fonksiyonu sonucu kambiyo senetlerine özgü yolla takip imkanı kalmaması yüzünden alacağın tahsilinin talep edildiğini, her iki davada dayanılan maddi olguların farklı olduğunu 2 dava sebebinin farklı olduğunu, kesin hüküm teşkil etmediğinden mahkemece delillerin yeniden değerlendirilip hüküm verilmesi gerektiğini, çek iptali kararının ortadan kaldırılması gerektiğini, kambiyo senetleri yönünden çeklerde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesinin mümkün olmadığını, TBK’nın 135/3 maddesinin bu yönde olduğunu, her iki kararın da usule yasaya , yargısal ve bilimsel içtihatlara aykırı olduğunu, mahkemece dava sebebinin nitelendirilmesinde de hataya düşüldüğünü, davanın önceki çek iptali kararının ortadan kaldırılması ile icra dosyalarındaki alacağın tahsiline yönelik sebepsiz zenginleşme davası olduğunu, davalı …’ın keşideci …. A.Ş’nin yönetim kurulu başkan vekili olup davaya konu çeklere bu şirket adına keşide ettiğini, lehtar …ve cirantalar …. A.Ş, … Ltd Şti isim ve kaşeleri üstüne, davalı …’ın yetkili imzasını atarak garantör olarak kendi adına da ciro ettiğini, çeklerin iptaline ilişkin verilen kararın gerekçesinde tarafların talebi olmamasına rağmen TTK’nın 334.maddesinde belirtilen şirketle işlem yapma yasağının ihlal edildiğinin belirtildiğini, bu gerekçenin yanlış olduğunu, genel kurul izin verir ise yönetim kurulu üyelerinin şirket konusuna giren işleri kendi ya da başkaları adına yapabildiğini, şirket konusuna giren bir konuda üçüncü kişilerle işlem yapma şeklinde değil bizzat şirket mallarının gümrükten çekilmesi için doğrudan şirket adına imza yetkisi dahilinde ticari işlem ve şirketi temsilen onun adına imza kapsamında finansman ihtiyacı sebebiyle kıymetli evraka bağlanan bir borçlanma ve tasarruf işleminin söz konusu olduğunu, davalı …’ın ikrarı ile bu durumun sabit olduğunu, hile ve kötü niyetli iktisap dışında kambiyo senetlerinin üçüncü kişi hamillerin haklarını etkilemediğini, her iki davanın tarafları ve dava sebebinin farklı olduğunu, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, TBK’nın 135/3 maddesi hükmünde kıymetli evrak yönünden alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesinin kabul edilmediğini, bu sebepten borcun sona ermesinin mümkün olmadığını, bu gerekçeyle İzmir 3 ATM’ce verilen iptal kararının usulsüz ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, davalı …’ın dava konusu çeklere davalı şirketlerin nakit ihtiyaçları karşılığı olarak davalı şirketleri temsilen ve gerçek kişi sıfatıyla da garantör olarak imzaladığını, bu durumun iptal kararı gerekçesine de yansıdığını ve davalı tarafından mahkeme içi ikrarla kabul edildiğini, ikrarın kesin delil olduğunu, çek bedellerinden tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, çekler hakkında yazılı belge ve anlaşma bulunmadığından mücerretlik niteliğini yitirmeyeceğini, bedelsizlik iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğini, davalının şirketleri temsil yetkisine haiz olduğunu, davalının imza yetkisinin bankalardan çekilecek kredi borçlanması ve 200.000 Euro yönünden sınırlandığını, dava konusu çeklerde yetki aşımı ve butlanın söz konusu olmadığını, ciro zincirinin usulüne uygun olduğunu, iptal davasında tek taraflı olarak ticari defter ve kayıtların delil olarak kabul edilerek hüküm kurulmasının çeklerin soyutluğu kuralı gereğince kanuna aykırı olduğunu, bu şekilde defter kayıtları delil kabul edilerek çeklerin iptaline karar verilemeyeceğini, dava konusu borcun kıymetli evraka bağlanarak sebepten soyut çeklerin ciro silsilesine uygun şekilde davacı müvekkillerine geçtiğini, yetkili hamil olan müvekkillerince 10 günlük yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edilmesi üzerine icra takibi başlatıldığını, çeklerin iptaline ilişkin kararda da davacı …’nun ortağı olduğu şirket ile aralarında ticari ilişkinin varlığının kabul edildiğini, bu sebeple yeni ve kesin delil ortaya çıkmadıkça çeklerin iptaline karar verilemeyeceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını, kesin hüküm teşkil etmeyen İzmir 3.ATM’nin 2007/815 E 2011/678 K. sayılı kararının ortadan kaldırılmasını ve iptalini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, dava konusu çeklerin iptaline ilişkin verilip kesinleşen mahkeme kararının iptali ile çek bedellerinin çek hukukuna ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak davalılardan tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı …’nun 05.11.2007 tarihli 150.000,00 TL bedelli ve 06.11.2007 tarihli 320.000,00 TL bedelli dava konusu 2 adet çeke dayalı olarak davalılar aleyhine icra takibi başlattığı, dava konusu çeklerin keşidecisinin …. A.Ş, lehdarının …. A.Ş, cirantalarının ….A.Ş, … Ltd Şti olduğu, davalı …’ın en son ciranta olduğu, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/815 E 2011/678 K. sayılı kararı ile icra takibine ve davaya konu edilen bu çeklerden dolayı davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespiti ile çeklerin iptaline karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 09/07/2012 tarih 2012/4775 Esas 2012/11420 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilerek kararın 09.10.2012 tarihinde kesinleştiği, eldeki davada da çek hukukuna ve sebepsiz zenginleşmeye dayanılarak dava konusu çeklerle ilgili İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/815 E 2011/678 K. sayılı kesinleşen kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kesinleşen kararın ortadan kaldırılması ve iptali ile çek bedelleri toplamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleşen kararın esastan verildiği, kesin hüküm teşkil ettiği, kesin hükmün ortadan kaldırılması talebinin bu şekilde dava açılmak yolu ile değil koşulları bulunması halinde yargılamanın iadesi yolu ile istenebileceği, davacının bu şekildeki talebinin de yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmakla; ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Kaldı ki dava konusu çeklerin 10 günlük ibraz süresinin sona erdiği tarihten itibaren, TTK’nın 726. Maddesi uyarınca başlayacak 3 yıllık zamanaşımı süresi bitiminden itibaren TTK’nın 732. maddesine dayalı olarak 1 yıl içinde keşideciye karşı dava açılmadığı da anlaşılmakla; davalıların zamanaşımı itirazlarının bulunması ve zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle de verilen karar sonucu itibariyle de doğrudur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.25.10.2021