Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1503 E. 2021/1572 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1503
KARAR NO : 2021/1572

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29.12.2017
NUMARASI : 2015/1369 E. 2017/1400 K.

DAVANIN KONUSU : Limited Şirket Hisse Devrinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 21.12.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.12.2021

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.12.2017 gün ve 2015/1369 E. 2017/1400 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 13.02.2013 tarihinde davalı ile müvekkili arasında “Hisse Devrine Dair Taahhütname ve Protokol” imzalandığını, sözleşmenin 3. maddesinde …. paylarının alacak ve borçlardan ari devir bedelinin 1.000.000 Euro olarak belirlendiğini, sözleşmenin 4.1 – 4.2 maddelerine göre devir bedelinin 250.000 Euroluk kısmının müvekkili tarafından davalıya ödenmesine müteakip davalının şirket paylarının % 25’ini müvekkiline veya müvekkilinin göstereceği üçüncü kişiye devredeceği, devir bedelinin 250.000 Euro’luk kısmının peşinat olarak ödeneceği, bu ödemenin şirket adına bir banka kredisi şeklinde olacağı, 4.3. maddesine göre bakiye 750.000 Euro’luk kısım ise 2014 yılı Şubat ayına kadar ara ödemeler şeklinde yapılacağı hususlarının kararlaştırıldığını, müvekkilinin 250.000 Euro’luk ödemeyi banka kredisi yerine nakit olarak gerçekleştirdiğini, şirkete ait hisselerin % 25’lik kısımın 20.09.2013 tarihinde müvekkiline devredildiğini, devrin ardından müvekkilinin davalı ile birlikte 1 yıllığına şirket müdürü olarak atandığını, davalının, 25.11.2013 tarihinde müvekkiline ait borçlardan dolayı şirkette hisse sahibi olarak görülmesinin tehlikeli olacağını tavsiye ettiğini ve müvekkilini kandırıp ikna ederek müvekkiline devredilen söz konusu hisselerin dava dışı …. ‘ün üzerine aldırdığını, 30.11.2014 tarihinde müvekkilinin dava dışı …. ‘in aracılığı ile toplam 1.500.000 TL nakit bedelli krediyi şirket adına Ziraat Bankası …. Şubesinden teslim ettiğini, müvekkilinin hisse devir bedeli olarak 250.000 Euro ve 1.500,00 TL(663.000 Euro) banka kredisi olmak üzere yaklaşık 884.000 Euroluk ödeme yapmış olmasına rağmen müvekkilinin şirket dışı müdür atanmasına ilişin yetkileri sona erer ermez aynı tarihte 25.11.2014 günü gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi feshederek müvekkilini kapı dışarı ettiğini ileri sürerek 250.000 Euro’nun 13.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, hisse devrine dair protokolün geçerli bir sözleşme olduğunu, şirketin % 25’lik hissesinin davacıya ve daha sonra da bir üçüncü şahsa devrini düzenleyen hisse devir sözleşmelerinin resmi şekil şartlarına uygun olarak noterlikçe hazırlandığını, devirlerin ticaret siciline kaydedildiğini, protokolün görünürdeki muhatabı davacı ise de sözleşmenin ardındaki gerçek muhatabın …. gibi önemli bir şirketin sahibi olan …. bulunduğunu, davacının şirket hissesini devralacak maddi gücü olmadığından sözleşmede bahsi geçen devir bedellerinin karşılanmasının …. tarafından taahhüt edildiğini, sözleşmede ve dava dilekçesinde bahsi geçen devir bedelinin ödenmesi için açılan kredilerin bu kişi güvencesi ve imzasıyla aktedildiğini, davacının hisse devir bedeli olarak 250.000 Euro ödediğine dair iddiasının gerçek dışı olduğunu, bu paranın …. tarafından bankaya gönderilen paradan ödendiğini, müvekkilinin şirket adına çekilen krediden haberdar olmadığını, imzanın sahte olduğunu banka müdürünün anlaması ve müvekkilinin banka müdürün zarar görmesini istememesi ile davacının ısrarı üzerine müvekkilinin sonradan imza attığını, devir bedeli olarak ödenmeyen ve müvekkil tarafından kullanılmayan şirketi borçlu konuma sokan yine davacıyı kredi geri ödemesi borcu altına sokmayan kredi sözleşmesinin hisse devir bedeliyle alakası olmadığını, davacının sorunlu mali geçmişi ve borçları nedeniyle şirketin banka blokajı altına girdiğini, işlerinin durma noktasına gelmesi üzerine 25.11.2013 tarihle hisse devir şözleşmesiyle davacıya ait hissenin müvekkilinin eşi …. ‘e devredildiğini, 250.000 Euro devir bedeli davacıya nakden ve elden iade edildiğini, noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesinde de bu hususun belirtildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında imzalanan hisse devir protokolü çerçevesinde davacı tarafından davalıya hisse devir bedelinin peşinatı olarak 250.000 Euro banka kanalıyla ödendiği, davalı tarafça bu miktara karşılık gelen 5.000 hissenin davacıya devri gerçekleştiği, davacı yaklaşık 1 yıl süre ile davalı ile birlikte dava dışı şirketin idaresinde yer aldığı, dava dışı şirketin 25.11.2013 tarihli 4 sayılı ortaklar kurulu kararı ile “davacının sahip olduğu 5.000 paya karşılık 125.000,00 TL sermayesinin tamamının aynı bedel ile şirket ortağı olmayan …. ‘e devredilmesine, davacının ortaklıktan ayrılmasına, pay devrinin pay defterine işlenmesine” karar verildiği, bu karar ile birlikte davacının, dava dışı şirketteki ortaklığı sona erdiği, davacı ile dava dışı …. arasındaki devir işlemi noterde resmi olarak yapıldığı ve dava konusu olan hisseye karşılık gelen hisse devir bedelinin ödendiğinin kararlaştırıldığı, resmi nitelikte bu işlemle birlikte artık davacının, davalıdan devraldığı ancak sonradan dava dışı …. ’e devrettiği hissesinin bedelini aldığı kabul edildiği, resmi senedin aksinin aynı nitelikte bir belge ile ispatlanması gerekli olup, davacı tarafça bu nitelikte bir belge sunulmadığından, davacı vekilinin iddiasına göre davacı ile dava dışı …. arasında inanç sözleşmesinin varlığından söz edilebileceği, bu çerçevede hisse devir bedelinin geri alınmadığı yönündeki iddianın da dava dışı bu kişi ile davacı arasında tartışılacak bir iddia olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, hisse devir taahüdüne ilişkin ön akitlerde de noter şartı arandığını, somut olayda taraflar arasında aktedilen sözleşmenin hisse devri taahhüdünde ilişkin ön akit kapsamında kaldığını, bu nedenle sözleşmenin geçersiz sayılması ve davacının vermiş olduğu 250.000 Euro’nun geri alınmasına karar verilmesi gerektiğini, davacının kendisine devredilen hisseyi davalıya değil …. ‘e devretmesi nedeniyle bu kişiye karşı talepte bulunması gerekçesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin devraldığı hisselerin davalının kızı …. ‘e ait ise de gerçekte şirketin tek hakimi ve sahibinin davalı olduğunu, davacı nasıl ki kızına ait hissenin devrini davacıya yapılmasını sağladı ise aynı hususun yargılama sırasında hiç tartışılmadığını, tarafların bu yöndeki iddia veya savunmasının alınmadığını, HMK’nın 31. maddesine aykırı hareket edildiğini, mahkeme tarafların görüşüne başvursa idi bu açıklamaların yargılama aşamasında yapılacağını, belki de davalının da dava dışı …. adına hareket ettiğini kabul edeceğini, ön inceleme duruşması tutanağına aykırı şekilde tahkikatın yürütüldüğünü, taraflar arasında husumete ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığını, bu yönde bir itiraz bildirilmediğini, dava dışı …. ‘nin kendi namına davalı hesabına hareket ettiğinin dikkate alınmadığını, davanın …. ‘ye yöneltilmesi gerektiği yönünde savunma yapılmadığını, bilirkişi raporu alınmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket hisse devrinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili, müvekkilinin “Hisse Devrine Dair Taahhütname ve Protokol” başlıklı belgeye istinaden dava dışı şirketin % 25 hissesine karşılık 250.000 Euro hisse devir bedelini nakden ödediğini, müvekkili hissedar haline geldikten sonra davalı hissedar ve şirket yöneticisinin müvekkilini kandırarak müvekkilinin hissesini davalının eşi …. ‘e devrini sağladığını, bu şekilde müvekkilinin şirket hissesini ve hisse devir bedelini kaybettiğini ileri sürerek, hisse devir bedeli olarak ödediği 250.000 Euro’nun davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur. Dosyadaki ticaret sicil belgeleri ve noterde düzenlenen sözleşmelere göre dava dışı şirketin toplam 20.000 hissesi bulunduğu, 15.000 hissenin davalıya, 5000 hissenin davalının kızı …. ‘e ait olduğu, 25.09.2013 tarihinde dava dışı …. ‘e ait hisselerin davacıya devredildiği, 25.11.2013 tarihinde ise davacıya ait hisselerin davalının eşi …. ‘e devredildiği, davacının dayandığı protokolün davacı, davalı ve dava dışı şirket adına imzalandığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere uyuşmazlık, şirket hissedarları arasında hisse devir bedelinin iadesi isteminden kaynaklanmaktadır. HMK’nın 14/2 maddesi gereğince özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. 11.06.2015 tarihli ticaret sicil gazetesindeki ilana göre dava tarihi itibariyle şirket merkezi Yunusemre/Manisa olduğuna göre mahkemece kesin yetki nedeniyle davanın usulden reddi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 11. H.D’nin 17.06.2019 tarih 2019/2229 E, 2019/4442 K sayılı kararı).
Bu durumda, davaya bakmakla kesin yetkili olmayan ilk derece mahkemesince davaya bakılmış bulunulduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.12.2017 tarih 2015/1369E, 2017/1400 K sayılı kararının RESEN KALDIRILMASINA,
2-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21.12.2021