Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1349 E. 2021/373 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1349
KARAR NO : 2021/373

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20.03.2018
NUMARASI : 2016/482 E. 2018/347 K.

DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 19.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 19.03.2021

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.03.2018 tarih 2016/482 E. 2018/347 K.
sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, 04.03.2010 tarihinde davalının ZMMS sigortacısı olduğu araç sürücüsünün tek taraflı yapmış olduğu kazada, araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkillerinin yaralandığını, müvekkillerden …’ın kafa bölgesinin büyük bir bölgesinde yaralanmadan kaynaklı iz kaldığını, arkadaşlarının yara izinden dolayı dalga geçmesi nedeniyle ilk öğretim öğrencisi olan müvekkili …’ın psikolojisinin bozulduğunu, okula gitmek istemediğini, yara izinden dolayı ekonomik geleceğinin zarara uğradığını, ileride iş bulmada ve çalışma ortamında zorlanacağını, ayrıca estetik ameliyata ihtiyaç duyulduğunu, kaza da yaralanan…’nın ise psikolojisinin bozulduğunu, okula gitmek istemediğini, okul yönetimi tarafından pskiyatri bölümüne sevk edildiğini ileri sürerek, davacı … için 100,00 TL kalıcı iş göremezlik ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 100,00 TL ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklı tazminatın, 100,00 TL estetik ameliyat için gerekli tedavi ve ameliyat masrafının, davacı … için 100,00 TL kalıcı iş göremezlik ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bedel arttırım dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak, davacı … yönünden geçici iş göremezlik talebini 521,89 TL’ye, davacı … yönünden geçici iş göremezlik talebini 391,41TL’ye yüksetmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, zaman aşımı süresi geçtikten sonra davanın açıldığını, tedavi gideri ve geçici iş göremezlik giderinin SGK dan talep edilmesi gerektiğini, müvekkilinin gerçek zarardan poliçe limiti ve sürücünün kusuru oranında sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava 2 ve 10 yıllık zaman aşımı süresinde açılması gerektiği, olayın 04.03.2010 tarihinde meydana geldiği, zararın ne zaman öğrenildiğine dair bir bilgi bulunmadığı, davanın zararın öğrenilmesinden itibaren 2 yıl içinde açıldığının ispatlanamadığından davanın reddi gerektiği, öte yandan davacıların sürekli maluliyetlerinin bulunmadığı, …’ın estetik ameliyat olmasının gerekmediği, kaza tarihinde küçük olan çocukların geçici maluliyetlerinin bulunmadığı, evde ya da dışarıda aileye yardımcı oma, eğitim alma gibi yaşamsal faaliyetlerinin sürdürmesinde emsallerine göre sarf edilmesi gereken fazla çaba veya efor bir ekonomik değer olarak görülmesi ve bu nedenle zarar oluştuğu Yargıtay kararlarında belirtilmiş olsa da bu durumun olayla ilgili olmadığı, bu konuda bir iddia ve kanıtta bulunmadığı, esasa yönelik olarak da davanın reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, 2918 sayılı KTK 109/2 maddesi gereğince dava konusu olayda uzamış zaman aşımının uygulanması gerektiğini, alınan maluliyet raporlarının yasaya aykırı olup, davacı …’ın kafa bölgesinde 22 ve 7 cm uzunluğunda saçsız bölge olduğu bildirilmesine rağmen estetik ameliyat masrafının hesaplanmamasının hatalı olduğu, ayrıca bu yara izlerinin davacının ekonomik geleceğinin sarsılmasına neden olacağını, mahkemenin red gerekçesinin yasal olmadığını, hesap raporunda güncel asgari ücret üzerinden geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanması gerekirken kaza tarihinin esas alındığını, dava değeri 1.314,00 TL olmasına rağmen red edilen miktarı aşacak şekilde 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de yasaya aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
GEREKÇE :Dava, davalının zmms sigortacısı olduğu minübüste yolcu olarak bulunan davacıların, araç sürücüsünün kusuru neticesinde gerçekleşen tek taraflı kazada yaralanmasından kaynaklı geçici, sürekli iş göremezlik tazminatı, tedavi giderleri, ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan maddi tazminatın tahsili istemlidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince, davanın zamanaşımı ve esastan reddine şeklinde HMK hükümlerine aykırı olarak, çift gerekçe ile karar verildiği gibi, karar başlığından, 18 yaşından küçük davacılar adına velayeten dava açan anne ve babanın davacı olarak gösterildiği görülmektedir.
2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, kaza 04.03.2010 tarihinde gerçekleşmiş, dava 07.04.2016 tarihinde, kazadan 6 yıl sonra açılmıştır.Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89/4. ve 66/1-e maddelerine göre zamanaşımı süresi 8 yıl olup, buna göre, davanın açıldığı tarihte uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu raporunda, davacı …’ ın kafa bölgesinde, 21*1 cm lik yarım daire şeklinde üzerinde saçların olmadığı, skar dokusu oksipital bölgede saçlı deride 4*0,5 cm lik ve bunun altında 2 adet 0,5*0,5 cm lik skar dokusu olduğunun görüldüğü, davacının 6 yıl önce geçirmiş olduğu kaza nedeniyle tedavi olduğu, kafasındaki 22 cm uzunluğunda hemen posteriorunda 7 cm uzunluğunda vertikal pozisyonda skatrisyel alopesi olduğu belirtildiği görülmekte olup, kaza tarihi, davacının kafa bölgesindeki yara izinin boyutu ve saç çıkmayan bölge bulunması gözetildiğinde, söz konusu yaralanmanın estetik cerrahi gerektiricek bir iz olmadığı şeklinde bildirilen görüş anlaşılamamıştır. Bu hususlarda, eksik değerlendirmeye dayalı raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Mahkemece bu hususlarda ek rapor, ek raporun sonucuna göre gerekirse ATK den rapor alınması gerekirken, eksik değerlendirmeye dayalı raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.Öte yandan, her ne kadar davacı …’ ın yaralanmasının yürürlükteki yönetmelik hükümlerine göre maluliyet tayinine gerek olmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de; alınacak raporlarda davacının kafa bölgesindeki yara izi ve saçsız kısmın kalıcı olması durumunda, belli başlı mesleklere bu yaralanması ile kabulü mümkün olmadığı gibi, özel sektörde dahi yapılacak işlere kabulünde sorun yaşayacağı, bu bağlamda davacının ekonomik geleceğinin sarsıldığının ve yaralanmasının davacının iş bulmasını zorlaştıracağının kabulü gerektiğinden, davacının eğitim durumu, okuldaki başarısı, ailesinin eğitim durumu, gelir durumu, ileride evlenme ihtimali, ileride edineceği mesleği gibi hususlar göz önüne alındığında, kafa bölgesindeki yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaralanmış olmasının etkileri değerlendirilip gerekli araştırma yapılarak davacının yaralanması nedeni ile ekonomik geleceğinin sarsılması sonucu oluşan zararın uzman bilirkişi tarafından belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.Kabule göre yapılan değerlendirmede ise ; AAÜT ‘ ne aykırı olarak red edilen dava miktarından fazla vekalet ücretine hükmedilmesi ve efor kaybı istenip istenemeyeceğinin gerekçede değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince, esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına , sair istinaf itirazlarının kararın kaldırıma sebep ve şekline göre incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.03.2018 tarih 2016/482 E. 2018/347 K.
sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19.03.2021