Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1265 E. 2021/760 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1265
KARAR NO : 2021/760

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2018
NUMARASI : 2017/2 Esas 2018/39 Karar
DAVANIN KONUSU : Mimari proje ve yapıya dayalı tecavüzün tespiti, maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ : 23.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.06.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 15.03.2018 tarih 2017/2 Esas 2018/39 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait İzmir …. adresinde bulunan binanın mimari proje müellifi ve teknik uygulama sorumlusu olduğunu, 5846 sayılı FSEK 4.maddesinin 3.fıkrası uyarınca estetik değere sahip mimarlık eserlerinin güzel sanat eseri olarak koruma altında olduğunu, davalı şirkete ait binanın estetik niteliğe sahip özgün mimari sanat eseri niteliği taşıyacak şekilde müvekkili tarafından projelendirilmiş olduğundan FSEK’nun koruması altında bulunduğunu, davalı şirket tarafından binanın betonarma statik hesaplarını ve özgün nitelikteki estetik görselliğini değiştirecek şekilde tadilatlar yapıldığını, müvekkilinden izin alınmadığını, eser üzerinde yapılan bu değişikliklerin müvekkilinin eserini ve sanatsal kişiliğini zedelediğini, derin üzüntü içerisine soktuğunu, belediyeden tadilat ruhsatı alınmadığını, FSEK 16.maddesi gereğince eser sahibinin izni olmadan eserde ya da eser sahibinin adında kısaltmalar, eklemeler ve başka değiştirmeler yapılamayacağını, ayrıca eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirmeleri men yetkisine sahip olduğunu, davalı şirkete bu değişiklikleri 30 gün içerisinde sona erdirmesinin ihtarname ile bildirilmesine rağmen tadilata devam ettiğini, müvekkilinin eser üzerinde sahip olduğu haklarına tecavüz edilerek mimari eserin tümüyle değiştirildiğini ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada özgün ve estetik değer taşıyan mimarı projesi ile inşa edilen yapının müvekkilinin izni alınmaksızın ve genel karakteristiğini bozacak şekilde gerçekleştirilen tadilat nedeniyle müvekkilinin haklarına tecavüz edilmiş olduğunun tespitine, bilirkişi incelemesi sonucunda saptanacak rayiç bedelin 3 katından az olmamak üzere maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, binanın uygun görülecek bir yerine “iş bu mimarı eserdeki değişikliklerin proje müellefi Y.Mimar Mühendis … tarafından yapılmamıştır” yazılacak bir tabelanın konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının 84 yaşında olup fiil ve dava ehliyetine sahip değil ise davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin 30.04.1975 tarihli sözleşmeyi davacı ile değil ….Şti ile akdettiğini, bu nedenle davacının dava ve taraf ehliyetinin bulunmadığını, davacının FSEK’den doğan bir hakkı söz konusu olmadığı için …. Şti ile akdedilmiş bir sözleşmeden kaynaklı haklarının kullanılması açısından eski BK’nın 125.maddesine göre 10 yıllık ve 126.maddesine göre 5 yıllık zamamaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu binanın ısmarlama usulü ile yaptırılan tarihi değeri bulunmayan güzel sanat eseri değeri taşımayan bir bina olduğunu, 38 yıldır davalı şirketin aynı binada serbest ve bakım hizmet faaliyetini yürüttüğünü, davacının bu binayı kendisinin estetik gaye ile özgün olarak meydana getirdiğini ve tüm hakların kendisine ait olduğuna dair bir tescil belgesi sunamadığını, 1975 yılında yapılan istisna sözleşmesinde de eser üzerinde değişiklik yapılmasının men edildiğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığını, hazır satın alınmayıp taraflar arasında önceden kararlaştırılan niteliklere göre ısmarlanan ve işin ustası kişiden yapımı istenen mobilya, elbise, ayakkabı, halı, perde, el işlemesi gibi gereksinim duyulan özel yapım nesnelere eser denilemeyeceğini, bir binanın ya da yapının sanat değeri taşımıyorsa veya tarihsel bir niteliği yoksa eser denemeyeceğini, güzel sanat eserlerini özgün ve yaratıcılık ürünü olacağını, davaya konu binanın özgün bir sanat eseri niteliği olmadığını, tek başına ayırt edilmesinin mümkün olmadığını, davacının da eser sahibi olmadığını, yapı sahibinin tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin izni olmadan yapabileceğini, gelişen otomotiv teknolojisi ile 38 yıl önceki hali ile binanın artık kullanılması mümkün olmadığından müvekkili şirket tarafından teknik değişimlerin yapılarak binanın kullanım amacının değiştirilmediğini, davacının amacının sebepsiz zenginleşme olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davanın mimari proje ve yapıya ilişkin eser sahibinin mali ve manevi hakların ihlali nedeni ile men ve tazminat davası olduğu, davacının davalıya ait değişiklik yapıldığı öne sürülen yapının proje müellifi olduğu, mimari proje ve yapının korunmasının birbirinden ayrı olarak değerlendirildiği, eser şartlarını taşıdığında, projeden ve mimari yapıdan doğan mali ve manevi hakların ileri sürülebileceği, yapı sahibi olan davalının söz konusu yapının içinde bulunan havalandırma elektrik vb tesisatları değiştirdiği, alt yapıyı yenilediği, asma tavan yaparak düzelttiği, yine projede orijinal olarak var olan merdiveni yerini değiştirmeksizin çelik konstrüksiyona dönüştürdüğü, davacı projesinde yer almayan asansör imalatı yaptığı, ayrıca cepheleri camekan ile kapladığı, bu tadilatların mahkemece yapılan keşif ile tespit edildiği, davalının söz konusu tadilatları fiilen gerçekleştirdiği, ayrı bir tadilat projesi hazırlatmadığı, davalının proje olarak sunduğu çizimlerin ise resmi ve teknik anlamda proje olmadığı, davalının davacıya ait özgün projeyi çoğaltmadığı ve yaymadığı, bu projenin başka bir bina için uygulanmadığı, davalının kendi binasında pratik ihtiyaçlar çerçevesinde değişiklik veya zorunlu bakım ve onarım gibi işleri de yapmasının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, davacı mimarın ise gerek proje gerekse eser niteliğindeki yapının bütünlüğünün korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, yerinde yapılan keşif sonucu fikri haklar uzmanı, mimar ve inşaat mühendisi bilirkişilerden alınan 17.08.2017 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu yapının estetik ve diğerlerinden farklı dolayısıyla FSEK4/3 madde kapsamında mimari eser olduğu, projenin FSEK2/b.3 madde kapsamında ilmi teknik eser olduğu, yapılan tadilat ve değişikliklerin onaylı bir proje olmadan gerçekleştiği, bunların kullanım amacına yönelik makul ve zorunluluk taşıyan tadilatlar olduğu, bununla birlikte zorunlu olan iç tadilatlar dışında bina cephelerinin betonarme olmaktan çıkarılıp, cam kaplanarak değiştirildiği, binanın özgün görünümünün bozulduğunun tespit edildiği, davalının proje ve binanın eser niteliği taşımadığı yönündeki bilirkişi raporuna itirazları üzerine, Ankara FSHHM’ye yönerge yazılmak suretiyle fikri haklar uzmanı ve mimar bilirkişilerden, aynı konularda tarafların beyan ve itirazları değerlendirilmek suretiyle rapor alındığı, iki raporun temel konularda birbirini teyit ettiği, davalının yaptığı değişikliklerin esas itibariyle değişen teknolojik şartlar ve ihtiyaç çerçevesinde gerçekleştiğinin anlaşıldığı, bunlardan, merdivenlerin yenilenmesi, çelik malzeme ile aynı yerde yapılması, asansör eklenmesi, havalandırma, elektrik, su tesisatlarının yenilenmesi, asma tavan eklenmesi, konuları tamamen zaruret ve makul pratik ihtiyaç ve işlevden kaynaklanan değişiklikler olduğu, yapının üzerinden 40 yıla yakın süre geçen binanın yeni teknolojiye göre bakım ve onarımının yapılmasının doğal olduğu, bu konuda mimarın müdahalesinin haklı bir sebebe dayanmadığı, bununla birlikte bina dış cephesinin düz beton görünümünden çıkarılarak camekan kaplanması ile dış görünüm, tamamen özgün halinden uzaklaştığı ve değiştiği, bu durumda eser sahibinin FSEK 16. maddeden kaynaklanan eserin bütünlüğünü koruma konusundaki manevi hakkı ihlal edildiği, eserin, diğer deyimle mimari yapının özgün görünümü bozulup farklılaşmış olduğu, bu değişikliğin mimarın şeref ve haysiyetini etkileyecek, olumsuz yönde zedeleyecek nitelikte olmadığı, mimari yapının dış görünümün değiştirilmesini men etme hakkı, FSEK 16. madde de teminat altına alındığı, eser sahibinin başlangıçta böyle bir değişikliğe ilişkin rızasının alınmadığının anlaşıldığı, FSEK 16/1 madde uyarınca eser sahibinin izni alınmadıkça eserde kısaltma, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamayacağı, eser sahibinden mali hak devralan kişi işin gereği olarak teknik zorunlulukla bağlantılı değişikliği yapabileceği, davalı yapı sahibinin mimarı yapı ile ilgili olarak dış cepheyi değiştirme bakımından teknik bir zorunluluk ileri sürmesinin söz konusu olmadığı, yapının dış cephesinin tamamen camekan yapılarak değiştirilmesi eylemi eserin görünümünü değiştirmiş olduğu, mimarın başlangıçta tasavvur ederek planladığı, inşa ettiği formdan uzaklaşmış olduğu için FSEK 16. maddesinin ihlal edildiği, buna bağlı olarak eser sahibinin uygun bir manevi tazminat hakkı bulunduğu, öte yandan davacının aynı zamanda proje bakımından da ihlal ileri sürmesine karşılık, projenin yeni bir proje yapılarak bozulması veya değiştirilmesi söz konusu olmadığı, esas itibariyle davalı yan usulüne uygun olarak tadilat projesi hazırlatıp onaylatmadığı, dolayısıyla, değişiklikler fiilen değişmiş ve davacıya ait projeye dokunulmamış bulunmadığı, davacıya ait özgün projenin değiştirildiği, işlendiği, çoğaltılıp tekrar başka bir yerde uygulandığı söylenemeyeceği, davalının sunduğu çizimlerin ise onaysız ve resmi olmayan belgeler olduğu ve proje sayılamayacağı, Bornova Belediyesi’nden gelen yanıt ve bilirkişi raporları ile sabit olduğu, bu durumda davacının projeye ilişkin ihlal iddiaları dayanıksız kaldığı, eser niteliği taşıyan binada yapılan değişikliklerden bina cephelerinin camekan kaplama değişikliği bakımından davacı mimarın FSEK 15. madde uyarınca talepte bulunma hakkı bulunduğu, mimar, değişikliklerin kendisi tarafından yapılmadığına ilişkin bir açıklama içeren tabelanın binanın uygun bir yerine konmasını talep ettiği, yanların sosyal ve ekonomik durumları, davanın niteliği ve ihlal edilen hakkın özellikleri, ihlali sonuçları gözetilerek uygun bir manevi tazminat taktir etmek gerektiği, her ne kadar mali hakların da ihlal edildiği belirtilerek FSEK 68. madde uyarınca rayicin 3 katı tazminat talep etmiş ise de bu yönde bir ihlal bulunduğuna dair kanıt bulunmadığı, gerek proje gerekse yapı bakımından mali hak ihlali olmadığı, projenin kopyalanıp çoğaltılması veya işlenmesi söz konusu olmadığı, proje uygulanmak suretiyle mimari yapının replike edilmesi söz konusu olmadığı, davalı tarafından eser (yapı) çoğaltılmadığı, mimar ve ilgili yapı şirketi projeden doğan haklarını başlangıçta yapılan sözleşme ile aldıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının yapı eserinin dış cephesini değiştirerek manevi hakkı ihlal ettiğinin tespitine, 30.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden işleyen yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, maddi tazminat davasının sabit olmadığından reddine, binanın uygun bir yerine, “değişiklik proje müellifi Yüksek Mimar Mühendis … tarafından yapılmamıştır” yazılı tabela konulmasına karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece taktir edilen manevi tazminat miktarının tecavüzün boyutu ve tecavüz şekline göre düşük olduğunu, yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporunda da yapının sanat eseri niteliğinde olup FSEK kapsamında korunması gerektiğinin belirtildiğini, davalı şirketin binanın bu niteliğini yok sayarak yapının proje müellifi olan müvekkilinin onayını ve görüşünü almaksızın binanın tüm estetik değerlerini yok ederek tadilat yaptığını, tecavüzün sıradan ve basit bir tecavüz olarak kabul edilemeyeceğini, bu nedenle 50.000,00 TL manevi tazminat talebinin 20.000,00 TL’lik kısmının reddinin doğru olmadığını, binada yapılan tadilatın gerek imar yasası gerekse teknik nedenlerle tadilat projesi olmadan yapılmasının mümkün olmadığını, binada esaslı bir tadilat yapıldığını, imar yasasının 21.maddesi gereğince ruhsat alınmış yapılarda esaslı değişiklik yapılmasının ruhsata tabi olduğunu, davalı şirketin tadilat ruhsatı almaksızın gerçekleştirdiği tadilatların ekstra bir koruma sağlamayacağını, mimari eser niteliğindeki yapının estetik değerlerine zarar veren dava konusu tadilatların belediyeye tadilat projesi sunulmadan ve tadilat ruhsatı alınmadan yapılmış olmasının müvekkilinin FSEK ‘dan kaynaklanan haklarına karşı davalıya özel bir koruma sağlayamayacağını, yapı tekniği gereği böylesine büyük bir çaplı tadilatın tadilat projesi olmadan yapılmasının mümkün olmadığını, bunun da müvekkiline ait projenin değiştirildiğini gösterdiğini, mimarlık projesinin uygulanmasıyla ortaya çıkan yapının estetik niteliğe sahip ise ayrı bir eser olarak değerlendirileceğini, mimarın mimarlık projesi üzerindeki telif haklarının yanı sıra ortaya çıkan yapı üzerinde de telif haklarına sahip olduğunu, davalının tadilat projesini sunmaktan kaçınmış olmasının tadilat projesinin bulunmadığının kabulünü gerektirmeyeceğini, bu durumda proje bedelinin üç katı maddi tazminat isteyenin kabulü gerekirken reddine karar verilmiş olmasının yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, her iki bilirkişi raporunda da müvekkiline ait projenin uygulanması ile inşa edilen binanı estetik değer taşıdığı ve bu hali ile FSEK kapsamında korunması gerektiğinin belirtildiğini, yapının kendisi üzerindeki fikri hakkında korunduğunu, ister tadilat projesi olsun ister olmasın mimari eser niteliğindeki yapıda yapının estetik niteliğini bozan değiştiren her türlü tadilat değişikliğin müvekkilinin manevi hakları yanında maddi haklarına da tecavüz oluşturduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasını ve proje bedelinin üç katından az olmamak üzere maddi tazminatın kabulünü, manevi tazminata ilişkin kararın düzeltilmesi ile 50.000,00 TL manevi tazminatın aynen kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, bilirkişi raporunun sonuç bölümünün 3.maddesinde tadilatın binanın yaşlanması ve teknik zorunluluk ya da ihtiyaca binaen gerçekleştirildiği, bu değişikliklerin esasen yapının estetik bütünlüğüne, mimarın şeref ve haysiyetine halel getirecek nitelikte değişiklikler olarak nitelendirilemeyeceğinin belirtildiğini, 6 nolu maddesinde ise davalının eylemlerinin bir mali ve manevi hakkı ihlal eden nitelikte bulunmadığının belirtildiğini, 7 nolu maddesinde ise davalı eylemlerinin davacıya ait mali haklardan birine yönelik bir ihlal eylemi olarak nitelenemeyeceği, tazminat ödeme koşullarının gerçekleşmediğinin belirtilmiş olmasına rağmen kararın yasal düzenleme ve olgulara aykırı olduğunu, ısmarlama usulü yaptırılmış tarihi değeri bulunmayan özgün olmayan binanın güzel sanat eseri sayılmasının gerçeklerle bağdaşmadığını, gelişen otomotiv teknolojisi göz önüne alındığında 38 yıl önce kullanılan sistemlerin değiştiğinin ve geliştiğinin kabul edilmesinin bir gerçek olduğunu, müvekkili şirketin binanın kullanım amacını değiştirmeden bir takım teknik değişiklikler yaparak zamana uyum sağladığını, dava konusu binanın sanat eseri, davacının da sanat eseri sahibi olarak kabul edilemeyeceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmektedir.
GEREKÇE : Dava, davacının müellifi olduğu mimari projenin uygulandığı binad davalı tarafından yapılan tadilatlar nedeniyle eser sahibinin mali ve manevi hakların ihlali ve FSEK’dan kaynaklanan haklarına tecavüz edilmiş olduğunun tespiti, maddi tazminat ile manevi tazminatın davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile, davalının yapı eserinin dış cephesini değiştirerek manevi hakkı ihlal ettiğinin tespitine, 30.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden işleyen yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, maddi tazminat davasının sabit olmadığından reddine, binanın uygun bir yerine, “değişiklik proje müellifi Yüksek Mimar Mühendis … tarafından yapılmamıştır” yazılı tabela konulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
5846 sayılı FSEK 2/3. maddesi uyarınca mimari projenin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için aynı Kanun’un 1/B maddesine göre sahibinin hususiyetini taşımasının yeterli olduğu, mimari projenin uygulanması sonucu ortaya çıkan dava konusu mimari yapının aynı Kanun’un 4/3. maddesinde sayılan mimarlık eseri (güzel sanat eseri) olarak nitelendirilip mimari projeden ayrı olarak korunabilmesi için söz konusu yapının aynı Kanun’un 4/1. maddesi uyarınca “estetik değere sahip olması” da ( bedii vasfı) gereklidir. Dava konusu mimari projenin ilim ve edebiyat eseri olarak aynı Kanun’un 1/B maddesine göre sahibinin hususiyetini taşımayıp taşımadığı ile mimari yapının aynı Kanun’un 4/1. maddesi uyarınca bedii (estetik) vasfı bulunan bir güzel sanat eseri niteliğinde olup olmadığı hususları teknik incelemeyi gerektirmekte olup hakimin hukuki görüşü ile tespit edilemez. Mahkemece uzman bilirkişilerden alınan her iki bilirkişi heyeti raporunda da; davacıya ait mimari projenin hususiyet taşıyan FSEK 2.madde kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunan eser olduğu, dava konusu yapının ise FSEK 4/3 hükmü anlamında estetik değer taşıyan ve bedii vasfına haiz mimarlık eseri niteliğinde olduğu, onaylı tadilat projesi olmadan yapının iç kısmında yapılan zorunlu tadilatların ve değişikliklerin yapının estetik bütünlüğüne, mimarın şeref ve haysiyetine helal getirecek değişiklikler olarak nitelendirilemeyeceği, yapının giriş cephesinin orjinal projede brüt beton cephe iken özgün tasarımından çıkarılarak cam cephe ile kapatılması şeklindeki değişikliğin FSEK 4/3 maddesi kapsamında güzel sanat eseri niteliğindeki yapının estetik bütünlüğünün bozulması ve bu kanunun 16.maddesinde düzenlenen eserin bütünlüğünün korunması niteliğinde manevi hakkın ihlali anlamını taşıdığı, onaylı tadilat projesine dayanmadığından proje üzerinde mali yada manevi hakkın ihlali niteliği bulunmadığı, davalının eylemlerinin proje ve yapı üzerindeki davacıya ait mali haklardan birine yönelik bir ihlal olarak nitelenemeyeceği belirtilmiştir.
Davacının meydana getirdiği “mimari proje” üzerinde FSEK 2/3. maddesi uyarınca eser sahipliği mevcut olmakla birlikte; uzman bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davalının davacıya ait özgün projeyi çoğaltmadığı ve yaymadığı, bu projenin başka bir bina için uygulanmadığı,projenin yeni bir proje yapılarak bozulması veya değiştirilmesinin söz konusu olmadığı, projenin kopyalanıp çoğaltılması veya işlenmesinin söz konusu olmadığı, proje uygulanmak suretiyle mimari yapının replike edilmesinin söz konusu olmadığı, davalı tarafından eser (yapı) çoğaltılmadığı, projenin fiilen kullanılmadığı, proje kullanılarak yeni bir bina yapılmadığı, esas itibariyle davalının usulüne uygun olarak tadilat projesi hazırlatıp onaylatmadığı, dolayısıyla, değişikliklerin fiilen yapıldığı ve davacıya ait projeye dokunulmadığı anlaşılmakla; davalının maliki olduğu yapıda yaptığı tadilatların davacıya ait mimari proje üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın fiilen gerçekleştirilmesi nedeniyle davalının eylemleri davacının “mimari proje” üzerindeki eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi haklarına bir tecavüz oluşturmamaktadır.Uzman bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, onaylı tadilat projesi olmadan yapının iç kısmında yapılan zorunlu tadilatlar ve değişikliklerin yapının estetik bütünlüğüne, mimarın şeref ve haysiyetine helal getirecek değişiklikler olarak nitelendirilemeyeceği, davalının eylemlerinin proje ve yapı üzerindeki davacıya ait mali haklardan birine yönelik bir ihlal olarak nitelenemeyeceği, yapının giriş cephesinin orjinal projede brüt beton cephe iken özgün tasarımından çıkarılarak cam cephe ile kapatılması şeklindeki değişikliğin FSEK 4/3 maddesi kapsamında güzel sanat eseri niteliğindeki yapının estetik bütünlüğünün bozulması ve bu kanunun 16.maddesinde düzenlenen eserin bütünlüğünün korunması niteliğinde manevi hakkın ihlali anlamını taşıdığı, binanın özgün görünümünün bozulduğunun tespit edildiği, bina dış cephesinin düz beton görünümünden çıkarılarak camekan kaplanması ile dış görünümün tamamen özgün halinden uzaklaştığı ve değiştiği, bu durumda eser sahibinin FSEK 16. maddeden kaynaklanan eserin bütünlüğünü koruma konusundaki manevi hakkının ihlal edildiği, buna bağlı olarak eser sahibinin uygun bir manevi tazminat hakkı bulunduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihlal edilen hakkın özellikleri, ihlalin sonuçları, tecavüzün boyutu ve tecavüz şekli gözetilerek mahkemece takdir edilen 30.000,00 TL manevi tazminatın da makul ve hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’nin peşin alınan 512,35 TL’den mahsubu ile fazla yatan 453,05 TL’sinin talep halinde yatırana iadesine,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.049,30 TL’den peşin alınan 513,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.536,30 TL’nin davalıdan tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23.06.2021