Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1251 E. 2021/991 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2018/1251
KARAR NO : 2021/991
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2017/56 Esas 2017/156 Karar
DAVANIN KONUSU :Ticaret Unvanını Terkini, Kullanımının Önlenmesi, Maddi-Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 16.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.09.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 07.12.2017 tarih 2017/56 Esas 2017/156 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin 30, 35 ve 43. sınıflarda tescilli 2015/70184 saylı “…” markası bulunduğunu, müvekkilinin piyasada tanınan markasıyla faaliyet gösterdiğini, markasını yüklenicisi olduğu askeri ve sivil birliklerdeki otomat makinelerinde ve ihalelerde kullandığını, davalının müvekkilinin markasının tanınmışlığından istifade ederek 21.03.2016 tarihinde müvekkili markasını ticaret unvanı olarak tescil ettirdiğini, davalının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ileri sürerek, davalıya ait ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinine, markasal kullanımın engellenmesine, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi tazminatın marka hakkına tecavüzün oluştuğu tarihten itibaren ticari faiziyle, 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebinin toplam 4.826,20 TL’e yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı şirket yetkilisi … ile müvekkili şirket yetkilisi …’in on iki seneyi aşkın bir süre …-… firması adı altında ortak olarak birlikte çalıştıklarını, davacı taraftan kaynaklanan sorunlar nedeniyle ortaklıklarını bitirme kararı aldıklarını, 31.07.2014 tarihinde düzenledikleri sözleşme gereğince ortaklık mallarının paylaşımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmenin 3. maddesine göre …’ın … tarafından kurulacak şirkete tüm şirket arabaları ile otomatik makinaların devrini yapmayı kabul ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisinin 15.09.2014 tarihinde … firmasını kurduğunu, davacı şirket yetkilisi kurulan bu şirkete tüm otomat makinelerinin geçişini ve şirket arabalarının tescil işlemlerini gerçekleştirdiğini, bunun karşılığından da sözleşme gereği 1.000.000,00 TL aldığını, davacı tarafın hiç kullanmadığı bir markayı, müvekkili şirket yetkilisinin kullandığını bile bile sadece davalı şirkete zarar verebilmek için tescil ettirdiğini, davalı şirket yetkilisinin davacının yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli bu tescil işlemlerinin iptali için markanın hükümsüzlüğü davasını açma kararı aldığını, dava dosyasını mahkemeye bildireceklerini, davacı tarafın … markası adı altında hiçbir çalışması olmadığı gibi … markasıyla çalışmış olduğu hiçbir kurum fabrika, askeri birlik bulunmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, 15.09.2014 tarihinden itibaren davacı şirket yetkilisi olan kişi, hem davalının nerelerde çalıştığını hem de … ismini kullandığını bildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın 25.08.2015 başvuru tarihli 2015/70184 nolu 30,35 ve 43. sınıflarda tescillli “… + şekil” markası bulunduğu, davalı şirketin 05.04.2016 tarihinde ticaret siciline kaydedildiği, davalı şirket unvanında, markanın esas unsurunun kılavuz sözcük olarak kullanıldığı, davacının sunduğu kanıtlarla davalı şirketle bağlantı ve nedensellik bağı kurulamadığı, sunulan bütün markasal kullanım örneklerinin dava dışı … işletmesine ilişkin olduğu, dava dışı … (…) işletmesinin 08.12.2014 tarihinde davalı limited şirketin 05.04.2016 tarihinde sicile tescil edildiği, davalı olarak gösterilen limited şirketin marka hakkına tecavüz ettiği kanıtlanamadığı, ortağı kim olursa olsun, bir tüzel kişiliğe husumet yöneltildiği, sunulan kullanım örnekleri, tecavüz olarak tartışılabilecek eylemin şirketle bağlantısını göstermediği, öte yandan, davalı şirketin kayıtlı ticaret unvanını abartarak, markasal kullandığına ilişkin bir kanıtta bulunmadığı, sunulan fatura ve sözleşme örnekleri davalı şirketten değil, farklı bir sicil numarasıyla kayıtlı olan dava dışı …’den sadır olduğu, davalı … şirketi ise 10.000 TL sermaye ile 05.04.2016 tarihinde kurulmuş olup şirketin faaliyet alanı gıda üretim, satış, yiyecek içecek sunumu vb. alanlar olduğu, bu faaliyet alanı davacı markasının emtiası ile örtüştüğü, bu nedenle, davalı şirketin kayıtlı ticaret unvanının “…” kısmının terkini gerektiği, davalı şirketin markayla aynı kılavuz sözcüğü seçmiş olması kendi başına marka hakkına tecavüz oluşturmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı ticaret unvanının kılavuz sözcüğü olan “…” kısmının terkin edilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacı şirket yetkilisi … ile müvekkili şirket yetkilisi …’in on seneyi aşkın bir süre …-… firması adı altında ortak olarak birlikte çalıştıklarını, 31.07.2014 tarihinde düzenledikleri sözleşme gereğince ortaklık mallarının paylaşımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmenin 3. maddesine göre …’ın … tarafından kurulacak şirkete tüm şirket arabaları ile otomatik makinaların devrini yapmayı kabul ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisinin 15.09.2014 tarihinde … firmasını kurduğunu, davacı şirket yetkilisi kurulan bu şirkete tüm otomat makinelerinin geçişini ve şirket arabalarının tescil işlemlerini gerçekleştirdiğini, davacı tarafın hiç kullanmadığı bir markayı, müvekkili şirket yetkilisinin kullandığını bilerek sadece davalı şirkete zarar verebilmek için tescil ettirdiğini, davacı tarafın gün vending markasıyla çalışmış olduğu hiçbir kurum, fabrika, askeri birlik bulunmadığını, marka tescili yapılmış bir unvanıın ticaret sicildi kullanılmasını engelleyen bir durum bulunmadığını, davacı şirket yetkilisinin 25.08.2015 tarihinde markayı tescil ettirdiğini, marka tescili yapılmış ticaret unvanının tescil edilmesine engel bir hal bulunmadığını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat, ticaret unvanının terkini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile ticaret unvanın terkinine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Uyuşmazlık, istinaf edilen kısım itibariyle ticaret unvanın terkini noktasında toplanmaktadır. Davacı vekili müvekkili adına tescilli 2015/70184 sayılı “…” markasını davalının ticaret unvanı olarak tescil ettiğini ileri sürerek davalının ticaret unvanın terkini istemiştir. Davalı taraf ise davalı şirketin yetkilisi olan … ve davacı şirketin yetkilisi …’ın on iki seneye aşkın süredir …-… adı altında ortak olarak çalıştıklarını, 31.07.2014 tarihli sözleşme ile ortaklık ilişkilerini bitirdiklerini, …’ın … tarafından kurulacak şirkete tüm arabaları ve otomatik makinaları devretmeyi kabul ettiğini, …’in önce … adlı işletmeyi, sonra da davalı şirketi kurduğunu, davacının kötü niyetli marka tescilinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Yargıtay 11. HD’nin içtihatlarına göre 6102 sayılı TTK’nın 55/2 ( 6762 Sayılı TTK’nın 57/5. maddesi) uyarınca başkasına ait markayı ticaret unvanı olarak tescil ettirmek haksız rekabet oluşturup ticaret unvanının terkinini gerektirmekte ise de davalının ticaret unvanı davacıdan önce kullandığı kanıtladığı durumlarda haksız rekabet söz konusu olmayacaktır.(Yargıtay 11. H.D’nin 02.06.2014 tarih 2014/3199E- 2014/10259K ve 16.066.209 tarih 2008/3771E-2009/7397K). Somut olayda davacı, 25.08.2015 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunmuştur. Davalı şirket kurucusu ve yetkilisi … ile davacı şirket yetkilisi arasında düzenlenen 31.07.2014 tarihli sözleşmede …’in kuracağı şirkete arabaların ve otomat makinelerin devredileceği belirtilmiş olmakla birlikte …’in kuracağı şirketin unvanı açıkça belirtilmemiştir. Ancak dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre davalı şirketin kurucusu, tek ortağı ve yöneticisi olan …, bu sözleşmeden sonra 08.12.2014 tarihinde “…” unvanıyla şahıs işletmesini ticaret sicile kaydettirmiştir. Davalı şirket ise 05.04.2016 tarihinde yine … tarafından tek ortaklı olarak kurulmuştur. Bu delillere göre davacı şirketin marka tescil başvurusundan önce davalı şirket kurucusu ve tek ortağı olan … tarafından “…” ibaresi ticari işletme unvanı olarak tescil edilmekle …’in ve dolayısıyla davalı şirketin bu ibare üzerinde önceye dayalı hakkı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar mahkemece davalı ayrı bir tüzel kişilik olduğu, …’e ait kayıtlara itibar edilemeyeceği belirtilmiş ise de bu kişi davalı şirketin tek ortağı ve kurucusu olup 31.07.2014 tarihli sözleşme de bir bütün olarak dikkate alındığında mahkemenin bu gerekçesi haklı bulunmamıştır. Bu nedenlerle davalı şirket her ne kadar davacının marka tescilinden sonra unvan tescilinde bulunmuş ise de davalının ticaret unvanını tescil ettirmesinin haksız rekabet oluşturduğu kanıtlanamadığı için unvan terkinine ilişkin davanın da reddi gerekirken yazılı gerekçeyle bu talebin kabul edilerek unvan terkinine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı unvan terkini yönünden kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 07.12.2007 tarih 2017/56E, 2017/156K sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Marka tecavüzünün durdurulması ve maddi tazminat davasının reddine,
Manevi tazminat davasının reddine,
Davalı ticaret unvanının terkini davasının reddine,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar harcının başlangıçta peşin olarak alınan 187,86 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 128,56 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, ticaret unvanının terkini davası reddedilmekle karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT’ye göre belirlenen miktar markaya tecavüz davası da dikkate alınarak, arttırılmakla, 2.860,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT’ye göre belirlenen 2.860,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 11,00 TL tebligat gideri posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili yanlara iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuranın ödediği istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı, 55,13 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 153,23 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16.09.2021