Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1240 E. 2021/679 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1240
KARAR NO : 2021/679
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2017
NUMARASI : 2015/1074 Esas 2017/187 Karar
DAVANIN KONUSU : İstirdat
KARAR TARİHİ : 08.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2021

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2017 tarih 2015/1074 Esas 2017/187 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine İzmir 8.İcra Müdürlüğünün 2010/2014 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapıldığını, müvekkilinin süresinde itiraz edemediğini ve aleyhine yapılan takibin kesinleştiğini, müvekkilinin icra tehdidi altında 15.09.2014 tarihinde dosya borcu olan 80.384,00 TL’yi ödediğini, icra takibine konu olan 11.12.2009 tarihli 35.000,00 TL bedelli çeki müvekkilinin davalıya teminat olarak verip, karşılığında mal ya da para almadığını, davacı müvekkilinin müteahhitlik yaptığını, davalı firma ile çalışmaya başlamasından önce davalı şirket tarafından kendisinden teminat çeki istenmesi nedeniyle icra takibine konu çeki davalıya verdiğini, çek bedeli kadar davalıya borcu olmadığını, haksız takip nedeni ile icra tehdidi altında icra dosya borcunu ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek 80.384,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili şirketin dava konusu çeki iktisap eden iyi niyetli üçüncü kişi ciranta konumunda olduğunu, bu nedenle istirdat davasının müvekkiline açılamayacağını, davacı hakkında yapılan icra takibinin haklı ve yasal nitelikte olduğunu, bu güne kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacının dava konusu çeki teminat olarak verdiği yönündeki iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, taraflar arasında bu çeke ait bir teminat sözleşmesi bulunmadığını, TTK uyarınca çekin sebepten soyut olup görüldüğünde ödenmesi gereken bir ödeme aracı olduğunu, bu sebeple müvekkilinin ayrıca alacaklı olduğunu ispatlaması gerekmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davaya ve takibe konu olan çekin aslında davalı tarafa teminat alınarak verildiğini ve karşılığında mal ve para alınmadığından çekten dolayı davalıya borcu bulunmadığını iddia ettiği, davalının iddiaları kabul etmeyerek ispat yükünün davacı tarafta olduğunu ve iyiniyetli üçüncü kişi hamil olduğunu savunduğu, istirdat davasının dayanağını oluşturan çekte davacının keşideci lehdarın dava dışı … olduğu, …’nun ciro yolu ile çeki davalı şirkete verdiği, çekin öncelikle teminaten düzenlendiği ve teminat şartlarının oluşmadığının ispatlanması gerektiği, dava konusu çekin taraflar arasındaki ticari bir ilişki nedeniyle davalının defterlerindeki kayıtlara intikali bulunmadığı, aksine şirket ile şirket ortağı … arasındaki borç alacak ilişkisi nedeni ile şirket kayıtlarına intikal ettiği, davacıya çekin düzenlendiği tarih öncesi ve sonrasında kasadan ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, dava konusu çekin şirkete teminaten verildiğine ilişkin her hangi bir kaydın olmadığı, davacı tarafın çekin teminaten düzenlendiğine ilişkin yazılı bir sözleşme, herhangi bir belge dosyaya sunmadığı, kambiyo senetlerinin aksinin aynı mahiyette yazılı belge ile ispatının zorunlu olduğu, ticari defterlerdeki lehe olan kayıtların ispat için yeterli olmadığı, davalı defterlerinde yapılan incelemede çekin teminaten davalı şirkete verildiğine ilişkin defterlerde bir kayıt bulunmadığı, çekin teminaten verildiği ispatlandıktan sonra hamillerin iyi niyetli veya kötü niyetli olduğunun belirlenmesi gerekli olduğu, ancak davacı tarafın çekin teminaten düzenlendiğini yazılı bir belge ile ispatlayamadığı, açıkca yemin deliline de dayanmadığı, davanın ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, bilirkişi çek ile ilgili hukuki görüşünü bildirdiğinden bilirkişi raporunun bu haliyle delil olma özelliğinde olmadığını,bilirkişinin dava konusu çekin davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle değil şirket ile şirket ortağı arasındaki borç alacak ilişkisi nedeniyle şirket kayıtlarına intikal ettiğini belirttiğini, şirket ve şirket ortağı arasında nasıl bir alacak verecek ilişkisi var ki şirket ortağı müşterilerinden aldığı çeki şirkete olan borcuna karşılık kullandığını, şirket temsilcisi ve aynı zamanda ortağı olan dava dışı …’nun müvekkilinden çeki şirket yetkilisi olarak aldığını, müvekkili ile dava dışı … arasında başkaca bir ilişki bulunmadığını, davalı şirketin kötü niyetli davranarak karşılığını ödemeden aldığı çeki icra takibiyle tahsil ettiğini, davalı şirketin bile bile davacının zararına hareket etmiştir ve kötü niyetli olduğunu, 6102 Sayili TTK’nun 825.maddesinin 2.fıkrasında “borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” hükmünün bulunduğunu, davalı şirketin davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkiyi bilmiyorum demesinin inandırıcı olmadığını, davalı şirketin kendilerinin 3. kişi konumunda oldukları ve davacının iddialarının kendilerine ileri süremeyecekleri iddiaları hukuken geçerli olmadığını, dava dışı …nun bu çekin şirkete verildiği dönemde ve hatta sonrasında davalı şirketin imzaya yetkili temsilcisi ve ortağı olduğunu, bu davada kötü niyetli olarak “bu şirketin borcu değildir ve şirket ortağının kendi sorumluluğundadır “iddialarının kanuna, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,dava konusu çek karşılığı müvekkiline ödeme yapıldığına ilişkin bir belge bulunmadığını, şirket kayıtlarına giren çek bedeline ilişkin şirket ortağına dahi ödeme yapılmadığını, davaya konu çeki tahsil edebilmek adına davalı tarafın bu şekilde işlem yaparak haksız kazanç elde ettiğini, konuya ilişkin bölgedeki ticari teamüllere de bakılması gerektiğini, davalı firmanın birçok firmayla da davacı müvekkille çalıştığı şekilde çalıştığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davacının keşidecisi olduğu icra takibine dayanak yapılan çekin teminat çeki olduğu iddiasına dayalı icra tehditi altında ödenen çek bedelinin istirdatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı taraf, icra takibine konu olan çekin davalı tarafa teminat alınarak verildiğini ve karşılığında mal ve para alınmadığından çekten dolayı davalıya borcu bulunmadığını iddia etmekte olup, takip konusu çekin teminaten düzenlendiği ve teminat şartlarının oluşmadığının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir. TTK uyarınca çek sebepten soyut olup görüldüğünde ödenmesi gereken bir ödeme aracı olduğundan kambiyo senetlerinin aksinin aynı mahiyette yazılı belge ile ispatı zorunludur. Davacı tarafça dava konusu çekin teminaten düzenlendiğine ilişkin yazılı bir sözleşme ve herhangi bir yazılı belge ibraz edilmemiştir. Davalı defterlerinde de çekin teminaten davalı şirkete verildiğine ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davacı tarafın takip konusu çekin teminaten düzenlendiğini yazılı bir belge ile ispatlayamadığı sonucuna varılmakla; mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.08.06.2021