Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1148 E. 2021/947 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1148
KARAR NO : 2021/947

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28.02.2018
NUMARASI : 2015/264 E. 2018/221 K.
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 07.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.09.2021

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.02.2018 tarih 2015/264 E. 2018/221 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile davalı …’in davalı şirkette % 50’şer hissedar olduğunu, davalı şirketin uzun zamandır gayrıfaal bulunduğunu, en son 01.03.2006 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını, müvekkilinin ortak olduğu 13.10.2008 tarihinden itibaren ortakların bir araya dahi gelmediğini, şirkete ait tüm fatura, irsaliye ve diğer belgelerin diğer ortakta kaldığını, davalının bu belgelerle gerçekte olmayan satış işlemlerini gerçekte varmış gibi gösterdiğini, davalı hakkında dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik suçundan kamu davası açıldığını, müvekkilinin diğer ortak ile ne telefonda ne de fiilen hiçbir bağlantı kuramadığını ileri sürerek, şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, müvekkili …’e husumet yöneltilemeyeceğini, davacının iddialarını aksine müvekkilini ve şirketi zararlandırıcı eylemlerde bulunanın davacının kendisi olduğunu, şirketin feshi yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek davacının şirketten çıkartılmasına karar verilebileceğini, davacı yeni ortağın eski ortaklar gibi verdiği sözleri tutmadığını, şirkete destek olmadığını, eski kurucu ortakların talimatıyla hareket ettiği, davacı ile birlikte hareket eden eski ortakları müvekkilinin kendisine ait imzasının bulunmadığı sahte çeklerle …. Bankasından yüklü miktarda kredi çektiklerini, karşılığı ödenmeyince de müvekkilinin haksız takiplere maruz kaldığını, itirazları sonucu açılan davada imzanın müvekkiline ait olmadığına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, buna rağmen müvekkili hakkında ceza davası açıldığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin alışveriş yaptığı piyasada şirkete ait tüm borçları ödediğini, SGK borcu bulunmadığını, müvekkilinin şirketin vergi borcunu da yapılandırdığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı …’in birlikte şirketi yürütme iradesinin bulunmadığı, şirketin kar elde etme amacının ortadan kalktığı, faaliyet göstermediği, bu halde şirketin faaliyetine devam etmesinde hukuken bir yarar bulunmadığı, ortaklık sıfatının ve ortaklığın beklediği amacın gerektirdiği el ve gönül birliğinin ortadan kalktığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak şirket ortağı kayyım ….’in atanmasına, davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalılar vekili, şirketin önceki ortağı olan ….A.Ş’nin yetkilisi ve müvekkili şirketin eski ortağı olan ….’ın müvekkili …’den toplam değeri yaklaşık 1.000.000,00TL tutarında hatır çeklerini keşide ederek kendisine vermesini, bu çekler ile kendi şirketleri için kredi kullanacaklarını ve ortak oldukları müvekkili şirkete de finansal destek sağlayacaklarını bildirdiğini, ortaklarına güvenen müvekkilinin bu hatır çeklerini verdiğini, ancak eski ortakların sözlerinde durmadığını, müvekkili şirkete destek olmadıkları gibi bankalardan kredi çekebilmek adına müvekkilinden aldıkları hatır çeklerini de ilerleyen zamanlarda ödemediklerini, müvekkili şirketin maddi sıkıntı içine girdiğini, bu süreçte davacının bizzat müvekkiline gelerek dava konusu şirketin %50’sini almak istediğini, müvekkille ortak olmak istediğini ve dava konusu şirketi düzlüğe çıkartmak isteğini beyan ettiğini, müvekkilinin açıkça durumu anlattığını, şirketi düzlüğe çıkarmak için davacının şirkete nakit sermaye koyması gerektiğini bildirdiğini, davacının şirketin eski ortaklarının yaptığı gibi verdiği sözü yerine getirmeyip şirkete destek olmadığını, davacı ile birlikte hareket eden müvekkilin eski ortakları müvekkilin kendisine ait imzasının bulunmadığı senetlerle …. Bankası’ndan yüklü miktarlarda krediler çektiklerini, müvekkiliin imzasının bulunmadığı bu sahte senetlere karşı alacaklı bankaya karşı açtığı imzaya itiraz davasında dört adet senetteki imzaların müvekkiline ait olmadığına karar verildiğini, müvekkili yararına davalı alacaklı banka aleyhine toplam 1.364,247,00 TL kötü niyet tazminatına hükmettiğini, bu karar üzerine alacaklı banka ve müvekkilin eski ortakları ….A.Ş yetkilileri tarafından resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık iddiası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, açılan kamu davası sonucunda müvekkilinin beraatine karar verildiğini, mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporunda şirketin sermayesinin tümünü yitirdiği, şirketin borca batık olduğu ve şirketin mevcut mali durumu itibariyle faaliyetine devam etmesinin mümkün olmadığı rapor edildiğini, oysa ki müvekkili …. ve müvekkili şirket tarafından …. Bankası A.Ş. aleyhine Konya 1.İcra Mahkemesi’nin 2009/444 E-2013/216 K. sayılı dosyası ile açılan davada müvekkilleri lehine hükmedilen ve kesinleşen 1.347.647,00 TL tazminat alacağı bulunduğunu, bu alacak üzerine konulan hacizlerin bir kısmının devam edip etmediği hususlarının ilgili takip dosyalarından irdelenip, kesin olarak belirlenmesi gerektiğini, böyle bir durumda davalı şirket yönünden ortaya çıkacak öz kaynak tespitine ilişkin rakamların daha farklı olacağını, müvekkili …’in ortakları tarafından aldatılması, yarı yolda bırakmasına rağmen ticari alışveriş yaptığı piyasada şirkete ait tüm borçları ödediğini, müvekkilinin adını taşıyan şirketin yeniden faaliyete geçmesini arzuladığını, kendi sektörü içinde alışveriş içinde bulunduğu gerçek veya tüzel kişilere borcunu ödeyen müvekkilin aldatılarak elinden alınan çeklere ait haksız icra takipleri dışında bir borcu bulunmadığını, uyuşmazlığın başlangıçtan beri müvekkili …’e olan tutum ve davranışlarından kaynaklandığını, TTK 636/3 mad.si gereğince diğer çözüm yollarının dava konusu duruma uygulanmasının hukuka ve hakkaniyete daha uygun olacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, haklı nedenlerle limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davalı şirket yönünden davanın kabulüne, davalı ortak yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Somut olayda davacı vekili, davalı ortak ve yönetici ile bir araya gelmediklerini, şirketin faal olmadığını, davalı yöneticinin kötü niyetli hareketlerle şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek şirketin feshini talep etmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi kök raporunda şirketin 31.12.2012 tarihi itibariyle …. Vergi Dairesi kaydının resen terk işlemi yapıldığı, işyerinin faal olmadığı, rayiç değerlere göre şirketin (-) menfi 723.593,89 TL öz kaynağı bulunduğu belirtilmiştir. Davalılar vekilinin itirazı üzerine bilirkişilerce İzmir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2013/7747 E sayılı alacaklısının davalılar, borçlusunun …. A.Ş. olduğu ferileriyle birlikte 1.402.737,65 TL kötü niyet tazminatı konulu takip dosyası incelemiş, ek raporda borçlu bankanın cevaben 36 çek nedeniyle 1.644.935,53 TL alacağının takas mahsubuyla bakiye borçunun bulunmadığını bildirdiği gibi anılan icra dosyasına üçüncü kişiler tarafından toplam 22 takip dosyasıyla ilgili olarak 3.302.44,62 TL haciz konulduğu, konulan bu hacizler ve menfi öz sermaye davalıların alacağından mahsup edildiğinde davalı şirketin reel özvarlığının ( -) menfi 2.661.789,91 TL olduğu rapor edilmiştir. Her ne kadar davalılar vekili kötü niyet tazminatı alacağıyla ilgili üçüncü kişilerce konulan haciz dosyalarının tek tek incelenmesi gerektiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de hacze konu borçların ödendiği iddia ve ispat edilmeyip sadece hacizlerin devam edip etmediğinin tespiti istediği gözetildiğinde ve yine borç miktarının yüksekliği dikkate alındığında bu dosyaların incelenmesi sonuca etkili görülmemiştir. 2008 yılından itibaren önemli ölçüde zarar eden ve en son 2012 yılında vergi kaydı resen silinen şirketin feshi için haklı sebepler oluşmuş olup ortada faal ve kar eden bir şirket bulunmadığı için davacının ortaklıktan çıkarılması gibi alternatif çözüm yollarına da gerek bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği davacı ortağın kötü niyetli olduğu yönündeki iddia da soyut kalmıştır. Bu nedenlerle mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş davalılar vekilinin tüm istinaf itirazları reddedilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar tarafından ödenmesi gereken 59,30 TL istinaf karar harcının 35,90 TL’si peşin olarak alındığından mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalıların yaptıkları giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07.09.2021