Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1131 E. 2021/346 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1131
KARAR NO : 2021/346

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.12.2017
NUMARASI : 2015/1073 E. – 2017/1406 K.

DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 17.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.03.2021

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.12.2017 tarih 2015/1073 E. – 2017/1406 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı sigorta vekili ve davalı …. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 16.03.2014 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu motosiklet ile davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının ağır yaralandığını, motosiklet sürücüsünün vefat ettiğini, davalı sürücünün trafik kazasının oluşumunda ilk geçiş hakkını vermemesi nedeniyle kusurlu olduğunu, müvekkilinin sol kolunu halen kullanamadığını, uzun süre tedavi gördüğünü ve ameliyat olduğunu, kazadan sonra uzun süre çalışamadığını, geçici ve kalıcı iş göremezlik zararlarının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının, 9.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının haksız fiil tarihinden itibaren yasal-avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 60.170,40 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı …. vekili, kazanın meydana gelmesinde davacının yolcu olarak bulunduğu motosikletin sürücüsünün yoğun kusuru bulunduğunu, motosiklet sürücüsünün sol şeritte hızlı bir şekilde seyrettiği ve aracı görmesine rağmen fren yapmadığının olayı görenlerce söylendiğini, davacının da ceza mahkemesince yapılan keşifte müteveffanın şerit değiştirerek hızlandığını beyan ettiğini, motosiklet sürücüsünün KTK 52.maddesinde belirtilen hızını azaltmama kurallarını ihlal ettiğini, kaza sonrası hasar durumunun da çarpanın motosiklet sürücüsü olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin refüje yaklaştığı anda sol tarafına darbe aldığını, motosiklet sürücüsünün hızı, tehlikeyi gördüğü halde yavaşlamaması, kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması, şerit değiştirmesi gibi hususların değerlendirilmesi gerektiğini, kazaya karışanların ifadeleri ile tanık ifadelerinin değerlendirilmesi gerektiğini, motosiklet sürücüsünün sağ şeritten sol şeride kurallara aykırı olarak geçmemesi gerekli olan kavşak girişinde geçerek şerit değiştirdiğini, müvekkilinin çıkmadan önce yolu kontrol ettiğini ve yolun boş olduğunu gördüğünü, kendisine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, müvekkilinin kavşakta geçiş önceliğine uymuyor diye motosiklet sürücüsünün doğrultu da değiştirerek ve hızını artırarak müvekkilinin aracını üzerine sürmesinin ihmalden çok kasıt olduğunu, uzlaşma talebinin reddedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta vekili, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve teminat limiti ile sınırlı sorumlu olabileceğini, maluliyet raporunun alınması gerektiğini, belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücretin esas alınması gerektiğini, davadan önce müvekkili şirkete başvuru olmadığından temerrüdünden bahsedilemeyeceğini, araçların ticari araç olmaması nedeniyle haksız fiilden kaynaklanan davada ancak yasal faizle sorumlu tutulabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıda %9,1 oranında kalıcı iş görmezlik meydana geldiği ve tıbbi iyileşme süresinin 4 ay olduğu, ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararının maddi vakıanın tespiti açısından mahkemeyi bağlayıcı olduğu ancak kusurun tayini yönünden bağlayıcı olmadığı, kusur oranının belirlenmesi için alınan ATK raporları ve mahkemece alınan kusur raporunun birbirini teyit eder mahiyette olması nedeniyle alınan son raporlar doğrultusunda davalının %85 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, alınan aktüer raporunun davacının kazancı, bakiye ömrü, bilinen ve bilinmeyen dönemleri dikkate alarak hazırlandığı, raporun yöntemine ve dosya içeriğine uygun olduğu, davalı …. yönünden, davanın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, davalı sigorta şirketinin davadan önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve police limiti ile sınırlı olmak kaydı ile, tazminattan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulü ile 3.748,81 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 67.039,90 TL sürekli iş göremezlik tazminatının %85’ine tekabül eden 60.170,40 TL maddi tazminatın davalı ….’dan olay tarihinden, davalı … Sigorta yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı sigorta vekili ve davalı …. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı sigorta vekili, taraflarına tebliğ edilen hesap raporu içeriğinden davacının maluliyetine yönelik rapor alındığını tespit ettiklerini, hesap raporuna karşı itiraz dilekçesinde maluliyet raporunun tebliği talep edilmesine rağmen maluliyet raporunun tebliğ edilmediğini, bu nedenle hesap raporu ve maluliyet raporuna karşı ayrıntılı ve gerekçeli olarak itiraz edilemediğinden savunma hakkının kısıtlandığını, karar sonrasında maluliyet raporunun hatalı olduğunun tespit edildiğini, maluliyet raporunun ATK 3.İhtisas Dairesinden alınması gerekmekte iken hatalı maluliyet oranı esas alınarak hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan EÜ raporunda, sağ dirsek fleksiyonu 0-150 derece, sol dirsek fleksiyonu 5-135 derece olduğu belirtilerek %9,1 çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybının hesaplandığını, raporda radius başı avülsiyon kırığı nedeniyle radius başı eksizyonu ve eklem hareketlerinde açma ameliyatı yapılmış olduğu belirtildiğinden ancak herhangi bir rezeksiyondan bahsedilmediğinden bu arızaya göre değerlendirme yapılmasının uygun olmadığını, raporda tanımlanan sol dirsek hareket kısıtlılığının ”çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği” ne göre %1,2 çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına neden olduğunu, rapor içerisindeki çelişkilerin giderilmesi amacıyla … Dairesinden rapor alınması gerektiğini, hükme esas alınan EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenmiş raporun adli sağlık kurulu raporu olduğunu, bu nedenle ATK 3.İhtisas Dairesi veya üniversite hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenmemiş bu raporun hükme esas alınmasının bozma nedeni teşkil ettiğini, tazminat hesabına esas alınan asgari ücretin 1,1 katı olduğunu gösterir maaş bordroları ile SGK hizmet dökümünün taraflarına tebliğ edilmediğini, bu nedenle tazminat hesabına esas alınan gelire de itiraz ettiklerini, asgari ücrete göre hesap yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı poliçe kapsamında olmadığından geçici iş göremezlik tazminat miktarından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlarda geçici iş göremezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığının açıkça belirtildiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı …. vekili, mahkemece fahiş tazminata hükmedildiğini, kusur raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, mahkemenin önceki davadaki bilirkişi raporları ile bağlı olmadığını, raporlarda işaretleme eksikliği ve yol kusuru bulunmadığından söz edildiğini ancak refüj başlarında u dönüşü yapılmaz ve sağdan gidiniz levhaların 3 metre ara ile yer aldığını, bu levhanın tali yoldan gelenleri kapsadığını ancak işaretlemenin yönünü tali yoldan çıkanlara dönük olarak gösterilmesi gerekirken levhanın yönünün ana yoldan gelenlere dönük olarak koyulmasının işaretleme hatası olduğunu, tali yoldan çıkanlar için yolun karşı tarafına geçilemeyeceğine dair bir işaretleme bulunmadığını, bilirkişi raporunda işaretlemelerin yönünde yanlışlık yapıldığını, yüzü ana yola dönük işaret levhasını tali yoldan çıkan birinin görmesinin zorunlu kılmanın hatalı bir yorum olduğunu, müvekkilinin tali yoldan çıkarken soluna bakarak yolun boş olduğunu gördüğünü, motosiklet sürücüsünün yolun sağ şeridinden yakıt istasyonuna girmek için yöneldikten sonra tereddüt geçirdiğini ve davalı sürücünün kendilerini görmesini engellediğini, müvekkilin asli kusurlu olarak tespitinin yerinde olmadığını, tanık ifadelerinin tamamının motosiklet sürücüsünün hızlı olduğunu ifade ettiğini, müvekkilinin kontrollü olarak ana yola çıktığında herhangi bir araç görmediğini, hatta motosikletin kendi aracına çarptığını dahi görmediğini beyan ettiğini, motosiklet sürücüsünün sağ şeritte giderken önü boşken ve aynı doğrultuda gidip çarpmayı engelleyecekken sırf araçtan önce kavşağı geçmek istemesi nedeniyle hızını artırarak sol şeride geçtiğinin ifade edildiğini, tanık beyanlarına göre motosiklet sürücüsünün hız sınırının 70 olduğu yerde, çarpma sonrası savruluşuna göre çok üstünde bir hızla seyretmekte iken hız sınırlarına uymayarak müvekkilinin aracına çarptığını, müvekkilinin çıktığı yolda herhangi bir trafik ışığının bulunmadığını veya tali yoldan karşıya geçişini yasaklayan bir trafik işareti bulunmadığından önce yolu kontrol ederek yolun boş olduğunu gördükten sonra ana yola çıktığını, motosiklet sürücüsünün ise aniden fikir değiştirerek sağ şeritten sol şeride fırlayarak kavşaktan müvekkilinden önce geçmeye çalışırken kazanın gerçekleştiğini, kazanın oluşmasında tek ve asli kusurlu olanın motosiklet sürücüsü olduğunu, ayrıca davacının %9,1 maluliyet oranının doğru olmadığını, aktüer bilirkişinin tazminat hesaplarının hatalı olduğunu, …. tablosunun tazminat hesabına esas bakiye ömrünün belirlenmesinde nazara alınması gerektiğini, 60 yaş sonrası pasif dönem için tazminat hesabının doğru olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, trafik kazasında yaralanan davacı yolcunun karşı aracın sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İzmir 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/379 E. – 2016/148 K.sayılı sayılı dosyasında görülen kamu davasında yapılan yargılama sonunda, sanık olarak yargılanan davalı sürücünün sevk ve idaresinde bulunan araç ile tali yoldan gelip devlet karayolu üzerinde bulunan kavşağa kontrolsüz bir şekilde girmesi nedeniyle motosiklet ile çarpıştığı ve asli kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılmasına karar verilmiş, karar istinaf incelemesinden geçerek 02.12.2016 tarihinde kesinleşmiştir. TBK 74.madde hükmü gereğince davalı sürücünün tali yoldan gelip devlet karayolu üzerinde bulunan kavşağa kontrolsüz bir şekilde girmesi şeklindeki ceza mahkemesinin kesinleşen maddi vakıa tespiti hukuk hakimini bağlar ve kesin delil teşkil eder. Torbalı 2.ASHM’nin 2014/125 E.sayılı dosyasında alınan 27.10.2015 tarihli trafik bilirkişi raporunda ve …. Dairesinin 05.01.2016 tarihli raporunda, davalı sürücünün kazanın oluşumunda %85 oranında kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsünün ise %15 oranında kusurlu olduğu, davacı yolcunun ise kusursuz olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince trafik bilirkişisinden alınan 31.08.2017 havale tarihli raporda, davalı sürücünün sevk ve idaresindeki araç ile tali yoldan ana yoldaki kavşağa yaklaşırken geçiş önceliğine haiz motosiklete ilk geçiş hakkını bırakmayıp KTK’nın 57/a, 57/b-4, 57/b-5, 84/h maddelerini ihlal ettiğinden %85 oranında asli kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsünün ise ana yol-tali yol trafik uyarı levhasını dikkate almak suretiyle motosikletinin hızını tedbir alabileceği asgari düzeye düşürerek yaklaşması gerekirken ayrıca davalı sürücüyü gördüğünde gerekli uyarı ve ikazla birlikte etkin fren tedbirine başvurarak durması gerekirken bu kurallara uymaması nedeniyle KTK’nın 52/a, 52/b, 47/c maddelerini ihlal ettiğinden %15 oranında tali kusurlu olduğu, motosiklette yolculuk eden davacının baş bölgesinden yaralanmaması, sol dirseğinden yaralanması nedeniyle kask takmamasının kendi yaralanmasında etkenliği olmadığından müterafik kusuru olmadığı, kazanın oluşumunda da kusursuz olduğu belirtilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan rapor ile daha önce İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen raporlar asli tali kusur ayrımı ve kusur oranları yönünden birbiriyle uyumlu olduğu gibi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi vakıa tespitine de uygundur. TBK 74.maddesi gereğince kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi vakıa tespitinin kesin delil teşkil edeceği de gözetilerek daha önce …. Dairesince alınan raporlar ile de örtüşen ilk derece mahkemesince alınan kusur raporu dosya kapsamına, ceza mahkemesince belirlenip kesinleşen maddi vakıalara ve kazanın oluş şekline uygun gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiş olup ilk derece mahkemesince kabul edilen kusur oranı doğrudur. Bu nedenle davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Trafik kazası sonucu meslekte kazanma gücünün kayıp oranı hususunda İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden veya Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından rapor alınması gerekmektedir. Somut olayda, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araca ait poliçe 21.02.2014 tarihinde düzenlenmiş, kaza ise 16.03.2014 tarihinde gerçekleşmiştir.Poliçe tarihi itibariyle 12.08.2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması gerekmektedir. 12.08.2003 tarihli ZMMS Genel Şartları ve Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin istikralı emsal içtihatlarında, haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın belirlenmesi için alınması zorunlu olan maluliyet raporlarının, 01.09.2013 tarihinden sonraki kazalarda ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından davacı fiziki muayene edilerek ve tedavi evrakları incelenerek düzenlenen 29.03.2017 tarih, 482 Sayılı Adli Sağlık Kurulu raporunda, davacının 16.03.2014 tarihli trafik kazasına bağlı olarak kaza tarihinde yürürlükte olan 03.08.2013 tarihi, 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe giren Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre, maluliyet oranı bugünkü yaşına göre %9,1, tıbbi iyileşme süresinin 4 ay olduğu belirtilmiş olup mahkemece kaza tarihine yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre gerekçeli olarak düzenlenen rapora itibar edilmesi doğru olup davalılar vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas, 1990/199 sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereği, gerçek zararın hesaplanabilmesi için Population Masculine Et– Feminine (PMF 1931) Tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması icap etmektedir. (Yargıtay 17. H.D’nin 02.03.2020 tarih 2019/3713 E, 2020/2420 K ve 30.09.2019 tarih 2016/19875 E, 2019/8689 K) Somut olayda mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda yukarıda anlatılan ilkelere riayet edilerek PMF Yaşam Tablosuna göre ve aktif dönemde davacının maaş bordrosundaki asgari ücretin 1,1 katı olan belgelenen geliri esas alınarak yerleşmiş içtihatlarına göre de ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olarak pasif devrede de zarar oluşacağından pasif devre için AGİ’siz net asgari ücrete göre hesaplama yapılması doğru olup davalılar vekilinin bu hususlara yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere geçici iş göremezlik zararı KTK 98.maddesi kapsamında SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderleri arasında sayılamayacağından davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi teminatı kapsamında sorumlu olması nedeniyle davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …. Sigorta A.Ş. vekili ile davalı …. vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı REDDİNE,
2-Davalı sigorta yönünden istinaf karar harcı olan 4.110,24 TL’den peşin alınan 205,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.904,34 TL’nin davalı sigorta şirketinden alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …. yönünden istinaf karar harcı olan 4.110,24 TL’den peşin alınan 205,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.904,34 TL’nin davalı ….’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 17.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.