Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1086 E. 2021/986 K. 14.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1086
KARAR NO : 2021/986
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2018
NUMARASI : 2017/15 Esas 2018/3 Karar
DAVANIN KONUSU : FSEK’den Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 14.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.09.2021
İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 18.01.2018 tarih 2017/15 Esas 2018/3 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 28.02.2009 tarihinde depo sorumlusu olarak işe başladığını, 01.12.2015 tarihinde işinden ayrıldığını, daha sonra 05.01.2016 tarihinde aynı iş yerinde aynı görevle tekrar işe başladığını, 31.10.2016 tarihinde iş aktine son verildiğini, müvekkilinin “…”, “…” ve “…” isimli eserlerin yazarı ve eser sahibi olduğunu, telif ücretinin ödeneceğine inandırılan müvekkilinin çalıştığı davalı basım yayın şirketinin kitaplarının bir kez basımına sözlü olarak rıza gösterildiğini, söz konusu kitapların ilk basımları davalı şirket tarafından 2011, 2012 ve 2013 yıllarında yapılarak satıldığını, ancak müvekkiline hiçbir telif bedeli ödenmediğini, bu eserlerin basılı kitap ve sesli kitap olarak CD formatında halen basımına devam olunduğu bilgisine ulaşıldığını, davalı şirket yetkilisi …’ın müvekkilinin iş aktine son vermeden yalnızca 15 gün önce müvekkilinin yoğun bir çalışma sırasında olduğu anda yanına geldiğini ve baskı kurmak suretiyle işten atılma ve işsiz kalma korkusuyla zor durumda olmasından deneyimsizliğinden ve düşüncesizliğinden yararlanarak müvekkiline 3 adet sözleşme imzalattırdığını, müvekkilinin sözleşmelerin içeriğini dahi gösterilmediğini ve sözleşmenin bir örneğinin müvekkiline verilmediğini, ısrar üzerine sözleşmelerin birer fotokopisi müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin serbest iradesine aykırı olarak baskı ile imzaladığı sözleşmeler geçmişe etkili olarak sözü edilen kitapların sanki ilk basım tarihinde imzalanmış gibi düzenlendiğini, müvekkilinin 15.11.2016 tarihli noter ihtarnamesiyle davalı şirkete kendisine 2016 yılında baskı ile geçmiş tarihli olarak imzalatılan sözleşmelerin geçerli olmadığını, sözleşmelere dayanarak herhangi bir basım, yayın, dağıtım veya pazarlama işlemi yapmaya yetkilerinin bulunmadığını bildirildiğini, 25.11.2016 tarihili cevabi ihtarnamede hiçbir somut olguya dayanılmadan sözleşmenin hür iradeyle imzalandığının belirtildiğini, sözleşme süresinin uzunluğu ve 6 yıl öncesine dayanan geçmiş tarihlere yer verilerek düzenlendiğini, sözleşmede hiçbir telif bedeli belirlenmediğini, cayma hakkı tanınmadığını, sözleşmelerde ücretin davacıya ödendiği belirtilmiş ise de böyle bir ödemenin hiçbir zaman gerçekleşmediğini, sözleşmelerin gabin hükümleriyle beraber değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalı tarafından müvekkiline ait eserlerin geçersiz olan sözleşmeye dayanarak izinsiz olarak çoğaltılması, yayılması, umuma iletilmesi ve kitap/sesli kitap, CD/e-kitap olarak satışa sunulması suretiyle FSEK’ten kaynaklanan mali ve manevi hakları kullanma yetkisi ihlali nedeniyle tecavüzün tespitine, muhtemel tecavüzün menine, ek baskı ve çoğaltma yapmasının engellenmesine, her üç kitabın kaçar adet basıldığının dijital olarak çoğaltıldığının kaçar adet bandrol alındığının tespitine, belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle FSEK’in 68. maddesi uyarınca sözleşme yapılmış olsaydı talep edilebilecek rayiç bedele göre her bir kitap için 7.500,00 TL olmak üzere 3 katına tekabül eden bedel için şimdilik toplam 22.500,00 TL maddi tazminatın ve FSEK 70. maddesi uyarınca her üç eser için toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faiziyle birlikte ya da mahkemece bu talebin kabul edilmemesi halinde, davalı tarafından müvekkiline ait eserlerin telif ücreti ödenmeden çoğaltılması, yayılması, umuma iletilmesi ve kitap/sesli kitap CD/e- kitap olarak satışa sunulması suretiyle FSEK’ten kaynaklanan mali ve manevi hakları kullanma yetkisi ihlali nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere telif bedeli olarak şimdilik 42.500,00TL’nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek dava dilekçesinde belirtilen tarihlerde iş aktine son verildiğini, müvekkili şirketin acentası olan dava dışı … ile müvekkili şirket yetkilisi arasında husumet oluştuğunu, bu husumetten kaynaklı olarak yetkili makamlara suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının yakın arkadaşı olan bu kişi ile görüşmelerine dikkat etmesi, şirket işleyişi ile ilgili bilgi vermemesi konusunda uyarılmış olmasına rağmen davacının bu uyarıları dikate almaması nedeniyle davacının iş aktinin feshedildiğini, davacının işyerinden husumet içinde ayrıldığını, kolluk güçlerine asılsız ihbarlar yaptığını, internet sitesine asılsız istanatlarda bulunduğunu, müvekkili ile davacı arasında 01.08.2011, 01.09.2012 ve 05.09.2013 tarihlerinde Üretim, Yayım, Dağıtım, Çeviri, Dijital Hakların Devri ve Telif Hakları Sözleşmeleri imzalandığını, davacının kolluk ifadesiyle dava dilekçesindeki beyanların çeliştiğini, kolluk ifadesinde 2012 ve 2013 yıllarında kitapların yayımı konusunda sözleşme imzaladığını, iş yoğunluğu nedeniyle sözleşmeye dikkat etmediğini, sesli ve dijital baskı hakkının sözleşmelerde yer almadığını, bundan haberdar olmadığını beyan etmiş iken dava dilekçesinde iş aktinin feshinden 15 gün önce sözleşmeleri imzaladığını, baskı, tecrübesizlik, işsiz kalma korkusuyla sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu belirttiğini, davacı ile müvekkili arasındaki iş aktinin ilk önce 01.12.2015 tarihinde sona erdiğini, savcılık soruşturmasındaki samimi ifadelerinde bu sözleşmeleri 2012 ve 2013 yılında imzaladığı dikkate alındığında 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının sürekli depo sorumlusu olması nedeniyle basılan ve dağıtılan tüm kutaplardan haberdar olması gerektiğini, TBK’nın 72. maddesi uyarınca zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendikten itibaren 2 yıl içerisinde zamanaşımına uğradığını, davacının ilk iş aktinin feshinden sonra bu davayı açması icap ettiğini, bu durumun kötü niyetini gösterdiğini, davacı ücretini sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde tam ve eksiksiz olarak fazlasıyla aldığını, davacı ile müvekkili şirket arasında telif hakkı ücreti olarak bir defaya mahsus ilk baskıdan % 5 kitap olarak ödenmesi şeklinde kararlaştırıldığını, davacının kitaplardan payını aldığı gibi sözleşmede kararlaştırılmamış olsa bile nakit olarak ücrette aldığını, müvekkilinin büyük bir yayın şirketi olmadığını, yazarların genellikle ilk kitaplarını bastırabilmek için müvekkili şirkete geldiklerini, ilk defa kitabı basılacak yazarlarla kitap karşılığı veya cüzi bir ücret karşılığında sözleşme yapıldığını, hatta birçok yayınevinin kitabı basılan yazarlardan katkı payı altında ücret talep ettiğini, davacının 7 yıldır depo sorumlusu olarak çalışan üniversite mezunu bir kişi olduğu için tecrübesizliğinden bahsedilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların 01.08.2011 tarihinde “…”, 01.09.2011 tarihinde “…” , 05.09.2013 tarihinde “…” için sözleşme yaptıkları, sözleşmelerin gerek fiziki, gerekse dijital, CD ve elektronik yaymayı kapsadığı, davacının depo görevlisi olarak görev yaptığı, dolayısıyla sözleşme kapsamında hakkı olan tutarda kitabı almasında hiçbir engel bulunmadığı, yazılı biçimde düzenlenmiş sözleşmelerin hak devrini teyit ettiği, çoğaltma ve yayma hakkı belli bir ayı veya belli bir süre ile sınırlı olarak devredilebileceği gibi tümden (mülkiyet olarak) de devredilebileceği, tarafların 90 yıllık bir sözleşme düzenlemiş olmaları eleştirecek bir konu olmadığı, mali hak devri ile ilgili bir belirsizlik bulunmadığı, telif ücretinin ödendiği de kayda geçtiği, ancak miktarının belirtilmediği sözleşmenin geçerliliğinde yasaya aykırılık veya eksiklik tespit edilmediği, iş akdinin feshedilmesi ile davaya konu sözleşmeler arasında bağlantı kurulamayacağı, yani akdin feshi bu sözleşemleri geçersiz kılmadığı, nitekim sözleşmelerde iş akdi devam ettiği sürece bu sözleşmelerin geçerli olacağının şart edilmediği, davacı yazarın bandrol ve mali hak ihlali yönünden yaptığı şikayetler üzerine savcılıkca dava açmaya yeterli delil bulunmadığı kararı verildiği, dinlenen tanıklar, yazılı delillerin aksine değerlendirmeyi gerektirecek nitelikte, yine yazılı delillerle desteklenmiş bilgi sunulmadığı, mali hak devir sözleşmelerinde öngörülen koşulların aksine bilgi veren tanık anlatımlarının sözleşmeye rağmen esas alınmasının mümkün olmadığı, davacının zorla, baskı altında sözleşme imzaladığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünün 13.04.2017 ve 23.02.2017 tarihli yazıları ekinde sunulan sözleşmeler dikkate alındığında taraflar arasında aynı eser için birden fazla sözleşme bulunmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, özellikle … ve … ….. isimli eser yönünden telif ücretindeki farklılık mahkemece değerlendirilmediğini, aynı ya da birbirine yakın tarihli sözleşmelerde devredilen haklar ile telif ücretlerinin dijital hakların birbirinden farklı düzenlenmiş olmasının mümkün olmadığını, bu durumun sözleşmelerin belirtilen tarihlerde imzalatılmadığı iddialarını doğruladığını, dava ve cevap dilekçesinde açıklandığı üzere, müvekkili iş akdine son verilmesine yakın bir tarihte yeniden sözleşme imzaladığını ve davalı tarafından bakanlığa sunulan sonraki dönemlere ilişkin evraklar arasında yer alan sözleşmelerin her 3 sayfasında da imzası bulunduğunu, müvekkilinin 09.01.2017 tarihinden önce Telif Hakları Genel Müdürlüğüne sunulan sözleşmelerin her sayfasında imzasının bulunmaması bu tarihten sonra sunulan sözleşmelerde imzasının bulunmasının tanıklar … ve …..’ın beyanları da davaya ilişkin beyanlarını doğrular nitelikte olduğunu, sözleşmedeki 90 yıllık sürenin 70 yıllık koruma süresini aştığı için dava konusu sözleşmenin geçersiz sayılması gerektiğini, mahkeme sözleşmenin süresiz hak devri olduğunu belirtmiş ise de süresiz sözleşme yapılmasının geçersizlik nedeni sayılması icap ettiğini, müvekkilinin çalışma ilişkisi içinde herhangi bir kitabı izinsiz alması, işten atılmasına ve sorumluluğuna neden olacağını, müvekkilinin sözleşme konusu kitapları alabileceği ortamda bulunmasının telif ücretini aldığı olarak kabul edilemeyeceğini, mahkeme kararında müvekkilinin ilk baskıdan % 5 kitap olarak belirtilen telif ücretlerini aldığının da kabulünün mümkün olmadığını, zinra sözleşmelerde baskı sayısı bulunmadığını, davalının telif ücreti ödediğini kanıtlamak durumunda bulunduğunu, davalı bu konuda kamera kayıtlarını sunacağını bildirmesine rağmen böyle bir kanıt sunmadığını, davalının 2011-2016 yıllarına ait defter ve belgeleri getirtilerek bilirkişiden bu konuda rapor alınması gerektiğini, davacının telif haklarının ihlal edildiğinin dosyaya sunulan örnekler ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden gelen yazılar ile kanıtlandığını, müvekkiline ait esesrlerin sesli kitap haline getirildiği CD’lerin üniversitelerin içinde kurulan standlarda satışa sunulduğuna ilişkin fatura örnekleri dosyaya ibraz edildiğini, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü kayıtlarından da müvekkile ait eserler için 2016 yılında da bandrol talep edildiği sabit olduğunu, Telif Hakları Genel Müdürlüğüne gönderilen sözleşmelerin yukarıda belirtilen basım tarihlerinde müvekkili tarafından kabul edilmiş gibi göründüğünü, gabin iddiası da dikkate alındığında bilirkişi görüşünün aksine patron-çalışan ilişkisi olup eser sahibinin patron baskısı altında olduğunu, müvekkilinin iş akdine son verilmeden iki hafta önce deneyimsizliğinden tecrübesizliğinden, işten çıkarılma korkusuyla ve işveren baskısı ile işlerin en yoğun olduğu saatte kötüniyetli olarak üç sözleşmenin de tüm sayfaları okumazsına izin dahi verilmeden bir nüshası müvekiline teslim edilmeden imzalattırıldığını, yalnızca bu durum dahi davalının aşırı yararlanma maksadını ortaya koyduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, gabin hukuksal nedenine dayalı olarak eser sahibinin mali hakların devrine dair sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti, FSEK 68. maddesi uyarınca maddi, FSEK 70. maddesi uyarınca manevi tazminat aksi takdirde telif ücretinin ödenmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. FSEK 52. maddesi uyarınca eser sahibinin mali haklarının devrine dair sözleşmenin yazılı şekilde olması geçerlilik şartıdır.
TBK’nın 28. maddesinde “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin eser sahibi olduğu dava konusu kitapların 2011, 2012 ve 2013 yılında sözlü rıza üzerine davalı tarafından basıldığını, müvekkiline telif hakkı ödenmediğini, davalı nezdinde depo sorumlusu olarak çalışan müvekkiline işten çıkarılmadan 15 gün önce işten çıkarılma baskısıyla 3 adet sözleşme imzalatıldığını ileri sürerek, gabin hukuksal nedenine dayanarak sözleşmelerin geçersiz olduğunun tespiti, FSEK 68. maddesi uyarınca maddi ve FSEK 70. maddesi uyarınca manevi tazminat aksi takdirde telif ücretinin ödenmesini istemiştir. Dava dilekçesinde kitapların sözlü rıza ile basıldığı belirtilmiş ise de davacının karakol ifadesi ve delil olarak sunduğu davalıya hitaben düzenlenen 15.11.2016 tarihli ihtarnamede yayın sözleşmesi imzaladığı belirtmiştir. Kültür Bakanlığı yazı cevapları ve ibraz edilen sözleşmelere göre dava konusu kitapların mali haklarının devrine dair dosyada aynı tarihli iki tür sözleşme bulunmaktadır. Bir tanesinde işletme, çoğaltma, yayma ve temsil hakkı devredilmiş ve bir defaya mahsus ilk baskıdan % 5 kitap alınacağı belirtilmişken diğer sözleşmede ilk sözleşmedeki mali haklara ilave olarak işaret, ses ve/vaya görüntü nakline yarayan araçlarla her türlü internet yayını okuma, indirme(download), e kitap….vs olmak üzere yayın ve umuma iletim hakları da devredilmiş, eser sahibinin telif hakkının ödendiği, eser sahibine telif ücreti dışında 5-50 arasında eser nüshasının ücretsiz verileceği belirtilmiştir. Davacının kolluk ifadesi ve gönderdiği noter ihtarnamesine göre daha dar mali hak devrine konu sözleşmelerin davacının rızasıyla imzalandığı ve gabin halinin sözkonusu olmadığı kabul edilmelidir. Daha geniş mali hakların devrine konu sözleşmenin hangi tarihte imzalandığı kanıtlanamadığı gibi TBK’nın 28. maddesi uyarınca gabin(aşırı yararlanma) yönünden incelendiğinde de aşırı yararlanmadan söz edilebilmesi için 2 şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Birinci şart edimler arasında açık bir oransızlık, ikinci şart ise zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmadır. Dosyadaki bilirkişi raporuna ve emsal sunulan sözleşmelere göre edimler arasında büyük bir orantısızlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi bulunmakla birlikte davacının baskı altında tutulduğuna dair yeterli delil bulunmamaktadır. Sözleşmenin koruma süresini aşar şekilde 90 yıl için düzenlenmiş olması da tek başına sözleşmenin geçersiz sayılmasına neden olmaz. Bu durumda gabin nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğu kanıtlanmadığı için maddi ve manevi tazminat istemi haklı değildir. Telif ücretine ilişkin istem yönünden ise daha dar mali hak devrine konu sözleşmede telif ücreti olarak % 5 kitap verileceği belirtilmiş, daha geniş mali hak devrine konu sözleşmede de telif hakkı ödendiği, davacıya telif hakkı dışında ilave kitap verileceği belirtilmiş olup sözleşmeler geçerli olduğuna ve telif ücretinin ödendiği belirtildiğine göre davacının bu belgelerin aksine eş değer bir belge ile telif ücreti almadığını ispatlaması gerekmektedir. Davacı tarafça da bu ispat edilemediği için davanın reddine dair karar doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14.09.2021