Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/1040 E. 2021/356 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1040
KARAR NO : 2021/356

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2017
NUMARASI : 2016/15 Esas 2017/170 Karar

DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Haksız Rekabetin Tespiti, Meni, Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 17.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.03.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 21.12.2017 tarih 2016/15 Esas 2017/170 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin 2011 yılından bu yana “….” markası ile otomobil ekspertiz hizmetiyle iştigal ettiğini, 13.06.2011 tarihinden itibaren 37. sınıfta “….” marakasının tescilli olduğunu, davalının “….” ismiyle müvekkilinin işyerinin çok yakının otomobil ekspertiz hizmeti verdiğini, davalının müvekkilinin markasındaki “….” ibaresini kasıtlı kullandığını, müvekkilin gönderdiği ihtarnameden sonuç alamadığını ileri sürerek, müvekkilinin markasına tecavüzün önlenmesine, haksız rekabetin tespitine, “….” ibaresinin her türlü kullanımına son verilmesine, tüm afiş, broşür, kartvizit ve tabela gibi tanıtıcı yerlerden silinmesine, “….” ibaresinin yazılı olduğu tüm afiş, broşür, kartvizit gibi tanıtıcı araçların toplatılmasına, KHK’nnı 66/c maddesi kapsamında 65.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının “….” markasının 37. sınıfta tescilli olduğunu, kara araçları servis istasyon bakım hizmetlerini(bakım, tamir ve yakıt dolumu) kapsadığını, müvekkilinin faaliyet ve kullanım alanının 42. sınıtaki ölçüm hizmetleri sınıfında kaldığını, markanın müvekkilinin verdiği araç ekspertiz hizmetleri açısından tescili bulunmadığını, davacının yan komşusunun dahi “….” ibaresini kullandığını, “….” kelimesinin makinenin çıkış kuvvetini ölçmede kullanılan dinometreden geldiğini, teknik bir terim olduğunu tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağını, “….” ibaresinin sektörde tanımlayıcı nitellik taşıdığını, “….” ile başlayan 41 adet marka kaydı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, markanın esas unsuru “….” sözcüğü, altta yer alan küçük puntolu “Auto Check Up” ifadesi de hizmeti ifade eden bir sözcük grubu olarak yan unsuru oluşturduğu, Türk Patent Kurumu cevabında ikinci el otomobil alımında aracın bilgisayar veya benzer cihazlarla performansının ölçülmesi, motor, kaporta aktarma organlarının ve bunun gibi aksamının test edilmesi ve bu test bilgilerinin raporlanmasının 42. sınıfa girdiğinin belirttiği, buna karşılık davacının markasının 37. sınıfta kayıtlı olduğu, tarafların çekişme konusu olan faaliyetleri kurumca bildirilen “performans raporlama” hizmeti kapsamında kaldığı, bu iki hizmet arasında bir benzerlik kurulması kara taşıtı unsuru nedeniyle mümkün görünse de farklı işler arzettiği, bu yüzden davacının, marka tesciline değil de, haksız rekabete dayanabileceği, ancak tarafların kullandığı ticari işaret, sözcük ve logoları, alınan bilirkişi raporlarında karşılaştırıldığı üzere ciddi farklılıklar içerdiği, “….” ibaresi tek başına hizmeti tanımlamamakla birlikte oto ekspertizi açısından ilinti kurulabileceği, doğrudan tanımlayıcı olmasa da hizmette sıkça kullanılan bir sözcük olduğu da belirlendiğinden işaretin markasal gücünün zayıf kaldığı, “….” işaretinin davalı tarafından eklenen unsurlarıyla kullanımı ortalama tüketici gözünde karıştırma tehlikesi yaratmadığı, her iki tarafın aynı hizmet için farklı logolar ve farklı sözcükler kullandığı, salt çakışan “….” ibaresi yönünden karıştırma riski doğmadığı, haksız rekabet oluşmadığı kanaatine varılmadığı, açılan davanın sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin markasının korunması için masraflara katlandığını, karar ile davalı gibi kötü niyetli kişilerin cesaretleneceğini, müvekkilinin “….” kelimesi üzerinde tekel kurmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin, uzun yıllardan beri “….” markası ile oto ekspertiz işi yaptığını, markayı müvekkilinin ilk olarak tescil ettirdiğini, sonradan üçüncü kişilerce kullanılmaya başlandığını, davalının kötüniyetli olarak müvekkilinin işyerinin yakınında, benzer marka ile aynı faaliyet kapsamında hizmet veren bir işyeri kurduğunu, gerekçeli kararda müvekkilinin maddi zararının hesaplandığı bilirkişi raporunun yok sayıldığını, müvekkilinin markası tescilli iken davalının tescili bulunmadığını, sınıflandırma tebliğinde “oto ekspertiz hizmetleri” başlığı taşıyan bir hizmet sınıfı bulunmadığından dolayı bu hizmetlerin, müvekkil markasının tescilli olduğu 37. sınıf ve 42. sınıf kapsamında düşünülmesi gerektiğini, esasen müvekkilinin, “….” markasının ilk olarak 37. sınıfta sonra da 42. ve 35. sınıfta tescil edildiğini, müvekkilinin markasının daha uzun yıllardan beri kullanılageldiği için korunması gerektiğini, müvekkili şirketin, ticaret yapılan bölgede bu alanda ilk olması dikkate alındığında haksız rekabet oluştuğunu ve ticari hayatının gereği olan rekabet hükümlerine aykırı davrandığını, her iki markanın tüketici zihninde benzerlik arzettiğini, davalının markayı tescilsiz kullanımının iltibas ve yanıltma niteliği taşıdığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacının markasının asli unsuru “….”, davalı kullanımı ise “….” şeklinde olup, her iki ibaredeki ortak unsur ” …” kelimesidir. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ” ….” kelimesi ingilizcede ”….” kelimesinin kısaltma şeklinde kullanımı sonucu ortaya çıkmış olup tanımlayıcı bir ibaredir. Davacı markasındaki ayırdediciliği ”….” ibaresi sağlamaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu konuda yerleşik içtihatları uyarınca asıl unsurun; markalarda ayırt edici ve baskın unsurlar unutulmaksızın markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin göz önüne alınması gerekmektedir. Bunun için de, işaretleri oluşturan harf, kelime, şekil gibi asıl ve yardımcı unsurların birlikte değerlendirilmesi zorunludur. Taraflara ait markalarda ortak kelime ”….” ibaresi olup, bu kelime markalara tek başına bir ayırt edicilik kazandırmadığından davacı markası ile davalı kullanımı arasında iltibasa neden olacak şekilde bir benzerlik bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay 11. H.D’nin 11.10.2016 tarih 2015/13644E, 2016/8003K tarih sayılı kararında davacının dayandığı aynı marka ile ilgili olarak aynı gerekçelere yer verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece davalının kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı, davacının “….” ibaresini kullanımı ile davalının “….” kullanımının ortalama tüketici nezdinde iltibas yaratmayacağı için haksız rekabet oluşturmayacağı gerkçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bütün itibariyle işaretler arasında benzerlik bulunmadığı için davacının tescil sınıfıyla ilgili istinaf itirazı da sonuca etkili değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17.03.2021