Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/299 E. 2023/298 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/299 Esas
KARAR NO : 2023/298
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 14/04/2023
KARAR TARİHİ : 18/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.10.2022 tarihli kaza yeri tespit tutanağının, “… plakalı aracın … Cd. Üzerinde … istikametinden … istikametine sevk halinde iken … Mobilya karşısına geldiği esnada aracın ön kısımları ile aynı istikamette aynı yerde seyir halinde bulunan sürücü … idaresindeki … plakalı aracın arka kısımlarına çarpması, … plakalı aracın ön kısımları ile aynı istikamette seyir halinde bulunan sürücü … idaresindeki … plakalı aracın arka kısımlarına çarpması, … plakalı aracın ön kısımları ile … plakalı aracın arka kısımlarına çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, … ve … plakalı araçların sürücüleri olay yerini terk ettiğinden kusur dağılımı yapılamadığı” şeklinde düzenlendiğini, kazada hasarlanan … plakalı aracın davacı … Sigorta AŞ tarafından 04.06.2022-2023 tarihleri arasında geçerli … sayılı poliçe ile Kasko Sigortası teminat örüntüsünde olduğunu, Kasko sigorta sözleşmelerinin, sigorta ettirenin bizzat uğradığı zararların sigorta güvencesine alındığı mal sigortası türü olduğunu, bu kapsamda, davacı şirket tarafından sigortalısı … plakalı araçta iş bu kaza nedeniyle oluşan hasara ilişkin olarak ekspertiz incelemesi yaptırıldığını, yapılan eksper incelemesi ile sigortalı … plaka sayılı araçta toplam 43.835,00TL tutarlı hasar oluştuğunun tespit edildiğini, araç maliki sigortalıya 09.12.2022 tarihinde 43.835TL ödendiğini, ödeme dekontu ile bu durumun sabit olduğunu, davacı şirketin TTK md. 1472 halefiyet hakkı gereğince sigortalısının halefi olduğunu, dosyaya konu edilen hasarın oluşumunda kusurlu olan davalının KTK m.81 ve BK m.49 gereği zararı giderme sorumluluğu söz konusu olduğunu, davacı şirketin davalıya zararı ödemesi bakımından yazılı olarak talepte bulunmasına rağmen ödeme yapılmayacağı belirtildiğinden ödenen 43.835,00TL’nin tahsili amacıyla İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibine başlandığını, lakin açılan icra takibine karşı borçlu tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun şekilde itiraz edilmiş olup takibin durduğunu belirterek davanın kabulüne, borçlu davalının TTK 1472 uyarınca talep edilen 43.835,00TL asıl alacak ve 751,80TL ödeme tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere, İzmir … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, %20’den az olmamak üzere tazminat ödetilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında; “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” rücu davaları açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde esas alınması gereken kıstaslara dikkat çekilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Dava konusu icra takibinin dayanağının, 20/10/2022 tarihinde gerçekleşen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde … plakalı aracın hasar görmesinden kaynaklı olarak, sigortalının başvurusu üzerine … plakalı aracın Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında açılan Ray Sigorta Şirketi tarafından sigortalısına ödenen hasar bedelinin kazanın gerçekleşmesinde kusuru bulunduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, … Sigorta Şirketinin sigortalısına yaptığı ödeme mukabilinde, sigortalısının halefi konumuna geldiği, bu kapsamda hukuki konumu bakımından selefi olan sigortalısının hukukuna tabi olduğu, iş bu dava açısından dava dışı sigortalı tarafından davalıya husumet yöneltilerek dava açılmış olsa idi hangi mahkeme görevli olacak ise, sigortalısına halef sıfatıyla … Sigorta Anonim Şirketi tarafından açılan dava açısından da o mahkemenin görevli olduğu, dava konusu tazminat kalemleri ve bedellerinin haksız fiilden kaynaklandığı, dava dışı sigortalıya ait aracın otomobil mahiyetinde ve hususi kullanıma tabi olduğu, davacı sigorta şirketinin sigortalısı açısından davanın ticari mahiyetinin bulunmadığı, ticari mahiyeti bulunmaksızın vuku bulan haksız fiiller açısından görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.18/04/2023

Katip ….
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı