Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/10 E. 2023/14 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/10
KARAR NO : 2023/14
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2019
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/02/2023

İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/10/2022 tarihli 2019/401 Esas 2022/784 Karar sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 11/05/2017 tarihinde 5 yıllık sözleşme imzalandığını, müvekkilinin … semtinde şube açtığını, müvekkilinin açtığı işletme kapasitesinin yarısı kadar bile üye kazanmamışken ve bir yıllık bir zaman dilimini bile doldurmamışken açılıştan sonraki iki ay içinde davalı tarafından … Bulvarı ve … olmak üzere iki şube daha verildiğini, Mart 2018 ayında şube ile 2 km mesafede … tesisler mevkinde ve … … Mevkinde birer şube daha açılacağı bilgisinin verildiğini, müvekkiline ait şubenin bulunduğu … mahallesinde başka bir merkez daha açılacağı bilgisine ulaştıklarını, … Mahallesi … Mevkiinde açılan yerin şubeye sadece 1.5 km yürüme mesafesinde olmasından dolayı şubeyi son derecede olumsuz etkilediğini ve müşteri kaybına yol açtığını, şubenin yer aldığı … Mahallesinin sosyo-ekonomik kapasitesinin yeni şubeyi kaldıramayacağını, müvekkilinin 08/01/2018 tarihi itibariyle şubeyi devretmek istediğini bu durumun davalıya yazılı olarak bildirildiğini, davalının bu talebe cevap vermediğini, davalının şube sahiplerinin iş yapıp yapamayacağına bakmaksızın yeni şubeler açtığını, imzalanan sözleşmede “Bölge Koruma” adı altında şubelerin 2 km yakını veya 25.000 nüfusundaki bölgelere … açılamayacağı bilgisinin müvekkille paylaşıldığını ancak davalının bu kuralı ihlal ettiğini, müvekkilinin maddi zararlarından davalının sorumlu olduğunu iddia ederek; fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin ödediği faturalara karşılık şimdilik 2.00,00 TL, müvekkilinin tüm işletme masrafları için şimdilik 1.000,00 TL, mahrum kalınan kar karşılığı için 2.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL’nin her bir ödeme masraf veya mahrum kalınan tarih itibariyle işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı tarafa tebliğ olduğu, davalı vekilince süre uzatım talebinde bulunulduğu ancak cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşıldı.
DELİLLER :
1-… Arabuluculuk Bürosunun 2019/4825 Dosya 2019/45303 Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Taraflar arasında imzalanan 11/05/2017 tarihli Franchise Sözleşmesi,
3-… Noterliğinin 30/11/2018 tarihli 16193 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflara tebliğini gösterir evraklar,
4-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesinin, davacının sözleşme gereğince üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalı şirketin aynı il ve bölgede dört adet başka şubenin açılışına izin vermesi sebebiyle davacının müşteri portföyünün azaldığı gerekçeleriyle davacı tarafından 30/11/2018 tarihli ihtarname keşide edilmek suretiyle haklı sebeple feshedildiği iddiası kapsamında davacının ödediği fatura bedellerinin, işletme masraflarının ve mahrum kalınan kar bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstanbul Anadolu …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/401 Esas 2022/784 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, ”davanın belirtildiği gibi taraflar arasında çekişmesiz olan franchise sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiği iddiasından kaynaklanan tazminat davası olduğu, tarafların sözleşmenin 12. maddesinde yetki sözleşmesi yaptığı, tarafların tacir olması ve yazılı olması nedeniyle yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, bu sebeple süresi içerisinde yetki ilk itirazı yapılması durumunda davanın ancak sözleşmeyle belirlenen mahkemede açılabileceği, dava dilekçesinin davalı tarafa 08/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının yasal süresi içerisinde 22/07/2019 tarihli cevap süresi uzatım dilekçesinde geçerli bir yetki ilk itirazı ileri sürdüğü, tüm bu sebeplerle mahkememizin davayı görmekle yetkili olmadığı, İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğu” gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilerek, tarafların istinaf etmemeleri sebebiyle kararın 20/12/2022 tarihinde kesinleşmesi akabinde gönderildiği ve mahkememize tevzi edildiği görülmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesinde; ”İşbu sözleşmenin yorumlanmasından, uygulanmasından, sona ermesinden, fesih edilmesinden doğabilecek tüm anlaşmazlıkların çözümünde İzmir Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.” ibaresine yer verilmek suretiyle yetki sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyanın yetkisizlik kararı verilmek suretiyle gönderildiği mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla talimat yazılmak suretiyle alınan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 27/07/2020 havale tarihli raporunda davacıya ait ticari defter ve belgelerin işletme defteri olduğunu belirttiği, yine yazılan müzekkere kapsamında celp edilen vergi sicil kayıtlarında davacının 2017 yılı vergi beyannamesinde yer alan ‘İşletme Hesabında Defter Tutanları İle Serbest Meslek Erbabına İlişkin Performans Bilgileri’ kısmında görüleceği üzere işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 63.437,57-TL gelir, 125.379,95-TL gider ile sonuç olarak 61.942,38-TL zarar bildirdiği, 2018 yılı vergi beyannamesinde ise işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 29.576,15-TL ile 86.033,69-TL gelir, 97.390,23-TL gider ile sonuç olarak 17.519,61-TL kar bildirdiği görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” yine Türk Ticaret Kanunu’nun 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacının sözleşmenin tanzim edildiği ve devam ettiği süreçte beyan ettiği gelir ve gider miktarları ile işletme hesabına göre defter tutmakta olması ve sözleşme kapsamında daha çok bedeni çalışmaya dayalı olarak gelir elde etme amacı taşıdığı dikkate alındığında, tacir sıfatını haiz olmadığı, esnaf olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan esaslar çerçevesinde yetki sözleşmesinin tanımı ve geçerlilik koşullarına yönelik yasa maddelerine değinmekte fayda görülmüştür.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. maddesinde; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” ibaresine yer verilmiştir.
Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 18. maddesinde; ”Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
Davacının sıfatı tespiti bakımından ilgili kurumlara yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılarda yer alan bilgi ve belgeler ile davacıya ait ticari defter ve belgeleri inceleyen bilirkişi tarafından yapılan tespitler çerçevesinde davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, bu sebeple taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede yer alan yetki sözleşmenin geçerli olmadığı anlaşılmakta olup, dava konusu uyuşmazlığın çözümü açısından yetkili mahkemenin genel hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Davaya konu tazminat kalemlerinin dayanağının taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesi olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi gözetildiğinde, davanın davalı şirketin merkezinin bulunduğu ”… Mah. … Sok. … … İş Merkezi No: … D:,,,, …/İstanbul” adresinin bağlı bulunduğu yetkili mahkeme olan İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açıldığı kanaatine varılarak, bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21/1-ç. maddesinde; “Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse” yargı yerinin belirlenmesi gerektiği düzenlenmektedir. Bu durumda yargı yeri belirlenmesinin koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 22/2. maddesinde ise; “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” düzenlemesi bulunmaktadır.

Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, ……DELİLLER……. ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesinin, davacının sözleşme gereğince üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalı şirketin aynı il ve bölgede dört adet başka şubenin açılışına izin vermesi sebebiyle davacının müşteri portföyünün azaldığı gerekçeleriyle davacı tarafından 30/11/2018 tarihli ihtarname keşide edilmek suretiyle haklı sebeple feshedildiği iddiası kapsamında davacının ödediği fatura bedellerinin, işletme masraflarının ve mahrum kalınan kar bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 27/07/2020 havale tarihli raporunda davacıya ait ticari defter ve belgelerin işletme defteri olduğunu belirttiği, yine yazılan müzekkere kapsamında celp edilen vergi sicil kayıtlarında davacının 2017 yılı vergi beyannamesinde yer alan ‘İşletme Hesabında Defter Tutanları İle Serbest Meslek Erbabına İlişkin Performans Bilgileri’ kısmında görüleceği üzere işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 63.437,57-TL gelir, 125.379,95-TL gider ile sonuç olarak 61.942,38-TL zarar bildirdiği, 2018 yılı vergi beyannamesinde ise işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 29.576,15-TL ile 86.033,69-TL gelir, 97.390,23-TL gider ile sonuç olarak 17.519,61-TL kar bildirdiği, davacının sözleşmenin tanzim edildiği ve devam ettiği süreçte beyan ettiği gelir ve gider miktarları ile işletme hesabına göre defter tutmakta olması ve sözleşme kapsamında daha çok bedeni çalışmaya dayalı olarak gelir elde etme amacı taşıdığı dikkate alındığında, tacir sıfatını haiz olmadığı, esnaf olduğu, davacının sıfatı tespiti bakımından ilgili kurumlara yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılarda yer alan bilgi ve belgeler ile davacıya ait ticari defter ve belgeleri inceleyen bilirkişi tarafından yapılan tespitler çerçevesinde davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, bu sebeple taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede yer alan yetki sözleşmenin geçerli olmadığı anlaşılmakta olup, dava konusu uyuşmazlığın çözümü açısından yetkili mahkemenin genel hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği, davaya konu tazminat kalemlerinin dayanağının taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesi olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi gözetildiğinde, davanın davalı şirketin merkezinin bulunduğu ”… Mah. … Sok. … … İş Merkezi No: … D:…, …/İstanbul” adresinin bağlı bulunduğu yetkili mahkeme olan İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açıldığı, mahkememizin iş bu uyuşmazlık açısından yetkili olmadığı anlaşılmakla, mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 16. maddesi ve 19/2. maddesi hükmü gereğince İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu anlaşıldığından, mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-İş bu dosyanın İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/401 Esas 2022/784 Karar sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşıldığından, mahkememizce verilen iş bu karşı yetkisizlik kararının istinaf yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi durumunda, dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 22. maddesi gereğince yetkili mahkemenin belirlenmesi için Yargıtay …. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
3-Yargılama gideri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemece dikkate alınmasına,
4-Gerekçeli kararın re’sen taraflara tebliğine,
Dair, tarafların yokluklarında dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/01/2023

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.