Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/913 E. 2022/1054 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/913 Esas
KARAR NO : 2022/1054
DAVA : Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/11/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 12/08/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin edilen … Tekstil San ve Tic. Ltd. Şirketine ait iş yerinde 2007 yılında biçki dikiş ustası olarak çalıştığını, sigortasının yapılmaması sebebiyle eksik prim günü çıktığını, SSK müdürlüğünün prim borcu nedeniyle müvekkilinin emekliliğini iptal edip eksik prim borcunu icra takibiyle talep ettiğini, kurum işleminin iptali için İzmir 1.İş Mahkemesi … esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi sebebiyle davada husumetin yöneltilemediğini, bu sebeple mahkemenin 11/03/2020 tarihli celsesinde şirketin ihyası için kendilerine süre verdiğini davalı şirketin ihyası için kendilerine süre verdiğini, şirketin ihyasının ve tasfiye memuru atanmasının gerektiğini bildirmiş … Tekstil Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketinin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü cevap dilekçesinde; Merkez-… sicil numarasında kayıtlı … Tekstil Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin 28/11/2006 tarihinde tescilinin yapıldığını, 6103 sayılı kanunun 20. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca sermayesini zorunlu miktara yükseltmemesi sebebiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca resen yapılan işlemlerin sonunda 12/08/2014 tarihinde sicil kaydının resen silindiğini, TTK geçici 7/(15) fıkrası uyarınca yasal süresinde açılmayan davanın öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, TTK’nun geçici 7. maddesi hükmünün usul ve esaslar çerçevesinde uygulandığını, terkin edilen şirkete yasanın belirttiği şekilde ihtarlı tebligatların yapıldığını, terkin işleminin kanun hükmünün uygulanmasından ibaret olduğunu, müdürlüğün davada yasal hasım olup yapılan işlemlerde herhangi bir aykırı hususun ve kusurunun bulunmaması nedeniyle dava açılmasına sebebiyet vermediğini, terkin edilen şirketin terkinin yapıldığı sırada devam eden davaların bulunduğuna dair bir bildirimde bulunmadığını, bu durumun müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını bildirmiş, davanın açılmasına sebebiyet vermemeleri nedeniyle aleyhlerine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında bir diyeceği olmadığını bildirmiştir.
Davalı …’nın dava tarihinden önce vefat etmiş olması nedeniyle hiçbir aşamada adına tebligat çıkarılmamıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, TTK’nun geçici 7.maddesi hükmü uyarınca Ticaret Sicilinden resen silindiği iddia edilen … Tekstil San ve Tic. Ltd. Şirketi hakkında davalı sıfatıyla İzmir 1.İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında kurum işleminin iptali talepli davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi amacıyla bu davayla sınırlı olmak üzere terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir.
İhyası talep edilen Merkez-… sicil numarasında kayıtlı … Tekstil Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi, TTK’nun geçici 7(1/a) maddesi uyarınca sermayesini kanunda belirtilen miktara yükseltmediği gerekçesi ile davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından yapılan iş ve işlemler sonucunda 18/08/2014 tarihinde sicilden resen silinmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, 15/12/2021 tarihli kararla davalı … hakkında açılan davanın, ölü olması nedeniyle taraf ehliyetinin bulunmadığına bağlı olarak HMK’nun 114(1/d) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü hakkında açılan davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7(15).maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça istinaf edilmiş, mahkememizin kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesinin 06/10/2022 tarihli ilamı ile eksik araştırma ve inceleme yapılarak karar verildiği gerekçesi ile kaldırılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararının gerekçesi olarak, mahkememizin iki konuda delil toplamadaki eksikliği gösterilmiştir. Bunlardan biri, Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye eksik cevap verilmesi nedeniyle ihtar yazısının şirkete tebliğ edilip edilmediği, edilmiş ise tebliğ belgesi örneğinin getirtilmesidir. İkinci sebep ise, davacı vekiline, dava dilekçesinde belirttiği icra takip dosyasına ilişkin belgeler yanında görülmekte olan dava ile ilgili terkin edilen şirket hakkında başkaca bir davanın bulunup bulunmadığı hususunda beyanda bulunması ve ilgili bilgi ve belgelerin sunulması hususunda kesin süre verilmemesidir.
05/11/2021 tarihli ön inceleme hazırlık ve tensip tutanağının 12. maddesinde, terkin edilen şirketin geçici yedinci maddesi uyarınca terkin edilmesi halinde terkinden önce, terkin edilen şirkete, şirket yetkililerine ya da ortaklarına şirketin terkin edileceği ihtarını bildirir tebligat yapılıp yapılmadığının bildirilmesi ile birlikte ilgili tüm belge örneklerinin gönderilmesi istenmiş, Ticaret Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabında ve dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde şirketin tescilli adresine tebligat çıkarıldığı, tebligatın “bu sokak yok” şerhi ile bila tebliğ döndüğü, 07/10/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan yapıldığı ve 28/01/2014 tarihinde şirketin terkin edildiği bildirilmiş, ekinde ilanın yapıldığı sicil gazetesi listesi ile terkin edilen şirket adına çıkarılmış tebligata ekli “sayın yetkili” başlığı ile başlayan 04/04/2014 tarihli ihtar yazısı örneği sunulmuştur. Ticaret Sicil Müdürlüğünce sunulan bilgi ve belgelere göre terkin işlemleri konusunda toplanacak başkaca bir delil ve belge bulunmamakla, bu konuda bir başka araştırma ve delil toplanması yoluna gidilmesini gerektirir bir eksiklik bulunmamasına rağmen bu durum kararın kaldırılması sebebi sayılmış, yasal düzenlemeler gereği mahkememizin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi kararına uyması ve karar doğrultusunda işlem yapması zorunlu bulunduğundan kaldırma kararından sonra yeniden Ticaret Sicil Müdürlüğüne önceki müzekkerenin içeriği gibi müzekkere yazılmış, 29/11/2022 tarihli müzekkere cevabında da kaldırma kararından önceki aynı bilgiler verilerek aynı belge örnekleri gönderilmiş, bir başka bilgi verilmediği gibi başkaca bir belge örneği de gönderilmemiştir.
Mahkememiz kararının kaldırılmasının ikinci sebebi, terkin edilen şirket hakkında terkin tarihinde davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği icra takip dosyasına ilişkin belgeler yanında görülmekte olan dava ile ilgili başkaca bir davanın bulunup bulunmadığı hususlarında beyanlarını bildirmek, bilgi ve belgelerini sunmak üzere davacı vekiline kesin süre verilmemesidir.
TTK’nun geçici 7(2).maddesinde davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere geçici yedinci madde hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Terkin edilen şirket hakkında bir dava bulunup bulunmadığının, gerek mahkeme, gerek davanın tarafları, gerekse Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından bilinmesinin ve tespitinin mümkün olmadığı, bu konuda davanın tarafları ve davanın görüldüğü mahkeme tarafından belirli yerlerden resen araştırma yapılması gerektiği konusunda bir yasal düzenleme ve yerleşmiş Yargıtay kararlarının bulunmadığı, davacı tarafın yararı gereği bu bilgiye sahip olması halinde dava dilekçesi ile birlikte bu konudaki bilgi ve belge örneklerini HMK’nun 318(1)maddesi hükmü gereği bildirmesi ve sunması gerektiği, davanın niteliği itibariyle resen araştırma ilkesine tabi olmadığı, derdest dava konusunda resen delil toplanması veya taraflara süre verilmesi konusunda ara kararı oluşturulmasının dosyaya bir katkısının bulunmayacağı birlikte değerlendirilerek mahkememizce, davanın taraflarına derdest dava konusunda beyanda bulunmak üzere süre verilmesi yoluna gidilmemiş ise de, mahkememizin İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma gerekçesine uymak zorunda olması ve kaldırma kararı çerçevesinde yargılama yapmasının zorunlu bulunduğu dikkate alınarak tensip tutanağı ile birlikte davacı vekiline derdest dava bulunup bulunmadığı ile bu konudaki bilgi ve belgelerini sunmak üzere kesin süre verilmiş, davacı vekili kesin süre içinde yazılı bir bildirimde bulunmadığı gibi bilgi ve belge örneği de sunmamış, duruşmadaki anlatımında derdest dava bulunduğuna ilişkin bir bilgiye ulaşamamaları nedeniyle yazılı bildirimde bulunmadıklarını bildirmiştir.
Davacı taraf, dava dilekçesinde kurum işleminin iptali için SSK Müdürlüğünün prim borcu nedeniyle müvekkilinin emekliliğini iptal edip, eksik prim borcunu icra takibi ile talep ettiğini, kurum işleminin iptali için İzmir 1. İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, davalı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi nedeniyle 11/03/2020 tarihli duruşmada mahkemenin şirketin ihyası konusunda kendilerine süre verdiğini, bu nedenle ihya davası açtıklarını bildirmiştir. Dava dilekçesinde, terkin edilen şirket hakkında, terkin edildiği tarihte kendileri veya davalı kurum ya da üçüncü kişiler tarafından derdest dava bulunduğuna dair bir bilgi verilmediği gibi bu yönde dava dilekçesine ekli bir belge de sunulmamıştır. Bunun yanında bu konuda yargılama süresince de davacı tarafça bir bildirimde bulunulmamış, toplanan deliller içinde terkin tarihinde şirket hakkında derdest dava bulunduğuna ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi tarafından mahkememizin kararının kaldırılması gerekçesi olarak gösterilen her iki işlem yeniden yerine getirilmesine rağmen kaldırma kararından önce sunulan bilgilerde ve toplanan delillerde bir değişiklik olmadığı gibi başkaca bir belge örneği de dosyada toplanmamıştır.
Mahkememizin istinaf sonucu kaldırılan 15/12/2021 tarihli gerekçeli kararında açıklandığı gibi davacı tarafça, davalı şirketin terkininden önceki ortak ve yetkilileri olan gerçek kişiler hasım gösterilerek dava açılmış ise de, TTK’nun geçici 7.maddesi uyarınca yapılan terkinler ile ilgili açılan ihya davalarında husumetin yalnız terkin işlemini yapan ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olup terkin edilen şirketin ortak ve yetkililerine husumetin yöneltilmesinin gerekmediği göz önünde tutularak davalı …’nın bu sebeple taraf sıfatının bulunmaması yanında dava tarihinden önce 12/11/2014 tarihinde vefat ettiği, ölü kişi hakkında dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle dava açılmasının mümkün olmamasına bağlı olarak davalı … yönünden HMK’nun 114 (1-d) maddesinin yollaması nedeniyle taraf ehliyeti yokluğundan HMK’nun 115 (2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı … yönünden ise, davalıya husumet düşmediği gözetilerek hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, her iki gerçek kişi davalı hakkında kaldırma kararından önceki hükümler aynen korunarak hüküm kurulmuştur.
Yasal hasım Ticaret Sicil Müdürlüğü hakkında açılan ihya istemli dava yönünden ise, her ne kadar yukarıda açıklanan iki sebeple mahkememizin önceki kararı kaldırılmış ise de, kaldırma kararından sonra, kaldırma kararına gerekçe olarak gösterilen davacı tarafa derdest davanın olup olmadığının bildirilmesi için süre verilmesi ve Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden aynı içerikte müzekkere yazılmasına rağmen davanın kabul edilmesini veya bir başka hüküm kurulmasını gerektirecek kaldırma kararından önceki bilgi ve belgeler dışında hiç bir delilin toplanmaması karşısında önceki gerekçeli kararımızda da açıklandığı üzere Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından terkin işlemlerinin usulsüz olarak yerine getirilmesinin hak düşürücü süreye etkili olmaması nedeniyle yeniden önceki hüküm gibi davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TTK’nun geçici 7(1).maddesinde; anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. 7.maddenin birinci fıkrası uyarınca 01/07/2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerinin ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı belirtilmiştir. Söz konusu maddenin 1/a bendinde 24/06/1995 tarihli ve 559 sayılı Türk Ticaret Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde Kararname gereğince sermayelerini anılan Kanun Hükmünde Kararname ile öngörülen tutarlara çıkarmamış anonim şirketler ile limited şirketlerin terkin edileceği düzenlemesine yer verilmiş, aynı maddenin 1/b bendinde kanunun yürürlülük tarihinden önce veya 01/07/2015 tarihine kadar münfesih olan anonim ve limited şirketlerden söz edilmiş ve 1/e bendinde ise kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış ancak genel kurulun toplanamaması nedeni ile ara bilançoları veya son ve kati bilançosu genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin işlemi yapılamayan şirket ve kooperatiflerden söz edilerek resen terkin sebepleri tadadi olarak sayılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 05/09/2022 tarih 2022/4251 esas ve 2022/5467 karar, 04/04/2022 tarih 2021/4453 esas ve 2022/2752 karar , 23/03/2022 tarih 2021/9156 esas ve 2022/2306 karar, 22/03/2022 tarih 2021/9037 esas ve 2022/2304 karar sayılı ilamlarında; TTK’nun geçici 7.maddesinde tadadi olarak sayılan sebepler dışında başkaca sebeplerle terkin işleminin yapılması halinde, hak düşürücü sürenin uygulanmasının mümkün bulunmadığına karar verilmiştir.
TTK’nun geçici 7 (15) maddesinde; “Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 14/10/2021 tarih 2021/2387 esas ve 2021/6034 karar sayılı ilamında ve benzer çok sayıda ilamlarında; şirket alacakları ve hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren TTK’nun geçici 7.maddesinin 15.fıkrası son cümlesi uyarınca beş yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri kabul edilmiş ve bu ilkelere dayalı kararları istikrarlı olarak süre gelmiş, 23/03/2022 tarih 2021/3516 esas ve 2022/2274 karar sayılı ilamında; TTK’nun 7(15).maddesindeki beş yıllık hak düşürücü sürenin tek istisnasının şirket hakkında terkin tarihinde derdest bir davanın bulunması olup, derdest bir icra takibinin hak düşürücü süre uygulamasına engel bulunmadığına karar verilmiştir.
TTK’nun 7(15).maddesinde düzenlenen beş yıllık süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Terkin işlemlerinin, TTK’nun geçici 7.maddesinin birinci fıkrasında 4 bentte sayılan sınırlı haller dışındaki başkaca terkin nedenlerine dayalı olarak yapılmış olması veya terkin edilen şirket hakkında derdest bir dava bulunmasına rağmen terkin işlemi yapılması dışında, terkin işlemlerinin kanunda aranan nitelikte usulüne uygun yapılmaması, eksiklik ya da hatalı işlemler sonucunda terkinin yapılması halinde bu durumun hak düşürücü süreye etkili olmadığı yerleşmiş Yargıtay kararları ile kabul edilmiştir. Bir başka deyişle hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına ilişkin istisnai haller; terkin edilen şirket hakkında terkin tarihinde görülmekte olan bir davanın bulunması ile terkin sebebinin TTK’nun geçici 7.maddesinin birinci fıkrasında 4 bentte sayılan haller dışındaki başkaca bir sebeple yapılmış olmasıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 22/03/2022 tarih 2022/1368 esas ve 2022/2224 karar sayılı ve 23/03/2022 tarih 2022/22 esas ve 2022/2286 karar sayılı ilamlarında; şirkete veya şirket yöneticilerine tebligat yapılmaması gibi nedenlerle terkin işleminin usulsüz olarak yapılmasının hak düşürücü sürenin uygulanmasına engel bir husus olmadığı, şirkete ve temsilcisine terkin öncesi yapılan tebligatların usulsüzlüğünün ancak davanın hak düşürücü süre içerisinde açılması durumunda incelenmesi gereken hususlar olduğuna hükmedilmiştir.
Somut olayda terkin edilen şirketin, TTK’nun geçici 7.maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca, yasal düzenlemeler gereği sermayesini artırmamasından kaynaklanan yasal sebebe dayanarak terkin işlemi gerçekleştirilmiş, ancak TTK’nun geçici 7.maddesinin 4/a hükmüne uygun olarak terkin edilen şirketin sicildeki kayıtlı son adresine tebligat çıkarılmasına ve tebliğ edilememesine rağmen şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişiye ihtarı içerir tebligat çıkarılmadan Ticaret Sicil Gazetesinde yapılan ilandan sonra terkin işlemi yapılmıştır. Dosyada toplanan deliller ile terkin işleminin TTK’nun geçici 7(4/a) maddesindeki düzenlemeye uygun olarak yerine getirilmediği belirlidir. Ancak yerleşmiş Yargıtay kararları gereği terkin işlemlerindeki usulsüzlük ve eksiklikler hak düşürücü sürenin uygulanmasına engel teşkil eden nedenler olarak kabul edilmediğinden TTK’nun 7(15).maddesinde belirtilen beş yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş Yargıtay kararları ile hak düşürücü sürenin uygulanmasında ihya davasının açıldığı tarih ile terkin işleminin ticaret siciline kaydedildiği tarih esas alınmaktadır. Bir başka deyişle ihya davası açılmasına neden olan hak ve alacak için açılan asıl davanın, terkin tarihinden itibaren beş yıllık süre içinde açılmış olmasının hak düşürücü süreye etkili olmadığı kabul edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 11/02/2022 tarih 2020/288 esas ve 2020/1181 karar sayılı ilamında; iş mahkemesindeki davanın terkinden sonra beş yıllık süre içinde açılmış olmasının, ihya davasının beş yıllık hak düşürücü süreden sonra açılmış olması nedenine bağlı olarak, süre yönünden reddine ilişkin karara bir etkisinin olmayacağına karar verilmiştir.
Ticaret sicilinden terkin edilen şirketlerden hak ve alacağı olan alacaklıların ihya davasını, ihyası talep edilen şirket aleyhinde açtıkları veya açacakları davada, taraf teşkilinin sağlanması, davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi ve ilamın infaz edilebilmesi amacıyla açmak zorunda oldukları, asıl davada taraf teşkili yapılmaksızın asıl davanın görülmesinin mümkün bulunmadığı, özellikle terkin edilen şirketin geçmişte işçi sıfatıyla çalışanı olup, terkin edilen şirketten hak ve alacağı bulunan hak sahiplerinin haklarına kavuşmak amacıyla açtıkları davalarda, çoğu zaman işçinin emekli olabilmesi için fiilen çalışma süresi içinde hak düşürücü sürenin sona ermiş olması veya iş mahkemesinde beş yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmış olsa bile çeşitli nedenlerle ihya davasının hak düşürücü süreden sonra açılabilmesi nedeni ile davacı ve davacının hukuki durumunda olan hak ve alacak sahiplerinin ve özellikle işçilerin, ihya davalarında hak düşürücü süre nedeniyle davalarının reddedilmesi nedeniyle yaşadıkları mağduriyet göz önünde tutulduğunda durumu açıklanan koşullara uygun işçiler veya hak ve alacak sahipleri yönünden hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerektiği düşünülse dahi TTK’nun 7(15) maddesinde derdest dava bulunması hali dışında hak düşürücü sürenin uygulanamayacağına ilişkin bir istisnaya yer verilmediği, bunun yanında işçi statüsündeki veya başkaca niteliği bulunan alacak ve hak sahipleri yönünden hak düşürücü sürenin uygulanamayacağına dair süregelen istikrarlı ve yerleşmiş yargı kararlarının bulunmadığı, aksine yukarıda örneklemelerle açıklandığı şekilde terkin tarihinde hakkında derdest bir dava bulunduğu tespit edilmeyen terkin edilen şirketin kanunda sayılan sınırlı sebeplerle terkin işleminin yapılması halinde ihya davasının sebebi olan hak ve alacak davasının beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması durumunda dahi terkin işlemini gerçekleştiren Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nun geçici 7.maddesinde düzenlenen terkin işlemleri ve tebligatlardaki usulsüzlük ve eksikliklerin hak düşürücü süre uygulamasına engel olmadığına ilişkin yerleşmiş Yargıtay kararlarının varlığının bulunduğu birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacının, ihyası talep edilen şirketin, geçmişte işçi sıfatıyla çalışanı olup, eksik prim günü nedeniyle emekliliğinin iptal edilmesine ilişkin kararın ve eksik prim borcu alacağına ilişkin işlemin iptali istemiyle iş mahkemesinde dava açmasına bağlı olarak şirketin terkin edilmesi nedeniyle taraf teşkilinin terkin edilen şirket yönünden sağlanabilmesi için iş mahkemesi tarafından verilen ihtarlı süre gereği açıldığı, terkin edilen şirketin ihya edilmeksizin iş mahkemesinde görülen davada taraf teşkilinin sağlanamayacak olmasına göre iptal istemli davanın görülmesinin mümkün bulunmadığı, ancak ihyası talep edilen şirketin 18/08/2014 tarihinde ticaret sicilinden TTK’nun geçici 7(1/a) maddesinde belirtilen yasal nedene bağlı olarak terkin edildiği, mahkememizdeki ihya davasının
TTK’nun 7(15) maddesinde düzenlenen beş yıllık hak düşürücü süreden sonra 03/11/2021 tarihinde açıldığı, bu davanın dayanağı olan İzmir 1.İş Mahkemesindeki … esas sayılı dava her ne kadar 05/02/2016 tarihinde beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, bu davanın terkin tarihinde açılmış ve derdest dava niteliğinde bulunmadığı gibi davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olmasının, ihya davasının beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış sayılmasını gerektirir bir yasal veya yerleşmiş yargı kararları uygulaması nedeni olmadığı, bunun yanında davacı tarafça, terkin tarihinde terkin edilen şirket hakkında derdest bir davanın bulunduğu iddiasında bulunulmadığı gibi toplanan deliller ve belge örnekleri ile bu yönde bir belgeye ulaşılamadığı birlikte değerlendirildiğinde, TTK’nun 7(15).maddesi uyarınca beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın, önceki hüküm gibi yeniden hak düşürücü süre içinde açılmamış olması nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davalı … hakkında açılan davanın, ölü olması nedeniyle taraf ehliyetinin bulunmadığına bağlı olarak HMK’nun 114(1/d) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davalı … hakkında açılan davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
3-Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü hakkında açılan davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7(15).maddesi uyarınca HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE NEDENİYLE REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın peşin alınan 59,30-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 21,40-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından mahkememizin kararının kaldırılmasından önce ve sonra yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca kararın kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı …’un yüzüne karşı, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünün yokluğunda HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/12/2022

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza