Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/898 E. 2022/926 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/898 Esas
KARAR NO : 2022/926

DAVA : Kurucu İntifa Hisse Senetlerinin Davalı Tarafından Satın Alınmasına Karar Verilmesi İstemli
DAVA TARİHİ : 20/06/2022
KARAR TARİHİ : 17/11/2022

Mahkememizde …/… esas sayılı dosyasında görülmekte olan kurucu intifa hisse senetlerinin davalı tarafından satın alınması, kurucu intifa hisse senetleri nedeniyle ödenmeyen kar payının tahsili ile bedelsiz hisse senedi miktarının tespiti ve hisse senedi ve ilmühaber olarak düzenlenerek verilmesine karar verilmesi istemli davanın 16/11/2022 tarihli duruşma ara kararı uyarınca dava dilekçesinin sonuç ve talep bölümünün üçüncü maddesinde, dava konusu edilen davacıya ait kurucu intifa senetlerinin güncel değeri ile davalı tarafından satın alınmasına karar verilmesi istemine ilişkin davanın dosyadan tefrik edilerek yukarıdaki esas numarasına kaydedilmesinden sonra dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
DAVA:
Davacı vekili …/… esas sayılı dosyadaki dava dilekçesinde; davalı şirketin 1953 yılı içinde, şirket ana sözleşmesinin 7. maddesi gereğince 1000 adet A serisi kurucu hisse senedi çıkardığını ve kurucularının sahip olduğu her 10 hisseye karşılık 1 kurucu hisse senedi verildiğini, verilen bu hisse senetlerinin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 414. maddesi gereğince şirket yönetim kurulunun 30.09.1986 tarih ve 915 sayılı kararıyla kurucu hisse senetleri ile değiştirildiğini ve şirket defterine işlendiğini, 1000 adet kurucu intifa hissesinden 50 adedinin davacıya ait olduğunu, 2003, 2004 ve 2007 yıllarında kurucu hisse senetlerine bağlı olarak ödeme yapıldıktan sonra bir daha ödeme yapılmadığını, kurucu hisse senedi sahiplerinin haklarının 6762 sayılı TTK’nun 298., 6102 sayılı TTK’nun 348. maddeleri ile özel olarak korunduğunu, davalı tarafa keşide ettikleri 16/02/2022 tarihli ihtarname ile ödenmemiş bulunulan kar paylarının ticari faiziyle birlikte ödenmesini, ortaklara dağıtılmayarak sermayeye eklenen kar payları için ortaklara verilen bedelsiz hisselerin de dahil edilerek, ortaklık payını gösterir hisse senedi veyahut ilmuhaber düzenlenerek verilmesini, kurucu hisse senetlerini ve dağıtılmayan kardan kaynaklı diğer hakların bedeli karşılığı davalıya devretmek istediklerini bildirdiklerini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından cevap verilmediğini, bunun üzerine zorunlu arabuluculuk yoluna başvurduklarını, görüşmelerden sonuç alınamadığını, davalı şirketin 2007 yılından beri kar dağıtımı yapmamasının hayatın olağan akışına ve ticari hayata aykırı olduğunu, bu süre içinde ve öncesinde fabrika satın alması, şirket satın alması, faaliyet alanının genişletilmesi, şirketin bir başka şirkete satılması gibi birçok işlemde bulunduğunu tespit ettiklerini, müvekkilinin uzun yıllar hisselerini devretmek istediğini bildirmesine rağmen davalı şirketin müvekkilini oyaladığını, 2001 yılında 1000 adet kurucu intifa hissesinden 683 tanesi hakim hissedar durumunda bulunan …’ların elinde olup 13 Aralık 2001 tarihinde İtalyanlara hisse devri yapılırken bu kurucu intifa hisselerinin davalı şirkete hisse başı 23.763,00 USD bedelle satıldığını, davalı şirketin hakim hissedarını korurken müvekkiline eşit davranmadığını, 6102 sayılı TTK’nun 140.maddesinde intifa senedi sahiplerinin hak ve korunmalarına ilişkin hüküm bulunduğunu, dava konusu kurucu hisse senetlerinin nama yazılı olup davalı şirketin defter ve kayıtlarında sahiplerinin kimler olduğunun açıkça belli olduğunu, buna rağmen müvekkiline herhangi bir tebligat yapılmadığını, kurucu intifa senetleri ile şirket arasındaki ilişkinin Yargıtay’ın sözleşmesel ilişki olduğunu, kar payının ödenmesi gereken tarihten itibaren faiziyle ödenmesini kabul ettiğini, 6102 sayılı TTK’nun 503.maddesi uyarınca intifa senedi sahiplerine yeni çıkarılacak payları alma hakkının tanındığını, TTK’nun 140. ve 142. maddesi hükümlerinin birleşme sırasında devralan şirketin, sermaye artırımını yaparken, devrolunan şirketin ortaklarının haklarının korunabilmesi için gerekli olan düzeyde artırmak zorunda olduğunu emrettiğini, bu hükümdeki ortaklar içinde intifa senedi sahiplerinin de bulunduğunu, hatta şirket birleşmelerinde oylarının alınmasının gerektiğini bildirmiş, 1977 yılından beri davacıya ödenmesi gereken kar payı miktarının, ticari faiziyle davalıdan tahsiline, kar payları dağıtılmayarak sermayeye ilave edilmesi nedeniyle davacıya verilmesi gerekirken verilmeyen bedelsiz hisse miktarının hisse senedi veya ilmühaber olarak düzenlerek davacıya verilmesine, davacıya ait kurucu intifa senetlerinin güncel değeri üzerinden davalı şirket tarafından satın alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, kurucu intifa senetlerinden ikisi üzerinde üçüncü kişilerin adının yazılı olması nedeniyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, dava dilekçesinin sonuç talep kısmında yer alan hisse senetlerinin güncel değeri ile şirket tarafından satın alınmasına karar verilmesine ilişkin talebi konusunda zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadığını, davacının dayandığı senetlerin sadece kardan yararlanma hakkı veren senetler niteliğinde olduğunu, bu nedenle davacıya bedelsiz pay verilmesinin söz konusu olmadığını, şirket birleşmelerinde veya pay devirlerinde satın alınması konusunda bir yasal zorunluluk bulunmadığını, davalı şirketin SPK denetiminde olan, halka açık ortaklık statüsüne sahip bir şirket olup paylarının Borsa İstanbul’da işlem gördüğünü, buna bağlı olarak 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine tabi bulunduğunu, bu nedenle TTK hükümlerinin uygulama yeri olmayıp özel kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, ana sözleşmenin 26. maddesinde kar payı dağıtımına ilişkin hüküm gereğince uygulama yapıldığını, 2007 yılından sonra yapılan genel kurullarda alınan kararlar doğrultusunda kar payı dağıtımı gerçekleştirilmediğini, davacının genel kurula katılma ve oy kullanma hakkının bulunmadığı gibi yasal süre içinde genel kurul kararlarının iptali konusunda bir dava da açmadığını, davacının kar payı talebinin mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin birleşme veya devir bir işleminin söz konusu olmadığını, davacının şirketin öz varlığı ile orantılı olarak hak talep etmesinin mümkün bulunmadığı gibi kendisine hisse senedi veyahut ilmühaber olarak düzenlenerek verilmesi talebinin de yasaya uygun olmadığını, bunun yanında şirketin devredilmesi veya bir başka şirketle birleşmesi konusunda bir işleminin bulunmaması nedeniyle senetlerin davalı tarafından satın alınmasına karar verilmesi talebinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını bildirmiş, davanın usul, zamanaşımı, aktif husumet yokluğu ile esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında dava; kurucu intifa hisse senetlerinin davalı tarafından satın alınması, bu senetler nedeniyle ödenmeyen kar paylarının tahsili ile bedelsiz hisse senedi miktarının tespiti ve hisse senedi ve ilmühaber olarak düzenlenerek verilmesine ilişkin üç ayrı taleple açılmış olup davacının, davalı şirkete ait kurucu intifa senedi hissesi sahibi olması, bu senetlere dayalı olarak dava dilekçesindeki taleplerini ileri sürmesi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK’nda düzenlenmesine bağlı olarak dava, mutlak ticari dava niteliğindedir.
6102 s. TTK.nın 5/A maddesine göre; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
Tarafların, davanın ticari dava niteliğinde olduğu ve tüm talepler açısından zorunlu arabuluculuk yoluna tabi olduğu konusunda uyuşmazlıkları bulunmaması yanında yalnız davacıya verilmesi gereken bedelsiz hisse miktarının belirlenerek hisse senedi veya ilmühaber olarak düzenlenerek verilmesi talebinin bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olmaması nedeniyle zorunlu arabuluculuk yoluna tabi olmadığı açık ise de kar payının ödenmesi ile senetlerin güncel değeri üzerinden davalı tarafından satın alınmasına ilişkin talebin bir miktar paranın ödenmesi olan alacak talebi niteliğinde bulunduğu, buna bağlı olarak zorunlu arabuluculuk yoluna tabi olduğu tartışmasızdır.
Davalı taraf, mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında sunduğu cevap dilekçesinde, dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünün 3.maddesinde talep edilen senetlerin güncel değeri üzerinden davalı şirket tarafından satın alınmasına ilişkin dava yönünden, zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini iddia ederek davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Arabuluculuk anlaşamama son tutanağında görüşmelere konu uyuşmazlık noktalarının; hisse senetlerine bağlı kar payının faizi ile tahsili, verilmesi gereken bedelsiz hisse senetlerinin, hisse senedi veya ilmühaber olarak düzenlenip davacıya verilmesi olarak gösterildiği, senetlerin güncel değeri üzerinden davalı tarafından satın alınması konusunun ise tutanakta yer almadığı görülmüştür.
Davacı tarafın, senetlerin güncel değeri üzerinden davalı tarafından satın alınması konusunun arabuluculuk görüşmelerine konu olduğu iddia edilmiş ise de; davalı tarafça, aksi iddiada bulunulduğundan bu talebin arabuluculuk görüşmelerine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi ile sınırlı olmak üzere arabulucudan 6325 sayılı Kanunda belirtilen sırlar saklı kalmak üzere yalnız başvuru belgesinin bir örneğinin sunulması istenmiş, her ne kadar davacı vekili tarafından arabuluculuk başvuru dilekçesinde davalı tarafa keşide ettikleri ihtarnamedeki tüm talepler için başvuruda bulundukları iddia edilmiş ve başvuru belgesinde c şıkkında kurucu hisse senetlerinin ve dağıtılmayan kardan kaynaklı diğer hakların bedeli karşılığı diğer tarafa devir etmek istendiğinin bildirildiğine ilişkin açıklama bulunduğu iddia edilmiş ise de; arabulucu tarafından düzenlenen başvuru belgesinde bu ibarenin ve c şıkkına ilişkin talebin yer almadığı, yalnız kar payının tahsili ile bedelsiz hisse senetlerinin, hisse senedi veya ilmühaber olarak düzenlenerek teslim edilmesine ilişkin taleplerin yer aldığı görülmekle arabulucunun veya tarafların görüşmeler konusunda tanık olarak dinlenmeleri mümkün olmadığı gibi kanun hükümleri gereği arabulucu tarafından düzenlenen evrakların tamamının celbi de mümkün bulunmamakla ve uyuşmazlık konularının türü ve çerçevesi açısından anlaşamama son tutanağının dikkate alınmasının zorunlu olduğu, anlaşamama son tutanağında senetlerin güncel değeri üzerinden davalı tarafından satın alınmasına ilişkin talebin yer almadığı birlikte değerlendirildiğinde; mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında tefrik kararı verilen senetlerin güncel değeri üzerinden davalı tarafından satın alınmasına ilişkin talep ve dava yönünden zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin yapılmadığı kabul edilmiştir.
Dava dilekçesinde dava konusu edilen her üç talep birbirinden bağımsız ve ayrı dava konusu olabilecek nitelikte taleplerdir. Buna bağlı olarak her biri ayrı harca tabidir. Davacı taraf üç ayrı konudaki talebi yönünden yalnız belirsiz alacak niteliğinde açtığı kar payı alacağı için 50.000,00TL’nin tahsili talebinde bulunmuş, tensip tutanağı ile davacı vekilinden diğer talepleri yönünden de harca esas değeri bildirerek, bildireceği değerler üzerinden peşin harcın yatırılması istenmiş, ara kararına uygun olarak davacı tarafça harca esas değerler bildirilerek peşin harç yatırılmıştır. Her bir talebin birbirinden bağımsız olması nedeniyle dava dilekçesinde üç ayrı dava konusu ve talep yönünden arabuluculuk dava şartının yerine getirilmesi zorunludur. Bu taleplerden birinin zorunlu arabuluculuk görüşmelerine konu olmaması halinde zorunlu arabuluculuk şartının o talep yönünden yerine getirilmiş sayılması mümkün değildir. Somut olayda ise dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünün 1. ve 2. maddelerindeki talepler zorunlu arabuluculuk görüşmelerine konu edilirken 3.maddeye konu senetlerin güncel değeri ile davalı tarafından satın alınmasına ilişkin talep yönünden zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin yapılmadığı son tutanaktan anlaşılmakla bu talebe yönelik davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle dinlenmesi mümkün olmayıp usulden reddine karar vermek zorunludur.
Mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında; üç talepten biri olan senetlerin güncel değeri ile davalı şirket tarafından satın alınmasına karar verilmesi talebine yönelik davanın zorunlu arabuluculuk görüşmelerine konu edilmemesi nedeniyle usulden reddi gerekip diğer iki talebe ilişkin davanın yargılamasının esastan görülecek olması nedeniyle tefrikine karar verilen talep yönünden tarafların yasa yollarına ilişkin haklarını bir an önce kullanmaları veya taraflarca yasa yollarına başvurulmaması halinde davacı tarafın yeniden talepte bulunacaksa zorunlu arabuluculuk yoluna gittikten sonra dava açması halinde, davaların birleştirilmesiyle birlikte görülmelerinin HMK’nun 166.maddesi hükmü çerçevesinde usul ekonomisi, yargılamanın hızı, çelişkili hükümlere yol açılmaması açısından yararlı ve gerekli olduğu göz önünde tutularak; ön inceleme öncesi davanın tefrikine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizin …/… esas sayılı dosyasından tefrik edilen bu dosyada dava; davacıya ait kurucu intifa hisse senetlerinin güncel değeri ile davalı şirket tarafından satın alınmasına karar verilmesine ilişkindir.
Bu davanın konusunun bir miktar para alacağına ilişkin alacak davası niteliğinde olması ve ticari dava niteliğinde bulunması nedeniyle, dava, zorunlu arabuluculuk yoluna ve görüşmelerine tabidir.
6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun üçüncü maddesinin birinci fıkrasında davacının arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağı aslını veya onaylanmış örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, eklenmemesi halinde verilecek bir haftalık kesin süre içerisinde sunulması gerektiği, aksi taktirde dava dilekçesi tebliğ edilmeksizin ve arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında tefrik kararı sonrası dava konusu olarak kalan iki talep hakkında zorunlu arabuluculuk görüşmeleri yapılmasına rağmen adı geçen dosyadan tefrik edilerek bu dosyaya konu edilen, davacıya ait kurucu intifa hisse senetlerinin güncel değeri ile davalı şirket tarafından satın alınmasına karar verilmesi talebine ilişkin davanın zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin konusu olmadığı, buna göre bu talep yönünden zorunlu arabuluculuk yoluna gidilmediği anlaşılmıştır.
Davanın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak talepli dava olmasına bağlı olarak ve nispi ticari dava niteliği itibariyle, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olmasına rağmen davacı tarafın yaptığı arabuluculuk başvurusunda bu talebin görüşme konusu yapılmadığı, bu talep yönünden ayrıca bir zorunlu arabuluculuk yoluna gidilmediği dikkate alınarak TTK’nın 5/A 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nın 114 (2) ve 115 (2) maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle;
1-7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 sayılı Kanunun 23. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurulmadan dava açılması nedeniyle, TTK’nın 5/A 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nın 114 (2) ve 115 (2) maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE ,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harcın asıl dosyadan aktarılmak suretiyle peşin alınması nedeniyle başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı taraf yararına A.A.Ü.T.’nin 7(2) ve 13(1-2) maddeleri uyarınca takdir edilen 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça asıl dava dosyasında yatırılan gider avansından bu dava dosyasına aktarılan gider avansında arta kalanın HMK 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvuru ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/11/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza