Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/896 E. 2022/957 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/896
KARAR NO : 2022/957

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/11/2022
KARAR TARİHİ : 25/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında navlun (taşımacılık) hizmet bedeline istinaden müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 12/02/2021 tarihli … numaralı fatura ile “Denizli Almanya Navlun Bedeli, Bekleme” hizmet konulu fatura düzenlediğini, faturaya konu navlun bedelinin, deniz ve nehir yolu ile taşınan eşya için taşıma hizmeti karşılığında gemi şirketine ödenen ücret olarak tanımlanmakta olup, davalı şirketin talebi üzerine müvekkili şirket tarafından davalıya ait yüklerin taşındığını ve usulüne uygun olarak da fatura düzenlendiğini, müvekkilinin davalıdan düzenlenmiş olan faturada belirtilen para ödeme borcunu ifa etmesini defalarca talep ettiğini ancak davalının borcunu ifa etmediğini, söz konusu faturanın ödenmemesinden kaynaklanan mağduriyetinin giderilmesi amacıyla İzmir 20. İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının haksız itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir 20. İcra Dairesinin …Esas sayılı icra dosyası,
3-Dava dilekçesine ekli olarak sunulan e-fatura,
4-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacı şirket tarafından davalı şirket adına davalı şirkete yüklerin taşınmasına ilişkin navlun hizmeti bedeline yönelik olarak düzenlenen 12/02/2021 tarihli … numaralı fatura ile “Denizli Almanya Navlun Bedeli, Bekleme” hizmet konulu 4.999,59-EUR bedelli faturanın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir 20. İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı …, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 4.950,00-EUR asıl alacak ve 49,58-EUR işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 4.999,58-EUR alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Dava konusu olan icra takibine dayanak alacağın sebebinin davacı şirketin davalı şirkete ait yüklerin deniz ve nehir yolu ile taşımasına ilişkin düzenlenen 12/02/2021 tarihli … numaralı fatura ile “Denizli Almanya Navlun Bedeli, Bekleme” hizmet konulu 4.999,59-Euro bedelli faturaya ilişkin olduğu görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 5/2. maddesi gereğince; Türk Ticaret Kanunu ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalara 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Beşinci Kitabında düzenlenen Deniz Ticaretine ilişkin hükümlerin uygulanmasının gerektiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından İzmir İli, il mülki sınırları yargı çevresinde yetkili olmak üzere İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi görevlendirilmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde; ”Mahkemenin görevli olması” hükmüne yer verilmiş olup, davanın görevli mahkemede açılması dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir 20. İcra Dairesinin …Esas sayılı icra dosyası, dava dilekçesine ekli olarak sunulan e-fatura ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın avacı şirket tarafından davalıya yüklerin taşınması nedeniyle düzenlenen 12/02/2021 tarihli … numaralı fatura ile “Denizli Almanya Navlun Bedeli, Bekleme” hizmet konulu 4.999,59 Euro bedelli faturanın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi talebine ilişkin olduğu, İzmir 20. İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 4.950,00-EUR asıl alacak ve 49,58-EUR işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 4.999,58-EUR alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davacı şirket tarafından davalı şirkete ait yüklerin deniz taşımacılığı ile taşındığı, deniz taşımacılığından kaynaklanan uyuşmazlıklarda İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin Deniz Ticareti İhtisas Mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu, mahkememizin iş bu davaya bakmaya görevli bulunmadığı anlaşılmakla, açılan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, davaya konu uyuşmazlığın Deniz Ticareti İhtisas Mahkemesinin görev alanında girdiği ve Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından İzmir İli açısından deniz ticaretine veya deniz sigortalarına ilişkin davalara münhasıran bakmakla görevli Deniz Ticareti İhtisas Mahkemesinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi olarak belirlendiği anlaşılmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE (DENİZ TİCARETİ İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA) GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/11/2022

Katip ..
e-imza.
¸

Hakim ..
e-imza.
¸

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.