Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/715 E. 2022/969 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/715
KARAR NO : 2022/969

DAVA : Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/06/2022
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili, davalılar tarafından 01.04.2004 vade tarihli 30.000,00-EURO bedelli ve 01.05.2004 vade tarihli 5.000,00-EURO bedelli senetlerin, borçları karşılığında müvekkili adına düzenlendiğini, senet bedellerinin vadesinde ödenmemesi nedeniyle, 06.03.2007 tarihinde İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … (eski numarası …) sayılı dosyasıyla, 35.000,00-EURO karşılığı 61.810,00-TL olarak o dönemde dövize uygulanan %3 faiz oranı talebiyle ikame edildiğini, 02.06.2022 tarihinde borçlu … tarafından yapılan 111.676,53-TL ödeme neticesinde dosyanın infaz olduğunu, Merkez Bankası verilerine göre icra takibinin ikame edildiği 06.03.2007 tarihinde 1 Euro 1.87-TL-1.88-TL’ye karşılık gelirken, ödemenin yapıldığı 02.06.2022 tarihinde 1 Euro 17,87-TL-17,60-TL’ye karşılık geldiğini, müvekkilinin temerrüt faizini aşacak şekilde zarara uğradığını, munzam zararının davalılar tarafından tazmini gerektiğini, bu nedenle; üçüncü kişilere devrinin ve müvekkilinin mağduriyetinin önlenmesi, alacağın karşılıksız kalmaması amacıyla “İzmir ili, Konak ilçesi, Üçkuyular Mah. … ada, … parselde kain K:… nolu bağımsız bölüm”deki davalı … payına ilişkin teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkilinin munzam(aşkın) zararı daha sonra ıslah edilmek üzere, şimdilik 2.750-EURO cinsinden alacaklarının, senetlerin vade tarihlerinden 02.06.2022 tarihine kadar EURO cinsinden alacağa işleyecek temerrüt faizi ve Yargıtay İçtihatlarında belirtilen yöntemler esas alınarak, icra dosyasına yapılan ödemelerin mahsubu neticesinde hesaplanacak munzam zararının, EURO cinsinden tahsili istemli belirsiz alacak davalarının kabulüne, yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacı tarafın tüm talepleri ile ilgili olarak zamanaşımı defiinde bulunduklarını, zamanaşımı defii nedeniyle davanın reddine karar vermek gerektiğini, esasa ilişkin olarak davacı tarafın tüm iddia ve savunmalarının gerçek dışı, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça 2007 yılında İzmir 20. İcra Dairesinde takip başlatıldığını ve talepte 35.000 Euro karşılığı 61.810,00-TL olarak belirtildiğini ve asıl alacağın %3 temerrüt faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini, davacı tarafça icra dosyasına sunulan dilekçe ile senet alacağının üzerine işlenecek %3’lük faizin Euro cinsinden alacağın üzerine işlenerek hesap yapılması gerektiğine ilişkin talepte bulunulduğunu, icra dairesince alacaklı vekilinin 2007 yılındaki takip talebinde Euro alacağının TL’ye çevrilerek takibe geçtiği anlaşıldığından alacaklı vekilinin talebinin takibi genişlettiği gerekçesiyle talebin reddine karar verildiğini, bunun üzerine memur işleminin şikayeti ve işlemin iptali için İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını ve bu davanın halen derdest olduğunu, müvekkillerinin aciz durumdan çıkar çıkmaz ilk olarak icra dosyasına olan borçlarını ödemiş olduklarını, açılan davada müvekkillerinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı arabuluculuk son anlaşamama tutanağı,
2-İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası,
3-Konak Tapu Müdürlüğü nezdinde İzmir ili, Konak ilçesi, Üçkuyular Mah., … ada, … parselde kayıtlı, K:…, … numaralı bağımsız bölüme ilişkin takyidatlı tapu kayıtları,
4-İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı adına düzenlendiği iddia olunan 01/04/2004 ödeme tarihli 30.000,00-Euro bedelli ve 01/05/2004 ödeme tarihli 5.000,00-Euro bedelli senetlerin vadelerinde ödenmemeleri neticesinde davacı tarafça İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi kapsamında borçlu tarafça yapılan 111.676,53-TL tutarındaki ödeme mukabilinde dosyanın infazen kapatılmasına rağmen borca konu döviz kurundaki artış dikkate alınarak davacının munzam zararının hesaplanması ve hesaplanacak zarar bedelinin Euro cinsi üzerinden davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir.
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu anlamda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi, kaynağı ne olursa olsun temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir. Borcun dayanağı haksız fiil, sözleşme, sebepsiz zenginleşme, kanun yahut vekâletsiz iş görme olabilir. Öte yandan hemen belirtilmelidir ki; aşkın (munzam) zarar borcunun hukukî sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. Bu nedenle borçlunun aşkın (munzam) zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun, ifasına kadar geçen zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ikinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. Ancak alacaklının zararının temerrüt faizinden az yahut temerrüt faizine eşit olması durumunda, zararın temerrüt faiziyle karşılanacak olması sebebiyle aşkın (munzam) zararın varlığından söz edilemez. Bu aşamada önemle belirtilmelidir ki; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamına kanunî temerrüt faizinin yanında akdi temerrüt faizinin uygulandığı borç ilişkileri de dâhildir. Eş söyleyişle alacaklının, borçlu ile arasındaki hukukî ilişkiden doğan temerrüt faizinin akdi yahut yasal olması, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğine engel teşkil etmez. Burada önem arz eden husus alacaklının temerrüt faiziyle karşılanamayan zararının mevcudiyetinin ispatıdır.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Zira aşkın (munzam) zarar sorumluluğu, temerrüt faizinden sorumluluktan farklı olarak kusur sorumluluğuna dayanmakta olup burada aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Ancak aşkın (munzam) zarar iddiasının ileri sürüldüğü durumlarda sorumluluk için, diğer koşulların varlığı durumunda borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun varlığı asıldır. Başka bir anlatımla temerrüt sonrasında borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun alacaklı tarafından ispatı gerekmez. Aksine borçlu, temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlamadıkça ortaya çıkan aşkın (munzam) zarardan sorumludur.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken son koşul ise; borçlunun temerrüdü ile alacaklının aşkın (munzam) zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir. Bu çerçevede alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi ile ileri sürdüğü aşkın (munzam) zarar olgusu arasındaki illiyet bağını ispatla yükümlüdür.
Aşkın (munzam) zarar bu hukukî niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması hâlinde dahi (TBK m. 122/2) takip veya davanın konusuna dâhil bir borç olarak da kabul edilemez. Bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamakta olup ayrı bir dava ile de zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
Uyuşmazlık çerçevesinde üzerinde durulması önem arz eden bir diğer husus ise, aşkın (munzam) zararın ispatı olup esasen aşkın zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (Uygur, s. 816).
Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Buradan hareketle kanun koyucu tüm bu ekonomik olumsuzlukları değerlendirip, bunların doğuracağı zarar dolayısıyla tazminat oranını T.C. Anayasası’ndan aldığı yasa yapma yetkisine dayanıp temerrüt faizi olarak belirlemiş iken, zımnen bu takdirin yerinde olmadığı ileri sürülüp sadece aynı ekonomik göstergelere dayanılarak tazmin edilecek zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu kabul edilemez.
Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesine dayanılarak aşkın (munzam) zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.
İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçluların … oldukları, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlular aleyhinde 61.810,00-TL (35.000,00-Euro karşılığı) asıl alacak ve 5.485,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 67.295,00-TL üzerinden icra takibi başlatıldığı, 02/06/2022 tarihinde … tarafından yapılan 111.676,53-TL bedelli ödeme neticesinde dosyanın infazen kapatıldığı görülmektedir.
İcra takibinin dayanağı, keşidecisi …, kefili …, lehtarı … olan, 23/12/2003 tanzim, 01/04/2004 vade tarihli, 30.000,00-Euro bedelli senet ile keşidecisi …, kefili …, lehtarı … olan, 23/12/2003 tanzim, 01/05/2004 vade tarihli, 5.000,00-Euro bedelli senetlerdir.
Davalılar vekilinin zamanaşımı itirazında bulunması üzerinde mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde, davaya konu uyuşmazlığın, taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı adına düzenlendiği iddia olunan 01/04/2004 ödeme tarihli 30.000,00-Euro bedelli ve 01/05/2004 ödeme tarihli 5.000,00-Euro bedelli senetlerin vadelerinde ödenmemeleri neticesinde davacı tarafça İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi kapsamında borçlu tarafça yapılan 111.676,53-TL tutarındaki ödeme mukabilinde dosyanın infazen kapatılmasına rağmen borca konu döviz kurundaki artış dikkate alınarak davacının munzam zararının hesaplanması ve hesaplanacak zarar bedelinin Euro cinsi üzerinden davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davaya dayanak senetlerin vade tarihlerinin 01/04/2004 ve 01/05/2004 olduğu, İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin tarihinin 06/03/2007 olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 814. maddesinde; ”Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmü düzenlemesini içerdiği, bir kambiyo senedine ilişkin olarak icra takibi başlatıldıktan sonra, zamanaşımı süresinin hangi hallerde kesileceği ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 750. maddesinde düzenlenmiş olup, madde hükmünün; ”Zamanaşımı; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesiyle kesilir.” ibrelerini içerdiği, bu kapsamda davaya konu senetlerden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin senetlerin vade tarihlerinden itibaren 3 yıllık süre sona ermeden önce ikame edilmiş olduğu, senetlerden kaynaklanan alacak bedelinin tamamının takibe konu edildiği dikkate alındığında icra takibinin zamanaşımını kestiği anlaşılmakla, davalılar vekilinin zamanaşımı itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı … vekili tarafından takip talebinde alacağın döviz cinsi üzerinden tahsilinin talep edildiği, harcın hesaplanabilmesi amacıyla takip tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının belirtildiği, borçlu tarafından TL üzerinden belirlenen alacak ve faizinin ödenmesi neticesinde icra dosyasının infazen kapatılması sebebiyle açılan şikayet davası olduğu ve dosyanın halen derdest olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinde; ”Konusu para olan borç ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Keza, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/04/2013 tarih ve 2012/12-1072 Esas 2013/496 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Bilindiği gibi, 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 Sayılı Kanun’un 29.maddesiyle 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu (BK.)’nun 83.maddesine bir fıkra eklenerek, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir.
Yabancı para alacağı bir kambiyo senedine bağlanmışsa ilke olarak kambiyo senedinde aynen ödeme şartı bulunsun veya bulunmasın, yabancı para alacaklısı, alacağının, vadesinde ödenmemesi halinde, vade veya fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödenmesini talep edebilecektir.
Bu arada, yabancı para üzerinden tanzim edilmiş kambiyo senedinin icraya konulması halinde olaya uygulanması zorunlu İcra ve İflas Kanunu (İİK.)’nun 58 nci maddesinin 2.fıkrasının 3 ncü bendi hükmünün de irdelenmesi gerekir.
Yerleşik görüşe göre, İcra ve İflas Kanunu’nun 58 nci maddesinin 3.bendinin emredici nitelikte olduğu yönündedir.
İİK’nun 58/3 ve 3678 Sayılı Kanun ile 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 83. maddesine eklenen fıkrası uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre, Türk parası ile ödenmesini isteyebilir. Alacaklı takip talepnamesi ile seçim hakkını vade veya takip tarihi itibariyle kullanmış ise, sonradan fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesap yapılmasını isteyemez.
Takip talebinde, alacaklının yabancı parayı Türk parasına çevirme zorunluluğu yanında yabancı para alacağı için temerrüt faizi talep etmek isterse vade tarihi ile takip tarihi arasında işlemiş temerrüt faizini yine yabancı para olarak hesaplayıp (3095 sayılı Kanun m.4/a), takip tarihindeki kur üzerinden Türk parası olarak talep etmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu’nun 18.12.2002 gün ve E:2002/12-1058, K:2002/1064 sayılı ilamı)…” ibarelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen madde hükmünden anlaşıldığı üzere, borçlusu temerrüte düşen alacaklının, döviz cinsinden olan alacağının tahsili noktasında, alacağının aynen döviz cinsi üzerinden veya döviz cinsinin takip tarihindeki kur değeri karşılığı olan Türk Lirası üzerinden tahsilini talep etme hakkı bulunduğu, icra dosyasında yer alan takip talebinde de görüldüğü şekilde alacaklı vekilinin, alacak bedelini 61.810,00-YTL, işlemiş faiz bedelini 5.485,00-YTL, toplam alacağı ise 67.295,00-YTL olarak, asıl alacağın yıllık %3 temerrüt faizi ile tahsilini talep ettiklerini açık bir şekilde belirttiği, tercihini yabancı para cinsinden olan alacağın takip tarihindeki Türk Lirası üzerinden tahsili doğrultusunda kullandığı anlaşılmakla birlikte, alacağın Türk Lirası üzerinden ödenmesi akabinde tahsilin döviz cinsi üzerinden talep edildiği beyan edilerek munzam zararın varlığından bahsedilmesi mahkememizce kabul edilebilir görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı arabuluculuk son anlaşamama tutanağı, İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası, Konak Tapu Müdürlüğü nezdinde İzmir ili, Konak ilçesi, Üçkuyular Mah., … ada, … parselde kayıtlı, K:…, … numaralı bağımsız bölüme ilişkin takyidatlı tapu kayıtları, İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı adına düzenlendiği iddia olunan 01/04/2004 ödeme tarihli 30.000,00-Euro bedelli ve 01/05/2004 ödeme tarihli 5.000,00-Euro bedelli senetlerin vadelerinde ödenmemeleri neticesinde davacı tarafça İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi kapsamında borçlu tarafça yapılan 111.676,53-TL tutarındaki ödeme mukabilinde dosyanın infazen kapatılmasına rağmen borca konu döviz kurundaki artış dikkate alınarak davacının munzam zararının hesaplanması ve hesaplanacak zarar bedelinin Euro cinsi üzerinden davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi talebine ilişkin olduğu, İzmir 20. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlular aleyhinde 61.810,00-TL (35.000,00-Euro karşılığı) asıl alacak ve 5.485,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 67.295,00-TL üzerinden icra takibi başlatıldığı, 02/06/2022 tarihinde … tarafından yapılan 111.676,53-TL bedelli ödeme neticesinde dosyanın infazen kapatıldığı, icra takibinin dayanağı, keşidecisi …, kefili …, lehtarı … olan, 23/12/2003 tanzim, 01/04/2004 vade tarihli, 30.000,00-Euro bedelli senet ile keşidecisi …, kefili …, lehtarı … olan, 23/12/2003 tanzim, 01/05/2004 vade tarihli, 5.000,00-Euro bedelli senetler olduğu, icra dosyasında yer alan takip talebinde alacaklı vekilinin, alacak bedelini 61.810,00-YTL, işlemiş faiz bedelini 5.485,00-YTL, toplam alacağı ise 67.295,00-YTL olarak, asıl alacağın yıllık %3 temerrüt faizi ile tahsilini talep ettiklerini açık bir şekilde belirttiği, alacaklı vekilinin takip talebinde alacak bedeli ve işlemiş faiz bedeli açısından döviz cinsi üzerinden talepte bulunabilecekken, seçim hakkını kullanarak döviz cinsinden olan alacağın takip tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığını talep ettiği, alacağın takip tarihindeki kur karşılığında Türk Lirası değerinin işlemiş faizi ile birlikte borçlu tarafından ödenmesi neticesinde borcun sona ermiş olduğu, takip talebinin düzenlenmesi ve icra dairesine sunulması anında seçimlik hakkını kullanan alacaklının, almış olduğu ödeme akabinde munzam zararının olduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile bakiye 773,18-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalıların kendilerini vekille temsil ettirdikleri göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸ e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.