Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/713 E. 2022/879 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/713 Esas
KARAR NO : 2022/879

DAVA : Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2022
KARAR TARİHİ : 02/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı … adına İzmir 16. İş Mahkemesinin …/… esas, davacı … adına İzmir 14. İş Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyalarında görülmekte olan tespit davalarında, dahili davalı … Tekstil İnşaat Temizlik Taşeronluk San. ve Tic. Ltd. Şti. unvanlı işyerinin münfesih olduğunun anlaşılması üzerine şirketin ihyası için İzmir 16. İş Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında iki haftalık kesin süre verildiğini bildirmiş, … Tekstil İnşaat Temizlik Taşeronluk San. ve Tic. Ltd. Şti.nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü cevap dilekçesinde; merkez-… sicil
numarasında kayıtlı … Tekstil İnşaat Temizlik Taşeronluk San. ve Tic. Ltd. Şti.nin 12/12/2011 tarihinde tescil edildiğini, 6103 sayılı Kanunun 20.maddesinin 1.fıkrası uyarınca
sermayesini zorunlu miktara yükseltmemesi sebebiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici
7.maddesi uyarınca çıkarılan münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye
edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve
ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğin 5.maddesinin a bendi uyarınca 04/04/2014
tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğunu, ihtarın 15/04/2014 tarih 8550 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığını, yasal süresi içerisinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 12/08/2014
tarihinde sicil kaydının resen silindiğini ve 18/08/2014 tarihinde ilan edildiğini, TTK geçici 7(15) maddesi uyarınca davanın süresi içinde açılmaması nedeniyle reddinin gerektiğini, terkinin yasal mevzuat hükümlerine uygun şekilde yapıldığını, şirket yetkililerinin basiretli tacir gibi davranarak bir bildirimde bulunmadıklarını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi’nin (4)/a bendi uyarınca ihtarın ulaşmadığı durumlarda ilanın ihtar yerine geçtiğini, bütün işlemlerin yasada öngörülen usul ve esaslar dahilinde yerine getirildiğini, Müdürlüğün yasal hasım olup, yapılan işlemlerde bir kusuru bulunmadığını, bu nedenle hakkında vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini, 6102 Sayılı Yasanın geçici 7. maddesinin uygulandığı dönemde derdest, dava
konusu şirket leh ve aleyhine açılan icra takibi ve dava olup olmadığının Müdürlük tarafından
bilinmesinin mümkün olmadığını bildirmiş, davanın öncelikle süre yönünden reddine, dava açılmasına sebebiyet vermemeleri nedeniyle aleyhlerine yargılama gideri ve vekâlet
ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME GEREKÇE:
Dava, TTK’nun geçici 7.maddesi hükmü uyarınca Ticaret Sicilinden resen silinen … Tekstil İnşaat Temizlik Taşeronluk San. ve Tic. Ltd. Şti.nin, davacılar tarafından İş Mahkemesinde açılan hizmet tespiti talepli davaların, görülüp sonuçlandırılabilmesi amacıyla sınırlı olmak üzere ihyası istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, her bir davacı yönünden ayrı mahkemelerde görülmekte olan hizmet tespiti davaları için bu dosyada birlikte talepte bulunmuş, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunmadığı dikkate alınarak, ihtiyati dava arkadaşı olan davacıların birlikte dava açmaları mümkün olmakla birlikte her bir davacının davasının birbirinden bağımsız olmasına bağlı olarak ayrı ayrı harç ödemelerinin gerektiği göz önünde tutularak davacılar vekiline, eksik harçları tamamlamak üzere süre verilmiş, davacı tarafça, süreye uyularak harçlar tamamlanmakla, yargılama yapılmıştır.
İhyası talep edilen İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün merkez-… sicil numarasında kayıtlı … Tekstil İnşaat Temizlik Taşeronluk San. ve Tic. Ltd. Şti.nin, 6103 sayılı kanunun 20.maddesinin 1.fıkrası uyarınca sermayesini zorunlu miktara yükseltmemesi sebebiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7.maddesi uyarınca çıkarılan münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye
edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve
ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğ’in 5.maddesinin a bendi uyarınca münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğu, ihtarın 15/04/2014 tarih 8550 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı, yasal süresi içerisinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 12/08/2014
tarihinde sicil kaydının resen silindiği ve 18/08/2014 tarihinde ilan edildiği, gerek davalı tarafça, dosyaya sunulan cevap dilekçesi ve ekindeki belge örnekleri, gerekse sicil kayıt örnekleri ile bellidir.
TTK’nun geçici 7 (15) maddesinde; “Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
TTK’nun 7(15) maddesinde düzenlenen beş yıllık süre, hak düşürücü süre niteliğindedir. Terkin işlemlerinin Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından kanunda aranan nitelikte yapılmaması, eksik ya da hatalı işlemler sonucunda terkinin yapılması halinde bu durumun hak düşürücü süreye etkili olmadığı yerleşmiş yargı kararları ile kabul edilmiştir. Hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına ilişkin tek istisna, terkin edilen şirket hakkında terkin tarihinde görülmekte olan bir davanın bulunmasıdır.
TTK’nun geçici 7(1).maddesinde; anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. 7.maddenin birinci fıkrası uyarınca 01/07/2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerinin ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı belirtilmiştir. Söz konusu maddenin 1/a bendinde 24/06/1995 tarihli ve 559 sayılı Türk Ticaret Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde Kararname gereğince sermayelerini anılan Kanun Hükmünde Kararname ile öngörülen tutarlara çıkarmamış anonim şirketler ile limited şirketlerin terkin edileceği düzenlemesine yer verilmiş, aynı maddenin 1/b bendinde kanunun yürürlülük tarihinden önce veya 01/07/2015 tarihine kadar münfesih olan anonim ve limited şirketlerden söz edilmiş ve 1/e bendinde ise kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış ancak genel kurulun toplanamaması nedeni ile ara bilançoları veya son ve kati bilançosu genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin işlemi yapılamayan şirket ve kooperatiflerden söz edilerek resen terkin sebepleri tadadi olarak sayılmıştır.
Somut olayda terkin edilen şirketin TTK’nun geçici 7.maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca, terkin işleminin yapılmış olması nedeniyle TTK’nun 7(15).maddesinde belirtilen beş yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 05/09/2022 tarih 2022/4251 esas ve 2022/5467 karar, 04/04/2022 tarih 2021/4453 esas ve 2022/2752 karar , 23/03/2022 tarih 2021/9156 esas ve 2022/2306 karar, 22/03/2022 tarih 2021/9037 esas ve 2022/2304 karar sayılı ilamlarında; TTK’nun geçici 7.maddesinde tadadi olarak sayılan sebepler dışında başkaca sebeplerle terkin işleminin yapılması halinde, hak düşürücü sürenin uygulanmasının mümkün bulunmadığı, 23/03/2022 tarih 2021/3516 esas ve 2022/2274 karar sayılı ilamında; TTK’nun 7(15).maddesindeki beş yıllık hak düşürücü sürenin tek istisnasının şirket hakkında terkin tarihinde derdest bir davanın bulunması olup, derdest bir icra takibinin hak düşürücü süre uygulamasına engel bulunmadığı, 22/03/2022 tarih 2022/1368 esas ve 2022/2224 karar sayılı ve 23/03/2022 tarih 2022/22 esas ve 2022/2286 karar sayılı ilamlarında; şirkete veya şirket yöneticilerine tebligat yapılmaması gibi nedenlerle terkin işleminin usulsüz olarak yapılmasının hak düşürücü sürenin uygulanmasına engel bir husus olmadığı, şirkete ve temsilcisine terkin öncesi yapılan tebligatların usulsüzlüğünün ancak davanın hak düşürücü süre içerisinde açılması durumunda incelenmesi gereken hususlar olduğu, 11/02/2022 tarih 2020/288 esas ve 2020/1181 karar sayılı ilamında; iş mahkemesindeki davanın terkinden sonra beş yıllık süre içinde açılmış olmasının, ihya davasının beş yıllık hak düşürücü süreden sonra açılmış olması nedenine bağlı olarak, süre yönünden reddine ilişkin karara bir etkisinin olmayacağı, 14/10/2021 tarih 2021/2387 esas ve 2021/6034 karar sayılı ilamında ve benzer çok sayıda ilamlarında; şirket alacakları ve hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren TTK’nun geçici 7.maddesinin 15.fıkrası son cümlesi uyarınca beş yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri kabul edilmiş ve bu ilkelere dayalı kararları istikrarlı olarak süre gelmiştir.
Davacının, ihyası talep edilen şirketin, geçmişte işçi sıfatıyla çalışanı olup, hizmet tespiti istemli dava açmasına bağlı olarak şirketin terkin edilmesi nedeniyle ihya davasını açmak zorunda kaldığı, şirketin ihya edilmeksizin taraf teşkilinin sağlanamayacak olmasına göre hizmet tespiti istemli davanın görülmesinin mümkün bulunmadığı, çoğu zaman işçinin emekli olabilmesi için fiilen çalışma süresi içinde hak düşürücü sürenin dava açılmadan sona erdiği birlikte değerlendirildiğinde, durumu açıklanan koşullara uygun işçiler yönünden hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerektiği düşünülse dahi TTK’nun 7(15) maddesinde açıklanan nitelikte bir istisnaya yer verilmediği ve bu durumda olan işçi statüsündeki kişilere hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına dair yerleşmiş yargı kararlarının bulunmadığı, aksine yukarıda örneklemelerle açıklandığı şekilde terkin edilen şirketin kanunda sayılan tadadi sebeplerle usulsüz işlemlerle terkin edilmiş olsa dahi şirkete ve yöneticilerine tebligat yapılmaksızın veya başkaca usulsüz işlemlerle terkin edilen şirket hakkında terkin tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde ihya davasının açılmaması halinde hak düşürücü süreden sonra açılan davanın bu nedenle reddinin gerektiği konusunda yerleşmiş Yargıtay kararlarının varlığının bulunduğu göz önünde tutularak; somut olayda, ihyası talep edilen şirketin 12/08/2014 tarihinde terkin edildiği, mahkememizdeki ihya davasının
TTK’nun 7(15) maddesinde düzenlenen beş yıllık hak düşürücü süreden sonra 15/09/2022 tarihinde açıldığı, bu davanın dayanağı olan İzmir 16. İş Mahkemesindeki …/… esas sayılı davanın 03/09/2019 tarihinde beş yıllık süreden sonra açıldığı, diğer İzmir 14. İş Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasındaki dava ise 02/06/2017 tarihinde beş yıllık süre içinde açılmış olsa da, bu durumun yukarıda açıklanan Yargıtay ilamı gereği ihya davası yönünden hak düşürücü süre uygulamasına engel olmadığı, bunun yanında gerek davacı tarafça, terkin tarihinde terkin edilen şirket hakkında derdest bir davanın bulunduğu iddiasında bulunulmadığı, gerekse toplanan deliller ve belge örnekleri ile bu yönde bir belgeye ulaşılamadığı birlikte değerlendirildiğinde, TTK’nun 7(15).maddesi uyarınca beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın, her iki davacı yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Hüküm: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davacıların, davalarının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7(15).maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
2-Her iki davacı yönünden Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken karar ve ilam harcı peşin alınmakla başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca kararın kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yokluğunda HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/11/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza