Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/647 E. 2022/941 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/647 Esas
KARAR NO : 2022/941

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/08/2022
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin 2005 yılından itibaren toptan ve perakende kuyum işi ile ilgili ticari faaliyetini sürdürdüğünü, ilk kurucu ortaklarının …, … ve şirket yetkilisi müvekkili … olduğunu, daha sonra ortak …’nın13.01.2014 tarihinde hisselerini eşit olarak diğer ortaklara devrederek ortaklıktan ayrıldığını, müvekkili …’ın tekstil şirketi sahibi olarak ticari hayatta faal olduğu için, kuyum ticaretindeki tecrübesi ve akrabalık bağı nedeniyle güven duyduğu … ile ortaklık kararı aldığını, müvekkili …’ın 30.12.2019 tarihinde şirketin tek yetkilisi olduğunda; şirket genel kurul toplantı ve müzakere defteri kendisine teslim edildiğinde alınan kararlardaki imzaların kendisine ait olmadığını ve sahte imzalar kullanılmak süretiyle kararların alındığını, şirketin zarara uğratılıp davalı … ve diğer davalıların birlikte hareket etmek suretiyle davacıları dolandırdıklarını görmesi üzerine alınan bağımsız denetim raporunda kanunsuz yollarla sahte evraklar ve kararlar ile şirketin içinin boşaltılarak davalının kendilerine menfaat sağladıklarının tespit edildiğini, müvekkiline şirketin borca batık olduğu söylenerek devredildiğini, davalı …’in uzun yıllar müvekkilini çok iyi ticari kazancı oldukları ve bu kazancın şirkete yatırım olarak değerlendirildiğini söyleyerek oyaladığını, müvekkilinin duyduğu güvenle kendi şirketinden edindiği gelirleri ve taşınmazlarını dahi satarak davacı şirkete sermaye olarak eklediğini, şirketin kuruluşundan 30.12.2019 tarihine kadar müdürlük görevini davalı …’in icra ettiğini ve 05.03.2010 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı ile 10 yıl süreyle şirketin münferit yetkili olarak seçildiğini, diğer ortakların resmiyette kısa süreli müdürlük görevi almış olmalarına rağmen şirket faaliyetine katılmadıklarını, davalı …’in, 03.05.2016 tarihinde abisi davalı …’e hisse devrettiğini, buna ilişkin alınan kararda bulunan imzanın müvekkili …’a ait olmadığını, daha sonraki süreçte hisse alımı ve devrinin müvekkile ait olmayan imzalar ile devam ettiğini, 06.06.2016 karar tarihli davalı … adına silah ruhsatı alınmasına ilişkin alınan karardaki müvekkiline ait imzanın da sahte olduğunu, davalı …’e ait olan 2007 ‘de kurulmuş ….Şirketinin 30.09.2016 tarihinde unvan değişikliği ile birlikte şirket amaç ve konusuna kuyumculuk ibaresinin eklendiğini, 2019 yılında ….Şirketinden mal alınmış gibi gösterilip davalı … ödemiş gibi yapılarak borcun kapatıldığını, davacı şirketin müşterisi … tarafından davacı şirket adına düzenlenen senetlerin 2018 yılında …Şirketi tarafından tahsil edildiğini, şirketin ve karar defterinin kendisine teslim edildiği ana kadar müvekkilinin sahte devir işlemlerinden haberi olmadığını, önceden kullanılan kredilerin davalı …’in hisselerini devretmesinden bir gün sonra şirket kayıtlarına 31.12.2019 tarihinde alınmış gibi kaydedilip borç kaydı yapıldığının uzman raporu ile belirlendiğini,2015 yılında şirket adına alınan altın kredisinin davalı … tarafından alındığını, şirket yetkilisi … ‘in TTK ‘nun 625. maddesi uyarınca yıllık olağan genel kurul toplantıları yapmadığını, finansal tablolar ve kâr dağıtımının görüşüp ibrasının gerçekleştirilmediğini, şirketin mali müşaviri …’ın davalı … ile birlikte usulsuz, kanunsuz işlemler ile iş birliği yaptığını, uzman raporunda gerçeği olmayan bütün işlemlerin üstünü örtmek amacı ile mali müşavir tarafından yapılan kayıtların hiçbir belgeye dayanmadan, belgesiz yapılmış kayıtlar olduğunun ve davalı …’in uzun vadeli senet ve uzun vadeli çekler ile satış yaptığının göründüğü gibi bazı firmaları senetleri ve cari bakiyelerini de karşıt hesabı belli olmayan muhasebe sorumlusu Mali Müşavir tarafından düzenlenen bir yevmiye kaydı ile alacakların kapatılmaya çalışılarak, sahte faturalar ve evrak kullanılarak şirketin zarara uğratıldığının tespit edildiğini, davalılar hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduklarını bildirmiş, fazlaya ilişkin haklar ve manevi tazminat davası açma hakkı saklı tutularak şimdilik 100.000-TL, maddi tazminatın zarar tarihinden itibaren ticari faiz ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş,19.10.2020 tarihli duruşmadaki açıklamasında dava dilekçesinde 100.000-TL olarak belirttikleri harca esas değeri her bir davacı yönünden 50.000-TL olarak talep ettiklerini bildirmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmaması nedeniyle zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre ile birlikte, davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açılmış olması nedeniyle görevsizlik ve yetkisizlik itirazında bulunduklarını, şirketin kuruluşundan itibaren ortakların birlikte aldıkları kararların usulüne uygun olarak sicil gazetesinde ilan edildiğini, davacı … adına sahte imza atılarak karar alınması ve benzeri bir durum söz konusu olmadığını, şirket ortakları tarafından alınan kararlar yönünden davacı …’ın, davacı ve davalı sıfatının birleşmiş olması nedeniyle dosyanın tefrik edilerek davacı … yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde kararlarda imzası bulunan davacı …’ın da sorumluluğunun doğacağını, uzman raporu şeklinde bahsedilen tek taraflı düzenlenmiş belgede belirtilen müvekkilleri aleyhine olan hususların hiçbirisini kabul etmediklerini, şirketin kuruluşundan itibaren ilk beş yıl için seçilen müdürlerin görev süresinin dolmasından sonra 16.03.2010 tarihinde yayınlanan ilan ile müvekkili …’in 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak seçildiğini, 2014 yılında açılmasına karar verilen Konak şubesinin 2015 yılında Kemeraltı şubesinin ise 2016 yılında terkin edildiğini, 2015 yılında tarihi Kemeraltı şubesinin kurularak müvekkili …’in şube müdürü olarak atandığını, 12.05.2016 tarihinde müvekkili …’in pay devir almasından sonra münferiden temsil ve ilzama yetkili müdür tayin edildiğini, 16.09.2016 tarihli ilan ile müvekkili …’in müdür olarak temsil yetkisinin sona erdiğini, o ilandan sonra da şirket yetkilisine ilişkin olarak herhangi bir ilan yapılmadığını, 2017 yılında Kuşhane Şubesinin tescil edilerek müvekkili …’in şube müdürü olarak atandığını, 30.12.2019 tarihli genel kurul kararı ile tüm şirket paylarının davacı …’a devredilmesi ile birlikte müvekkili …’in şubeler nezdinde müdürlüklerinin de son bulduğunu, T.T.K.’nunda sorumluluk şartları olarak, kusurlu hareket, zarar ve illiyet bağı öngörüldüğünü, zararın ise şirketin zararı, pay sahiplerinin ve alacaklıların doğrudan uğradıkları zararlar ve pay sahiplerinin veya alacaklıların dolayısıyla uğradıkları zararlar şeklinde düzenlendiğini, dava dilekçesinde hem ortağın hem de şirketin davacı olup, şirket zararı ile pay sahinin uğradığı zarar arasında bir bağ bulunmadığı gibi iki ayrı alacak kaleminin iki ayrı davanın konusunu teşkil etmesi nedeniyle toplamda 100.000-TL olarak talep edilen alacak yönünden alacağın somutlaştırılması gerektiğini, T.T.K.’nunda genel sorumluluk sebeplerinden ziyade özel sorumluluk sebeplerinin düzenlendiğini, davacı tarafın hangi sorumluluğa dayandığını hukuki olarak beyan etmemesi nedeniyle mesnetsiz ve soyut beyanlar ile davasına gerekçe yaratmaya çalıştığını, davacı … adına sahte olarak imzalandığı iddia edilen ve genel kurul kararlarında yer alan kararların hepsinin noter tarafından tasdik edilip usulüne uygun olarak ilan edilmiş kararlar olduğunu ve yapılan işlerin müvekkillerine verilen yetkiler içinde kalan ve yapılan işler olduğunu, müvekkillerinin şirketi veya paydaşları zarara uğratacak herhangi bir kusurlu hareketinin mevcut olmadığını, ortada mevcut bir zarar da bulunmamakla birlikte özel sorumluluk hallerinin de dosya kapsamında mevcut bulunmadığını, sorumluluğun bulunduğu kabul edilse dahi müvekkillerinin sorumluluk halinin sona erdiğini, 30.12.2019 tarihli genel kurul kararı ile tüm şirket paylarının davacı …’a devredilmesi ile beraber şirketin genel kurul toplantı ve müzakere defterinin kendisine teslim edilmesi ile birlikte davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmesinin gerekmesi nedeniyle, zararın ve sorumluların öğrenilme tarihinin şirketin tek ortaklı hale gelmesi ile başlamakla öğrenme tarihinin 30.12.2019 olup, müvekkilleri … ve … açısından zamanaşımı süresinin 30.12.2021 tarihi olması nedeniyle talep hakkının zamanaşımına uğradığını, 18.08.2017 tarihinden önceki zararlara ilişkin talep hakkının beş yıllık zamanaşımı nedeniyle mevcut olmadığını, pay sahibi ve müdür olarak tayin edilen müvekkillerinin müdürlük yetkisinin 16.09.2016 tarihinde son bulmuş olup müvekkillerinin zarara sebebiyet verecek kararları veya sorumlulukları mevcut olsa dahi taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkili …’ın şirketin mali müşavir olarak hizmet vermekte olup mesleği itibari ile gerek şirketi gerek paydaşları zarara uğratabilecek biri olmadığını bildirmiş, davacıların talepleri arasında hukuki bir bağ olmaması nedeniyle dosyanın tefrik edilmesine, aksi halde talep edilen 100.000-TL bedelin somutlaştırılması için davacı tarafa süre verilmesine, davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, TTK’nun 644(1)-a maddesinin yollaması ile TTK’nun 553 ve devamı maddeleri uyarınca; davacı …’ın ortağı olduğu davacı şirketin bir dönem yetkilileri olarak görev yaptığı iddia edilen davalıların, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ederek davacı şirketi ve ortağı zarara uğrattıkları iddiası ile verdikleri zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalılar vekili görevsizlik itirazında bulunmuş ise de, davaya konu uyuşmazlığın TTK’nun 553.maddesinde düzenlenmiş olmasına bağlı olarak davanın mutlak ticari dava niteliği nedeniyle mahkememizin görevli olduğu dikkate alınarak haklılık bulunmayan görevsizlik itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalılar vekili yetkisizlik itirazında bulunmuş ise de, TTK’nun 561(1)maddesinde yapılan düzenleme nedeniyle HMK’nun 14(2)maddesinin uygulama yeri bulunmasa ve buna bağlı olarak kesin yetki düzenlemesi bulunmasa da, davacı şirketin İzmir Ticaret Siciline kayıtlı olması nedeniyle TTK’nun 561(1)maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yer olan İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili bulunduğu göz önünde tutularak ve davalı tarafın yetkili yeri göstermek zorunda olmasına rağmen yetkisizlik itirazında yetkili mahkemeyi bildirmemesi nedeniyle yetkisizlik itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ortak ve yetkili … ile birlikte dava dilekçesinde davacı şirket ile davacı sıfatıyla yer almış ve davacı şirket adına da tazminat talebinde de bulunulmuştur. Şirket adına yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasının açılabilmesi için TTK’nun 621(1/g)maddesi uyarınca genel kurul kararı alınması zorunlu olup, bu nitelikteki kararın varlığı özel dava şartı niteliğindedir. Davalı tarafça, davanın açılması ile birlikte kanunda aranan genel kurul kararı dosyaya ibraz edilmemiştir. Ancak HMK’nun 115(2)maddesi uyarınca bu konudaki dava şartı tamamlanabilir dava şartı olmakla davacı tarafa ibrazı konusunda süre verilmiş, davacı tarafça, süreye ve ara kararına uyularak davalılar hakkında dava açılması konusunda alınan 02.11.2022 tarihli genel kurul kararı dosyaya sunulmuş, böylece bu konudaki özel dava şartı davadan sonra yerine getirilmesi nedeniyle davacı şirket yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmemiştir.
Dosyada toplanan tüm deliller ve Ticaret Sicil Kayıt örnekleri ile; İzmir Merkez … no ile sicile kayıtlı davacı … Kuyumculuk….Şirketinin 04.02.2005 tarihinde sicile kaydedilerek faaliyete başladığı, kurucu ortaklarının davacı … ile birlikte davalı … ve … olduğu, ortak …’nın 13.01.2014 tarihinde hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, ana sözleşmenin 8.maddesi ile ilk 5 yıl için kurucu ortakların her birinin münferiden şirketi temsile yetkili olarak atandıkları, 05.05.2016 tarihli pay devri sözleşmesi ile davalı …’in, adına kayıtlı hisselerden bir bölümünü davalı …’e devrettiği, bu devir ile birlikte şirket ortaklarının davacı ile davalılar … ve … oldukları, davalı …’in 03.05.2016 tarihli kararla aksi karar alınıncaya kadar müdür olarak seçildiğinin ilan edildiği, davalı …’in devraldığı hisselerin 29.08.2016 tarihinde davalı …’e devrederek ortaklıktan ayrıldığı ve 29.08.2016 tarihli kararla temsil yetkisinin sona erdiğine ilişkin karar alındığı, bu kez 07.12.2016 tarihli pay devri sözleşmesi ile davalı …’in, adına kayıtlı hisselerden bir bölümünü davalı …’e tekrar devrettiği, bu devir ile birlikte şirket ortaklarının yeniden davacı ile davalılar … ve … oldukları, devirden sonra şirketin temsili konusunda bir karar alınmadığı, 08.11.2017 tarihli üç ortak tarafından şirketin amaç ve konusunun değiştirilmesi başlıklı kararın alınarak tescilinin ve ilanının yapıldığı, 30.12.2019 tarihli pay devri sözleşmeleri ile davalı … ile davalı …’in şirketteki paylarını davacı …’a devrederek ortaklıktan ayrıldıkları, bu devir ile birlikte şirketin tek ortaklı hale geldiği, aynı tarihli kararla …’in şirket müdürlüğünün iptaline, davacı …’ın münferiden şirketi temsil ve ilzamla yetkili olmasına karar verildiği görülmüştür.
TTK’nun 644(1)-a maddesinde şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yönetici ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553.maddesinin limited şirketlere de uygulanacağı, TTK’nun 553(1)maddesinde; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yönetici ve tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ilan ettikleri taktirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklarına verdikleri zarardan sorumlu oldukları 560.maddede ise sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.
TTK’nun 553.maddesinde düzenlenen sorumluluk davası; maddede belirtildiği üzere yalnız şirket kurucuları, yönetim kurulu üyeleri, yönetici ve tasfiye memurları hakkında açılabilir nitelikte davadır. Şirket mali müşaviri olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan davalı …’ın maddede sayılan sıfatla davacı şirkette hiç görev yapmadığı dikkate alındığında adı geçen davalı hakkında sorumluluk davasının açılmasının mümkün bulunmadığı ve pasif husumet yokluğu halinin varlığının bulunduğu bellidir. Davalı … yönünden ise yöneticilik yaptığı dönem ise 03.05.2016 tarihi ile 29.08.2016 tarihi arası olması nedeniyle ancak bu dönem için aldığı kararlar ile yaptığı işlem ve eylemler yönünden sorumluluğun söz konusu olacaktır. Davalı …’in ise şirketin kuruluşu ile birlikte başlayan münferiden temsil yetkisinin 30.12.2019 tarihine kadar devam ettiği ve yetkili sıfatı ile karar işlem ve eylemlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. 30.12.2019 tarihinde davalı …’in tüm hisselerini devrederek ortaklıkla birlikte şirket temsilciliğinin sona erdiği, davacı …’ın tek ortak olup, bu tarihten itibaren şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğu sicil kayıtları ile bellidir. Her ne kadar davacı tarafça, bağımsız denetim raporuyla davalıların sorumluluğunu gerektiren karar iş ve eylemlerinin öğrenildiği bildirilmiş ise de, şirketin kurucu ortağı olan ve kuruluşla birlikte şirketi münferiden temsile yetkili olan davacının 30.12.2019 tarihinde yapılan devirden sonra şirketin tek ortağı ve münferiden yetkilisi olup, şirketin defter ve kayıtlarını incelemeden devreden ortağın payını devraldığı veya şirketin devralınmasından hemen sonra şirketin mali durumunun geçmişte yapılan işlem ve alınan kararların bilançolarının ve diğer mali verilerin incelenmediğini kabul etmek TTK ‘da tanımlanan basiretli tacir kavramına uymamaktadır. Davaya dayanak yapılan özel amaçlı finansal bağımsız denetim raporunun alınma tarihi 06.06.2022’dir. Bu tarih davacının 30.12.2019 tarihinde tüm hisseleri devralarak tek ortak ve yetkili olduğu tarihten yaklaşık iki buçuk yıl sonrasıdır. Davacı tarafça, davaya dayanak yapılan özel amaçlı finansal bağımsız denetim raporunun TTK’nun 560.maddesinde düzenlenen iki yıllık süreden sonra alınmış olmasına bağlı olarak ihmali nedeniyle davalıların verdiği zararı rapor sonrasında öğrendiğine ilişkin iddiasına değer verilmesi mümkün bulunmadığı gibi 30.12.2019 tarihi itibari ile şirketin tek ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle şirkete ait bütün defter ve kayıtları elinde bulundurması nedeniyle zararı ve sorumluyu öğrenebileceği ve öğrenmesi gerektiği göz önünde tutulduğunda dava tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle değil tüm davalılar yönünden öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın TTK’nun 560.maddesi uyarınca ZAMAN AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın peşin yatırılan 1.707,75-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 1.627,05‬ TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalılar yararına AAÜT’nin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı ve bunun dışında da davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacılar ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/12/2022

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza