Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/610 E. 2022/1036 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/610
KARAR NO : 2022/1036
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 03/08/2022
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılar murisi ile uzun yıllar arkadaşlık yaptığını, murisin 2016 yılı başında yakında ödemesi olduğunu ancak vadeli hesapta bulunan parasının vadesinin bozulmasını istemediğinden müvekkilinden 20.00,00-TL borç istediğini, karşılığında 20.000,00-TL bedelli senedi imzalayarak ciro ettiğini, alacağını tahsil etmek amacıyla İzmir 23. İcra Dairesinde icra takibi başlattığını ancak davalılar murisi … eşinin kalp hastası olduğunu bu sebeple kendisine tebligat çıkarmamasını, borcunu en kısa sürede ödeyeceğini söyleyerek müvekkilini sürekli oyaladığını ve borç ödenmeden 07/04/2021 tarihinde vefat ettiğini, takibin 28/04/2021 tarihinde yenilenerek … Esas sırasına kaydedildiğini, borçlunun mirasçılarına ödeme emri gönderildiğini ancak mirasçılar tarafından İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan … Esas sayılı dosyası ile takibin iptaline karar verildiğini, belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00-TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zamanaşımına uğradığını, davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, ayrıca muris lehine düzenlenen davaya konu senedin keşidecisinin … isimli kişi olduğunu, …’ın murisin 1. Sanayi Sitesinde bulunan iş yerinde 2003-2004 yıllarında kiracı olarak faaliyet gösterdiğini, murise olan borçlarını ödemediğini ve neticeten birikmiş kira borçlarına karşılık davaya konu senedi düzenleyerek müvekkillerinin murisine teslim ettiğini, muris tarafından … aleyhine kira alacaklarına ilişkin icra takibini başlatıldığını ve akabinde temerrüt nedeniyle İzmir 8. İcra Hukuk Mahkemesinin… Esas … Karar sayılı dosyası ile tahliye davası açıldığını, davacı ile murisin uzun yıllar boyunca yakın arkadaş olduklarını, davacının icra müdürlüğü görevinden emekli olduğunu, murisin kira kontratı düzenlenmesi, imzalanması, kira ile ilgili işlerde davacının tecrübesine danıştığını, murisin davacının yardımlarını karşılıksız bırakmadığını, maddi destek sağladığını, bahsi geçen …’ın kiracı olduğu dükkana tespit için gidildiğini, ve burada tutulan tutanağa davacının hazirun olarak imza attığını, yalnızca bu iş yeri ile sınırlı olmayıp mülkiyeti murise ait diğer mesken ve iş yerlerine ait kira sözleşmelerinde de davacının hazirun olarak imzalarının yer aldığını, kiracı … tarafından senedin ödenmemesi üzerine davacının murise senedi kendisine ciro etmesini, bu senedi tahsil edebileceğini, bedeli yarı yarıya paylaşabileceklerini söylediğini, bunun üzerine muris güvene dayalı senedi tahsil etmesi için davacıya teslim ettiğini, arada bir borç ilişkisi olmadığını, murisin maddi durumunun gayet iyi durumda olduğunu, murisin davacı dahil kimseye borcu bulunmadığını, muris cömert, yardımsever, paraya ihtiyacı olanlara yardım eden eli açık birisi olduğunu, davacının 2016 yılında verdiği borca karşılık murisin senedi ciro ettiğine dayandığını ancak senedin düzenlenme tarihinin 10/08/2013 ve ödeme tarihinin 01/10/2013 olduğunu, gerçekten borç para vermiş olsaydı karşılığında vadesi 3 yıl geçmiş senedi almasının akla, mantığa ve hayatın olacağın akışına aykırı olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası,
4-Tanık beyanları,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davalılar murisi tarafından ciro edilerek davacıya teslim edilen 10/08/2013 tanzim, 01/10/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli bonodan kaynaklanan alacak bedeli 20.000,00-TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava konusu alacak talebinin dayanağının, 10/08/2013 tanzim, 01/10/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli bono olduğu dikkate alındığında, ticari dava kavramı ve kambiyo senetleri açısından açıklama yapmakta fayda görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında değerlendirme yapılarak, her ne kadar davalılar vekilince İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında alacaklının davalılara müracaat hakkı bulunmaması sebebiyle alacağın adi alacak vasfına dönüştüğünden bahisle Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu iddiası ile mahkememizin görevli olmadığı belirtilmiş ise de, uyuşmazlığın temelini 10/08/2013 tanzim, 01/10/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli bononun oluşturduğu, bono ve bononun zamanaşımına ilişkin hükümlerin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlendiği, anılan Kanunun 4. maddesinde taraflardan biri tacir olmasa bile bu Kanunda düzenlenen hususlara ilişkin davaların ticari dava sayıldığının açıkça hükme bağlandığı, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları da dikkate alındığında bir senedin bono olup olmadığı, zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, zamanaşımına uğramış ise bile bu hususun tespiti ile sonucuna göre karar verme bakımından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin görev itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yine davalılar vekilinin zamanaşımı itirazında bulunduğu, davanın genel hükümler kapsamında alacağın tahsiline yönelik olarak ikame edildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde yer alan düzenlemeye göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacağın on yıllık zamanaşımına tabi olduğu, senedin vade tarihinin 01/10/2013 olduğu, davanın ise 03/08/2022 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, dava konusu edilen alacak yönünden zamanaşımı süresinin henüz sona ermediği anlaşılmakla, davalılar vekilinin zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçluların davalılar murisi Çerçis Sancakdar ile davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin borçlular aleyhinde 20.000,00-TL asıl alacak, 524,38-TL 01/10/2013 – 27/12/2013 arası işlemiş faiz, 2.266,30-TL 27/12/2013 – 14/12/2014 arası işlemiş faiz ve 2.755,89-TL 14/12/2014 – 06/04/2016 arası işlemiş faiz olmak üzere toplam 142.682,76-TL üzerinden icra takibi başlattığı, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 15.12.2021 tarih, … E. ve … K. sayılı ilamı ile takibin iptali15.12.2021 tarih, … E. ve … K. sayılı ilamı ile takibin iptaline karar verilmesi üzerine 13/02/2022 tarihinde dosyanın takibin iptali sebebiyle kapatılmasına karar verildiği görülmektedir.
İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında yapılan şikayet yargılamasının neticesinde, takibe dayanak bonodan sorumlu keşideci protesto edilmemesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 730. maddesine göre hamilin keşideci dışındakilere müracaat hakkı düşeceği, davacıların da sorumluluğunun murisin ciranta olmasından kaynaklandığı ve keşideci adına protesto düzenlenmediğinin cevaben çekişmesiz olduğu, bu halde davalı alacaklının davacılara müracaat hakkının bulunmadığı gerekçesiyle 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 170/a. maddesine göre takibin iptaline karar verildiği, tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine hükmün 25/02/2022 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Senetle İspat Zorunluluğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesinde; ”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde ise, ”Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmü ile senede karşı tanıkla ispat yasağı hususuna yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 202. maddesinde ise; ”Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” hükmü bulunmaktadır.
Davaya konu bononun vade tarihinin 01/10/2013 olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 814. maddesinde; ”Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmü düzenlemesini içerdiği, davaya dayanak senedin dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu, zamanaşımına uğramış bononun taraflar açısından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, tarafların iddia ve savunmalaraını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilecekleri kanaatiyle tanık dinletme talepleri kabul edilerek, tanık beyanları alınmıştır.
Davacı tanığı … 15/11/2022 tarihli duruşmada alınan beyanında, davacı ile davalılar murisini tanıdığını, davalılar murisi ile davacı aracılığıyla tanıştığını, davalılar murisinin Buca ilçesinde … mevkiinde iş yeri olduğunu, zaman zaman gidip beraber oturduklarını, bir gün davacıyı aradığında davalılar murisinin yanında olduğunu söylediğini, bunun üzerine yanlarına gittiğini, aynı yerde bulunan ganyan bayinin önünde çay içtiklerini, İrfan isimli bir şahısla beraber gittiklerini, davalılar murisinin kendilerine yemek ısmarladığını, yemek yedikleri sırada davalılar murisinin davacıya 20.000,00-TL’ye ihtiyacı olduğunu, bankada parası bulunduğu ancak faizde olduğu için bozduramadığını, alacaklı bir senedi olduğunu söylediğini, bunun üzerine davacının 20.000,00-TL bedeli yemekten sonra davalılar murisinin dükkanında çay içtikleri sırada davalılar murisine elden verdiğini, akabinde davalılar murisinin bir tane senedi cirolayarak davacıya verdiğini gördüğünü, davacı ile davalılar murisi 20.000,00-TL bedelli borç alışverişi açısından öncesinden görüştükleri için davacının 20.000,00-TL bedeli alarak görüşmeye geldiğini belirtmiştir.
Davacı tanığı … ise aynı duruşmada, davacı ile davalılar murisini tanıdığını, yaklaşık olarak beş sene önce … ile Buca ilçesinde bulunan … oraya gittiklerini, … Sok No:… adresine gittiklerini, çay içtiklerini, davalılar murisinin kendilerine ekmek arası köfte ısmarladığını, yediklerini, bu sırada davacının 20.000,00-TL tutarındaki parayı davalılar murisine verdiğini, davalılar murisinin ‘ölüm var, kalım var’ diyerek bir tane senedi davacıya ciro etmek istediğini söylediğini, davacının parayı vermesi üzerine davalılar murisinin bir tane senedi ciro etmek suretiyle davacıya elden verdiğini, davacı ile davalılar murisinin daha önceden konuştukları için davacının 20.000,00-TL’yi yanına alarak görüşmeye geldiğini, görüşme sırasında davalılar murisinin Akbank ve Denizbank’ta parası olduğunu ancak paraların faizde olduğunu söylediğini, hatta davalılar murisinin davacıya senetten dolayı eve tebligat göndermemesini, senet bedelini mutlaka ödeyeceğini söylediğini, davalılar murisinin maddi durumunun iyi olduğunu beyan etmiştir.
Davalılar tanığı … ise 24/11/2022 tarihli duruşmada, davacı ile davalılar murisini tanıdığını, davacıyı 5 yıldır tanıdığını, davalılar murisini ise 1983 yılından beridir tanıdığını, davalılar murisi ile davacının tanışıklığının davalılar murisine ait Kayseri’de bulunan bir taşınmaza ilişkin osmanlı tapusunun ortaya çıkmasından sonra gerçekleştiğini, davacı ile davalılar murisinin birlikte taşınmazı araştırmak için Kayseri’ye gittiklerini, daha sonra da… bey emekli icra müdürü olduğu için davalılar murisinin işlerini takip ettiğini, ilişkilerinin bundan ibaret olduğunu, davalılar murisinin kendi parası ve altınlarını dahi bitiremeden vefat ettiğini, davalılar murisinin çok zengin olduğunu, cuma günleri kendisine
ait apartmanın altında bulunan kahvehanenin önünde 20-30 kişiye köfte ekmek dağıttığını, davalılar murisi çok zengin olduğu için davacı …’dan borç almasının mümkün olmadığını, hatta bir keresinde altın paraları olduğu öğrenilmesin diye kendisine 5 adet cumhuriyet altını bozdurması için ricada bulunduğunu, davalılar murisinin kendisine her şeyi anlattığını, davalılar murisinden bir keresinde 3.000,00-TL borç aldığını, bu borcun karşılığında davalılar murisine aynı bedelde bir senet verdiğini, memur olduğu için o dönemde borcunu vadesinde ödeyemediğini, davalılar murisinin aldığım borç karşılığında kendisine verdiği senedi davacıya verdiğini, davacının kendisinin çalıştığı bölgede bulunan ve kendisini tanıyan insanların olduğu kahvehaneye gelerek kendisini sorduğunu, ne için sorduğunu davacıya sorduklarında davacının kendisinden alacaklı olduğunu ve elinde senet olduğunu söylediğini, kendisi imam olarak çalıştığı için bu durumun itibarını zedelediğini, …’nın yaşadığı süre boyunca davalılar murisinden çeşitli şekillerde istifade ettiğini, davalılar murisinin …’ı çağırdığında yanına gelmesi için taksi ücretini karşıladığını, davacıya yemek ikram ettiğini ve yine evine dönerken taksi ücretini ödediğini, bunun her
zaman böyle olduğunu, sadece bir günlük olay olmadığını, …’nın 2016 yılındaki maddi durumunun 20.000,00-TL borç verebilecek kadar iyi olmadığını, hatta bir keresinde davalılar murisinin davacıya hitaben sende o kadarcık para da mı yok dediğini duyduğunu, bunun üzerine davacının memur emeklisi olduğunu ve parası olmadığını söylediğini, nasıl ki davacı kendisinin aldığı borç karşılığı davalılar murisine verdiği senedi davalılar murisinin tahsil etmesi amacıyla davacıya vermesi üzerine kendisinden tahsil etmek için soruşturma yaptıysa, dava konusu senedi de davalılar murisinin tahsil etmesi amacıyla davacıya verdiğini düşündüğünü, davalılar murisi vefat ettikten sonra davacının senet karşılığında alacaklı olduğunu iddia ettiğini beyan etmiştir.
Davalılar tanığı … ise 06/12/2022 tarihli duruşmada alınan beyanında, davacı ile davalılar murisini tanıdığını, davalılar murisini uzun yıllardan beri arkadaşlıkları olması sebebiyle iyi tanıdığını, davacıyı ise davalılar murisi ile olan ilişkisinden ötürü bildiğini, davalılar murisini iş yerlerinin karşılıklı olması sebebiyle 1982 yılından beri tanıdığını, kendisiyle bir dönem beraber işte yaptıklarını, bir dönem kendisinin dükkanında kiracısı da olduğunu, davalılar murisinin dükkanından çıktıktan sonra davalılar murisinin dükkanının karşısında bulunan dükkana geçtiğini, davalılar murisinin dükkanını kendisinden sonra … isimli bir şahısa kiraladığını, … isimli şahsın kira bedellerini ödemeden dükkandan ayrıldığını, sonra davalılar murisinin kiracısı… ‘i Bodrum’da bulduğunu, kiracısı …’in elinden bir senet aldığını söylediğini, senedin bedelini bilmediğini, daha sonra bu senedin …’ya verildiğini, bunu kenisine davalılar murisi ile davacının bizzat söylediklerini, senedin bedelinin tahsil edilmesi amacıyla davacıya verilmiş olduğunu, davalılar murisinin senedi tahsil et masraflarını vereyim senet bedelini bölüşelim diye davacıya söylediğini, davalılar murisinin davacıdan para alması ve borç almasının mümkün olmadığını, kendisinin durumu iyi bir kişi olduğunu, hangi ortamda olursa olsun o varken kimsenin elini cebine sokamadığını, kimseye borcu olmadığını, alışverişinin çok düzgün olduğunu, davacının maddi durumunun iyi olmadığını, kendisinin davalılar murisine 20.000,00-TL borç vermesinin mümkün olmadığını belirtmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası, tanık beyanları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davalılar murisi tarafından ciro edilerek davacıya teslim edilen 10/08/2013 tanzim, 01/10/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli bonodan kaynaklanan alacak bedeli 20.000,00-TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davaya konu alacağa dayanak senedin kambiyo senedi olduğu, ancak vade tarihinin 2013 olduğu dikkate alındığında zamanaşımına uğramış olduğu, zamanaşımına uğrayan senedin davalılar murisi elinden sadır olduğunun aksi yönünde her iki tarafın da herhangi bir itirazı bulunmadığı, İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin borçlular aleyhinde 20.000,00-TL asıl alacak, 524,38-TL 01/10/2013 – 27/12/2013 arası işlemiş faiz, 2.266,30-TL 27/12/2013 – 14/12/2014 arası işlemiş faiz ve 2.755,89-TL 14/12/2014 – 06/04/2016 arası işlemiş faiz olmak üzere toplam 142.682,76-TL üzerinden icra takibi başlattığı, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 15.12.2021 tarih, … E. ve … K. sayılı ilamı ile takibin iptali15.12.2021 tarih, … E. ve … K. sayılı ilamı ile takibin iptaline karar verilmesi üzerine 13/02/2022 tarihinde dosyanın takibin iptali sebebiyle kapatılmasına karar verildiği, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında takibe dayanak bonodan sorumlu keşideci protesto edilmemesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 730. maddesine göre hamilin keşideci dışındakilere müracaat hakkı düşeceği, davacıların da sorumluluğunun murisin ciranta olmasından kaynaklandığı ve keşideci adına protesto düzenlenmediğinin cevaben çekişmesiz olduğu, bu halde davalı alacaklının davacılara müracaat hakkının bulunmadığı gerekçesiyle 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 170/a. maddesine göre takibin iptaline karar verildiği, tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine hükmün 25/02/2022 tarihinde kesinleştiği, alacağın her ne kadar zamanaşımına uğramış ise de kambiyo senedine dayandığı, davaya dayanak senedin dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu, zamanaşımına uğramış bononun taraflar açısından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, tarafların iddia ve savunmalaraını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilecekleri, mahkememizce dinlenilen tanıklardan davacı tanıklarının beyanlarının direkt olarak senedin davalılar murisi tarafından ciro edilerek davacıya teslim edildiği ana ilişkin olması sebebiyle görgüye dayalı olduğu, davalılar tanıklarının beyanlarının ise görgüye dayalı olmadığı, ayrıca davalılar tanıklarının yalnızca davalılar murisinin ve kısmen davacının maddi durumuna yönelik olarak beyanda bulundukları, açıklanan sebepler dahilinde davacı tanıklarının beyanları daha somut, görgüye dayalı ve hayatın olağan akışına uygun görüldüğünden mahkememiz nezdinde davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi yönünde kanaat oluştuğu, davalılar murisi zengin ise de vadeli hesaplarında bulunan paralarını vadelerinin bozulmaması sebebiyle çekmek istemeyebileceği, tarafların tanıklarının beyanlarından anlaşıldığı üzere tanışıklığı ve yakın arkadaşlığı bulunan ayrıca kendi işlerini takip ettirdiği davacı ile kısa vadeli alacak borç ilişkisi içerisine girmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, neticeten belirtilen gerekçeler dahilinde davacı tarafın iddialarını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatladığı anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Alacak talebinin KABULÜNE, 20.000,00-TL alacak bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.366,20-TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 341,55-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.024,65-TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 9,00-TL elektronik tebligat, 208,00-TL tebligat, 341,55-TL peşin harç ve 80,70-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 639,25-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.600,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/12/2022

Katip
¸

Hakim
¸

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.