Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/535 E. 2022/608 K. 18.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1044
KARAR NO : 2022/558

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (TBK’nun 19. Maddesi Uyarınca Muvazaalı İşlem İddiasından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/01/2017
KARAR TARİHİ : 22/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (TBK’nun 19. Maddesi Uyarınca Muvazaalı İşlem İddiasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkilinin dava konusu … ili, … ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazın muvazaalı satışlar öncesinde tapu maliki bulunan … San. ve Tic. A.Ş. nin ortağı olduğunu, dava dışı ortak ve şirket müdürü …’in ve davalı …’in … Spor Kulübü Derneği’nin başkanı ve yöneticisi iken kulubün mali sorunlarının çözümü için birlikte hareket ederek taşınmazı önce davalılardan …’in sahibi olduğu şirketler lehine … Bankası A.Ş. adına ipotekler tesis ettirdiklerini ve bilhare muvazaalı olarak taşınmazın … adına satışının gerçekleştirdiklerini, yapılan bu işlemlerinin tümünün muvazaalı ve yasaya aykırı olduğunu, şirket müdürü …’in üçüncü kişiler lehine ipotek vermesine yetkisi bulunmamasına rağmen banka lehine ipotek verdiğini, bunun yanında şirket müdürünün şirkete ait taşınmazı kendi adına alınacak krediler için de ipotek ettirmesinin yasaya aykırı olduğunu, taşınmazın şirket ortaklarından mal kaçırmak amacıyla 29/09/2010 tarihinde 400.000,00 TL gibi değerinin çok altında bir bedel gösterilerek muvazaalı olarak satıldığını, taşınmazı satın alan … ve diğer davalı …….Şirketinin yine aynı nedene dayanarak ve muvazaalı olarak işlem yaptıklarını ve taşınmazın 26/10/2011 tarihinde 420.000,00 TL gibi değer gösterilerek davalı şirkete muvazaalı olarak devrini sağladıklarını, bu şirketin ortakları ile … ve şirket müdürü … arasında yakın ilişki bulunduğunu, taşınmazın üçüncü kişilere devrindeki amacın yapılan muvazaalı olan işlemleri gizleme gayreti olduğunu, davalı şirket yetkililerinin de bu işlemlerin muvazaalı olduğunu bilmekte olup, birlikte hareket ettiklerini bildirmiş, taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, uyap sistemi üzerinden sunduğu 29/03/2018 tarihli dilekçesi ile taşınmazın …….Şirketi adına tescilini talep ettiklerinin bildirmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde ; dava konusu taşınmazın 420.000,00 TL bedelle 06/10/2011 tarihinde gerçek bir satış işlemi ile müvekkili şirket adına tescil edildiğini, konum itibariyle müvekkilinin uzun yıllar boyunca faaliyet göstermiş olduğu fabrikasının bulunduğu arsanın bitişiğinde bulunması nedeniyle müvekkili şirket tarafından satın alındığını, müvekkili şirketin dava konusu taşınmazı 3. Kişi, emlakçı vasıtası ile satın aldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde müvekkili şirketçe satın alınmazdan önce … lehine ipotek bulunduğunu, müvekkili şirketçe dava konusu taşınmazın satın alınmasında iyi niyetle hareket edildiğini, taşınmazın tapu kayıtlarına itibar edilerek işlem yapıldığını, davanın hukuka aykırı, haksız ve yersiz olduğunu bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi sunmamış, vekili duruşmalardaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, şirket ortağı tarafından açılan dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak davalılara devredildiği iddiasına dayalı, tapu kaydının iptali ile, şirket adına tescili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı Torbalı … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 17/10/2019 tarihli …/… esas ve …/… karar sayılı ilamı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 08/10/2019 tarihli ve …/… esas …/.. karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi nedeniyle 08/10/2019 tarihi itibariyle karar kesinleşmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/10/2016 tarih, 2016/10717 esas ve 2016/8183 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere muvazaaya dayalı şirket taşınmazının tapu kaydının iptali ve tescili istemli şirket ortağı tarafından açılan davalarda şirketler hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanmasının gerekmesi nedeniyle davanın mutlak ticari dava niteliğinde bulunduğu göz önünde tutularak ve bölge adliye mahkemesi kararı nedeniyle mahkememiz uyuşmazlığı çözmede görevli olduğu göz önünde tutularak yargılama yapılarak, hüküm kurulmuştur.
Dava konusu … ilçesi … köyünde yer alan … ada … parsel sayılı taşınmaz tapuda arsa niteliği ile kayıtlı olup, davacının ortağı olduğu … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin mülkiyetinde iken 29/09/2010 tarihinde 400.000,00-TL bedelle, malik …….Şirketini münferiden temsil ve imzaya yetkili … tarafından davalı … adına hareket eden …’ın satış işlemine katılımı ile davalı …’e satılmış, ardından … tarafından 06/10/2011 tarihinde 420.000,00-TL bedelle, satış işleminde davalı şirketin yetkilisi … ile …’in sözleşmeyi taraf olarak imzalamaları ile birlikte ……..Şirketine satılarak devredildiği, taşınmazın halen davalı ……..Şirketinin mülkiyetinde olduğu, tapu kayıt ve resmi senet örnekleri ile anlaşılmıştır.
Tapu kayıt örneği, bilirkişi raporu ve tanık beyanları ile dava konusu taşınmazın üzerinde herhangi bir yapı ve muhdesat olmadan her iki satış tarihinde devir gördüğü davalı şirketin satın almasından sonra taşınmaz üzerine faaliyet alanı ile ilgili olarak yapı ve tesisler inşa ettiği tespit edilmiştir.
Davacının ortağı olduğu …….Şirketi, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün, Merkez … sırasında sicil nosu ile kayıtlı, aile şirketi niteliğinde anonim şirket olup, dava konusu taşınmazın davalı …’e devredildiği tarihte ve dava tarihine kadar münferiden temsil ve ilzama yetkili ortak …’dir.
Davalı ……Şirketinin, dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihte ve dava tarihi itibariyle ortağı ve temsile yetkilisi …’dir.
Davalı ……Şirketinin, taşınmaz devir bedeli olan 420.000,00-TL’yi taşınmazı satın aldığı davalı …’e EFT yolu ile satış günü olan 06/10/2011 tarihinde havale ettiği gelen kayıtlar ile anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/02/2020 tarih 2018/4068 esas ve 2020/1064 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere taşınmazın satışı sırasında tapuda sırf satış bedelinin düşük gösterilmesi muvazaa iddiasını tek başına kanıtlamaz.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2019 tarih 2019/2707 esas ve 2019/5896 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere taşınmazın taraflar arasındaki satış bedeli ile keşifte belirlenen rayiç değeri arasında fark oluşu ile tarafların yakın hısım oluşlarına ilişkin sebepler tek başına muvazaanın ispatı için yeterli sebepler değildir. Bunun yanında satış işleminin davanın tarafları arasında yapılmış olması halinde muvazaa iddiasının yazılı delille ispatı gerekir. Satış bedelinin şirket müdürü tarafından kasaya konulmaması satışın muvazaalı olduğu göstermeye yeterli olmayıp, bu husus ancak müdürün sorumluluğunu gerektirir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2018 tarih 2018/3106 esas ve 2018/7215 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere şirket adına çok sayıda kayıtlı taşınmaz bulunması ve taşınmazın şirketin tek mal varlığı olmaması halinde TTK’nun 408(2-f)maddesi uyarınca bir genel kurul kararına ihtiyaç bulunmayıp, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanının yaptığı taşınmaz satışı geçerlidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/06/2014 tarih 2013/5676 esas 2014/12327 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere yapılan taşınmaz satışı için alıcının şirket hesabına herhangi bir ödeme yapmaması ve şirketten alacağı bulunduğu iddiasında bulunulması halinde taşınmazı satın alan kişinin şirketten alacağının gerçek olup olmadığı ve alacak miktarı konusunda deliller toplanarak karar verilmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2014 tarih 2013/16227 esas 2014/3507 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere sahtecilik iddiası ile açılan tapu iptal ve tescil davalarında yapılan ilk satışın yok hükmünde bulunması nedeniyle sonraki alıcılar yönünden iyi niyetten söz etmek mümkün olmadığında TMK’nun 1023.maddesi uyarınca iyi niyet iddiasının dinlenmesi mümkün değildir.
Şirket ortağı tarafından muvazaa iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davaları için zamanaşımı söz konusu olmayıp, iddianın tanık dahil, her türlü delille kanıtlanması mümkündür.
Davacı taraf, dava konusu taşınmazın şirket ortaklarından mal kaçırmak amacıyla değerinin çok altında bir bedel gösterilerek şirket yetkilisi … ile davalılar arasında muvazaalı olarak devirlerin yapıldığı, şirket yetkilisi … ile davalı … arasında yakın ilişki bulunduğu, taşınmazın üçüncü kişilere devrindeki amacın yapılan muvazaalı işlemleri gizleme gayreti olduğu, davalı şirket yetkilisinin de işlemin muvazaalı olduğunu bildiği ve … ve … ile birlikte hareket ettiği iddiasında olup, davalı … tarafından iddialara ilişkin savunma sunulmamış, davalı şirket taşınmazın emlakçılar aracılığı ile ve gerçek bir satış işlemi ile tapu kaydına güvenerek ve iyi niyetli olarak satın alındığı savunmasında bulunmuştur.
Davacı tanığı …; davacının 2003 yılından beri arkadaşı olduğunu, …….Şirketinin sahibi …’in yanında 2003 – 2017 yıllarında çalıştığını, …’in … Spor Klubü derneği 2005 yılında başkan olması ve yönetimde davalı …’in de bulunması nedeniyle davalı …’in şirkete gidip geldiğini, …’in başkanlığının 2010 yılına kadar devam ettiğini, bu süre zarfında … ve …’in sık sık görüştüklerini, 5 kardeşe ait şirketin yöneticisinin … olduğunu, diğer kardeşlerin şirkete pek fazla gidip gelmediklerini, şirket yöneticisi ile aralarında güven ilişkisi olduğunu, davalı …’in iki tane firması olduğunu, şirketin taşınmazlarını onların üzerine ipotek verelim diye …’e söylediğini duyduğunu, …’in maddi sıkıntılar yaşadığı için bu teklifi kabul ettiğini, sonrasında ipotek verilmesinden kaynaklı kredi işlemleri gerçekleşmeyince …’in …’e taşınmazı kendi üzerine devretmesini talep ettiğini, taşınmazların ipotek verilmesi nedeniyle şirkete herhangi bir maddi giriş olmadığını, … ile … arasında hukuki ticari bir ilişki olup olmadığını bilmediğini, …’in …’e benim tanıdıklarım var, arsayı sen bana tapu da sat, arsayı 3. Şahsa sattığımız zaman parayı aldığımızda sen bana yardım edersin, geri kalanı ile de borçlarını kapatırsın, ayrıca arsanın değeri 1,5-2 milyon eder dediğini duyduğunu, …’in amacının şirketi borçtan kurtarmak olduğunu, kardeşlerinden mal kaçırmak için taşınmazı devrettiğini bildiğini, sebebini bilmediğini, taşınmazın … ‘e satılmasından sonra …’in …’i şirkete getirerek … ile tanıştırdığını gördüğünü, …’in dava konusu taşınmazın yanındaki taşınmazın da davalı şirkete sattığını, …’in cemaat denilen yapılanmanın içinde olup, çocuk okutmak için …’ten cemaat için yardım aldığını, …’in amacının şirketten arsayı kurtarmak olduğunu, arsanın bir kısmı ile cemaate yardım etmeyi, diğer kısmının ise …’e verileceğini, bu süreçte …’in …’i iş yerine getirmeye başladığını, …’in bir kaç kere gidip geldiğini, arsanın üçüncü bir kişiye satışının konuşulduğunu, …’in …’den miktarını bilmediği para aldığını duyduğunu, …’in oyuna gelip para almadığı halde arsasından olduğunu, davalı şirket tanığı …; …’i 8-10 sene önce emlakçı arkadaşının vasıtasıyla bir kez gördüğünü, davalı şirketin sahibi …’i arsa satın alacağını söylediği için satılacak bir yer sebebiyle aradığını, …’in gerçek bedelin tapuda gösterilmesi halinde arsayı alacağını söylemesi üzerine karşı tarafın tapu harcının tamamını …’in üstlenmesini istediğini, tarafların 420-430 bin TL civarında pazarlıkda anlaştıklarını, paranın bankadan ödendiğini, ipotek konusunda konuşmalar yapıldığını, satış tarihinde taşınmazın boş olduğunu ve arsaların dönümünün 40-50 bin TL civarında satılıyor olduğunu, davalı şirketin aynı civarda 2 tane daha taşınmaz satın aldığını, komisyon ücretini davalı şirketin sahibi …’den aldığını, davalı şirket tanığı …; Tanık … ile birlikte emlakçılık yaptığını, …’ı bir arsa için kendilerini arayıp satılık yer olduğunu söylediğini, kendilerinin de …’in fabrikası olması nedeniyle ihtiyacı olduğunu düşünerek …’i aradıklarını, …’in satın almayı kabul ettiğini, 420.000,00 TL fiyatla anlaşıldığını, o tarihlerde taşınmazların bir dönümünün ortalama 30-40 bin TL olduğunu, …’in taşınmazı satan karşı tarafı bilmediğini, davalı şirket tanığı …; Ayrancılar’da 2004 yılından beri gayrimenkul danışmanlığı yaptığını, arkadaşı …’in …’nda emlakçılık yaptığını, taşınmaz alım satımına ihtiyaç ve talepler olunca birbirleri ile paslaştıklarını, 9-10 yıl önce arsanın sahibi …’in ofisine gelip arsasını satmak için yardım talep ettiğini, bunun üzerine …’i arayıp ona yönlendirdiğini, taşınmazın 450.000,000-TL civarına satıldığını, … ve kendisinin komisyonunu aldığını, … ile davalı şirket sahibinin birbirini tanımadığını, taşınmazın, davalı şirketin taşınmazına bitişik olması nedeniyle davalı şirkete teklifte bulunduklarını, satış tarihinde taşınmazın bulunduğu civardaki taşınmazların 40, 45, 50 bin TL değerinde olduğunu, anlaşma gereği tapu harcını şirketin karşıladığını, şirketin bu satın almadan sonra da başka komşu parselleri satın aldığını duyduğunu, davacı tanığı …; Davacının görümcesi olduğunu, davalı …’i eşim nedeniyle tanıdığını, eşinin spor klubü nedeniyle tanıştığı …’e arsayı satış gösterdiğini, …’in arsayı satmasından sonra öğrendiğini, arsanın kendisinin ve çocuklarının rızkı olduğunu, arsanın …’e satıldığını duyunca çıldırdığını, …’i arayıp arsayı niye ve ucuza sattığını sorduğunu, …’in bu …’le aramızda bir durum, senin bilmediğin şeyler var dediğini, satış bedelinin kendilerine hiç gelmediğini, geldiyse de haberi olmadığını, …’in adını duyduğunu, o zamanlar cemaatin kötü birşey olmayıp bunların cemaat olduğu, arsanın …’e satılmasında tuhaflık bulduğunu, ara sıra dükkana eşini basmaya gittiğini, bir gidişinde …, … ve eşinin bir arada olduğunu gördüğünü, …’in kendisine 170.000,00-TL civarında para verdiğini, bunu çözeceğiz deyip kendisini postaladıklarını, davacı tanığı …: Davacının ortağı olduğu şirketin muhasebesini tuttuğunu, davaya konu taşınmazın muvazaalı olarak satıldığına ilişkin bilgi ve görgüsü olmadığını, sadece şirketin bu taşınmazın kulaktan dolma muvazaalı olarak satıldığını duyduğunu, taşınmazın satıldığını şirketin ortaklarının kendisine söylediklerini, taşınmazın satılması durumunda faturasının kesilmesi gerektiğini ve şirket kayıtlarına intikalinin gerektiğini söylediğini, ancak herhangi bir işlem yapılmadığın, faturasının kesilmediğini, parasının da gelmediğini, davalı şirket tanığı …: …’in abisi olduğunu, …’i 20 yıldır tanıdığını, … Spor kulübünde yaklaşık 5-6 yıl birlikte yöneticilik yaptıklarını, … ile … arasında herhangi bir ticari ilişki olduğunu bilmediğini, … ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki veyahut yetkililerin özel ilişkisi olup olmadığını bilmediğini, yöneticiliği sırasında …’in … Spor külününe maddi destekte bulunduğunu, ancak kendisinin bu borçlar için ipotek tesisine ve yahut taşınmaz satışına ilişkin herhangi bir işlem yapıldığına şahit olmadığını, 2008 yılına kadar kendisinin de ……..Şirketinde müşterek yetkili olduğunu, daha sonra ayrıldığını, ipotek tesisi konusunda yetkileri bulunmadığını, buna ihtiyaçları da olmadığını, yöneticiliği sırasında bir deplasman maçı dönüşü uçakta …’in ……Şirketine ait olan bir taşınmazı kendisinin aldığını ve sattığını söylediğini, dava konusu taşınmazın komşu parselinin kendisine ait olduğunu, 7-8 ay sonra kendisini emlakçının aradığını, davalı şirketin ihtiyacı olduğunu söyleyerek taşınmazına alıcı olduğunu öğrendiğini, bildiği kadarıyla davalı ……Şirketinin yetkilisi ile … arasında tanışıklık ve görüşmüşlük bulunmadığını, 5900 metrekare yüz ölçümündeki yerine toplam 2012 yılında 350.000,00 TL verdiklerini, tarlasının hemen yanında 5 dönüm olan ve kardeşi …’in eşine ait olan tarlayı da 300.00,00 TL vererek aldıklarını, taşınmazının sanayi imarlı olup değerinin yüksek olduğunu, … Belediyesi’nin İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlanınca sanayi imarının kapandığını ve taşınmazının değerinin düştüğünü, …’in toplantılara gidip geldiğini bildiğini, ancak nereye gidip geldiğini bir cemaat ile bağı olup olmadığını bilmediğini, cemaatten ya da başka bir yerden bir yardım talebinin ……Şirketine gelip gelmediğini bilmediğini beyan etmişlerdir.
Görevsiz mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazın ilk satış tarihi olan 29/09/2010 tarihinde değerinin 1.702.995,72-TL, davalı şirkete satış tarihi olan 06/10/2011 tarihindeki zemin değerinin 1.866.951,97-TL olduğu, ayrıca davalı şirketin satın almasından sonra taşınmaz üzerinde 1.994.913,64-TL değerinde yapı ve tesis inşa ettiği bildirilmiştir. Mahkememizin ek rapor alınmasına ilişkin ara kararında da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere bilirkişilerin raporundaki değerlendirme ve hesaplamaların emsal kayıtlara dayanmaması, gerekçeli olmaması, denetime ve hükme elverişli tespitlerin ve hesaplamaların gösterilmemiş olması nedeniyle alınan ek raporda bu kez taşınmazın 29/09/2010 ilk satış tarihi itibariyle zemin değerinin 720.000,00-TL, davalı şirkete satış tarihi olan 06/10/2011 tarihinde 800.000,00-TL olabileceği bildirilmiştir. Her iki rapor arasında taşınmazın belirtilen değerlerinin arasında büyük fark takdir edilmesi üzerine tapu müdürlüğünden emsal kayıtlar da getirtilmek suretiyle ve tüm veriler göz önünde tutularak, taşınmazın satış tarihindeki ve dava tarihindeki değeri konusunda ikinci ek rapor alınmış, bu kez bilirkişiler ikinci ek raporda satışı ilk satış tarihi olan 29/09/2010 tarihinde taşınmazın zemin değerinin 480.000,00 TL, davalı şirkete satış tarihi olan 06/10/2011 tarihindeki zemin değerinin 560.000,00 TL olduğunu bildirmişlerdir. İkinci ek rapordaki emsal alınan tapu kayıtları, ek rapordaki gerekçeler ve değerlendirmeler ile özellikle emlakçı tanıklar ile tanık …’in beyanları dikkate alınarak, ikinci ek rapordaki hesaplama ve değerlendirmelerin usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olması nedeniyle yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına veya bilirkişilerden bir başka ek rapor alınmasına yer ve gerek görülmemiş, ikinci ek rapor hükme esas alınmıştır.
Hükme esas alınan ikinci ek rapora göre, dava konusu taşınmazın davalı …’e 400.000,00-TL bedele satıldığı 29/09/2010 tarihinde rayiç değeri 480.000,00-TL, davalı … tarafından davalı şirkete 420.000,00-TL bedelle satıldığı 06/10/2011 tarihindeki rayiç değeri 560.000,00-TL’dir.
Yukarıda açıklanan usul, yasa ve yerleşmiş Yargıtay Kararları ile tarafların iddia ve savunmalarına göre; davacı tarafça bir sahtelik iddiasına dayanılmayıp muvazaa iddiasına dayanıldığından, taşınmazı en son devralan davalı …….Şirketinin tapu kaydına güven ilkesi nedeniyle iyi niyetli olduğu ve satışın gerçek bir satış olduğu savunması karşısında TMK’nun 1023.maddesinde düzenlenen; tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyeti kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağına dair hükmü gereği, davacı tarafından, satışın gerçek bir satış olmadığı ve her iki davalı yönünden muvazaalı olarak taşınmazın mülkiyetinin kazanıldığının, ispat edilmesi zorunludur.
Öncelikle davaya konu her iki satışın, özellikle davalılar arasındaki devir işleminin gerçek bir satış işlemi niteliğinde olup olmadığı, davalıların muvazaalı olarak devirleri yapıp yapmadıkları konusunda deliller toplanmış, toplanan tüm delillere göre davacı şirket yetkilisi … ile davalı … arasında önceden gelen bir tanışıklık ve … tarafından taşınmaz satış bedelinin şirkete ödenmemesi gibi muvazaalı bir satış işlemi yapıldığı konusunda şüphe uyandıracak deliller bulunmasına rağmen davacı tarafın, bu yönden muvazaa iddiasını mahkememizde tam bir kanaat oluşturacak şekilde kanıtlayamadığı, bedelin ödenmemesinin ve … ile davalı …’in önceden var olan tanışıklıklarının ve aynı spor klübünde yönetici bulunmalarının muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeter olmadığı gibi, toplanan tüm deliller ile davalılar arasında yapılan satış işleminin gerçek bir satış işlemi niteliğinde olduğu, davacı tarafın davalılar arasındaki satış işleminin muvazaalı olarak yapıldığı iddiasını kanıtlayamadığı, talebin yalnız tapu iptal ve tescil istemi olduğu, davalılar arasında yapılan devir nedeniyle taşınmazın davalı şirket adına kayıtlı olduğu göz önünde tutulduğunda; dava konusu taşınmazın, davacının ortağı olduğu şirketin tek taşınmazı olup olmadığı, bu konuda genel kurul kararı alınmasına ihtiyaç bulunup bulunmadığı, davacının ortağı olduğu şirkete, davalı … tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı ve yine davacının ortağı olduğu şirketin, bankadan kullandığı krediler nedeniyle taşınmaz üzerine tesis ettiği ipotekte davalı şirketin, taraf olmaması nedeniyle bu ipoteklerin konulmasında bir gereklilik bulunup bulunmadığı gibi konuların araştırılması ile delil toplanmasının hükme bir etkisinin bulunmayacağı göz önünde tutularak bu konularda delil toplanmasına gerek görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen bilirkişi rapor ve ek raporları, dinlenen yeminli tanık beyanları ile; davacının ortağı olduğu …….Şirketine ait dava konusu taşınmazın, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkilisi … tarafından davalı …’e 29/09/2010 tarihinde 400.000,00-TL bedelle satıldığı, davalı …’in taşınmaz bedelini ödediği iddiasında bulunmadığı gibi şirket muhasebecisinin yeminli beyanından bu satış nedeniyle şirkete bir ödeme yapılmadığı, satışla ilgili fatura düzenlenmediği ve herhangi bir işlem yapılmadığı, bu konuların taşınmazın muvazaalı olarak ve bedelsiz satıldığına delil teşkil etmeyeceği gibi şirket yetkilisi …’in ortaklara ve alacaklılara karşı sorumluluğunu gerektiren haller olduğu, bunun yanında davalı … tarafından taşınmaz satışı ile ilgili …’in eşi tanık …’e 170.000,00 TL verdiği göz önünde tutulduğunda; davalı … ile şirket yetkilisi … arasında bir hesaplaşma ve mahsuplaşmanın yapılmış olabileceği, satış bedeli konusunda bedelin tahsili için …’e karşı dava açılmasının mümkün olduğu, davalılar arasında yapılan ikinci satış işlemi nedeniyle davacı tarafın, davalı şirket yönünden muvazaa iddiasını kanıtlayamamasına bağlı olarak şirket yetkilisi … ile davalı … arasında yapılan satışın muvazaalı olarak yapıldığı iddiası nedeniyle …’in, ……Şirketine satış nedeniyle ödeme yapıp yapmadığının, şirket tarafından fatura kesilip kesilmediğinin, taşınmazın şirketin tek taşınmazı olması nedeniyle TTK’nun 408(2-f)maddesi uyarınca bir karar alınıp alınmadığı konusunda delil toplanmasının hükmü etkileyecek olmaması nedeniyle bu konularda inceleme yapılması ve delil toplanmasının bir gerekliliğinin bulunmadığı, buna bağlı olarak …..Şirketinin defter ve kayıtlarının incelenmesine gerek olmadığı, davalı …’in 06/10/2011 tarihinde 420.000,00-TL bedelle taşınmazı davalı …..Şirketine satarak devrettiği, aynı tarihte davalı ……Şirketi tarafından banka yolu ile taşınmaz satış bedelinin tamamının davalı …’e havale edilerek ödendiği, ……Şirketi yetkilisi …’in eşi olan tanık …’in satış bedelinden 170.000,00-TL’lik bölümünü davalı …’in kendisine verdiğini belirttiği, buna göre davalılar arasındaki satış bedelinin aksi de kanıtlanamadığına göre tamamının ödendiğinin ve toplanan diğer delillerle piyasa rayicine uygun ve yakın bir bedelle satılmış olmasına bağlı olarak satışın gerçek bir satış olduğunun kabulü gerektiği, ilk satıştaki tapuda gösterin bedeli dahi bilirkişi raporuna göre belirlenen piyasa rayicine yakın olup, muvazaalı satış yapıldığına delil teşkil edecek açık bir farkı içermediği, dava dilekçesinde, ……Şirketinin yetkilisi …’in şirket adına taşınmaz üzerinde ipotek tesis etme yetkisi bulunmamasına rağmen kendi ve şirket adına kullanılan krediler için banka lehine ipotek tesis edilmesine ilişkin işlemlerin de muvazaalı yapıldığı iddia edilmiş ise de, dava tarihi itibariyle ilgili ipoteklerin terkin edilmiş olduğu, ipotek işlemleri ile davalı şirketin bir ilgisinin bulunmadığı göz önünde tutularak; daha önce tesis edilip terkin edilen ipoteklerle ilgili delil toplanmasında da bir gereklilik bulunmadığı, tanık beyanlarına göre aynı spor klübünde yöneticilik yapmaları nedeniyle şirket yetkilisi … ile … arasında muvazaalı bir satış yapılmış olduğu düşünülse bile davalı şirketin ve bu şirket ortağı ve yetkilisi sıfatı ile hareket eden …’in şirket yetkilisi … ve davalı … ile birlikte muvazaalı olarak hareket ettiğine ve ikinci satışın muvazaalı olarak yapıldığına dair davacı tarafın iddiasını kanıtlayamaması karşısında yapılan ilk satışın muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığının dava konusu ikinci satışı etkiler niteliğinin bulunmadığı, her ne kadar davacı tanıklarından … ile …, şirket yetkilisi … ile davalı … ve davalı şirket yetkilisi …’in cemaat ilişkisi çerçevesinde tanışıklarının bulunduğunu ve satıştan önce bir araya geldiklerini bildirmişler ise de, muvazaa iddiasını kanıtlar ayrıntılı ve somut beyanlarda bulunmadıkları gibi tanık …’ın bir dönem şirketin çalışanı, tanık …’in ise şirket yetkilisi …’in eşi olduğu, emlakçı tanıklar ile tanık …’in, davalı … ile … arasında bir tanışıklık bulunmadığına ve taşınmazın davalı şirkete satışı sürecine ilişkin beyanları karşısında tanıklar … ve …’in davalı şirketin muvazaası konusundaki beyanlarının hükme esas alınmasının dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmadığı, adı geçen tanıkların beyanlarının doğruluğu kabul edilse bile, davacının şirket ortağı olduğu ……Şirketi ve şirketin yetkilisi …, davalı ……Şirketi ve yetkilisi … ile davalı … hakkında ve dava konusu satıştan elde edilen paranın bir bölümünün cemaate verildiğine ilişkin adı geçen tanıkların beyanları nedeniyle davaya konu satışlar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ terör örgütüne yardım nedeniyle yapılmış bir soruşturmadan veya açılmış bir ceza davası bulunduğu iddiasının taraflarca dile getirilmemiş olması karşısında her iki tanık beyanının somut ve ayrıntılı bilgiler içermemesi nedeniyle muvazaa iddiasını kanıtlar niteliğinin bulunmadığı, buna karşın dinlenen emlakçı tanıkların, davalı … ile davalı şirket ve yetkilisi arasında satıştan önce bir tanışıklığın bulunmadığına, …’in taşınmazı satışa çıkarması üzerine, taşınmaza komşu fabrikasının bulunması nedeniyle davalı şirket yetkilisini arayıp, teklifte bulunduklarına ilişkin beyanları ile davalı şirket tarafından satış bedelinin tamamının ödenmiş olması ve taşınmazın piyasa rayicine uygun bedelle satıldığına dair bilirkişi raporları ile birlikte değerlendirildiğinde, beyanlarının bu tanıkların tarafsız nitelikleri de dikkate alındığında, gerek satış bedelinin piyasa rayicine uygunluğu gerekse davalılar arasında muvazaa bulunmadığı yönünden hükme esas teşkil edecek nitelikte olduğu, bunun yanında tanık …’in yeminli beyanında, davalı … ile … arasında bir tanışıklığın olduğunu bilmediğini, dava konusu taşınmaza komşu olan kendisine ait taşınmaz ile kardeşi …’e ait taşınmazın da davalı şirkete yakın tarihlerde yine dava konusu taşınmazın bedeline yakın miktarlarda satıldığına ilişkin beyanlarının hükme esas alınır nitelikte olup, emlakçı tanıklar ile tanık …’in beyanlarının gerek davalı şirketin muvazaasının bulunmadığı, gerekse dava konusu taşınmazın piyasa rayicine uygun bedelle davalılar arasında satışının gerçek satış niteliğinde yapıldığını kanıtlayan deliller olduğu, bilirkişilerden alınan ikinci ek raporda taşınmazın belirlenen rayiç değerine göre ve adı geçen tanık beyanları ile satışın yapıldığı gün davalı şirket tarafın davalı …’e satış bedelinin eksiksiz olarak banka yoluyla ödemesinin yapılmış olduğu birlikte değerlendirildiğinde, davacıların, davalı şirketin muvazaalı olarak satış işlemini yaptığı iddiasını kanıtlayamadıkları, davalılar arasında yapılan satış işleminin gerçek satış niteliğinde olup, satış bedelinin, satış tarihindeki piyasa rayicine uygun olarak ödemesinin yapıldığı, davacının ortağı olduğu şirket ile davalı … arasında yapılan satış muvazaalı olarak yapılmış olsa bile TMK’nun 1023.maddesi hükmü gereği davalı şirketin, iyi niyetli alıcı sıfatı ile tapuda güven ilkesine dayanarak önceki satıştaki muvazaayı bilmediği ve muvazaaya iştirak etmediği, aksi yöndeki davacı iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine kara vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin yatırılan 853,88-TL harç ile 6.318,67 TL ve 38.381,83 TL tamamlama harcından oluşan toplam 45.554,38 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 45.473,68‬ TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalılar yararına takdir edilen 111.840,16-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …….Şirketi tarafından yapılan 150,00 TL talimat masrafı, 76-TL dört adet tebligat ücretinden oluşan toplam 226,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı …….Şirketi’ne verilmesine,
6-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzüne karşı, HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza